GÖZ ve İNTRAORBİTAL TÜMÖRLER

Lezyonun büyüklüğüne bağlı olarak retinoblastomanın kontrol oranı %80’e kadar yükselebilir. İyi sınırlanmış megavoltaj radyasyon ışınları ve lensin korunması önemlidir. Optik sinir de bunlara dahil edilmelidir. Retinaya uygulanacak doz 5-6 hafta içinde 4500-5000 rad.’dır. Radyasyonun yetersiz kaldığı durumlarda enükleasyon yapılır.

Mümkün olduğu kadar korneanın korunmasından sonra rabdomyosarkomalar bütün orbitaya verilen irradiasyon ile tedavi edilir. 6-7 hafta içinde yaklaşık 5000-6000 rad. doz verilir. %80 vakada lokal kontrol sağlanmış olur.

Yüzeysel konjonktival lezyonlar 90Sr uygulaması ile tedavi edilir. Gözyaşı bezi karsinomalarında cerrahi sonrası yetersiz kalınır veya cerrahi sınırlarda tümör varsa postoperatif irradiasyon uygulanır Eğer lezyon inoperabl ise yine radyoterapi verilir. Bunun için tüm orbitaya en az 6000 rad. verilmesi gerekir.

Radyasyonun muhtemel komplikasyonları katarakt, göz kuruması, korneal ülserasyon ve retinal harabiyettir. Tümörün yapısı ve lokalizasyonuna göre dikkatli ışınlama ve koruma ile bunlar önlenebilir, fakat bazan kataraktın cerrahi olarak eksizyonu veya enükleasyon kaçınılmaz olur.

YÖNLENDİRİLMİŞ VE YÖNLENDİRİLMEMİŞ İKİNCİL AMELİYATLAR

TABLO IV. SEPSİSİN ERKEN BELİRTİLERİ (SHOCK)

ERKEN BELİRTİLER ORGAN YETMEZLİĞİ
TAKİPNE ARDS-Akciğer
TAŞİKARDİ ırfu‘-“ ŞOK-Kalp ;, ,’””””. ,_ ‘.
ISI DEĞİŞİKLİKLERİ ■^ ‘”,: ŞOK-Sepsis r ,r.
KONFÜZYON .. ;. , t.. ^.^ R;; ŞOK-Beyin -r^ -.. . “. ■’■’
OLÎGÜRİ :C, ATN-Böbrek .– *:■’”‘;”‘”
İLEUS ii–‘- :-?fi* v ıiiionöw. üt Glsistem :: ^’V^,.*.
Gİ KANAMA . ^..^;i=;’-r stres ülseri ‘. ‘
SARILIK Karaciğer yetmezliği
KOAGÜLOPATİ ” ‘””’.’, ,-, . ■’_ DİC-hematolojik yetmezlik r :
KARBONHİDRAT Metabolik yetmezlik >f
İNTOLERANSI

ARDS:yetişkin solunum zorluğu sendromu –

ATN:akut tübüler nekroz

Gİ:gastrointestinal

DIC:dissemine İntarvasküler koagülasyon

Yaşlılarda Dışkı kaçırma

2432

Dışkı kaçırmayla ilişkilendirilen bir risk faktörü de kabızlık öyküsü ve laksatif (müshil) kullanımıdır. Dışkılamayı kontrol eden kas ve bağ dokularının zayıflamasında bu etkenin de payı vardır. Dışkının bağırsaklarda sertleşip sıkışması ya da tıkaç oluşturması anlamına gelen fekal impaksiyon , sıkışmış dışkı yığınının etrafından dışarıya az miktarda sıvı dışkının sızmasına sebebiyet verir. Bu da hastanın dışkısını kaçırma­sına neden olur.

Bu sorunun daha az görülen diğer nedenleri arasında, çok fazla sayıda hamilelik geçirmiş olmak, anüs veya bağırsaktan ameliyat olmuş olmak, şeker hastalığı , bağırsak enfeksiyonu ya da iltihaplanması geçirmiş olmak, felç ya da omurilik yaralanması veya tümörü bulunmak gibi nedenler sıralanabilir.

İstenmeyen Tüylerin Alınması (Yok Edilmesi)

TIRAŞ (ETMEK)

Tıraş, deri yüzeyindeki kılları keser ve bu nedenle de en kısa süreli etkiye sahip kıl alma şeklidir. Cilt tahrişle­rini önlemek için ılık su ve yağlı bir sabun kullanınız; tıraş bıçağının temiz ve keskin olmasına dikkat ediniz.

CIMBIZLA ALMAK

Kıllar cımbızla teker teker alınır. Bu yöntem, küçük bölgeler için daha uygundur. Ağda  gibi cımbızla almada da kıllar köklerinden alınır ve etkisi, kılla­rınızın ne kadar çabuk büyüdüğüne bağlı olarak, bir hafta ila bir ay arasında sürer.

AĞDA (YAPMAK)

Ağda yapma, kıllarınızın ne kadar çabuk büyüdüğüne bağlı olarak, etkisi bir hafta ila bir ay arasında süren bir kıl alma yöntemidir. Eczanelerde satılan bir malzeme (aparat) kullanılarak bir salonda (güzellik salonunda) ya da evde uygulanabilir. Sıcak ve soğuk olmak üzere iki ağda (yapma) türü vardır; her ikisi de kıl köklerini foliküllerinden çekip çıkarır.

10264

Sıcak ağda metodunda ağda ısıtılır ve uzun şeritler halinde kıllara sürülür. Ağda henüz nemliyken şerit halindeki bir bez ağdanın üzerine bastırılır ve sonra hızlı bir şekilde çekilir. Başlangıçta ağda yapmakta zorlana­bilirsiniz fakat pratik yaptıkça tekniğiniz gelişecektir. Hassas ciltlerde ağda yapıldıktan sonra küçük kabar­cıklar ya da sivilceler oluşabilir. Ağda uygulandıktan sonra ağda yapılan bölgeye rahatlatıcı losyonlar sürmek bu reaksiyonu en aza indirgeyebilir. Soğuk ağda da sıcak ağdaya benzer. Daha temiz bir iştir fakat sonuçları sıcak ağdadaki kadar net değildir.

TÜY DÖKÜCÜ KREMLER VE SPREYLER (EPİLASYON KREMLERİ VE SPREYLERİ)

Tüy dökücü kremler ve spreyler (Epilasyon kremleri ve spreyleri), cilt yüzeyinin hemen altındaki tüyleri kimyasal olarak çözer ve köklerinden ayırır. Etkisi, ağda ya da cımbızla almadaki kadar uzun süreli değildir fakat tıraşınkinden daha uzun sürer. Kimyasallar cildi tahriş edebilir. Bu nedenle, hassasiyetinizi belirlemek için geniş alanlara uygulamadan önce cildinizin küçük bir bölümünde test ediniz.

ELEKTROLİZ (İĞNELİ EPİLASYON)

Eğer bir kişinin profesyonel (mesleki) eğitiminden emin olamazsanız (eğitimine güven duymazsanız), ilk ziyaretinizde cildinizin ufak bir bölgesine işlem uygulatınız; eğer işlem gören bölgede tahriş ya da sivilceler oluşursa, başka birini seçiniz.Elektrolizde her zaman tek kullanımlık iğneler kullanılma­lıdır. Ancak, elektroliz tedavisi gören çoğu kişi, kendi iğnele­rini saklayıp her seansta yanlarında getirirler ve böylece başka birinde kullanılmış bir iğnenin tekrar kullanılma riski ortadan kalkmış olur.

ANTİKOAGULAN ALAN HASTALARDA CERRAHİ

Heparinin ortalama dozu (5000 ünite intravenöz) tam kan pıhtılaşma zamanını sadece 3-4 saat kontrol değerin iki katında tutacağından kısa bir süre bekleme pıhtılaşma zamanının normale dönmesine neden olur. Büyük bir doz kullanılmışsa, acil cerrahi için aday olan bir hastada etkisini notralize etmek gerekir.

İntravenöz verilen bir heparin dozundan hemen sonra gerekli olan protamin sülfat (miligram olarak), son heparin dozunun (ünite olarak) 1/100’üne eşittir. Heparinin biyolojik yarı ömrü 1 saatten azdır, protaminin dozu, heparinin son dozundan sonra zaman geçmişse azaltılır; 30 dakikada hesaplanan dozunun yarısı gerekir; 4-6 saatte nötralizasyon için nadiren gerek vardır. Heparinin subkutan veriliminden sonra, protamin dozu son heparin dozunun (ünite olarak), 1/100’inin sadece %50 – 75’iyle (mg olarak) çarpımı olmalıdır, ancak protaminin tekrar verilmesi gerekebilir, çünkü heparinin emilimi devam ediyor olabilir.

Protamin daima yavaş intravenöz enjeksiyonla verilmelidir. Süratli enjeksiyon trombositopeniye neden olabilir. Eğer fazla miktarda verilirse protamin zayıf bir antikoagulan olarak hareket eder.Düşük platelet sayımı, kötü pıhtı, fibrin yıkım ürünleri (FDP) ve fibrin monomerleri varlığı ile karakterize dissemine intravasküler koagülasyon (DIC),Primer fibrinolizis, burada nekrotik karaciğer plazminojen aküvatörlerini temizleyememektedir. Genelde, plateletler ve faktör V ve VIII, DIC ten daha az çarpıcı şekilde azalırlar. Yükselen FDP seviyeleri tanısal değildir; kanama olmaksızın bunların temizlenmesi şiddetli karaciğer hastalığı olması dolayısıyla bozulmuştur.

Karaciğer hasarından kaynaklanan pıhtılaşma faktör bozuklukları, Vitamin K.nın fazla dozda parenteral olarak verilmesine bile yanıt vermezler. Vitamin K sadece, uzamış protrombin zamamyla yansıtılan şekilde tıkanma sarılığına bağlı vitamin K emiliminin bozulmasına bağlı eksiklikleri düzeltebilir.

Platelet eksikliğinde eğer 10 üniteden daha fazla tam kan süratle verilirse bir sorun olabilir. Depolama sırasında bozulan faktörler sadece faktör V ve VHI’dır ve karaciğer hastalığında multipl transfüzyon yapılsa bile beklenilmeyen bir sorun yaratmazlar. Faktör V hemostaz için en az normalin %5 – 10 seviyesinde olmalıdır ve faktör VIII karaciğer hastalığında genellikle yükselir.