METABOLİK ASİDOZ

Öbür taraftan artmış asit üretimi sonucu metabolik asidoz 15 mEq/L aşan anyon aralığı (gap) ile birliktedir. Bunun oluştuğu şartlar böbrek yetmezliği, diyabetik ketoasidoz, laktik asidoz, methanol içimi, salisilat intoksikosyonu ve etilen glikoz içimidir. Akciğerler hipervantilasyon yoluyla kan PCO2 sini düşürerek hidrojen konsantrasyonunu normale çevirirler. Uzun süren metabolik asidozda dakika vantilasyonu PCO2 nr 10-15 mmHg ye düşürmeye yetecek kadar artabilir. Nomogramdaki IV ile işaretli karalanmış olan metabolik asidozun emniyet sınırlannı gösterir.

Metabolik asidozun tedavisi altta yatan sebebin bulunarak düzeltilmesine dayanır. Genelde bu yeterlidir. Bazı durumlarda özellikle anyon aralığının arttığı olgularda alkali vermek gerekebilir. Plazma bikarbonat konsantrasyonunu normale çevirmek için gerekli bikarbonat miktarı mevcut plazma bikarbonat konsanstrasyonunu normal değeri olan 24 mEq/L çıkarıp sonucu tüm vücut sıvısının yarısı ile çarparak tahmin edebiliriz. Bu faydalı bir amprik formüldür. Pratikte plazma bikarbonatını normale döndürecek kadar bikarbonat vermek tavsiye edilmez.

Konsantrasyonu 5 mEq/L yükselterek klinik durumu tekrar değerlendirmek daha iyidir. Sodyum bikarbonat vermek fazla miktarda sodyum içeriği bakımından sıvı yüklenmesine sebep olabilir ve asidozu haddinden fazla düzeltebilir. Metabolik alkalozlu hastaların uzun vadede tedavisinde ister sodyum bikarbonat tabletleri isterse diet düzenlenmesi ile olsun yeterli alkali verilmelidir. Kronik metabolik asidozlu hastalarda bikarbonat kaybını minimale indirmek için çaba sarfedilmelidir.

Viral Enfeksiyonlarla Savaşma

Bazı virüsler, antikorlardan kaçabilir ve hücrelerin içerisine yerleşebilirler. Öldürücü (sitotoksik) T hücreleri, virüs bulaşmış hücrelere saldırırlar. Burada, bir virüs, dış yüzeyinde bulunan bir ya da birden fazla molekülü, hücrenin dış yüzeyinde bulunan çıkıntılara tuttura­rak (tıpkı anahtar deliğine giren anahtar gibi), kendini bir hücreye yapıştırır.

2- Kendini hücreye yapıştırdıktan sonra, virüs hücrenin içine çekilir

3- Virüs hücrenin içine girdikten sonra, protein örtüsünden kurtulur. Protein parçacıkları hücrenin yüzeyine doğru ilerler. Virüsün genetik malzemesi hücrenin içinde ya sabit kalır ya da ürer.

4- Yakında bulunan yardımcı T hücreleri, T hücrelerinin bölünüp çoğalmalarını ve bu hücreyle veya virüs bulaşmış başka hücrelerle savaşmak için yardım etmelerini sağlayan sinyaller gönderir.

5- Harekete geçmiş olan bir öldürücü T hücresi, virüs bulaşmış olan hücreyi, hücrede delikler açarak içindeki virüsle birlikte yok eder.

OMENTUMU TUTAN HASTALIKLAR

Yaygın peritonitten korunmada omentum önemli role sahiptir. Tüberküloz gibi kronik infeksiyonlarda olaya iştirak ederek kalınlaşmış, imflame kitle halini alır. omentitis, epip-lotis gibi spesifik olmayan iltihaplan genellikle daha önceki omentum torsiyonu sekelidir ve müphem karın ağrısına yol açar.

Torsiyon ve İnfarktüs

Omentumun serbest bölümü adezyon veya herni kesesine girerek sabit hale geldiğinde omentumun primer (spontan) torsiyonu gelişebilir. Pedikülü etrafında rotasyona uğradığında, gelişen vasküler oklüzyon iskemik nekroza yolaçar. Abdominal travma veya poliarteritis-nodoza gibi vasküler lezyonlara sekonder omentum infarktüsleride oluşabilir.

Bulantı ve kusmanın eşlik ettiği akut karın ağrısı, olayın yerine sınırlı, çoğunlukla sağ kısmında Mc.Burney noktasının sağında hassasiyet başlıca klinik özelliğidir. 1/3 olguda mobil, hassas kitle palpe edilebilir. Bu bulgu akut apendisiti veya kolesistiti telkin edebilirse de, bu hastalıklar için tipik özellikte değildir. Bu klinik bulgularla cerrahi eksplorasyon yapıldığında, hemorajik, nekrotik omentum segmenti, seroanjinö karmiçi sıvı ve normal apendiks saptanır. Hastalıklı omentum segmentinin rezeksiyonu tam iyileşme sağlar.

Alerjik Astımda Ne Olur?

Bu tutunma mast hücrelerin patlamasına sebep olur ve bu da kan damarla­rını genişleten tahriş edici maddelerin salınımına yol açar. Bu suretle bezeler balgam üretir ve bu durum, bronisal tüplerin daralmasına neden olur. Sonuç; öksürme ve nefes darlığıdır ki bunlar astımın karakteristik özellikleridir.

Bu tepkiler, cytokine adı verilen, bağışıklık sistemi kimyasalları tarafından kontrol edilir. Cytokine’leri bloke etmek, ispatlanmış olmamakla beraber, tedavi için ümit vaat eden bir yaklaşımdır.

YULAF

Avena sativa L. (Graminae) türünün olgun meyvalandır. Bu tür 50-150 cm yükseklikte, bir yıllık, otsu bir bitkidir. Bütün Avrupa ve Anadoluda birçok ırkları yetiştirilmektedir. Yabani yulaf (A.fatua L.) türünden elde edildiği sanılmaktadır.

Yulaf tanesi sabit yağ, azotlu maddeler ve karbonhidrat (% 60 civarında) taşımaktadır.

Orta çağdan beri gıda ve ilâç olarak kullanılmaktadır. Haricen yulaf lapası çıbanları olgunlaştırmakta kullanılır. Dahilen dekoksiyon (% 5) halinde, idrar arttırıcı, müshil, kuvvet verici ve yatıştırıcı olarak kullanılır.

Küçük çocuklarda ve hastalık sonlarında kuvvet verici olarak hububat dekoksiyonu çok başarılı olarak kullanılabilir. Hububat dekoksiyonu bir litre su içinde, herbirinden 2 çorba kaşığı olmak üzere, yulaf, buğday ve arpa tanelerinin bir arada kaynatılması ve süzülmesi ile elde edilir. Sıvı kısım bal ile tatlandırılarak çocuklara ve hastalara içiriür. Bu karışım çabuk bozulduğu için hergün yeniden hazırlanmalıdır.