Genital ülseri olan her hastada sifiliz uygun testlerle mutlaka araştırılmalıdır. Tanı konduğundan uygun tedavi verilmelidir.
Herpes simplex infeksiyonunda viral kültür veya immünofloresan metodlarla kesin tanı konabilir. Ancak pratik yöntemler değildir. Lezyon tabanından yapılan kazıntı, Giemsa ya da Wright boyası ile boyanıp incelenir. Multinükleer dev hücrelerin görülmesi tanı koydurucudur. Ancak Tzanek testi denilen bu inceleme ülserleşmiş lezyonlarda pek güvenilir değildir. Herpes simplex tanısı için serolojik bir test de yoktur. Şüpheli vakalarda kültür çalışması mutlaka yapılmalıdır.
Herpes simplex infeksiyonu tedavisinde ilk infeksiyonda topikal ve oral, şiddetli ve tekrarlayan infeksiyonlarda intravenöz acyclovir tercih edilir. Topikal antibiyotiklerin tedavide yeri yoktur.
Genital ülser yapan diğer nedenler arasında, yumuşak şankr,lenfogranüloma venerum, granüloma inguinaîe gibi diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklar da vardır.
Hastalığın etkeni gramnegatif diplokok N. gonorrhoeae’dır. Hemen hemen sadece cinsel temas île bulaşır. Tek tabii konakçı insandır. İnkübasyon süresi, ortalama 3 gündür.
Gonore oldukça sık rastlanan bir infeksiyondur. 1970 yılında ABD’de cinsel yönden aktif olan kadınlardan yapılan endoservikal kültürlerde % 2 oranında tesbit edilmiştir. Yine ABD’de yapılan istatistiklerle 1974 yılında 2 700 000 gonore olduğu hesaplanmıştır. 1977 yılı gonore insidansı Danimarka’da 241.3, ingiltere’de 122.4, ABD’de 469.6, Türkiye’de 2.6 dır. Tüm dünya ülkelerinde bu kadar yaygın olan hastalığın ülkemizde bu derece az görünüyor olması ülkemizin sosyo-kültürel yapısından kaynaklanabileceği gibi, bildirimlerin sağlıklı yapılmaması nedeniyle verilen rakamın gerçekleri yansıtmamasına da bağlı olabilir. Gonore sosyokültürel ve ekonomik düzeyi düşük toplumlarda, bekar, 15-30 yaş grubu kadınlarda daha sık rastlanır. İnfekte erkeklerle cinsel ilişkide bulunan kadınların % 60 ile 80’inde infeksiyon meydana gelirken, infekte kadınlarla cinsel ilişkide bulunan erkeklerin ancak % 20 ile 30’unda infeksiyon meydana gelmektedir. Yani erkeklerin infekte olması daha zordur.
Hastalık kadınların % 50’si erkeklerin % 10’unda klinik semptom vermeden seyreder. Bu nedenle hastalığın kontrolü zordur. Gonokok üzerindeki yüzeysel pililer mikroorganizmanın patogenitesini artıran en önemli yapılardır. Bunlar bakterinin mukozal yüzeylere yapışmasını sağlarken, fagositozdan da korumaktadır. Bu pililer sayesinde 100 ile 1000 kolonilik inokulum bile üretrite neden olabilmektedir.
Vücudun N. gonorrhoeae’ya karşı esas savunma mekanizmaları serum opsonik ve bakterisidal antikorları ile, IgA’dan oluşan sekratuar antikorlardır. Tüm gonokoklar IA proteaz adlı bir enzim salgılar, bu enzim IgA’yı yıkarak bakterinin tutunmasını kolaylaştırır. Serum bakterisidal antikorların özellikle dissemine gonokok infeksiyonlarının meydana gelmesini önlemede önemli rolleri vardır. Kompleman defekti olan kişilerde serum bakterisidal aktivîtesi düştüğünden rekürren bakteriyemik gonokokal infeksiyonlar meydana gelir