Ülkemiz sınırları içerisinde yer alan neredeyse her tarihi yapının kendisine has olan bir efsanesi bulunmaktadır. İstanbul Yenikapı adlı tarihi yapı da efsanesi olan yapılardan birisidir. Yenikapı efsanesi en çok anlatılan efsanelerden birisi olduğundan İstanbul Yenikapı efsanesi hakkında bilgisi olmayan kişilere bilgi vermek istiyoruz.
İstanbul herkes tarafından bilinen çağın tecim merkezi konumunda olması ve geçiş yeri konumu ile bir hayli uygarlığa hane sahipliği yapmış ve tarihin lekelenmelerini vücudunda yani bünyesinde bulundurmaktadır. Vücudunda dememizin sebebi İstanbul ilinin adeta yaşayan bir şehir konumunda olmasıdır. Geçiş yeri olması ve coğrafi konumu onu varılamaz amma velâkin fazlaca istenilen bölge olarak isim yaptırmıştır. Türk milleti İstanbul iline hâkim olduktan sonrasında mimari büyük ölçüde gelişme gösterdi ve hala tarihin simgeleri göz ile fark edilir ve ziyaretçilere neredeyse her yeri açık haldedir. Yenikapı, ismini ilginç bir öyküden almaktadır. Bu öykünün doğruluğu kanıtlanmamıştır amma velâkin ağızdan ağza gezinen bu hikâyeyi sizinle herkes tarafından doğru olarak kabul gördüğünden dolayı sizlere bu hikâye hakkında bilgi vermek istiyoruz.
İstanbul, çağın en fazla tarihi yapıtlarına haiz olan ve bilhassa surlarıyla üzerine dikkatleri toplayan bir ildi. Türk milleti İstanbul ilini fethettikten sonrasında bahsi geçen yerler giriş kapısı ve müdafaa surları olarak kullanıldı ve isimlendirildi. Şehrin etrafında yer alan her kapının bir öyküsü ve efsanesi bulunmakta amma velâkin Osmanlı zamanında Yenikapı değişik bir mana taşıyordu. O evrede falcılık yapmak ve büyücülük adı verilen mesleği icra etmek kesin suretle yasak hale getirilmiş ve emredilmiştir. Padişah bir gün halkın içerisine karıştı ve halk içerisinde yer alan kişiler gibi hareket ederek incelemeye başladı. Şehir içerisinde yer alan çeşitli esnaflar ile konuştu, alış veriş yapmış oldu ve sıkıntılarını sıkılmadan dinledi. Yolda biriyle karşı karşıya geldi ve belki de o birey Yenikapı adı ile anılan kapının ad babası olacak bireydi. O birey falcılık mesleğini icra eden bir kişiydi. Padişah fazla agresifleşti ve askerlerine dönüp “sizlere sihrin ve falcılık mesleğini icra etmenin yasak olduğunu söylemedim mi” gibi serzenişte bulundu, askerler falcılık mesleğini icra eden kişiye ivedi bir şekilde müdahale etti ama padişah müdahalede bulundu. Şayet esaret altına alınmak istemiyorsan ve geleceği bu denli iyi bir şekilde biliyorsan anlat bakalım ben, şehre yeni bir kapıdan gireceğim bu kapı nerde yer alacak ve hangi kapıdan giriş yapacağım dedi.
Falcı, minik bir kâğıda yazı yazdı ve padişaha dönüp, bunu kuşağınıza içerisinde hiçbir şekilde okumadan saklayın ve girdiğiniz lâhza da açın dedi. Padişah, askerlerine falcı olan kişi tutuklamalarını ve bu falcıyı alıp sahile gitmelerini söyledi ve alttan alta fısıldadı geçeceğim kapıyı tamamen yıkın. Askerler, padişahın önceden planlanan giriş yapacağı kapının üzerine bir oyuk açtılar. Padişah, falcılık mesleği ile uğraşan kandıracağını zannetti ve kapıya doğru istikametli bir şekilde ilerledi. Kapının önüne geldiğinde eğildi ve kapıdan geçmek yerine kapının üzerinde yer alan oyuğu kullanarak içeriye girdi ve falcıya tebessüm etti. Falcı kuşağından ufak kâğıdı almasını ve yazılan şeyi okumasını arzu etti. Kâğıtta yer alan bilgiler Yenikapı’nın yapımının ilk basamağıydı. Kâğıtta üzerinde ” padişah’ım yeni kapınız hayırlara vesile olsun” cümlesi yer alıyordu. Padişah, askerlerine dönüp emretti, yıkılan duvar yerine yeni bir kapı yapın ve ismini da Yenikapı olarak belirleyin.
Rivayet değişik tiplerde anlatılıyor bununla birlikte olayın kahramanları 4. Murat ve büyücüdür. Aradan uzun yıllar geçmiş olmasından dolayı bu efsanenin doğru olduğunu kanıtlamak mümkün değildir ancak ilgili efsane herkes tarafından doğru olarak kabul edilmektedir. Bu efsane gibi birçok efsane dilden dile geçmeye devam ediyor. Efsaneleri seven bir kişiyseniz Truva Atı efsanesi konulu makalemize de bakmanızı tavsiye ederiz.