Olumlu Bir İletişim Kurmak için Nelere Dikkat Etmeliyiz

Olumlu bir iletişim için dikkat edilmesi gerekenler konusunda size faydalı bilgiler vereceğiz.

İnsanlar ne kadar olumlu ilişkiler içerisinde olursa o kadar uyumlu ve anlayış içinde yaşarlar. Olumlu bir iletişim kurmak insanların rahat bir şekilde anlaşmasını ve haberleşmesini sağlar. Bazı insanlar iletişimsizlik gibi nedenlerden dolayı duygu ve düşüncelerini ya da karşısındaki insanlardan istediklerini anlatamazlar ve böylece iletişim sorunları ortaya çıkmaktadır.

Eğer sağlıklı bir iletişim kurulursa çözülemeyecek bir problem de ortada olmayacaktır. Bu nedenle şimdi olumlu ve sağlıklı bir iliişki için neler yapmalıyız bir bakalım;

– Kişiler iletişim kurarken bir taraf konuşurken bir taraf dinleyip onu anlamaya çalışmalıdır.

– Konuşan taraf sözünü bitirene kadar beklenmeli ve sözü bittiğinde diğer taraf konuşmalıdır.

– Olumlu bir iletişim kurmak için insanlar sinirlerine ve duygularına hakim olmalıdır ve fiziksel bir hareket yapmaksızın birbirlerini dinlemelidir.

– Her iki taraf da sabırla duygu ve düşüncelerini net bir şekilde anlatmalı ve aynı şekilde karşı taraf konuşurken de onu dinlemelidir.

– İnsanlar sorunlarla karşılaştığında sorunlarını kendi kafalarına göre değil konuyla ilgili bilgisi olan birini dinleyerek çözmelidir.

– Eğer kurulan iletişim sağlıklı bir iletişim ise insanlar konuşarak tüm sorunlarını, duygu, düşüncelerini ve isteklerini aktarabilirler.

– İnsanlar ilişki kurduklarında birbirlerinin hatalarını maruz görmelidirler.

– İnsanlar ancak sade ve anlaşılır şekilde konuşurlar ise sağlıklı bir iletişim kurabilirler bu nedenle  düşüncelerini kısa, öz ve anlaşılır kelimelerle ifade etmeye çalışmalıdırlar.

 

 

Atatürk’ün Kişilik Özellikleriyle İlgili Şiirler

Atatürk’ün kişilik özellikleri

Mustafa Kemal Atatürk, Türk milletini karanlıktan çekip kurtaran, düşmanları yurdumuzdan çıkaran ve ülkemizi şuan ki gelişmişlik düzeyine getirebilmek için çabalayan ve gece gündüz çalışan önderimizdir.

Mustafa Kemal Atatürk, çalışmayı seven, ileri görüşlü, vatansever, cumhuriyetçi, milliyetçi ve laik bir önderdir. Atatürk, ülkemizin gelişmesi ve çağdaş uygarlık seviyesine ulaşabilmesi için eğitime önem vermiştir ve çalışmalar yaptığı dönemlerde eğitim seferberlikleri düzenlemiştir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün kişilik özelliklerini anlatan şiirler;

Canım Ata’m

Selanik’te dünyaya geldi

Türk milletine güvenlik duvarı gerdi

Geleceğimi aydınlattı

Canım Ata’m canım Ata’m

 

Boncuk gözlü sarı saçlı

Kahramanı Türk Milletinin

Türk milletinin tek önderi

Canım Ata’m canım Ata’m

 

Mağlup edilmedi Ata’m

Askeri dehaydı o,

Bizlere önderlik etti

Canım Ata’m canım Ata’m

 

Beynin kişiliğin bir kahraman

Siper oldun düşmanlara

Korudun bizi canın pahasına

Ata’m canım Ata’m.

 

Unicef Açılımı Nedir Kısaca

Unicef anlamı nedir

Unicef kelime yabancı bir kelimedir açılımı United Nations International Children’s Emergency Fund’tur. Bu kelimenin Türkçe anlamı ise Birleşmiş Milletler Uluslararası Çocuklara Yardım Fonu’dur.

1954 yılında Birleşmiş Milletler çocuk haklarının korunması için kurulan Unicef, II. Dünya Savaşı’ndan sonra 13 Avrupa devletinin toplanmasıyla meydana gelmiştir.

Unicef’in amacı; dünyadaki tüm çocuklara yardım etmek, çocukların ihtiyaçlarını karşılayarak onları kimseye mahcup etmemek ve o çocuklar toplumuna milletine faydalı birer vatandaş olsunlar diye çalışmalar yapılır.

Unicef sayesinde çocukların gelişimleri sürekli takip edilmektedir ve bu çocukların gelişimleri Uluslararası standartlarına göre takip edilmektedir.

Eğer savaşlara maruz kalan, savaşlarda zarar gören, aç ve yoksul kalan çocuklar varsa Unicef bu çocuklara her türlü yardımı yapar ve onları savaşlardan uzak tutmaya çalışır.

 

NEDENİ BİLİNMEYEN ATEŞ

Klinik Bulgular

A.Belirti ve İşaretler: Halsizlik, titreme, gece terlemeleri, kilo kaybı, müphem abdominal veya kas iskelet sistemi ağrıları gibi genel sistemik belirtiler dışında hepato-splenomegali, lenfadenopati ve eklem, deri rahatsızlıkları gibi özel belirtilere genellikle pek sık rastlanmaz.

B.Laboratuvar Bulguları: İlkin sindirim ve üriner sistemin kontrast çalışmalarına, temel tetkikler olarak başvurulmalıdır. Günümüzde diyafragmanm fluoroskopik tetkiki yerini daha hassas metodlara terket-miştir. Lenfangiografi, ultrasonografi, CT incelemeleri, Ga67, İndium111—işaretli lökositle yapılan sintigrafilerle septik, iltihabi foküslerle malign tümörleri tanısal laparatomiye gerek kalmadan tanımlamak mümkün olmaktadır. Ancak bu metodların vaskülit veya kazeifikasyon göstermeyen granülomtöz hastalıklar gibi difüz lezyonlarda yalancı negatif sonuçlarının yüksek olduğu da unutulmamalıdır. Hepatomegali varsa karaciğer biopsisi indikasyonu vardır. Hastaların çoğunda kemik iliği tetkikleri yapmak gerekir. Sintigrafik tetkiklerle yüzeyel lezyon saptandığında, lokal anestezi altında peritonoskopi ve biopsi girişimleri değerli bilgiler verebilir.

C.Laparotomi: Diğer tetkik vasıtalarının sonuç vermediği olgularda, tanısal laparotomiye başvurulmalıdır. Bu metod olguların 2/3’ünde tanı koydurucu nitelik taşır ve morbiditeside çok azdır. Laparotomi özellikle uzun süreli yüksek ateşli ve karın içi hastalığa ait objektif bulgular veren olgularda çok değerli bir tanı yöntemidir. Akut viral veya aşırı duyarlığa ait belirtilerin ön planda olduğu, karın içi hastalığa ait açık belirtilerin bulunmadığı durumlarda belli bir süre beklenebelir. Gerçek indikasyonu olmadan ve kesin tam konulmadan Aspirin, kortikosteroid veya antibiyotiklerle tedaviye çalışmanın yaran yoktur.

Tanısal laparotomi sırasında karaciğer, dalak, mezenterik ve retroperitoneal lenf düğümü, omental ve mezenterik yağ dokusu, kas, krista iliakadan biyopsi ve kültür için örnekler alınmalıdır. Malign hastalıklar içinde, lenfoproliferatif neoplazmlar ile sinsi gelişen (biliyer, pankreatik, renal) adenokarsinomalar, infeksiyöz hastalıklar içinde de tüberküloz ve hepatobiliyer infeksiyonlar sebebi bilinmeyen ateş kaynaklarının başlıcalarını oluştururlar. Tanısal laparotominin negativ olduğu olguların bir bölümünde ateşin daha sonra kendiliğinden kaybolduğu veya yüksek ateş kaynağının karındışı patolojilere bağlı olduğu anlaşılır.

Kalp Spazmı

Anjinayı göğüs ağrısının diğer nedenlerinden ayırt etmek önemlidir çünkü farklı şekilde tedavi edilir ve farklı bir prognozu (seyri) vardır. Göğüs ağrınızın anjina olmadığını bilmek çok güven verici olabilir.Göğüs ağrısı olan birçok kişi, bir kalp hastalıkları olabilece­ğinden endişe eder fakat göğüs ağnsı olan kişilerin sadece çok azının bir kalp hastalığı vardır.

SEMPTOMLAR
Anjina, göğsün ortasında bir baskı, sızı ya da yanma hissidir. Genellikle fiziksel egzersiz ve duygusal stres esnasında, soğuğa maruz kalındığında ya da ağır yemek­lerden sonra oluşur.

Arterler şiddetli bir şekilde daraldığında (%80’den fazla), dinlenirken de anjina hissedilebilir. Bu rahatsızlık tipik olarak göğüs kemiğinin (sternum) altında başlar; boyna, çeneye ve omuzlara (özellikle sol omza) ve hatta kola yayılabilir. Genellikle bir endişe ya da huzursuzluk hissi buna eşlik eder.

Anjina ağrısı genellikle keskin değildir. Daha ziyade, bir baskı ya da sıkışma hissidir. Bazen, sadece huzursuzluk yaratan bir histir; gerçek bir ağrı değildir. Vücudunuzun pozisyonu ya da derin bir nefes almak anjinayı etkilemez; ancak, plörezi (akciğer zan iltihabı) ya da perikardit gibi göğüs ağrısının diğer nedenleri bunlardan genellikle etkilenir.Genellikle bir anjina atağı sadece birkaç dakika sürer. Efor sarf etme tarafından tetiklendiyse, genellikle dinlendiğinizde birkaç dakika içinde geçer. Böyle bir ağrı 20 dakikadan fazla sürdüğünde, bir kalp krizine işaret edebilir.Bu tip bir ağrınız olursa ve 20 dakikadan fazla sürerse, bir ambulans çağırınız.

TEDAVİ SEÇENEKLERİ
Anjinadan şüphelenildiğinde, doktor genellikle bir elektrokardiyogram (EKG) ve efor testi yapar. Bu testler, özellikle efor testi, koroner arter hastalığını saptamaya yardımcı olur.EKG tamamen tehlike­sizdir (güvenlidir). Bir efor testi sırasında kalp krizi geçirme olası­lığı 10000’de l’ dir.
Koroner anjiyogramla gerçekleştirilen bir kardiyak kateterizasyon sırasında kalp krizi geçirme riski (yaklaşık olarak 5000’de 1) biraz daha yüksektir fakat bu, koroner arter hastalı­ğını teşhis etmede daha kesin bir sonuç sağlar.
Koroner anjiyogram, EKG ya da efor testiyle sonuç alına­madığında ya da anjiyoplasti ya da ameliyatla tedavi gerekti­ğinde koroner arter hastalığını teşhis etmek için kullanılır. Ancak anjiyogram, kalp krizine neden olabilecek “hassas plakları” saptamakta daha az kesin bir sonuç verir.
Anjinanın tedavisi; ne kadar şiddetli olduğuna, son zamanlarda daha şiddetlenip şiddetlenmedi­ğine (halen hafif olsa da), yaşam tarzınızı ne kadar engellediğine ve beklentileriniz ile amaçlarınıza bağlıdır.

Aşağıdakilerden bazıları anjinanız için faydalı olabilir:

■ Risk faktörlerini azaltınız.

Koroner arter hastalığını ve anjinayı kötüleştiren risk faktör­lerini (sigara içme, aşırı kilo, yüksek kan basıncı (tansiyon) ve yükselmiş kolesterol gibi) ortadan kaldırma konusunda çaba harca­yınız ve yaşam tarzınızda diyabete (şeker hastalığına) yakalanma olasılığınızı azaltacak değişikler yapınız.

■ Günlük aktivitelerinizi ayarlayınız. Belirli tür aktiviteler düzenli olarak anjinaya neden oluyorsa, bu aktiviteleri daha yavaş yapmayı deneyiniz. Kalbiniz sabahları ve yemeklerden sonra daha çok baskı altındadır; dolayısıyla, bu zamanlarda fiziksel aktivitelerden kaçınınız.

■ Stres ve kızgınlığı azaltınız.
Stres ve kızgınlık düzenli olarak anjinaya neden oluyorsa, bir stres azaltma programına katılmayı düşününüz.

■ Egzersiz. Egzersizin anjinaya neden olmasına rağmen, denet­lenen bir egzersiz programı güvenle kalbi kuvvetlendirip sonunda da anjinayı azaltır. Yavaşça başlayınız; günün optimal (en uygun) zamanlarında yapacağınız egzersiz düzeyi­nizi giderek arttırınız. Doktorunuz neleri yapıp neleri yapamayacağı­nızı size söyleyebilir.İlaçlar da tedavide önemli bir  rol oynamaktadır:

■ Beta blokerler, kalp çok fazla çalışmak zorunda kalmasın diye kalp hızını yavaşlatmak için kullanılır. Anormal kalp ritmi riskini azaltırlar ve kan basıncını (tansiyonu) düşürürler.

■ Aspirin, trombosit fonksiyo­nunu (işlevini) etkileyerek hastalıklı kan damarlarında yeni kan pıhtılarının oluşumunu engellemeye yardımcı olmak için kullanılır.

■ Kalbiniz, kan basıncına karşı çalışmak zorundadır. Kalp krizinden sonraki birkaç gün içinde genellikle, esasen kan basıncını (tansiyonu) düşürerek, kalbinizin daha etkin bir şekilde çalışmasına yardımcı olmak için anjiyo tansin dönüştürücü enzim (ACE) inhibitörlerine başlanır.
Bu tedavilerin tamamı anjinanızı yeterli ölçüde rahatlatamazsa  ya da anjina yeni ve şiddetliyse, son zamanlarda şiddeti artmışsa ya da dinlenirken oluşuyorsa anjiyoplasti ya da koroner arter bypass ameliyatı gibi daha agresif (ve riskli) tedaviler gerekebilir. Teşhis ve tedavi için hastanede yatmak gerekebilir.

■ Gen tedavisi Deneysel bir anjina tedavisinde kalp kasma enjekte edilen genler küçük kan damarlarının kalbin yeterli kan tedarikinden mahrum bölgelerine doğru büyümelerine neden olur.