Kalp Ve Kan

Kanın pompalanması Kalp bir pompadır ve sadece bir yumruk büyüklüğünde olmasına rağmen, kayda değer bir kuvveti ve dayanıklılığı vardır. Kalp, dört odacıktan oluşan bir kastır. Vücut venlerinden (toplardamarlanndan) geri dönen oksijeni tükenmiş kan, sağ üstteki odacığa (sağ atrium (kulakçık)) girer ve alttaki odacığa (sağ ventrikül (karıncık)) damlar; buradan da pulmoner arterler (akciğer atardamarlan) aracığıyla akciğerlere pompalanır.

Kan akciğerlerden geçerken oksijen alır ve karbondioksit bırakır. Kan daha sonra pulmoner venlerden (toplardamarlardan) akciğerlere geri döner; kalbin sol üst tarafındaki odacığa (sol atrium (kulakçık)) girer; alttaki odacığa (sol ventrikül (kanncık) damlar; buradan da vücuttaki en büyük arter (atardamar) olan aort aracı­ğıyla tüm vücuda pompalanır.

kalp1

Ventriküller (karıncıklar) vücudunuza dakikada 5 quart (yaklaşık 5 litre) kan pompalar. Kan, tüm dokulara ulaşmak için 60,000 millik kan damarla­rını dolaşır. Uyuyor da olsanız, uyanık da olsanız kalbiniz her zaman atar ve 80 yaşınıza geldi­ğinizde yaklaşık olarak 2 ila 3 milyar kez atmış olacaktır.

Kalp ritmi Kalbin pompalama ritmi, kalp kasında bulunan ve sinoatriyal düğüm (SA) olarak adlandırılan küçük bir grup uyarı doğuran (pacemaker) hücre tarafından başlatılır.
SA düğümü, sağ artriumda (kulakçıkta) bulunur. Kendi kendine (otomatik olarak) atar fakat beyinden de emirler alır. Beyin sürekli olarak fiziksel güç harcama seviyesini, kandaki oksijen mikta­rını ve arterlerdeki (atardamarlar-daki) baskıyı gözlemler. Beyin, kalp hızının arttırılması ya da düşürül­mesi gerektiğini hissederse, sinir­lerden SA düğümüne ulaşan bir sinyal gönderebilir.
Örneğin; dinlenir bir pozisyon­dayken çok ani bir şekilde ayağa kalkarsanız, kan basıncınız (tansi­yonunuz) hızla düşebilir ve bu da başınızın dönmesine neden olur. Kan başmandaki (tansiyondaki) bu düşüş, arterlerdeki (atardamarlardaki) sinir uçları tarafından algılanır. Bu sinir uçlan, bu bilgiyi beyne iletirler. Sonra beyin, sinirler aracılığıyla SA düğümüne bir mesaj gönderir ve SA düğümü, kalbe hızlanmasını söyler.
Kalbin atmasını sağlamak için SA düğümü önce altlarındaki ventriküllere (karıncıklara) kanı pompalayan iki atrianın büzülme­sini sağlayan bir elektrik sinyali gönderir. Sonra bu sinyal, atriyoventriküler (AV) düğüm olarak adlandırılan ikinci bir grup özel hücreye ulaşır.Buradan, özel lif demetleri (demet dallan olarak adlandırılır) sinyali sol ve sağ ventriküllere (karıncıklara) taşır ve ventriküllere kasılıp kanı kalpten dışarı pompa­lamasını söyler.

Çok çeşitli anormallikler kalp ritmini etkileyebilir. Bu aanormal-liklerin bazılan çok ciddi olabilir; diğerleri ise zararsızdır ve tedavi gerektirmez.
Kalp kapaklan Kalpte, kam kalpten doğru bir şekilde akması için yönlendiren dört önemli kapak vardır. Mitral kapak, sol atrium (kanncık) ve sol ventrikül (kulakçık) arasında; triküspit kapak da sağ ventrikül (kulakçık) ve sağ atrium (kanncık) arasında bulunur.
Bu kapaklar, atria ve ventriküller (kulakçıklar) arasında kapı görevi görürler kanın atriadan ventriküllere (kulakçıklara) pompalanmasına izin vermek için açılırlar ve ventriküller (kulak­çılar) kanı pompaladığında kanın atriuma geri akmasına engel olmak için de kapanırlar.

Aort kapağı, sol ventrikül (karıncık) ile aort arasında; pulmonerik kapak da, sağ ventrikül (karıncık) ile pulmoner arter (akciğer atardamarı) arasında bulunur. Bu kapaklar, kanın kalpten dışarı pompalanma­sına müsaade ederler ve kanın kalbe geri akmasını önlerler. Bu kapaklar hasar gördüğünde, kalp normal fonksiyonunu yerine getiremeyebilir.
Kalbin örtüsü Kalp, perikar-dium olarak adlandırılan ince bir kılıfla kaplıdır. Perikardiyal kese, kalbi sarar ve korur. İltihaplandı­ğında, kalbin pompalama hareke­tini engelleyerek göğüs ağnsına neden olur.

Atardamarlar Hastalığı

Koroner arter hastalığı, birçok kişide mevcuttur fakat bu kişilerde semptomlar görülmemektedir (fakat ileride semptomlar görüle­bilir). Semptomlar görülmeye başlandığında, bu semptomlar hafif olabilir ve hemen göze çarpmayabilir ya da ani ve tahrip edici olabilir.

Koroner arter hastalığı, anjina olarak adlandı­rılan göğüs ağrısına, anormal kalp ritmine kalp krizine , konjestif kalp yetmezliğine ve kardiyak arreste (kalp durmasına) neden olabilir.

raynaud
Hemen hemen tüm koroner arter hastalıkları; sadece kalp arter Koroner arter hastalığı, kalbin arterlerinde (toplardamarlarında), yani koroner arterlerde, görülen bir hastalıktır. Amerika Birleşik Devletleri ve dünyanın gelişmiş milletlerinde görülen en yaygın ölüm sebebidir. Koroner arter hastalığı, gelişmekte olan ülkelerde bile büyük (majör) ve artmakta olan bir sorundur.

Koroner arter hastalığı, birçok kişide mevcuttur fakat bu kişilerde semptomlar görülmemektedir (fakat ileride semptomlar görüle­bilir). Semptomlar görülmeye başlandığında, bu semptomlar hafif olabilir ve hemen göze çarpmayabilir ya da ani ve tahrip edici olabilir.

Koroner arter hastalığı, anjina olarak adlandı­rılan göğüs ağrısına, anormal kalp ritmine kalp krizine , konjestif kalp yetmezliğine ve kardiyak arreste (kalp durmasına) neden olabilir.Hemen hemen tüm koroner arter hastalıkları; sadece kalp arter arter hastalığına yakalanma riskini arttırdığına dair bazı kanıtlar mevcuttur. Depresyonda olan kişilerin bir kalp krizinden kurtulma olasılıkları da daha düşüktür ve kalp krizi nedeniyle (vaktinden önce) ölme riskleri daha büyüktür.

Bazı kişiler, hatalı bir şekilde, koroner arter hastalığının sadece erkekleri etkilediğini düşünürler. Adet gören kadınlar da, muhtemelen daha yüksek estrojen hormonu seviyeleri olduğu için, aynı derecede korunmaktadır.

Ancak, kadınların koroner arter hastalığına yakalanma riski menopozdan sonra hızla artar. Koroner arter hastalığından, herhangi başka bir hastalıktan olduğundan daha çok kadın ölmektedir. Koroner arter hastalığından, göğüs ve akciğer kanse¬rinden olduğundan çok daha fazla menopoz dönemi sonrasında olan kadın ölmektedir.

Kadınlarda koroner arter hastalığının semptomlarını fark etmek daha zor olabilir. Bir kadına koroner arter hastalığı teşhisi ilk konulduğunda, hastalık bir erkeğe teşhis konulduğunda olduğundan daha şiddetli olma eğilimi gösterir. Kadınların kalp krizinden kurtulma olasılıkları da erkeklerinkinden daha azdır.

Ayrıca, anjiyoplasti koroner bypass ameliyatı ve reperfüzyon terapisi gibi tedaviler kadınlarda erkeklerde olduğundan daha çok komplikasyona neden olabilir ve bu tedaviler kadınlara hastalığın seyrinde erkeklere olduğu kadar erken önerilmez.

Mitral Stenoz ( Daralma ) ve ( Mitral ) Yetmezlik

Mitral stenoz; kapakçığın sertleşmesini ve mitral kapak açıklığının (ağzının) daralmasını içerir. Mitral stenozun en yaygın nedeni; sonuçta sol ventrikülün (kanncığın) genişlemesine kanın akciğerlere geri dolmasına neden olan ateşli romatizmadır.

Mitral stenoz yavaşça gelişir ve yıllarca semptomlara neden olmaz. Geçmişte, ateşli romatizma ve mitrol stenoz daha yaygınken, kadınlar mitral yetmezlikleri olduğunu genellikle gebeyken keşfederlerdi. Çünkü gebelikte, kalp üzerindeki ekstra yük semptomlara neden olur.

Mitral yetmezlik (mitral regürjitasyon ya da mitral inkompetans olarak da adlandırılır), mitral stenozdan çok daha yaygındır. ‘ Mitral kapakçığın şeklini bozan ve sol ventrikül (karıncık) kasıldığında, kanın aorta girmesine olanak sağlamak yerine sol atriyuma (kulakçığa) geri pompalanmasına neden olan bir hastalık, mitral yetmezliğe neden olur.

Şiddetli mitral yetmezliğin en yaygın nedeni bir zamanlar ateşli romatizmaydı. Günümüzde mitral yetmezliğin en yaygın nedeni, sol ventrikülün (karıncığın) ve sol atriyumun (kulakçığın) gerilmesine neden olarak mitral kapakçığın genişlemesine ve kanın ventrikülden (karıncıktan) sol atriyuma (kulakçığa) sızmasına neden olan konjestif kalp yetmezliğidir.

Mitral kapak prolapsusu (sarkması) da hafif mitral yetmezliğin yaygın bir nedenidir.

SEMPTOMLAR

Mitral stenozda, yıllarca hiçbir semptom yaşamayabilirsiniz. Sonunda, kan akciğerlerde biriktikçe konjestif kalp yetmezliği gelişir. Bu meydana geldiğinde, efor sarf ederken ya da uzanırken (yatarken) nefessiz kalırsınız. Aynca, beyaz köpüklü ya da kanlı balgam (spurtum) da çıkarabilirsiniz.

Mitral stenoz şiddetli olduğunda, atriyumdaki (kulakçıktaki) kan basıncı gerilme ve genişlemeye yol açar ve bu da odacığı atriyal fibrilasyona (kulakçık kasılmasına) daha açık bir hale getirir. Bu anormal kalp ritmi (ritim bozukluğu); hızlı, düzensiz kalp atışı ve halsizlikle karakterizedir.

Mitral yetmezlikte de semptomlar yavaşça gelişir. Bir çok kişide hiçbir zaman semptom oluşmaz. Semptomlar oluştuğunda en belirgin olanları halsizlik, nefessiz kalma ve konjestif kalp yetmezliğinin diğer semptomlarıdır. Atriyal fibrilasyon da uzun süredir mitral yetmezliği olan kişilerde daha sık oluşur.

TEDAVİ SEÇENEKLERİ
Doktorunuz, kalbinizi dinledikten sonra mitral stenozdan ya da mitral yetmezlikten şüphe edebilir. Bu hastalıkların her biri karakteristik bir mürmüre (üfürüme) neden olur.

Ekokardiyografi, teşhisin doğrulanması ve sorunun şiddetinin belirlenmesinde yardımcı olur.Mitral stenozda, semptomlarınız varsa tedaviye başlanılması gerekir. İlaçlar, semptomların kontrol edilmesine yardımcı olabilir. Embolinin (pıhtıların) felce ve diğer komplikasyonlara neden olmasını önlemek için kan incelticiler gerekli olabilir.

Kapakçığınız belirli bir derecede daraldığında, kalp fonksiyonu hızla düşer. Kalp zayıflamaya başlamadan önce ameliyat olmak en iyisidir. Yaralanmış kapakçıklan cerrahi yolla onarmak genellikle mümkün olmadığından, kapakçığı yenilemek (değiştirmek) gerekir. Bu tür ameliyattan kaynaklanan ölüm riski %2 ila %3’tür.

Mitral regürjitasyonda, hafif konjestif kalp yetmezliği semptomları ilaçlarla tedavi edilir. Bu tedavi yeterli rahatlama sağlamadığında ya da bir ekokardiyogram sol ventrikülünüzün (kanncığınızın) genişlemekte veya zayıf bir şekilde kan pompalamakta olduğunu gösterdiğinde, ameliyata gerek duyarsınız.

Mitral yetmezlik, mitral kapakçığı geren konjestif kalp yetmezliğinden kaynaklandığında, kapakçığın ameliyat edilmesi işe yaramaz. Tedavinin amacı, ilaç tedavisiyle kalp kası fonksiyonunu iyileştirmektir. Bunun amacı, kalbin sol tarafında bulunan odacıkların boyutunu küçülterek mitral yetmezliği azaltmaktır.

Kalp Spazmı

Anjinayı göğüs ağrısının diğer nedenlerinden ayırt etmek önemlidir çünkü farklı şekilde tedavi edilir ve farklı bir prognozu (seyri) vardır. Göğüs ağrınızın anjina olmadığını bilmek çok güven verici olabilir.Göğüs ağrısı olan birçok kişi, bir kalp hastalıkları olabilece­ğinden endişe eder fakat göğüs ağnsı olan kişilerin sadece çok azının bir kalp hastalığı vardır.

SEMPTOMLAR
Anjina, göğsün ortasında bir baskı, sızı ya da yanma hissidir. Genellikle fiziksel egzersiz ve duygusal stres esnasında, soğuğa maruz kalındığında ya da ağır yemek­lerden sonra oluşur.

Arterler şiddetli bir şekilde daraldığında (%80’den fazla), dinlenirken de anjina hissedilebilir. Bu rahatsızlık tipik olarak göğüs kemiğinin (sternum) altında başlar; boyna, çeneye ve omuzlara (özellikle sol omza) ve hatta kola yayılabilir. Genellikle bir endişe ya da huzursuzluk hissi buna eşlik eder.

Anjina ağrısı genellikle keskin değildir. Daha ziyade, bir baskı ya da sıkışma hissidir. Bazen, sadece huzursuzluk yaratan bir histir; gerçek bir ağrı değildir. Vücudunuzun pozisyonu ya da derin bir nefes almak anjinayı etkilemez; ancak, plörezi (akciğer zan iltihabı) ya da perikardit gibi göğüs ağrısının diğer nedenleri bunlardan genellikle etkilenir.Genellikle bir anjina atağı sadece birkaç dakika sürer. Efor sarf etme tarafından tetiklendiyse, genellikle dinlendiğinizde birkaç dakika içinde geçer. Böyle bir ağrı 20 dakikadan fazla sürdüğünde, bir kalp krizine işaret edebilir.Bu tip bir ağrınız olursa ve 20 dakikadan fazla sürerse, bir ambulans çağırınız.

TEDAVİ SEÇENEKLERİ
Anjinadan şüphelenildiğinde, doktor genellikle bir elektrokardiyogram (EKG) ve efor testi yapar. Bu testler, özellikle efor testi, koroner arter hastalığını saptamaya yardımcı olur.EKG tamamen tehlike­sizdir (güvenlidir). Bir efor testi sırasında kalp krizi geçirme olası­lığı 10000’de l’ dir.
Koroner anjiyogramla gerçekleştirilen bir kardiyak kateterizasyon sırasında kalp krizi geçirme riski (yaklaşık olarak 5000’de 1) biraz daha yüksektir fakat bu, koroner arter hastalı­ğını teşhis etmede daha kesin bir sonuç sağlar.
Koroner anjiyogram, EKG ya da efor testiyle sonuç alına­madığında ya da anjiyoplasti ya da ameliyatla tedavi gerekti­ğinde koroner arter hastalığını teşhis etmek için kullanılır. Ancak anjiyogram, kalp krizine neden olabilecek “hassas plakları” saptamakta daha az kesin bir sonuç verir.
Anjinanın tedavisi; ne kadar şiddetli olduğuna, son zamanlarda daha şiddetlenip şiddetlenmedi­ğine (halen hafif olsa da), yaşam tarzınızı ne kadar engellediğine ve beklentileriniz ile amaçlarınıza bağlıdır.

Aşağıdakilerden bazıları anjinanız için faydalı olabilir:

■ Risk faktörlerini azaltınız.

Koroner arter hastalığını ve anjinayı kötüleştiren risk faktör­lerini (sigara içme, aşırı kilo, yüksek kan basıncı (tansiyon) ve yükselmiş kolesterol gibi) ortadan kaldırma konusunda çaba harca­yınız ve yaşam tarzınızda diyabete (şeker hastalığına) yakalanma olasılığınızı azaltacak değişikler yapınız.

■ Günlük aktivitelerinizi ayarlayınız. Belirli tür aktiviteler düzenli olarak anjinaya neden oluyorsa, bu aktiviteleri daha yavaş yapmayı deneyiniz. Kalbiniz sabahları ve yemeklerden sonra daha çok baskı altındadır; dolayısıyla, bu zamanlarda fiziksel aktivitelerden kaçınınız.

■ Stres ve kızgınlığı azaltınız.
Stres ve kızgınlık düzenli olarak anjinaya neden oluyorsa, bir stres azaltma programına katılmayı düşününüz.

■ Egzersiz. Egzersizin anjinaya neden olmasına rağmen, denet­lenen bir egzersiz programı güvenle kalbi kuvvetlendirip sonunda da anjinayı azaltır. Yavaşça başlayınız; günün optimal (en uygun) zamanlarında yapacağınız egzersiz düzeyi­nizi giderek arttırınız. Doktorunuz neleri yapıp neleri yapamayacağı­nızı size söyleyebilir.İlaçlar da tedavide önemli bir  rol oynamaktadır:

■ Beta blokerler, kalp çok fazla çalışmak zorunda kalmasın diye kalp hızını yavaşlatmak için kullanılır. Anormal kalp ritmi riskini azaltırlar ve kan basıncını (tansiyonu) düşürürler.

■ Aspirin, trombosit fonksiyo­nunu (işlevini) etkileyerek hastalıklı kan damarlarında yeni kan pıhtılarının oluşumunu engellemeye yardımcı olmak için kullanılır.

■ Kalbiniz, kan basıncına karşı çalışmak zorundadır. Kalp krizinden sonraki birkaç gün içinde genellikle, esasen kan basıncını (tansiyonu) düşürerek, kalbinizin daha etkin bir şekilde çalışmasına yardımcı olmak için anjiyo tansin dönüştürücü enzim (ACE) inhibitörlerine başlanır.
Bu tedavilerin tamamı anjinanızı yeterli ölçüde rahatlatamazsa  ya da anjina yeni ve şiddetliyse, son zamanlarda şiddeti artmışsa ya da dinlenirken oluşuyorsa anjiyoplasti ya da koroner arter bypass ameliyatı gibi daha agresif (ve riskli) tedaviler gerekebilir. Teşhis ve tedavi için hastanede yatmak gerekebilir.

■ Gen tedavisi Deneysel bir anjina tedavisinde kalp kasma enjekte edilen genler küçük kan damarlarının kalbin yeterli kan tedarikinden mahrum bölgelerine doğru büyümelerine neden olur.

Derin Ven ( Toplardamar ) Trombozu

Derin venlerde (toplardamarlarda) pıhtı oluşumuna iki faktör katkı sağlar. İlki, alt venlerde (toplardamarlarda) kanın stagnasyonudur (dolaşımın yavaşlamasıdır). Yürürken baldır kaslarınızın kasılması, kanın bacak verilerinden (toplardamarlarından) kalbe geri itilmesine yardımcı olur. Uzun süreli yatak istirahatı, uzun süren bir ameliyat ya da uzun süren bir uçuş bile bunun olmasını engeller.

Bacak verilerinde (toplardamarlarında) kan akışını yavaşlatan diğer faktörler; kalbin pompalama kabili-yetindeki (konjestif kalp yetmezliğinden kaynaklanan) düşüştür.

DVT, kanınızın pıhtı oluşturmaya normalden daha fazla eğilimi varsa da gelişebilir. Bu, kalıtımsal bir hastalık olabilir ya da enfeksiyon, kanser veya bağ doku hastalıklarından kaynaklanabilir. Oral (ağızdan alınan) doğum kontrol haplarının kullanımı da DVT’ ye neden olabilir. Bunlara ek olarak, yaralanma ya da ameliyat, kanda pıhtılaşma faktörünü çarpıcı bir şekilde arttırma eğilimi gösterir.

SEMPTOMLAR

DVT, semptomlara neden olmadan gelişebilir. DVT uyluktaki daha büyük olan bacak verilerini de (toplardamarlarını da) kapsıyorsa, bacak şişmeye başlar. DVT baldırlardaki verilerde (toplardamarlarda) gelişirse, baldırda ağrıya neden olabilir.

Bacak venlerindeki DVT pıhtılan hiçbir semptoma neden olmadan meydana gelebilir. Eğer derin venlerdeki (toplardamarlardaki) pıhtılardan biri kopup serbest kalırsa, akciğerlere gidip bir pulmoner arteri (atardaman) tıkayabilir. Bu, pulmoner emboli (embolizm) olarak adlandırılır ve keskin bir göğüs ağrısına, nefessiz kalmaya, bayılmaya ve hatta Ölüme neden olabilir.

TEDAVİ SEÇENEKLERİ
Doktorunuzun DVT’ yi sadece bacağınızı muayene ederek teşhis etmesi zordur. Şişme ya da hassasiyet varsa, doktorunuz sizden çeşitli tanısal testler yaptırmanızı isteyebilir. Sıklıkla, yapılan ilk test, bacak venlerinizin (toplardamarlarınızın) ultrasonunun çekilmesidir. Böylelikle, pıhtılar görüntülenebilir ve venlerinizdeki (toplardamarlarınızdaki) kan akışının hızı ölçülebilir.

Eğer ultrason sonuç vermezse, bir venogram ya da manyetik rezonans görüntüleme (MRG) yaptırmanız gerekebilir. Venogram, tıkanıklıkları görmek için venlere (toplardamarlara) boya enjekte edilmesini kapsar.
MRG hiçbir risk taşımaz ve pıhtıların oluşabileceği yerler olan üst bacak ile pelvisteki (leğen bölgesindeki) venleri (toplardamarları) gösterme avantajı vardır. Kısa bir süre sonra venogramın yerini alacaktır. Ancak MRG, ultrasondan daha pahalıdır ve acil durum bazında uygulanması ultrasonun uygulanmasından daha zordur.

Tanısal testler DVT’nin sadece baldırlardaki verilerde (toplardamarlarda) olduğunu gösterirse, hastalığın bir pulmoner embolusun gelişme olasılığının daha yüksek olduğu dizin üzerindeki venlere (toplardamarlara) yayılmadığından emin olmak için takip eden birkaç haftada bu testler birkaç kez tekrarlanabilir. Ya da doktorunuz, baldırdaki DVT’yi tedavi etmeye karar verebilir.

Geleneksel olarak yapılan DVT tedavisi; 5 ila 7 gün hastanede yatmayı, fraksiyone olmayan heparin olarak adlandırılan bir kan sulandıncı ilaçla sürekli intravenöz tedaviyi ve heparin dozunun doğnı olduğundan emin olmak için tekrarlanan kan testlerinin yapılmasını gerektiriyordu.

Bu ilacın düşük molekül ağırlıklı heparin olarak adlandırılan, deri altına günde bir ya da iki kez enjeksiyon şeklinde uygulanan ve sık kan testleri yapıl¬ması gereğini doğurmayan yeni bir türü. anık evde tedavi görmenizi mümkün kılmaktadır. (DVTden kaynaklanan bir pulmoner embolusunuz da varsa, çoğu doktor hâlâ birkaç gün hastanede yatmanızı tavsiye etmektedir.)

Kanı hemen sulandıran heparinle birlikte, size başka bir kan sulandırıcı ilaç da verilecektir varfarin. Bu hapın etkisini göster mesi birkaç gün alır ve hastalığınızın ne derece şiddetli olduğunua, daha önce DVT’niz olup olmadığına ve sizi tekrar DVT’ye yakalanmaya karşı hassas bir duruma getiren altta yatan bir hastalığınız olup olmadığına bağlı olarak genellikle 12 hafta ila 6 ay için reçete edilir.

DVT’ nin şiddetli vakalarında, “pıhtı eritici” trombolitik ilaçlar bir kateter aracılığıyla doğrudan sorunun olduğu bölgeye verilebilir. Ancak bu işlem sadece pıhtı oluşumundan sonraki 2 hafta içinde uygulanırsa işe yarar.

Derin Ven (Toplardamar) Trombozu, Pulmoner Emboliye Nasıl Yol Açar?

Bu, pulmoner emboli (embolizm) olarak adlandırılır. Göğüs ağrısına, nefessiz kalmaya, hızlı kalp atışına, bayılmaya ve hatta ölüme neden olabilen potansiyel olarak hayatı tehdit edici bir hastalıktır.