Trombosit ve Makrofajlar

Yaralanmış ve sızan kapillerler, inflamatuvar hücreler (özellikle makrofajlar) ve uyarılmış trombositler, insülin somatomedin C, makrofaj kökenli büyüme faktörü, kortisolden zengin bir ekstrasellüler sıvı geliştirirler. Bu maddeler, hücre çoğalması için gereklidir. Bu karışımda karbondioksit ve oksijen de vardır. Her ikisinin parsiyel basınçları önemli olup fizyolojik bozukluklarda derhal zararlı sınırlara ulaşırlar. Yaradaki hücre büyümesini, kollajen birikimini ve anjiogenzisi düzenleyen maddelerin varlığını saptayabilmek, günümüzde yara iyileşmesinin nihayet tıbbi kontrol altına alınabilirliği ümidini doğurmuştur.

Makrofajların, antimakrofaj serumla inaktive edildikleri durumlarda, birincil yara iyileşmesi dahi bozulur. Fibrin peptidleri ile aktive olmuş makrofajlar, doku tarafından sentez edilen kollajen miktarını arttırırlar. Bir insizyona makrofajsız doku kültürü injekte edildiğinde, yara iyileşmesi makrofajsız doku kültüründen daha hızlıdır. Bunların yanısıra, makrofajlar , kollajen ve proteoglikan sentezinde tekrar kullanılabilecek olan makromolekülleri hidrolize ve hazmeder, aminoasit salgılar.

Tüberküloz salpenjit

Etyolojide, Mycobacterium tuberculosisin genital bölgenin dışarısından hematojen yayılımı söz konusu olmaktadır.

Tüp mukozası ve duvarında çok sayıda granülom gelişmekte ve bunlar komşu organlarla yapışıklıklara sebep olmaktadır (özellikle överler), ilerlemiş olgular­da, tüplerde kazeifiye nekrotik materyalle dolu kavite gelişimi olabilmektedir.

Laboratuvar Testleri ile Antimikrobiyal İlaçların Seçilmesi

Disk testleri, iyi şartlarda yapıldığında bir mikrobiyal kültürün, invivoda etkin olacak ilaç konsantrasyonlarına hassas veya dirençli olduğunu gösterir. Bu da seçilecek tedavide kıymetli bir yol göstericidir. Bununla beraber öyle zamanlar vardır ki test sonuçları ile klinik cevaplar arasında aşikar farklılıklar gözlenir. Bu farklılıkları açıklamak amacı ile bazı muhtemel durumlar aşağıda sıralanmıştır.

(1) Spesmenden izole edilen organizma infeksiyondan sorumlu olan olmayabilir

(2) Pü drenajı, nekrotik dokuların debridmanı veya yabancı cisimlerin çıkarılması yapılmamış olabilir. Bilindiği gibi antibiyotikler hiç bir zaman cerrahi drenaj ve debridmanın yerini alamaz.

(3) Uzun süreli bir kemoterapi sırasında süperinfeksiyon sıklıkla görülebilir. Yeni mikroorganazimlar orjinal bakterilerin yerini alırlar. Bu durum özellikle açık yaralarda veya sinüs yollarında izlenir.

(4) İlaç, aktif infeksiyon yerine yeterli konsantrasyonlarda ulaşmıyabilir. Antimikrobiyal ilaçların farmakolojik özellikleri onların absorpsiyon ve dağılımını belirler. Bazı ilaçlar fagositik hücrelere iyi penetre olamazlar ve böyle hücre içindeki organizmalara ulaşamazlar. Bazı ilaçlar bu bölgelere direk olarak injekte edilmedikleri takdirde, göz, MSS veya plevra boşluğuna iyi diffüze olamazlar.

(5) Bazen, iki veya daha fazla mikroorganizma bir infeksiyona yol açtığı halde, spesmenden sadece biri izole edilebilir. Kullanılan antimikrobiyal sadece daha az viruları olana karşı etkin olabilir.

(6) Etkin ilaç verilmesine rağmen ilaca dirençli organizmalar çoğalmaya devam edebilir.

Reçeteli İlaçların Yan Etkileri

yan

Aktif Bileşen İlaçtaki maddelerin ismi (isimleri)

Kullanım Alanı İlacın tedavi edebile­ceği belirtiler ya da rahatsızlıklar

Uyarılar
1  İlacınızı kesinlikle kullanmamanız gereken durumlar (bu örnekte yoktur)
2 Diğer gıdalar ya da ilaçlarla etkile­şimleri
3 Yaygın yan etkiler
4 Bu ilacı kullanmayı kesmeniz gerek­tiğini gösteren ciddi yan etkiler (bu örnekte yoktur)
5 Hamileyseniz ya da emziriyorsanız karşılaşabileceğiniz olası problemler
6 Çocuklar ilacı yutarsa yapmanız gerekenlerle ilgili uyarılar
Talimatlar: Farklı yaş gruplarından insanların ilacı nasıl kullanacakları

Diğer Bilgiler: İlacı bozulmadan nasıl saklamanız gerektiği gibi bilgiler

Aktif Olmayan Bileşenler: Aktif bileşenleri renklendirmek ya da bir arada tutmak için kullanılan maddeler.ancak bazıları kalıcıdır. Bütün yan etkiler, ilacı aldıktan sonraki ilk birkaç günde çıkmayabilir. Bazdan ilacı aylar ya da yıllarca kullan­dıktan sonra ortaya çıkar ve siz ilacı bırakana kadar da belirti vermezler.

Doktorunuz ve eczacınız yan etkilerin birçoğunu bilir. Dokto­runuz, sizin aldığınız ilaçla ters etkileşime girebilecek yeni bir ilaç yazmadan önce, size reçeteli ya da reçetesiz başka ilaç alıp almadığı­nızı sormalıdır. Doktorunuz size bunu sormazsa aldığınız bütün ilaçların listesini ona gösterin.

Doktorunuz ya da eczacınız, belirli bir ilaç alırken yaşayabi­leceğiniz en yaygın yan etkiler konusunda sizi bilgilendirmelidir. Ancak herkesin ilaçlardan farklı şekilde etkilendiğini ve ilaçların bir sürü yan etkileri olabilece­ğini, dolayısıyla da olası bütün yan etkilerin belirtilmemiş olabileceğini unutmayın.

Eczacınızın, ilaçlarla birlikte size vereceği basılı materyalleri okumanız önemlidir. Böyle bir materyal yoksa eczacınıza olası yan etkileri sorun ve bunları sizin için yazmasını isteyin.
Ayrıca bir yan etkinin tedavi için ilaç kullanılan sağlık durumuna hiç bir şekilde benzemeyebileceği de unutulmamalıdır.

Örneğin bir kan basıncı ilacı depresyona neden olabilir ya da idrar yolu enfeksiyonu tedavisi için kullandığınız antibiyotik, döküntüye neden olabilir. Bir ilaç almaya başladıktan kısa bir süre sonra ortaya çıkan yeni bir sağlık sorunu, o ilacın bir yan etkisi olabilir. Bu durum özellikle yanlış yere yaşlılığa bağlanan kafa karışıklığı, yorgunluk, dengesizlik ya da dikkatsizlik gibi belirtilen görülen yaşlılarda geçerlidir. Yeni ortaya çıkan bir belirtiyi ilacın yan etkisi olarak değerlendirin ve bu konuyu doktorunuzla görüşün.

Yan etkiler sizi rahatsız ediyorsa ya da günlük hayatınızı olumsuz yönde etkiliyorsa ilacı almayı kesmeyin. Ama bu durumu doktorunuza anlatın. Birçok insan bir sonraki doktor kontrolünü bekler ve gereksiz yere eziyet çeker. Doktorunuz başka bir ilaç kullanmanızı ya da dozunuzu değiştirmenizi önerebilir.

Hiçbir zaman doktorunuza danışmadan size önerilenden daha fazla ilaç kullanmayın. Daha fazla ilaç almak hastalık belirtilerini daha hızlı iyileştirmez ve ciddi yan etki risklerini artırabilir.

İnsizyon ve drenaj

Sistemik belirtilerle birlikte olan bir abse acil cerrahi girişimi gerektirir. Deri altı abselerinde, muayenede fluktuasyon saptanması kıymetli olmakla birlikte oldukça geç ortaya çıkan bir belirtidir. Parotis ve perianal bölgede abseler çok büyük boyutlara ulaşsalar bile hiç fluktuasyon vermeyebilirler ve cerrah bu belirtinin ortaya çıkmasını beklerse, geçen süre içinde sepsis gelişebilir. Absenin drenajı ile ortaya açık bir yara çıkarsa da, dokular çok az skar bırakarak sekonder olarak iyileşir. Derinde Iokalize abseleri cerrahi olarak drene etmek güçtür, bunlar bilgisayarlı tomografi (CT) ve ultrasonografi rehberliğinde pekrutan olarak yerleştirilen katater yardımı ile drene edilebilirler. Septisemili bir hastanın ameliyata direncinin az olabileceği ileri sürülebilir ancak hakikatte bir abseyi cerrahi olarak drene etmek uygulanacak tedavi yöntemlerinin en önemli olanıdır. Hasta şokta diye nekroze olmuş bağırsağı rezeksiyonda gecikmek pek kabul edilecek bir durum değildir.