Glukoz çözeltisi içinde intravenöz insülin infüzyonu

Bu veriliş rejiminin birçok avantajı vardır. Birincisi intravenöz olarak verildiği için insülinin absorpsiyon problemi ortadan kalkmaktadır. Sonuç olarak, regüler insülinde maksimum cevabın oluşması için gereken ortalama 6 saatlik bir zamanın yerine burada etki 10-15 dakika içinde başlamaktadır ve nispeten sabittir.

İkincisi, subkütan alımdaki sabit insülin dozundan farklı olarak herhangi bir zaman değiştirilebilir.

Üçüncüsü, hipo ve hipergliseminin tehlikeleri minimuma indirilmiş olmaktadır, çünkü eğer intravenöz mayi durdurulursa hem glukoz ve hem de insülin aynı zamanda kesilmektedir, insülin sadece %10’u cam veya plastiğe adsorbe olduğundan dolayı neticede dozajda meydana gelen azalma tedavi açısından önemsizdir. Benzer bir sürekli insülin infüzyonu ayrıca diyabetik ketoasidoz tedavisinde en sık kullanılan yol olmuştur.

Atelektazi

Tıkanmanın en bilinen sebep­lerinden biri, akciğerde, astıma bağlı olarak mukoza oluşmasıdır; ancak, kronik bronşit sebebiyle veya yabancı bir maddenin solunumu sebebiyle de oluşa­bileceği gibi, akciğer tümörüne hareketsizlik (sıklıkla ameliyat sonrasında yaşanır) de sebep olabilir.Erişkinler, kısmi akciğer çökmesini telafi edebilir ve solunuma devam edebilirler. Buna karşı, çocuklarda ise, hayatı tehdit edebilir.

DSCN0001

Atelektazi, genellikle akciğer röntgeninde görülür. Bu aşamada, akciğerin olabildiğince çabuk açılıp solunumun sağlan­ması ve enfeksiyonun önlenmesi çok önemlidir. Çökmüş akciğer­lerin birçoğu, derin nefes alarak, öksürerek, akciğere vurarak (akciğere elle vurup mukozayı çözmek için) ve postural drenaj ile (vücudu aşağıyöne bir açıyla tutup, mukozayı drene etmek) açılabilir.Bronkoskopi yöntemiyle solunan bir madde veya mukoza birikimi alınabilir. Tıkanma gideril­dikten sonra, akciğer genellikle, kendiğinden geri şişer, ancak bazı hastalann akciğerlerinde, yaralar kalıcı olur.

Akciğerlerdeki Lekeler

Akciğerlerdeki leke, akciğer röntgeninde, diğer kısım­lardan farklı görünen herhangi bir alandır. Akciğerde leke olduğunu duymanız, sizin için bir uyan olmalıdır, ancak aklınızda bulunsun, bu bulgunun akciğer kanseri olduğunuz anlamına gelmesi gerekmez. Birçok ciddi olmayan sebep vardır. Örneğin, tüberküloz iltiha­bından sonra, lekeler oluşur. Bu tip lekeler çok uzun zaman kalabilir ve endişeye sebep olacak durumlar oluşturduklan, nadiren görülmüştür.Lekenin şekline, büyüklüğüne ve yerine göre, doktorunuz, birkaç ay sonra yeni bir röntgen ya da sebebi belirleyebilmek için daha ileri tetikler isteyecektir.

DOĞUM

Jterus içinde muayyen bir olgunluk derecesine erişmiş olan fetus ve eklerinin doğum ağrılarıyle doğum kanalından harice çıkmasına, normal doğum denir. Normal gebelik süresi, ortalama 280 gün, yani 40 hafta olarak kabul edilmektedir. Eskiden 28 inci gebelik .haftasından önce doğanlara abortus (düşük), 28-37 nci haftalar arasında doğanlara erken doğum, 38 – 42 nci haftalar arasında doğanlara normal doğum, 42 nci haftadan sonra doğanlara da geç doğum (surmaturasyon) denirdi. Bu gün yoğun bakım imkânlarının gelişmesiyle bu taksimde ve kullanılan terimlerde bazı değişiklikler olmuştur. Bu değişmede, fetusun intrauterin hayat zamanı yanında, bilhassa ağırlığı beslenme ve nefes alma durumu, hatta termoregülasyon yetenekleri de dikkate alınmaktadır. Buna göre, 23 üncü haftalığa kadar olup da, 500 gr. dan az olan fetuslere düşük denir. 24-28 inci haftalar arasında doğan ve 500-1000 gr. arasındaki bebekler immatüre adı altında toplanmaktadır. 28 – 37 nci haftalar arasında olup da ağırlığı 1000 – 2500 gr. a ve boyu 35 -47 cm. e erişen bir fetusun doğumuna erken doğum (partus pre-maturus), bu çocuğa permatüre adı verilir. 38-43 haftalık süreyi dolduran ve ağırlığı 2500 gr. üzerinde ve boyu 48 – 52 cm. olan çocuğun doğumuna normal doğum (partus maturus) denir. 42 nci gebelik haftasından sonra doğan çocuklar için de sürmatüre (post-mature) terimi kullanılmaktadır.

Perite terimi doğum sayısını, gravidite terimi ise gebelik sayısını gösterir. İlk çocuğuna gebe kadına primigravid, ilk çocuğunu doğuran kadına primipar denir. Hiç çocuk doğurmamış kadına nullipar, birden fazla doğum yapmış kadma multipar adı verilir.

Doğum hadisesini mükemmel bir şekilde anlatabilmek için, doğum ile ilgili 3 faktörün noksansız şekilde izah edilmesi lâzımdır. Bu faktörler şunlardır:

1 — Doğum yolu (kemik pelvis ve yumuşak doğum kanalı),

2 — Doğum objesi (çocuk, placenta ve zarları),

3 — Doğumu yapan kuvvet veya motor (uterus adalesi ve yardımcı adaleleri).