Amöbiasis Hastalığı ve Tedavi Yöntemleri

Klinik tablo: Amipli dizanteri 8-10 günlük bir kuluçka dönemi sonunda karın ağrısı ve sulu, yumuşak, kanlı ve mukuslu bir diyare ile başlar. Tenezm vardır. Günde 5-6 defa defekasyon olur. Kolon basmakla ağrılıdır. Amip trofozoidleri bazı vak’alarda karaciğere yerleşir ve apse meydana getirirler. Hepatomegali ve sağ hipokondr ağrısı olur, titreme ve yüksek ateş görülür. Amip hepatiti ve karaciğer nekrozu da oluşabilir. Daha seyrek olarak amip akciğere yerleşebilir. Pnömonik enfiltrasyon ve apse meydana getirir. Plevra ve perikartta da amip oturması görülür.

Tedaviaaaaaaa
Amöbiaz tedavisinde en seçkin iki ilâçtan biri klorokin (Resochin), diğeri dehidroemetin’dir. Klorokin (Resochin tablet 250 mg) dozajı: 2 gün müddetle günde 500 mg, sonra 2-3 hafta müddetle günde 250 mg verilir. Dehidroemetin (Mebadin) veya emetin klorhidrat dozajı: 10 gün müddetle günde 1 mg/kg (en fazla 60 mg) i.m. zerkedilir. Emetin’in kusma, taşikardi, hipotansiyon, göğüs ağrısı ve asteni gibi yan etkileri vardır. Gebelere ve kalp hastalarına verilmez.

Metronidazol (Flagyl, Metrajil) bugün ilk tercih edilen amöbisit haline gelmiştir. Hem barsak duvarındaki, hem de barsak lümenindeki amipleri öldürür. Oral veya parenteral verildiğinde barsak duvarında yüksek konsantrasyonda birikir. Karaciğerde birikmesi de yüksek orandadır. Dozajı: Oral olarak günde 3 defa 250 mg verilir, 10 gün devam edilir.Yan etkileri: Ağızda metalik tat, bulantı, başdönmesi, karın ağrısı.

Tinidazol (Fasigyn tablet 500 mg) da amöbiazda etkili bir ilâçtır. Dozaj: 3 gün üstüste hergün tek doz 1500 mg verilir. Ekstraintestinal lokalizasyon da varsa tedavi 4 gün sürer (toplam 6 g). Lökopeni yapıcı etkisi gözönünde tutulmalıdır. Ornidazol (Biteral tablet 250 mg) amöbiaz tedavisinde endikedir. Dozaj: Günde 2 defa 500 mg verilir ve buna 10 gün devam olunur. Tetrasiklin (Misteklin, Tetralet, Tetra, Devacycline) dizanteri kolitinde yardımcı ilâç olarak önerilmektedir. Dozaj: İlk 5 gün günde 4 defa 500 mg, sonra 5 gün günde 4 defa 250 mg verilir.

PULMONER DARLIK

  • Hafif veya orta ağırlıktaki lezyonlu hastalarda semptomlar yok
  • Ağır lezyonlu hastalarda siyanoz ve sağ kalp yetmezliği
  • Sol ikinci kostal aralıkta maksimum işitilen yüksek perdeli sistolik ejeksiyon üfürümü.
  • S2 gecikmiş ve yumuşak.
  • Ejeksiyon kliği sık olarak var.
  • Ağır vakalarda ejeksiyon kliği yok ve işitilmeyen S2.

Genel Düşünceler

Sağlam ventriküler septumlu pulmoner darlık erkek ve kadınlarda eşit sıklıkla görülen ve nispeten sık bir kongenital kalp hastalığıdır. Valvüler pulmoner darlık kongenital obstrüktif lezyonlu hastaların yaklaşık %95 inde görülür. Bu hastaların çoğunda fleksibl, semilunar bir triküspit kapak mevcuttur ve değişik büyüklükte santral bir açılma ile kubbe biçiminde bir yapı oluşturacak şekilde komissürler yapışmıştır. Pulmoner darhklı çoğu hastalarda bir patent foramen ovale; birkaçında ise gerçek bir atrial septal defekt vardır.

İnfantlarda önemli valvüler darlık yeterince gelişmemiş bir sağ ventrikül ile birlikte bulunabilir ve acil ameliyat gerektiren çok ağır bir durum yaratabilir. İzole infundibüler darlık çok seyrektir ve infundibüler bölgedeki turbulans sıkı bir şekilde daralmış pulmoner kapaktakinden daha az olduğu için genellikle daha az dramatik klinik bulgularla birlikte bulunur

Klinik Bulgular

Pulmoner darlık ve sağlam ventriküler septumlu çocuklar asemptomatiktirler ve normal bir şekilde büyürler. Birkaç egzersizde dispne ve yorgunluktan şikayet ederler. Bazı infantlarda yetersiz beslenme ve hipoksik speller bulunabilir. Pulmoner darlığın ağır formları anterior göğüs ağrısı, baş dönmesi hipoksik sepeller ve hatta angina pektoris oluşturabilir. Ani ölüm ağır vakalarda görülür.

Pulmoner darlığın neden olduğu ölümlerin yaklaşık yarısı 1 yaşın altındaki infantlarda görülür. Geriye kalanlar asemptomatik olabilirler ancak pulmoner darlığın üfürümleri kolaylıkla işitilir ve genellikle tespit edilir. Tam değerlendirme gereklidir; eğer sağ ventrikül ve pulmoner arter arasındaki gradient yaklaşık 50 mm.Hg ise, genellikle tamir önerilir. Hastalık genellikle yavaş ilerler ve komissüral füzyon mevcut olmasa bile belirgin bir gradiente yol açabilen kapağın sertliğinden dolayı erişkin yaşta kalsifik pulmoner kapak ile sonuçlanabilir.

Tedavi

Sağ ventriküler yetmezlik veya hipoksik spelleri bulunan infantlar derhal ameliyatı gerektirirler. Kapak genellikle açılır, hasta kardiopulmoner by-pass ta iken açık pulmoner valvotomi ve açık olan foramenin kapatılması işlemi yapılır. Eğer sağ ventrikül tam gelişmemiş ise ve total sirkülasyonu sağlayamıyor ise patent foramen açık bırakılır ve sistemik pulmoner bir şant yapılır. Pulmoner darlığın giderilmesinin ventrikülün daha normal bir biçimde gelişmesine olanak sağlayacağı umulur. Böylece yaklaşık 1 yıl sonra shunt’m ve patent foramen ovalenin kapatılması işlemi uygulanabilir. Operasyonların çoğu pulmoner arter yoluyla komissürler kesilip kapağın açılması ile gerçekleşebilir. Birkaç vakada, belirgin infundibüler hipertrofi de birlikte bulunabilir ve bu genellikle pulmoner arteriotomi ile güçlükle karşılaşmadan rezeke edilebilir. Eğer bir hipoplazik pulmoner annulus mevcut ise -örneğin kapak annulus gibi darsa-pulmoner arter içine sağ ventrikülün boşaltılmasını garantilemek için bir yama yerleştirilmelidir.

Prognoz

Pulmoner darlığı düzeltmek üzere yapılan operasyonlar için hastane ölüm oranı %2-3 tür. Hastalann genellikle yaklaşık %10 unda restenoz görülürse de prognoz genellikle iyidir. Valvüler darlığın giderilmesinden sonra sağ ventrikül hipertrofisi geriler.

Çocuklarda İmmum Yanıtta Rol Alan Hücreler

İnsanda immun sistem, çeşitli organlar ve farklı hücrelerin rol aldığı mekanizmalar ile kendisinden olmayan antijenleri elimine edebil­mektedir. İmmun sistemle ilgili tüm hücreler mültipotansiyel kök Cstem) hücrelerinden türer. Bu hücrelerin iki ana farklılaşma şekli vardır:

  1. Lenfoid seri: Lenfositleri yapar.
    1. Miyeloid seri: Fagositleri ve  diğer hüc­releri yapar.

Lenfositler grubunda işlevleri farklı olan T hücreleri ve B hücreleri olarak bilinen iki ayrı tip hücre vardır. T hücreleri timusta farklılaşır; B hücreleri ise fetusta karaciğer ve dalakta, erişkinde ise kemik iliğinde yapılır. Lenfositler grubunda T ve B hücre popülasyonundan olma­yan ayrı bir hücre tipi de vardır. Bu hücreler «null hücreler» adını alır. T ve B hücreleri mor­folojik olarak birbirine benzer. «Null» hücreleri ise intrasitoplazmik granülleri ile T ve B hücre­lerinden ayırt edilir.

Fagositler grubunda da monositler ve poli-morf nüveli granülositler iki temel hücreyi oluş­turur. Polimorf nüveli granıilositler (polimorflar) granüllerinin boyanmalarına göre nötrofil, ba-zofil ve eozinofil olmak üzere gruplandırılır. Mi­yeloid seriden köken alan yardımcı diğer hüc­reler trombositler ve mast hücreleridir. Trom-bositler pıhtılaşma ve iltihap olaylarında rol alırlar. Mast hücreleri yapısal ve işlevsel olarak bazofil polimorflara benzer hücrelerdir.

AĞIZ TABANI KANSERLERİ

Bütün ağız içi karsinomalarının %15-20 kadarı ağız tabanı karsinomasıdır. Hemen hepsi yassı hücreli karsinoma olup dil kanserlerine göre daha az diferansiyedir. Mediale doğru yayıldıklarında dili, dışda ise gingivayı, altındaki periostu ve mandibulayı invazyona uğratabilirler. Aşağıya doğru yayılmada submaxillar tükrük bezi duktusunu, nervus ve arteria lingualis’leri işgal eder veya kaslar arası planda yayılır.

Bu kanserlerin çoğu ağız tabanının ön kısmındadır. Lenfatik invazyon erken dönemde görülür. Hastaların %50-60 mda ilk muayenede palpabl lenf nodulu vardır. Bazı serilerde, tanıdan 12 ay sonra %90 hastada lenf nodülü metastazı tesbit edildiği bildirilmiştir. Metastazlar submaxillar, subdigastric ve derin cervical lenf nodüllerinde görülür, %10-15 hastada ise karşı taraf lenf nodüllerinde metastaz tesbit edilir.

ERKEK EĞRELTİ KOKU

Dryopteris filix-mas (L.) Schott (Aspidiaceae) türünün taze veya kurutulmuş rizomudur. Bu tür 150 cm kadar yükselebilen, çiçeksiz, çok yıllık ve otsu bir bitkidir. Yapraklar parçalı. Soruşlar yaprak loblannın altında iki sıra halinde ve böbrek biçimindedir. Bilhassa Kuzey Anadolu dağlarında yetişmektedir.

Dış görünüş: 10-30’cm uzunluk ve 5-6 cm çapta, esmer kahve renkli parçalar halindedir. Üzerinde yaprak sapı ve kök bakiyeleri bulunur. Kokusu özel, tadı ise buruktur.

Bileşim: Şekerler, nişasta, organik asitler, uçucu ya, tanen (% 5-10) ve etkili madde olarak ham filisin ismi verilen bir floroglusin türevleri karışımı taşımaktadır.

Kuzey Anadolu dağlarında (Zığana Da.) yetişen bitkilerin köklerinden elde edilen hulâsalarda % 24-28 ham filisin bulunmaktadır (1).

Etki ve kullanılış: Theophrastus döneminden (Î.Ö.3. yüzyıl) beri barsak parazitlerine karşı kullanılan bir drogdur. Omurgasız hayvanların ade-

lejerini felç eden bir etkiye sahiptir. Bu nedenle bazı barsak parazitlerinin düşürülmesinde kullanılır. Bilhassa Tenia türleri üzerinde etkilidir. Barsak solucanları bu droga karşı bir dirence sahiptirler.

Kullanılış şekli: Eterü hulâsa (4-8 gr) veya taze rizom toz halinde, 12-15 gr (bal ile karıştırılarak) alınabilir. Dekoksiyon halinde de kullanılmaktadır. 15-50 gr taze drog bir litre suda kaynatılır. Kaynatılarak sıvı kışını yan yarıya azaltılır. Elde edilen bu yoğun hulâsa, sabah aç karnına, bir defada içilir. Drogun alınmasından bir saat kadar sonra, tenyaları dışarı atmak için, bir müshil (15-30 gr İngiliz tuzu sodyum sülfat, 400 gr suda eritilir) alınmalıdır. Yağlı müshiller (meselâ hirit yağı) uygun değildir. .

Tenya düşürmek için kullanılan miktar, bünyesi hassas olan bazı kişilerde, ciddi zehirlenmeler yapabilir. Bu nedenle bu drog ancak hekim kontrolünde kullanılmalı, karaciğer ve kalp hastalığı bulunan kişilere verilmemelidir (2).

Pîeridium aquilinum (L.) Kuhn. (Hypolepidaceae) (Kartal Eğreltisi): 50-200 cm yükseklikte, çok yıllık ve otsu bir bitkidir. Yapraklar uzun saplı, lamina 3 defa parçalı. Üst yüz çıplak, alt yüz tüylü. Spor keseleri yaprakların kenarında bir çizgi halinde toplanmıştır. Çiçeksiz bir bitkidir. Anadolu sahillerinde ve bilhassa orman açıklıklarında bol olarak bulunur.

Memleketimizde “Eğrelti” ismi genellikle bu tür için kullanılmaktadır. Tıbbi bir etki ve .kullanılışı bulunmamaktadır. Taze yapraklar kavun ve karpuz sergilerinde yatak olarak kullanılır. Kuru yapraklar ise Karadeniz bölgesinde hayvanlara yem olarak verilmektedir.

Toksikolojik etki: Kuvvetli bir zehirliliğe sahip değildir. Taze bitkiyi yaşlı hayvanlar yemez. Genç hayvanlarda, bu bitkiyi yeme sonucu ciddi zehirlenmeler görülür ve 3-4 gün içinde hayvan genellikle iç kanama ile ölür. Doğu Karadeniz

Farmakolog 16: 12(1946).

toksikolojik araştırma  Ankara Üniv. Ecz. Fak. Mecm. 6 (2): 214 (1976).

bölgesinde kurutulmuş bitki hayvan yemi olarak kullanılmaktadır. Bu şekilde beslenen hayvanlarda tümörler (safra kesesi, barsak, mide) meydana gelmektedir. Bu nedenle bu bitkide kanserojen bir madde olduğu düşünülmektedir (D-

Diğer isimler: İfteri (Karadeniz bölgesi), Kartal eğreltisi (yaprak sapı kesitinde, iletme demeti topluluğunun, bir kartalı andırması nedeniyle).