KROTON TOHUMU

Croton tiglium L. (Euphorbiaceae) türünün olgun tohumlarıdır. Bu tür bilhassa Hindistanda yetişen küçük bir ağaçtır. Tohumları şeklen hintyağı bitkisinin tohumlarına benzer. Hintyağı tohumu gibi silendirik olmayıp üç yüzlü olması ile hintyağı tohumundan ayrılabilir.

Tohumlar sabit yağ (% 50-60) ve rezin taşımaktadır.

Kroton yağı eldesinde ve haricen tahriş yapıcı olarak kullanılır. Bunun için tohum ezilir ve tahriş yapmak istenen deri üzerine sürülür. Kısa zamanda kızartı ve tahriş meydana gelir.

Diğer isimler: Habb-el selatin (Sultan tohumu), Habb-el mulük (Arapça).

KROTON YAĞI (Oleum Crotonis);

C. îiglium L. türünün olgun tohumlarının soğukta sıkılması ile elde edilen bir sabit yağdır. Kroton yağı esmerimsi sarı renkli, kıvamlı, özel ve hoş olmayan” Kokukuye yakıcı lezzetli bir sıvıdır.

Tahriş yapan kuvvetli bir müshildir. Bir damlası (bir fincan zeytin yağı içine damlatılarak alınır), yarım ile bir saat sonra, az çok sancı ve yanma hissi ile birlikte, 5-10 amel verir. Daha yüksek miktarlarda ölüm ile sonuçlanan zehirlenmeler görülür. Kroton yağı çok kuvvetli tahriş edici özelliğinden ötürü dahilen kullanılması terkedilmiştir. Haricen, kanı deriye toplayarak, romatizma ve siyatik ağrılarını gidermek veya deride tahriş yapmak (mesela saçkırana karşı) için kullanılmaktadır. Deriye sürüldüğünde önce sürülen yeri kızartır, sonra kabarcıklar meydana gelir. Bu nedenle dikkatli bir şekilde kullanılmalıdır.

Ülsere İyi Gelen Yiyecekler

Karın ülseri, karın zarında ve dokusunda husule gelen, tahribat olmaya aleni cerahatli yaralardır. Ülserin karakteristik emareleri mide sızısı, baş sızısı, istifra etme ve karın bulantısıdır. Yüz binlerce insanı tesir eden ülser iyileştirmesinde hekiminiz tarafınca belirlenen ilaçları kullanabileceğiniz benzer biçimde bu cerahatli yaralara zararlı yemeklerden kaçınmalı ve yaraların iyileşmesine destek meydana gelecek gıdaları yemelisiniz. Ülser emareleri yediğiniz besinlere göre şiddetlenebilir. Karın ülseri için profesörler K vitamini tarafından varlıklı besinleri, antioksidan meyveleri, sebzeleri ve lifli gıdaları tavsiye etmektedir.
Karın Ülserine Yararları Yiyecekler

Lifli Besinler: Lifli besinler hazım esnasında besinlerin parçalanması için salgılanan hidroklorik asidi denetim aşağısında tutarak ülser yaralarının bu asit sebebiyle tahribat olmasını önüne geçer. Gıda lifi bakımından varlıklı sebze, meyve ve tam tahıllı ekmekler ülser emarelerini hafif hale getirmek ve ülserin genişlemesini önüne geçmek için kullanılabilir.

K Vitamini: K vitamini ülser iyileştirilmesi için lüzumlu olan vitaminler içinde baş sırada yer verilmiştir. Aleni yaraların kanamasını engelleyici ve yaranın bulunmuş olduğu karın zarını tedavi edici yapısı yardımıyla ülser iyileştirilmesi dönemini kısaltmaya destek verir. K vitamini tarafınca varlıklı lahana, ıspanak, avokado, kuşkonmaz, soya, aspir yağı, yonca ve çavdar unu şeklinde gıdaları yeme içme programınıza ilave edebilirsiniz.

Flavonoidler: Flavonoid ihtiva eden besinler ülseri önleme ve yaraların iyileşmesine muavenet edebilir. Peptik ülser oluşumundan görevli “Helicobacter pylori” bakterisinin yükselmesini ve dağılmasını engellemiş olan flavonoidler en oldukça sarımsak, soğan, kereviz ve elma şeklinde besinlerde yer alır. Bu besinleri tertipli olarak yiyerek karın zarının zayıflamasını ve ülserin genişlemesini önleyebilirsiniz.
Karın Ülserine Zararı dokunan Yiyecekler

Yağlı Besinler: Yumurta, süt mahsulleri, tavuk kanadı, işlenmiş etler, fastfood mahsulleri, patates cipsi, krakerler, pastane mahsulleri ve sığır eti benzer biçimde doymuş yağ ihtiva eden yiyecekler karın ülserini şiddetlendirebilir. Çoğu zaman kızartma mamüllerinde kullanılan trans yağlar da karın ülseri olanlara önerilmemektedir. Trans ve doymuş yağ ihtiva eden yiyecekler sindirimi zorlar ve hazım sisteminin besinleri parçalamak için daha çok karın asidi salgılamasına yol açar. Daha çok yağ asidi ise aleni, cerahatli ülser yaralarında tahribata ve gelişmeye neden olabilir.

Içki: Teknik olarak besin materyali olmamakla beraber çok fazla içki tüketiminin ülser emarelerini şiddetlendirebileceği biliniyor. Içki ve ülser boşluğundaki bağ ilmi olarak kanıtlanmamış olsa bile içki tüketenlerde daha fazla karın ülseri görülüyor. Içki bununla beraber ülser yaraları olmayan midelerde karın astarına tahribat vererek tahribata neden olabilir.

Kafein: Daha fazla kahve ile ilişkilendirilen sadece yeşil çay, siyah çay, kolalı sıvı gıdalarda de yer alan kafein, karın asidi imalatını çoğaltarak ülser emarelerinin şiddetlenmesine ve yaraların tahribat bulunmasına sebep olabilir.
Öteki Yeme içme Tavsiyeleri

Dengeli beslenme ile mühim seviyede iyileştirme edilebilen karın ülseri, aynı halde yanlış yeme içme ile ilerleyebilir ve karın kanamasına değin varan kritik hastalıklara sebep olabilir. Bu nedenle ülseriniz var ise şahsınıza bir rejim sıralaması seçmeli ve bu listeye bağlı kalmalısınız. Yukarda mütehassısların önerilmiş olduğu gıdalara alan vermeye çalıştık. Şimdi genel hatlarıyla ülseri olanlara tavsiye edilmeyen gıdalara bir bakalım. Turunçgil, limon, ıhlamur, greyfurt, domates ve domates sosu şeklinde asitli yiyecekler ülseri tetikleyebileceğinden temkinli yenilmelidir. Kahve, içki ve öteki kafeinli içeceklerden uzak durulmalıdır.

Mayhoş krema, dondurma benzer biçimde aşırı asit ve hazım enzimi salgılanmasına yol açan süt mahsulleri iyileşme dönemini yavaş hale getirebilir. Toz biber, karabiber, acı biber, pul biber, nane, tarçın benzer biçimde baharatlar mümkün mertebe azca yenilmelidir. Çikolata ve gazlı sıvı gıdalar ülseri olanlara tavsiye edilmez. Gün boyunca öğünlerinizi bölerek sindirimi rahatlatabilir ve karın asidini denetim aşağısında tutabilirsiniz.

Besinleri kızartma yerine haşlama olarak kullanmak daha da basit sindirilmelerine destek meydana gelecektir. Karın ülseri parazit, çok fazla bunalım ve yanlış yeme içme sebebiyle oluşabileceği benzer biçimde çok fazla aspirin kullanması da karın ülserine neden olabilir. İlaç kullanmaya başlamadan ilkin yan tesirleri ile alakalı informasyon elde etmek için hekiminize danışın. Şayet diğer bir taciz için tertipli olarak deva kullanıyorsanız ve karın ülseriniz var ise bunu hekiminize söylemeyi ihmal etmeyin.

Ankilozan spondilit

Hastalık lumbal vertebralarda ve sakroiliak eklemlerde başlar ve torasik ve servikal vertebraları da kapsamak üzere yukarı doğru ilerler. Periferal eklemler de tutulabilir, özellikle de kalça ve dizler.

Birleşik Krallık popülasyonunun %1 kadarını etki­ler. Tipik olarak geç adolesan ve genç erişkinlerde görülür (15-30 yaş), erkek kadın oranı 2:1’dir.

Etyoloji bilinmemektedir ancak ankilozan spondilitli erkeklerin %90’nından fazlasında HLAB27 antijeni vardır (normal populasyonun %10’undan azı bu anti­jene sahiptir), bu da otoimmün bir bozukluğu düşündürmektedir.

Morfolojik değişiklikler-Vertebral ligamentlerdeki kronik inflamasyon yoğun fibrosis ve ossifikasyonla yavaşça iyileşir ve vertebra cisimciklerinin periferini birleştiren rijid bir kabuk oluşturur. Zamanla vertebral kolonda füzyon olur ve esnek olmayan rijid bir hal alır (bamboo spine).

Semptomu tipik olarak sinsice başlayan ve tekrar­layan alt bel ağrısı ve tutukluk epizotlarıdır, bazen gluteal bölge ve uyluğa yayılım olabilir. Semptomlar karakteristik olarak sabahın erken saatlerinde ve hareketsiz dönemler sonrası daha şiddetlidir.

Sistemik bulgular arasında aort yetmezliği (roma­toid aortite bağlı olarak), rekürren irit ve kronik infla­matuar bağırsak hastalığı vardır.

Tetkiklerde, ESR yüksek veya normal, romatoid faktör serolojisi negatif ve radyografide tipik bambu kamışı (bamboo spine) görünümü vardır.

Hastalık yavaşça ilerler ancak remisyon göster­mez. Tedavi şöyledir:
• Yaşam tarzı: Deformiteleri önlemek ve mobiliteyi mümkün olduğunca korumak için düzenli fizyoterapi ve egzersiz (yüzme gibi temas olmayan sporlar).
• Tıbbi: NSAİİ’lar (semptomatik rahatlama için); radyoterapi (ilaç tedavisine cevap yetersizse, düşük bir lösemi riski taşır).
• Beraberindeki kalça tutulumu için cerrahi.

Yanıkta İmmünolojik Faaktörler

PMN hemotaktik aktivite baskılanmıştır. Bu durum, yanık yarasından serbestleşen dolaşımdaki bazı inhibitör faktörlere bağlanır. Oksijen tüketiminde azalma ve bakterilerin öldürülmesinde yetersizlik PMN lerde gösterilmiş durumdadır. Öldürme yeteneğindeki depresyon herhalde hidrojen peroksid ve süperoksid yapımındaki azalma ile ilgilidir.

Canlandırmanın erken safhasında plazma opsonin fibronektin seviyesinde bir azalma görülür fakat yaralanmadan sonra bir kaç günde başlayarak normal değerlere döner veya bunu aşar; seviyeler ağır sepsis durumlarında yeniden düşer.

KRONİK MEDİASTİNİTİS

Mediastinal fibrozis terimi, idiopatik, fibroz, kollajenöz veya sklerozan mediastinitle eş anlamlı kullanılmaktadır. Seksenin üzerinde mediastinal fibrozis vakası bildirilmiştir. Fakat bunlardan %16’smın sebebi belirlenebilmiştir. Bu vakaların %90’dan fazlası histoplazmasise bağlıdır. 103 granülomatoz mediastinitis vakasının yalnızca %25’inin sebebi belirlenebilmiştir. Bilinen en sık sebep histoplazmozis’dir (%60). ikinci sırada tüberküloz gelmektedir

Mediastinal hastalıkların yaklaşık %85′ inde şu semptomlar oluşur: %82 vakada vena cavasüperiorobstruksiyonu: %6 vakada pulmoner arter tıkanması ve %3 vakada özefagus obstruksiyonu, nadiren vena cava inferior obstriksiyonu veya torasik kanal, artrium, laringeus inferior siniri veya satellit ganlion tutulumu olabilir. Pek çok yapı aynı anda tutulabilir.

Granülamatoz mediastinitisli hastaların %75’i semptomsuzdur, ve hastalık göğüs filmlerinde mediastinal kitle şeklinde farkedilir. Hastaların %75’inde kitle sağ trakeal bölgededir. Semptomlu olan %25 hastanın yaklaşık yarısında vena kava süperior obstriksiyonu ve üçte birinde özefagus obstriksiyonu oluşur. Nadiren hastalarda bronş obstriksiyonu, bronko-özefajial fistül veya pulmöner venlerde obstriksiyon görülebilir.

Mediasten tüberkülozu veya mantar apseleri nadiren vertebra sternum kenarlarına doğru yayılabilir. Sekonder olarak kosta ve kosta kıkırdaklarında enfeksiyon ve drene olan çok sayıda sinir kanalları oluşur.