Diyafragmadan pelvise kadar uzanan oldukça geniş retroperitoneal boşluk, ön ve arka olmak üzere iki kompartmandan müteşekkildir. Arka periton ile periferik fasiya arasında kalan ön bölümde pankreas, duodenumun inen kısmı, çıkan ve önen kolan yer almıştır. Arka bölümde ise adrenal bezler, böbrekler ve periferik boşluk bulunur. Arka bölüm ile fasiya transversalis arası retrofasiyel abselerin yerleşim yeridir.
Retroperitoneal abseler peritoniçi olanlara nazaran daha az görülürler. Günümüzde bu abselerin majör nedeni, piyojenik bakterilerin yerini alan mikobakterium tüberkülozisdir. Retroperitoneal abseler genellikle komşu organ ve yapıların zedelenmeleri veya infeksiyonları sonucu oluşurlar. Apendisitis, pankreatit, penetre olmuş arka duvar duodenal ülserler, rejiyonel enterit, divertikülitis veya travma kaynaklı gastrointestinal sistem abseleri, piyelonefrit kaynaklı genito-üriner sistem abseleri, osteomiyelit vaya disk aralığı kaynaklı kolumna spinalisin infeksiyonları retroperitoneal abse oluşumuna yol açan başlıca lezyonlardır. Gizli kalmış bir foküsten hematojen yayılım gösteren Stafilokoküs aureus’lerde primer psoas abselerini oluşturabilirler.
Klinik Bulgular
Retroperitoneal abseler belirtisiz olabildikleri gibi ani belirgin hastalık tablosuda oluşturabilirler. Ateş ve karın, veya yan ağrısı önde gelen semptomlarıdır. Bazari anoreksi, kilo kaybı, bulantı ve kusma da eşlik edebilir. Bel veya kalça ağrılarının ön planda olduğu olgularda abse olasılığı kolaylıkla gözardı edilir. İliopsoas işareti hernekadar psoas absesi için karakteristik ise de bu bulguya rejiyonel ileitiste de sıklıkla raslamak mümkündür. Retroperitoneal tümör ve hematomlar ayırcı tanı da düşünülmelidir. Radyoizotipik incelemeler, intestinal kontrast çalışmalar ve ürografiler yapılması gereken başlıca ön tetkiklerdir. Lezyonun en kesin tanısı CT incelemeleriyle konulabilir. Retroperitoneal aralıkta gaz habbeciklerinin gözlenmesi tanısal değer taşır. Abseler retroperitoneal boşlukta sınırlı kaldıkları halde, bu bölgenin malign tümörleri, sıklıkla fasiya engelinin aşarak komşu kemik yapılarına yayılım gösterirler.
Tedavi
Abse ve nedeninin tedavisi için cerrahi girişim esastır. Ön retroperitoneal abseler için transperitoneal yaklaşım tercih edilmesine karşın, arka bölüm abselerinde ekstra veya retroperitoneal cerrahi yaklaşım seçilmelidir. Organın nekrotik ve hastalıklı kısımlarının rezeksiyonu, lezyonun bulunduğu retroperitoneal bölgenin debridman ve yeterli drenajı yapılmalıdır. Toksik tablosu olmayan seçilmiş olgularda, yalnız sistemik antibiyotiğin veya CT klavuzluğunda iğne aspirasyonu ve kateterle drenajın iyi sonuçlar verdiği iddia edilmekle beraber, bu metodla intraperitoneal abselere nazaran daha az başarılı sonuçlar alındığıda bir gerçektir. Bunun başlıca nedenleri şunlardır.:
(1) Retroperitoneal abseler tek ve iyi sınırlı olmaktan çok, değişik planlarda yayılma eğilimi gösterirler.
(2) Genellikle basit kateterin drene edemeyeceği ölçüde koyu nekrotik madde içerirler.
(3) Sıklıkla komşu kaslara invazyon gösterirler. Bu nedenle retroperitoneal abseleri tam olarak drene etmek genellikle güç olmaktadır. Rezidüel ve tekrarlayan abselere sık rastlanır. Psoas abseleri vertebralara veya kalçaya invaze olarak osteomiyelite yolaçabilirler, veya karşı taraf psoas abselerine neden olabilirler.