Aortik arkus anomalileri

Bulgular aberan damarın ve damarların lo kalizasyonuna ve bunların esofagusa ve hava yollarına bası derecesine bağlı olarak değişir. Aortik arkus anomalisi vakalarının digeorge sendromuna eşlik ettiği de bildirilmiştir.

Trakea ve esofagusta bası belirtilerine neden olan arkus aorta anomalilerinin başında bu ya­pıların çevresinde bir vasküler halka oluşturan çift aortik ark gelir. Çift aortik arkta hem solu­num, hem de sindirim sistemi bulguları oluşa­bilir. Genellikle solunum sistemi bulguları daha ön plandadır. Doğumda veya birkaç hafta içinde dispne oluşur. Stridor genellikle vardır, birçok vakada inspiratuar stridor, ekspiratuar «whee zing» ile birliktedir. Siyanoz ara ara veya de­vamlıdır. Stridor uykuda da vardır. Ağlama ve beslenme ile stridor artar ve tabloya dispne, si­yanoz eklenir. Emme güçlüğü, regürjitasyon, kusmukta taze veya değişmiş kan, bu vakalarda rastlanabilen diğer bulgulardır. Tüm bu bulgu­lar araya giren bir infeksiyonla daha da artar. Trakea ve esofagusa bası yapabilen diğer bir damar anomalisi patent ductus arteriosus veya ligamentum arteriosus ile sağ aortik arkusun oluşturduğu vasküler halkadır. Nadir olarak ka rotis arterinin malpozisyonu ve sol pulmoner ar­terin sağ pulmoner arterden çıkışı anomalileri ile de trakeaya bası oluşabilir. Klinik bulgular eştir.

Tanı radyolojik inceleme ile konulur. Barium ile yapılan radyolojik incelemede esofagus kon turlarmda düzensizlik görülür. Düz filmlerin ve esofagogramlarm yeterli olmadığı durumlarda kontrast bronkogram ve anjiogram gerekebilir.

Tedavi cerrahidir. Cerrahi girişim için uygun zamanın seçilmesi ve operasyon riskinin respira tuar sorunlara karşı olan ağırlığının saptanması önemlidir. Solunum güçlüğü belirgin ise hemen yenidoğan döneminde cerrahi girişim gerekir. Postoperatif dönemde en sık rastlanan sorun so­lunum güçlüğünün devam etmesidir. Dispnenin düzeldiği vakalarda da stridor aylarca devam eder. Erken dönemde ameliyat edilmeyen çocuk­ların dikkatle gözlenmesi gerekir. Çocuk büyü­dükçe bu vasküler halka trakeayı sıkıştırarak, ani ölümlere neden olabilir. Böyle çocuklarda alt solunum yolu infeksiyonları da sıktır.

Farenjit olan hastalarda tedavinin esas amacı

2. Süpüratif komplikasyonîarı önlemek, 

3. Klinik iyileşmeyi hızlandırmaktır.

‘ Streptokoksik farenjitin tedavisinde en sık karşılaşılan iki soru vardır.

1.   Streptokoksik faranjiti olan hastalarda tedaviyi takiben boğaz kültürü tekrarlanmalı mıdır?

2.  Boğaz kültüründe Grup A streptokok üreyen asemptomatik hastalar tedavi edilmeli midir?

10 gün süre ile uygulanan penisilin ve diğer antibiyotik tedavilerinde başarısızlık oranı %15~20’dir. Bu sebeple streptokokkal farenjitin sık görüldüğü mevsimde okul çocukları arasında taşıyıcılık oranı %5 ile %25 kadar yüksek olabilir. Taşıyıcılarda nonstreptokokkal farenjit ile streptokokkal farenjiti klinik olarak ayırt etmek mümkün değildir. Araştırıcıların çoğu boğaz kültürü pozitif olan ve semptomları streptokokkal farenjite uyan hastaların tedavi edilmesini önermekte ise de bir kısım araştırıcı da romatizma! kalp hastalığı bulunmayan kültür pozitif asemptomatik hastaların da tedavi edilmesini önermektedir.

Streptokoksik farenjit tedavisinde uygulanan tedavi şeması şu şekildedir.

a)  Ben zat hin e penicillin G: Erişkinlerde tek doz 1,2 Milyon ünite Benzathine penicillin G, çocuklarda ise 600 bin Î.Ü. Benza-thine penicillin G’nin intramüsküler olarak uygulanması yeterlidir, veya

b) Penicillin V: Erişkinlerde oral yolla günde 4 kez 250 mg. olmak üzere 10 gün, çocuklarda ise 50.000 ünite/kg/gün dozunda 10 gün süre ile günlük 3 veya 4 eşit doza bölünerek verilebilir.

c) Penicillin’e allerjlk olan hastalarda: Eritromisin penicillin’in iyi bir alternatifidir. Erişkinlerde günde 4 kez 250 mg, çocuklarda ise 30-40 mg/kg günlük dozda 4 eşit doza bölünerek 10 gün süre ile kullanılmalıdır.

Tetracyeline ve sulfonomid’ler streptokok suşlanmn çoğunun dirençli olması nedeniyle streptokoksik farenjit tedavisinde kullanılmazlar.

Korunma:

Difteri İle influenza tip A ve B için aşı ile aktif immunizasyon yapılabilir. İnfluenza tip A için profilaktik olarak amantadine kullanılması da etkilidir.

Tip V Hiperlipoproteinemi

Tip V de VLDL ve şilomikronlardaki artışa bağlı olarak yüksek trigliserid düzeyleri görülür. Şilomikronların artışı bekletilen plazma tüpü üzerinde beyaz kre­ma tabakaları şeklinde görülür. Plazma kolesterolü hafif veya orta derecede artar. LDL kolesterol ve HDL koleste­rol normaldir.

Açlık plazmasında şilomikronların bulunması, pri­mer defekün plazma trigliseridlerinin parçalanmasında olduğunu gösterir. Bu durum VLDL deki artışı da açıklar. Genellikle normal olan heparin-lipoprotein lipaz aktivitesi, defektin tip I hiperipoproteinemidekinden farklı olduğunun kanıtıdır.
Tedavide bu tip için oldukça modifiye bir diyet önerilmektedir. Kalorinin % 15 i orta zincirli trigüseridler, % 40 ı karbonhidratlar, % 20 si protein ve % 25 i yağlardan oluşturulmalıdır.

BARUT AĞACI KABUĞU

Trabzon bölgesi dağlarında yetişen ağaçlardan elde edilen kabuklar dış ülkelere satılır. Kabukları alınmış dallar ise fasulye sırığı olarak kullanılır.

Kabuklar tanen (%10), saponin, şekerler, acı madde ve antrasen türevleri (glikofrangulin, fran-gulin ve diğerleri) taşımaktadır.

Müshil ve midevi etkilere sahiptir. Toz 0.5-1 gr, günde birkaç defa hap halinde veya dekoksiyon (% 10), günde 2-3 bardak içilmek suretiyle kullanılır.

Taze kabuklar tahriş edici özelliğe sahip bulunduklarından iyice kurutulmuş ve eskitilmiş (bir yıllık) kabukların kullanılması tercih edilmelidir.

Diğer isimler: Erkek akdiken.

R. aiaternus L. (Yalancı akdiken): 1-5 m yükseldikte, kışı yaprak dökmeyen, dikensiz bir ağaççıktır. Meyva olgunlukta siyah renklidir. Anadolunun Karadeniz ve Akdeniz bölgelerinin kıyı kısımlarında yetişir.

Meyva ve kabuğu müshil etkilidir. Kökü sarılığa karşı kullanılır.

7?. oieoides L. subsp. graecus (Boiss. et Reut.) Holmboe (Kördiken): 2 m kadar yükseklikte, kışın yapraklanın döken, dikenli ve çak görünüşünde bir bitkidir. Meyva 5-6 mm çapında sarımtırak veya siyahımsı renklidir. Bilhassa Güney Anadolunun kıyı bölgelerinde bulunur.

Kabuklarında, serbest ve glikozit halinde, antrasen türevleri (emodin, fiskiyon ve krisofanol) bulunduğu gösterilmiştir (1).

Kök kabuklan dahilen sarılığa ve vücutta su toplanmasına karşı, suyu boşaltıcı, olarak, kullanılır.

Böbrek İltihabı ve Nefrotik Sendrom

Bu zarar iltihaplanmadan kaynaklanıyorsa böbrek iltihabı denir. Böbrek iltihabı genelde idrarda kana neden olur, kan miktan bazen idrar pembeye ya da kırmızıya dönüştürebilecek kadar yoğun olabilir. Boğaz enfeksiyonundan ya da deride streptokoklu bakteri bulunmasından sonra ya da Berger hastalığı (böbreğe saldıran antikorlardan kaynaklanan bir hastalık), orak hücre anemisi ya da deri veremi gibi hastalıkların bir parçası olarak görülebilir.

Bir glomerül rahatsızlığı, kandan idrarın içine albumin denilen yüksek miktarlarda proteinin sızması ile sonuçlandığında nefrotik sendrom görülür. Bu da albümin kan damarlarında sıvı tuttuğu için gelişen su toplaması ile kanda ve vücutta albümin seviyesinin düşmesi ile sonuçlanır. Kandaki albümin seviyesi düştüğünde sıvılar vücuttaki dokulara daha kolay sızar ve şişmelere neden olur.

nf

Nefrotik sendrom erkeklerde kızlardan daha sık görülür. Çoğunlukla 2-6 yaşları arasında gelişir ve 20’li yaşların başına kadar nüksedebilir. Bebeklerin ilk yılında anneden geçen enfeksiyondan dolayı doğuştan olan nefrotik sendrom da görülebilir.Komplikasyonlar arasında kan pıhtısı, kanama sorunları ve enfeksiyonlara karşı zayıflık (karın zarı iltihabı idrar yolu enfeksiyonu ve zatürree gibi) sayılabilir.

Nefrotik sendromun (özellikle 10 yaşından küçük çocuklarda) çok sık rastlanan nedenlerinden biri minimal-change rahatsızlığıdır. Bu hastalıkta böbrek biyopsisi böbreğin en az derecede zarar gördüğünü ortaya çıkarır. Minimal-change rahatsızlığı olan birçok çocuk tedaviye çok iyi cevap verir.Daha nadir rastlanan ve daha ciddi olan böbrek iltihabı ve nefrotik sendrom vakaları tedaviye çok iyi cevap vermez.

SEMPTOMLAR
Böbrek iltihabı ve nefrotik sendrom belirtileri hastalığın nedenine bağlı olarak farklılık gösterebilir. Nefrotik sendrom görülen çocuklar, genelde normalden çok daha az idrar çıkarırlar. Ayrıca şişerler ve göz çevreleri, karın, eller ve ayaklarda şişlikler görülür. Kilo alma (fazla sıvıdan), karın ağrısı, iştah kaybı ve ishal de sık görülür. Yüksek kan basıncı da yaşanabilir.

Böbrek iltihabı; su toplanması, yüksek kan basıncı ve az idrar çıkışı ile kendisini belli eder. İdrardaki kan, idrarın kola ya da çay gibi görünmesine neden olur ve idrarda kan pıhtıları görülebilir. Bazı vakalarda kan normal görünebilir.

Diğer belirtiler arasında asabiyet, yorgunluk, karında ve yanlarda ağrı ve ateş vardır. Streptokok enfeksiyondan sonra bu belirtiler yaklaşık olarak bir ay sürer; ancak idrar problemleri bir yıl kadar devam edebilir.

TEDAVİ SEÇENEKLERİ
Böbrek iltihabı ve nefrotik sendrom, bazen rutin bir kan ya da idrar analizi sırasında ortaya çıkabilir. Çocuğunuz su topluyorsa doktorunuz idrar tahlili ve kan testleri yapabilir. Ayrıca çocuğunuza böbrek biyopsisi yapılması da gerekebilir.

Yüksek kan basıncını izlemek ve tedavi etmek için bazen hastaneye yatılması gerekir. Böbrek iltihabı ve nefrotik sendromu olan çocuklar enfeksiyona ve şişmeden kaynaklanan nefes alma sorunlarına daha meyillidirler.

Tedavi hastalığa neden olan duruma göre değişiklik gösterir. Nefrotik sendromda çocuklara az tuzlu, yüksek proteinli bir diyet verilebilir. Ayrıca vücuttan sıvıyı atmak için idrar sökücü ilaçlar ile iltihaplanmayı azaltmak için kortikosteroid ilaçlar da kullanılabilir.

Tedaviye rağmen bazı çocuklarda böbrek yetmezliği görülebilir. Çocuğunuz kortikosteroidlere cevap vermezse ya da bu rahatsızlık sık sık nüksederse diğer ilaçlarla tedavi ya da böbrek nakli de gerekebilir.