HACİM ve ELEKTROLİT EKSİKLİĞİ

Prerenal azotemi kreatinine göre orantısız BUN artışı ile karakterizedir. Normal BUN kreatinin oranı olan 10:1 aşılır ve oran 20-25:1 kadar yüksek olabilir. Bu ilişki prerenal azotemiyi akut tubuler nekrozdan ayırmada değerlidir. Akut tubuler nekrozda BUN/ kreatinin oranı her iki maddenin serum konsantrasyonu arttığı halde normale yakın kalır.

Kombine su elektrolit eksiklikleri hacim ve eksik elektrolitleri yerine koyarak yapılmalıdır. Hacim eksikliğinin boyutu yinelenen ağırlık ölçümü, ile tahmin edilebilir, çünkü vücut ağırlığındaki akut değişiklikler başlıca sıvı değişikliğine bağlıdır. Merkezi venöz basınç ve pulmoner arter basıncı hacim eksikliklerinde düşüktür ve tedavide değerli göstergelerdir.

Eksik yerine konurken verilecek sıvının kompozisyonu plazma sodyum konsanstrasyonuna göre ayarlanmalıdır. Eğer PNa normal ise, sıvı ve elektrolit kayıpları muhtemelen hipotoniktir ve verilecek sıvı izotonik sodyum klorür veya eşdeğeri olmalıdır. Hiponatremi su kaybını geçen sodyum kaybına (Örneğin, denklem 2 deki Na* deki azalma TVS deki azalmadan daha fazladır) bağlı olabileceği gibi önceden hipotonik sodyum vermeye de bağlı olabilir. Bu durumda tuz eksikliği 3 numaralı denklemden bulunabilir.

Yerine koyma tedavisi 2 aşamada planlanmalıdır:

(1) Sodyum eksikliği hesaplanmalıdır.

(2) Hacim eksikliği klinik bulgular ve vücut ağırlığındaki değişimden hesaplanmalıdır. Bu hesaplardan varsayımsal bir yerine koyma sıvısı geliştirilebilir ki, tuz kaybı NaCl olarak ve hacim kaybı da izotonik NaCl olarak verilebilir. Ondan sonra yeteri miktarda ilave NaCl içeren izotonik NaCl verilerek hastanın cevabı monitorize edilir (İdrar hacmi ve kompozisyonu serum elektrolitleri ve klinik bulgular). Yerine koyma yeterli olduğu zaman böbrek fonksiyonları ve serum Na* ve Cl” konsantrasyonları normale döner

Besin Alerjisi Ve Hassasiyeti

Besin alerjisi ise bağışıklık sisteminin besine verdiği olumsuz bir tepkidir (çok az oranda olsa bile). Bu durum vücudun bir besine karşı antikor ürettiği zamanlarda oluşur ve bu antikorlar alerjik bir reaksiyon yaratarak tepki verirler. Kaşınma, ağız, dudakların ve teneffüs yollarının kabarması (bazen nefes alma problemlerine yol açar), kaşınan deri veya döküntü, hırıltılı solunum ve bilinç kaybı bu hastalığın belirtileridir.

Sorun yaratan besinin sindirilmesinden sonraki ilk dakikadan 1 saate kadar belirtiler etkisini gösterebilir. Anafilaksi (aşın duyarlılık), nadir vakalarda görülen ani, ağrılı ve yaşamı tedit edici tepkiler üretebilir.

Önemli sayılabilecek alerjiler genelde besinlerin içinde bulunan katık maddelerinden kaynaklanır (sülfit gibi). Sülfit içeren yiyecek ve içecekler, bazı insanlarda, çok ciddi belirtilerin ortaya çıkmasına sebep olabilirler. Ama ters tepkiye sebep olan maddenin sülfit olduğu, tam olarak netleşmemiştir.

obur

Doktorunuz besine alerjiniz olduğunu düşünüyorsa, sizi bir alerji uzmanına yönlendirebilir ve bu hekim de sizin tıbbi geçmişinizi inceler. Ardından bir kan veya cilt testi uygulayabilir. Cilt testi boyunca, besin aktarımı yapılır ve placebo maddeleri iğne deliği yardımıyla deriye yerleştirilir. Bu besine karşı oluşan tepki şişkinliğin artmasıyla gözlemlenir. Bu da bu sizin bu besine yüzde 50’den fazla bir oranla alerjiniz olduğu anlamına gelir. Bu test, alerjinin ortaya çıkarılmasında oldukça etkilidir.

Kan testleri, enzime bağlı bağışıklık deneyinin analizini ve diğer bazı testleri içerir. Bunlar kandaki IgE antikorlarının oranını ortaya çıkarır. Yalnız bu testlerin kusursuz olduğu söylenemez.

En güvenilir test besin düzeninde kısıtlamalara gidilmesidir. Bu testte, tüm şüpheli besinleri (sütlü besinler, kafein, alkol, tahıl, kırmızı et ve şeker gibi) 2 hafta boyunca kullanmasınız ve ardından hepsini bir günde alırsınız. Besin düzeninizde bu kısıtlamalara gitmek sizi daha iyi hissettiriyorsa ve bu besinlere geri döndüğünüz zaman tekrar belirtiler ortaya çıkıyorsa, bu besinlerden birine alerjiniz var demektir.

Alerjik besini tüketmemek dışında, bu hastalığın bir tedavisi yoktur. Bu şekilde alerjik yapıya sahip olan bireylerin, ilk anafilaktik tepkiye karşı yanlarında epinefrin iğneleri taşımaları gerekir.


Kolon Polipleri

Polipler genellikle zararsız tümörlerdir. Ama bazı çeşitleri kansere yol açabilir. Kolonoskop kullanılarak teşhis edilir. Işıklı, mini kameralı ve tıbbi araçlar bulunduran bir tür esnek endoskop olan kolonoskop; biyopsi ya da poliplerin alınması için kullanılır.

Giardiasis Hastalığı ve Tedavi Yöntemleri

Etkeni Giardia lamblia’dır. Flagellata grubundan bir protozoerdir. Dört çift flagellatı ile çok hareketlidir. Mikroskopta giardia sakallı bıyıklı insan yüzünü andırır.

Klinik tablo: Asemptomatik lamblia taşıyıcıları vardır. Bazı kimselerde 1-3 haftalık bir kuluçka döneminden sonra akut diyare ortaya çıkar. Günde 2-3 defekasyon şeklinde olan diyare bir süre sonra kendiliğinden geçer. Bir kısım hastada portörlük kalır. Bir kısmında ise hastalık kronik karakter kazanır ve günde 1-2 defa diyare görülür. Ayrıca midede şişkinlik hissi, bulantı ve iştahsızlık olabilir. Hastada düzensiz bir ateş ve ürtiker de bulunabilir. Her diyare vak’asında, özellikle psikojen diyare sanılan vak’alardı giardiasis olasılığını her zaman hatırlamalıdır. Diyare çoğu kez ağrısız, nadiren ağrılıdır. Safra kesesinde yerleşen giardialar kronik kolesistit yaparlar.

giardTanı: Taze gaitada giardia görülmesiyle tanı konur. Serolojik testi yoktur.

Tedavi: Eskiden kinakrin (Atebrin) kullanılırdı, sarılık yaptığı için artık hiçbir yerde kullanılmıyor. Oysa sarılık zararsızdır, geçici bir boyanmadır, konjonkti-valar salim kalır. Tinidazol (Fasigyn tablet 500 mg): Tek doz olarak sabah 4 tablet birden verilir. Ornidazol (Biteral tablet 250 mg): 5-10 gün süreyle sabah 2, akşam 1 tablet verilir. Metronidazol (Metrajil tablet 250 mg): 10 gün süreyle günde 3 defa 1 tablet verilir. Furazolidon (Diyareks tablet 100 mg, Fureks süspansiyon): 10 gün süreyle günde 4 defa 100 mg verilir.

Meperidin

Meperidin aynı analgezik dozlardaki morfinle aynı yan etkilere sahiptir. Mamafih, morfinin tersine, meperidin metabolize olarak normeperidine dönüşür ki bu da korkudan saraya (epilepsiye) kadar giden bir ilave yan etkiye yol açar.

ÖKSÜRÜK

Birbirinden uzun ya da kısa aralıklarla ayrılmış şekilde tek, tek ya da aralıksız üst üste olabilir. Bu ikinci tip öksürükte hasta uzun süre inspirasyon yapmadan, ciğerindeki hava bitene kadar öksürür. Siyanoz meydana gelir. Kan CO2 düzeyinin artması ile solunum merkezi uyanlıp, öksürüğü izleyen ötücü bir inspirasyonla nefes alır. Ekspiriurnla tekrar öksürük başlar. Bu tür öksürük boğmaca için tipiktir.

Yaş öksürükle beraber dışan atılan balgamın görünümü, rengi, miktarı kanlı olup olmaması gibi özellikleri ayırıcı tanı açısından önemlidir. Balgam yaymasının mikroskopik incelemesi ile de akciğer infeksiyon hastalıkları etkeninin tespiti yapılabilir.

İnfeksiyon hastalıkları seyri sırasında bu yukarıdaki semptom ve bulgulardan başka, meydana gelen patolojinin şiddetine göre, stridor, tiraj gibi solunum güçlüğü belirtileri ve aîveol duvarının infiltrasyonu sonucu gaz alış verişinin bozulması ile takipne ve siyanoz gibi solunum yetmezliği belirtileri de görülebilir.