Hastalık kendini iki şekilde gösterir. Erkeklerde en sık görülen lezyon süpürasyona giden ve iyileşmeyen sinüslere yol açan inguinal adenopatidir. Kadınlarda ve homoseksüel erkeklerde en sık görülen tablo ülseratif proktitdir. Proktit etkin bir şekilde tedavi edilmeyecek olursa sıklıkla anüs ve rektumda darlıklara yol açar. Ayrıca multipl perianal infeksiyonlar ve bunların sonucunda multipl anal fistüller gelişir. Bu komplikasyonun tedavisinde kolostomi ve multipl plastik cerrahi yöntemlerin kullanılması gerekir. Bazen anüs çevresinde kondilomatöz lezyonlar görülür. Kronik lenfatik obstrüksiyona bağlı olarak genital bölgede elefantiyazis (Elephan-tiasis) ortaya çıkar. Üretrit, servisit de sıklıkla görülür. Tanı serolojik testler ile konur. Tedavide tetrasiklin veya eritromisin kullanılır.
Pelvis çıkımı
Kemik pelvis boşluğunun öne ve aşağıya bakan açıklığına pel-viş çıkımı adı verilir. Burası da tıpkı, pelvis girimi gibi, kısmen kemiklerle çevrilmiştir. İskelet halindeki pelvis’e aşağıdan bakılacak olursa eşkenar dörtgen şeklinde bir açıklık görülür (Resim : 299). Bu eşkenar dörtgen, Önde arcus pubis kavsi, arkada os coccy-giş’in en uç noktası ve arka yanlarda ligamentum sacro – tubero-sumlar tarafından çevrelenir. Pelvis çıkımımn iki mühim kutru vardır;
Enlilemesine kutur:
Pelvis çıkınımın enlilemesine kutru olup, distantia tuberosum adını alır. Tuber ischiadica’lar arasındaki mesafeyi temsil eder ve ortalama olarak 11 cm. kadardır.
Ön – arka kutur :
Symp’hyse’in alt kenarından os coccygis’in ucuna kadar olan mesafedir ve ortalama olarak 9 cm. dir (Resim.: 299, 300). Fakat og coccygis, hareketli olduğu için doğum esnasında 2 cm. geriye giderek bu mesafe 11 cm. ye kadar büyüyebilir.
Eğer bir doğum kanalını sagital median kesitte tetkik edecek olursak; pelvis giriminde, pelvis boşluğunda ve pelvis çıkımında, yukarıdan aşağıya doğru sırasiyla pelvis girimi düzleminin ön -arka kutrunu (conjugata vera anatomica), conjugata vera obstet-rica, conjugata diagnonalis’i, terminal ve symphyse altı ve inters-pinal düzlemlerinin ön – arka kuturlarını ve nihayet ‘coccygis kemiğinin durumuna tabi olarak değişen pelvis çıkınımın ön-arka kutrunu görürüz
Radyofarmasötikler
Radyofarmasötiklerin çoğu kullanılacakları nükleer tıp laboratuvarlarında hazırlanırlar, örneğin yarı ömrü 6 saat olan Teknesyum 99 m gibi maddelerin etkin bir biçimde kullanılmaları ancak bu yolla mümkün olur.Kesitsel anatomi şeklinde detay veren bilgisayarlı tomografi ve ultrasonografinin tersine radyoizotoplar, incelenen organın ve nadiren de bunun çevresindeki oluşumların düzeysel görüntüleri elde edilir. Radyoizotopik görüntüleme, spesifik organ ve dokularda radyoaktif maddenin birikimini etkileyen pek çok olayla bağımlılık gösterir. Elde edilen imajlar bu nedenle hem anatomik hem de fizyolojik bilgi içerirler.
SKLERODERMA ve DİĞER SİSTEMİK HASTALIKLARDA ÖZOFAGEAL GÖRÜNTÜLER
Başlıca anormallik ilerleyen fonksiyon kaybı ile sonuçlanan, özofagusun düz kaslarının atrofi ve fibrozisidir. Değişiklikler özofagusun düz kaslarının atrofi ve fibrozisidir etkiler ve en çok dikkati çektiği kısım gastroözofageal sifinkterdir. Motilite bozuklukları, sine-radyografi ve manometride tanınabilir fakat nisbeten nonspesifiktir. Ençok dikkati çeken anormallik mide muhteviyatının serbestçe reflux’üne müsaade eden açık bir gastroözofageal sifinkterdir. Primer peristaltik dalgalanmalarda sifinktere yaklaştıkça yavaş olarak zayıflama meydana gelir. Zamanla peristalsisde daha fazla zayıflama olur ve ciddi özofajitis bir striktür husule getirir, özofageal kısalma, bir hiatal herni husule getirerek sifinkteri diafragma hiatüsü yukarısına çekebilir. Hastanın öyküsünde şüpheli olmasada katı gıdaların mideden boşalmaları gecikmiş ise bu mutad olarak reflux’un önemli sebebi olduğundan, ölçülmelidir. Hastaların takriben %40’ında bağırsak rahatsızlığının beraber olması transitde gecikme ve malabsorpsiyon ile psödoobstrüksiyon şeklinde durum meydana getirir. Benzer özofageal değişiklikler keza rheumatoid arthritisde, Sjögren’s sendromu Raynaud hastalığı ve sistemik lupus erythematosisde de meydana gelir. Benzer motor anormallikler ara sıra alkolizm, diabetes mellitus, myxedema, multipl sklerozis, ve amiloidozisde görülür.
Hasta yatağının başının yükseltilmesi ve antiasitler reflux özofajitisin önlenmesinde faydalıdır. Sklerodermada özofageal fonksiyon bozulmasını geciktirecek hiçbir şey bulunmamıştır, fakat diğer hastalıklarda, daha önce mevcut olan bozukluklar için özel tedavi sıklıkla faydalıdır. Striktürler sıklıkla tekrarlayan dilatasyonlarla yönetilebilir. Bir Roux-en-Y gastrojejunostomi gecikmiş mide boşalmasını düzeltmede, en iyi yoldur. Şayet bağırsak ‘fonksiyonu beslenmeyi muhafaza etmede yeterli ise, özofageal reflux hastaların ekseriyetinde striktür olduğunda bile başarılı olan, Collis-Nissen ameliyatı ile tedavi edilebilir.
Konstitusyonel Risk Faktörleri
östrojenlerin koruyucu etkisine bağlıdır; 55 yaşın üstünde erkek kadın oranı eşittir.
• Ailevi geçiş: predispozisyonun familyal artışı çoğunlukla ailevi hiperlipidemiyle ilişkilidir.
• Irk: aterom insidansında geniş irki varyasyonlar vardır fakat bu diet farklılıklarına bağlı olabilir. Çinlilerde, Japonlarda ve Afrikalılarda nisbeten nadirdir.
Yüksek Risk Faktörleri ateroskleroz şiddetini arttırırlar:
• Hiperlipidemi (artmış serum kolesterol veya LDL seviyesi): çoğunlukla diete bağlıdır fakat ailevi hiperlipidemilerin bazı formlarına bağlı oluşabilir (tip 2 ve 3)
• Hipertansiyon: artmış kan basıncı, özellikle diastolik kan basıncı.
• Diabetes Mellitus: muhtemelen hiperkolesteroleminin bir etkisi
• Sigara: sigara içimi ile koroner kalp hastalığından olan ölümler arasında güçlü ilişki vardır. Mekanizma açık değildir.