Kategori: Sağlık
Bebebklerde Hyalin Membran Hastalığı
Pretermlerde solunum kaslarının az gelişmiş, göğüs kafesinin yumuşak, toraks içi negatif basıncın düşük, solunum merkezinin kanamaya eğilimli olması, bu bebeklerde solunum güçlüğünün gelişmesini kolaylaştıran özelliklerdir.
Pretermlik dışında hyalin membran hastalığına eğilimi arttıran başka nedenler de vardır. Erkek çocuklarda kızlara göre hastalık iki kez daha sıktır. Bu durum eş gestasyon yaşında erkek çocukların, kızlara göre daha az olgun olmaları ile açıklanır. Sezaryania doğanlarda hyalin membran hastalığının % 4 oranında görüldüğü bildirilmektedir. Annede doğuma yakın dönemde glükokortikoid hormon salgısında gözlenen fizyolojik artış, bebeğin akciğer olgunlaşmasını hızlandırıcı bir mekanizma olarak kabul edilmektedir. Sezaryan ile doğum, bu mekanizmayı engellemekte ve bu şekilde hyalin membran hastalığının patogenezinde rol oynamaktadır. Özellikle travay henüz başlamadan yapılan sezaryan doğumlarında akciğer sorunları daha sık olmaktadır. Diyabetli annelerden doğan çocuklarda, eş gestasyon yaşında olan normal anne çocuklarına kıyasla hyalin membran hastalığının 5 6 kez sık görüldüğü saptanmıştır. Bu eğilimin nedeni iyi bilinmemekle birlikte bu çocuklarda sürfaktan maddesi yapımının gecikmesi ile ilişkin olduğu düşünülmektedir.
Perinatal asfiksi, asidoz, annede hipovolemi ya da hipervolemi, antepartum kanama, plasen tal yetersizlik, orak hücreli anemi, korioamnio nit, annede ilaç alışkanlığı, ikiz doğum, hyalin
Membran hastalığına eğilimi arttıran diğer nedenlerdir.
Hastalığın patogenezinde rol oynayan esas faktör sürfaktan eksikliğidir. Sürfaktan tip 2 pnömositler tarafından sentez edilen ve aiveol yüzeyinde bulunan bir maddedir. Bu maddenin aiveol yüzeyinde ince bir tabaka oluşturarak yüzey gerilimini azaltıcı ve böylece alveolün kollabe olmasını engelleyici özelliği vardır. Sürfaktan eksikliğinde ekspirium sonunda küçük hava toplantıları stabilize olamadığından fonksiyonel bir residüel kapasite oluşamaz ve her ekspiri ıımda alveoller kollabe olduğundan, inspirium da alveollerin açılabilmesi için büyük bir efor gerekir. Sürfaktan akciğer hücrelerinin fosfoli pid metabolizmasının kompleks bir ürünüdür. Yapısının büyük bir bölümü lesitiıı adlı bir 11 poprotein olan dipalmitil fosfatidil kolin’den ve fosfatidil gliserol’den oluşmaktadır. Sürfaktan sentezinin, kolin inkorporasyonu ve metilasyon olmak üzere iki ayrı metabolik yolla gerçekleştiği gösterilmiştir. Kortikosteroid hormonların ve tiroksinin sürfaktan sentezini uyarıcı etkileri vardır. Gestasyonun 20. Haftasından önce bu maddenin sentezi çok azdır. 22 30. Haftalar arasında yavaş bir artma gösterir. 35. Haftada amnios sıvısının lesitin konsantrasyonunda belirgin bir yükselme olur.
Sürfaktan eksikliği, sentez azlığı yanısıra maddenin yıkımının artması ile de ilgilidir. Bu nedenle pretermlik dışında birçok perinatal olaylar sürfaktan konsantrasyonunu etkiler. Sürfaktan konsantrasyonunun düşük olması atelekta ziye ve akciğer kapasitesinde azalmaya; bu da
Hipoksi ve asidoz oluşumuna, iskemiye ve lesi tin yapımının azalmasına neden olur. Bunun sonucu vasküler yatak bozulur ve alveol boşluğuna proteino kazeöz (hyalin) bir madde oturur.
Hyalin membran hastalığının patogenezinde primer bozukluğun pulmoner hipo perfüzyon olduğu görüşü de ileri sürülmektedir. Bu teoriye göre hastalığın patogenezi hipoksi, respiratuar ve metabolik asidoz, intrauterin ve neonatal as fiksi ile ilgilidir. Hücre iskemisi yetersiz sürfaktan sentezine neden olmakta ve sonuçta ilerleyen bir atelektazi gelişmektedir. Zarar görmüş kapiilerlerden plazma ve eritrosit sızması sonucu alveol yüzeyinde fibrin oluşmaktadır.
Hastalığın oluşumundan kan ve akciğerlerde fibrinolitik enzim sistemindeki değişikliklerin de sorumlu olabileceği ileri sürülmüştür.
ÇAYIR SEDEFİ KÖKÜ
Thalicirunfflavum L. (Ranunculaceae) ve buna yakın diğer türlerin kurutulmuş kök ve rizomudur. Bu tür 100 cm kadar yükseklikte, sarı çiçekli, parçalı yapraklı, rizomîu, otsu ve çok yıllık bir bitkidir. Bataklık kenarları ve sulak çayırlarda yetişir. Memleketimizde bilhassa Kuzey ve Doğu Anadoluda bulunmaktadır.
Acı madde, flavon türevleri ve alkaloitler (berberin, palmatin, jatrorrhizin, magnoflorin ve diğerleri) taşımaktadır.
Müshil ve idrar arttırıcı etkilere sahiptir. Müshil etki için 25 gr drog 300 gr suda kaynatılır ve elde edilen dekoksiyon içilir.
Zayıf bir zehirlilik özelliği vardır. Toprak üstü kısımlarını hayvanların yemesi zararsız ise de kökleri hayvanlar için tehlikelidir..
Anadoluda 9 kadar Thalictrum türü yetişmektedir. Bunlar arasında T. îucidum L., T. foetidum L., T. aquilegifolium L. ve T. minus L. türleri taşıdıkları kuaterner alkaloitler yönünden incelenmiş ve
i- Hatipoğlu, Ş.R.: Türkiye’de çay iktisadiyatı, Ankara (1939).
2 – Tekeîi, S.: Rizede çay yetiştirme işleri ve Rize çayları – Ankara Y. Zir. Enst. Derg 1: 66 (1943).
3 – Tekeli, S.: Rizede çay yetiştirilmesi ve Rize çayları üzerinde araştırmalar – Ankara Y. Zir. Enst. Derg. 5: 347 (1946):
4 – Tekeli, S.: Rize çayları üzerine araştırmalar – Ankara Üniv. Ziraat Fak. Yıll. 1: 80 (1951).
5 – Tekeli, S.: Rize çaylan üzerine araştırmalar – Ankara Univ. Ziraat Fak. Yıl. 4: (1955).
6 – Tekeli, S.: Rize bölgesinde çay yetiştirme ve işletmesinin bugünkü durumu ve meseleleri – Ankara Üniv. Ziraat Fak Yıll. 7:
7 – Açıl. A.F.: Türkiye çay işletmeleri – Ankara Üniv. Ziraat Fak. Çalışmaları No. 79. Anakara (1957). S- Rosenthaler, L. und Göknar, N.: Über Teekultur in der Türkei – Pharm. Açta Helv. 18: 649(1943).
Univ. Fen Fak. Mecm. seci C, 23: 173 (1958).
10 – Bigat, T.: Türk çay tohumu yağı – hanbul Üniv. Fen Fak. Mecm. seri C. 28: 62 (1963).
11 – Bigat, T.: Türk çay tohumu yağının kimyasal ve spektrai özellikleri – İstanbul Üniv. Fen Fak, Mecm. serî C, 29:170 (1964).
12 – Bilecan, L., Bigat, T.: Türk çay tohumu yağının kağıt kromatografi ile tetkiki-îstanbul Üniv. Fen Fak. Mecm. seri C, 29:
181 (1964).
13 – Yazıcııoğîu. T.: Memleketimizde çay tohumundan yağ üretilmesi ve bu yağın kullanılması olanakları – 1974 Türkiye Yağ
Semineri 145. İstanbul (1974).
14 – Sezik, E.: Çay artıklanndaki kafein’in değerlendirilmesi – Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu, proje TBAG –
146, Ankara (1975).
15 – Ülkütaşjr T.: Ülkemizde çayın milli servet olarak kabulü ve yetiştirilmesi – Belgelerle Türk Tarihi Derg. 9 (52):20 (1972).
dördünün de palmatin, jatrorrhizin, berberin ve magnoflorin taşıdığı saptanmıştır (1). T. minus L. var. microphyllum Boiss. türü de yukarıdaki alkaloitleri ve ayaca 25 kadar alkaloit taşımaktadır (2, 3).
Ezilmiş mey valar çıban üzerine konarak çıbanın açılması ve cerahatin dışar çıkması sağlanır.
Diğer isimlej: Burç, Çekem tohumu, Gevele, Gökçe, Gövelek, Güvelek, Ökseotu.
Bebeklerde Fizyopatoloji
İşlev bozukluğu oluşur ve sürfaktan aktivitesi nin daha da azalmasına neden olur. Asidoz, bi lirubinin albüminden ayrılmasına yol açarak bu bebeklerde hiperbilirubinemi ve kernikterus riskini arttırır. Pulmoner kapiller kan akımı azalmıştır. Büyük sağ sol şant vardır. Azalmış ven tilasyonu kompanse etmek için dakikadaki solunum sayısı artmıştır. Bu fizyopatolojik değişiklikler taşipne, interkostal çekilme, burun kanadı solunumu, sesli solunum, siyanoz gibi klinik semptomların ortaya çıkmasına neden olur.
Klinik bulgular
Genellikle klinik bulgular doğumdan hemen sonra ya da ilk 2 saat içinde ortaya çıkar. 6 8 saat içinde bulgular ortaya çıkmazsa hyalin membran hastalığı olasılığı azdır. Solunum sayısı 60 70/dak veya daha fazladır. İnspeksiyon la dispne, taşipne, inleme, hırıltı, interkostal çekilme, göğüs duvarında retraksiyonlar ve siyanoz gözlenir.
Osküitasyonda solunum sesleri azalmıştır. Sıklıkla krepitan railer duyulur. Apne periyotları olabilir.
Oksijen verilmesine karşın siyanozun ilerlemesi prognozun iyi olmadığım gösterir. Kalp yetersizliği nadirdir. Hipoksi şiddetli olduğu zaman bradikardi (kta
Radyolojik bulgular
Radyolojik bulgular dakikalar içinde değişkenlik gösterir. Akciğer grafisinde retikülogra nüler (buzlucâm) görünüm hastalık için spesifiktir. Dansitesi fazla olan küçük alanlar, atelek tazik bölgeleri yansıtır. Bazı vakalarda buzlucam görünümü sağ hemitoraksta ve alt loblarda daha belirgindir. Hastalığın gidişi süresince radyolojik görünümde interstisyel amfizem, pnömomedi astinum, pnömotoraks gibi farklı bulgular saptanabilir.
Prenatal tanı
Amniosentezle alman sıvıda lesitin/sfingo myelin (l/s) oranının ya da disatüre fosfatidilko lin düzeyinin saptanması ile akciğer olgunlaşması prenatal dönemde değerlendirilebilir.
Köpük klinikte sık kullanılan ve sürfaktan maddesinin amnios sıvısının yüzeyinde oldukça stabil bir köpük tabakası oluşturmasına dayanan basit bir testtir. Bunun için amnios sıvısı % 95 lik etanol ile değişik dilüsyonlarda karıştırılır ve çalkalanır. Köpük tabakası görülmesi sürfaktan varlığına işaret eder.
Tanı
Yenidoğanm geçici taşipnesi, kongenital pnömoni, mekonyum aspirasyonu, pnömotoraks, di yafragma hernisi, kalp yetersizliği gibi hastalıklarla ayırıcı tanıda klinik ve radyolojik bulgular yardımcıdır.
Spontan pnömotoraks için riskli gruplar miadında ya da postterm doğan çocuklardır. Sıklıkla mekonyum aspirasyonu ile birlikte görülür.
Yenidoğanm geçici taşipnesi miadında doğan bebeklerin sorunudur. Prognoz çok iyidir.
Doğumsal siyanotik kalp hastalıkları (özellikle venöz dönüş anomalisi), hyalin membran hastalığından radyolojik, ultrasonografik ve ekg bulguları ile ayrılır.
Hipoplastik akciğer, diyafragma hernisi gibi solunum sistemi ile ilgili anomalilerde radyolojik görünüm farklıdır.
Yenidoğanda intrakranial kanama, solunum de’presyonu ile birliktedir. Mss ile ilgili bulgular vardır. Solunum eforu ve göğüste retraksiyon yoktur.
Korunma
En önemlisi preterm doğumu önlemektir. Bunun yanında gereksiz sezaryandan kaçınma, yüksek riskli gebelerin iyi izlenmesi” ve olanak olursa amnios sıvısında yeterli sürfaktan konsantrasyonu oluşana kadar doğumun geciktirilmesi, neonatal _asfiksinin azaltılması, hyalin
Membran hastalığı yönünden koruyucu önlemlerdir. Pulmoner olgunlaşmanın prenatal dönemde sağlanması, neonatal asfiksinin azaltılması gibi yaklaşımlar insidansı azaltacaktır. Yavru kuzularda yapılan çalışmalar ile glikokortikoid lerin akciğer olgunlaşmasını hızlandırdığı saptanmıştır. Bunu izleyerek 32 haftalıktan erken doğumlarda, doğumdan önce anneye betame thasone verilmesi ile hyalin membran hastalığının sıklığında belirgin bir azalma olduğu gözlenmiştir.
Günümüzde rutin olarak erken doğumlarda, betamethasone veya dexamethasone’un anneye doğumdan iki gün önce başlayarak 6 mg/doz olarak kas içine 12 saat ara ile uygulanması önerilmektedir. Bu uygulamanın anne ve yenidoğan larda hiçbir yan etkisi saptanmamıştır. Doğumdan sonra çocuğa verilen glikokortikoidlerin ise hyalin membran hastalığı üzerine koruyucu ya da tedavi edici etkisi yoktur.
Tedavi
Hastalığın akciğer olgunlaşması ve sürfak tan yapımı ile ilişkisinin belirlenmesi, bu maddenin tedavide kullanılabileceği düşüncesine yol açmıştır. Bu amaçla sürfaktamn sentetik yapımı ve akciğerlere aerosolla uygulanması yönünde araştırmalar başlatılmıştır. Ancak bu çalışmalar henüz deneme evresindedir.
Bugün için uygulanacak tedavi hipoksi, hi perkapni, asidoz, hipotermi ve akciğerlerin dis tansiyonu gibi sürfaktan konsantrasyonunu daha da azaltacak durumları önlemeyi ve kan gazlarını, arteriyel kan basıncını, vücut ısısını ve böbrek fonksiyonlarını normal düzeylerde tutmayı amaçlayan semptomatik bir tedavi şeklidir.
Bebeklerde Oksijenlenmenin sağlanması
Ölçüde düzelir. Ventilasyonun yeterli olmadığı ağır vakalarda respiratör ile solunum yardımı gereklidir. Çok ağır vakalar dışında, hemen doğumdan sonra tedaviye alman çocuklarda oksijenin nazal yolla verilmesi yeterli olabilir. Hipoksi derecesi klinik olarak saptanamâz. Genellikle preterm bebeklerde arteriyel p02 çok düşük düzeylere inmeden siyanoz belirgin olmaz. Diğer taraftan oksijenin fazla verilmesi de toksisiteye yol açar. Bu nedenle oksijen tedavisi kan düzeyi kontrol edilerek yapılmalıdır. Bu amaçla göbek arterine konulan bir kateterden alınacak kanda ya da bu kateter içine yerleştirilen poelektrodları ile p0 düzeyi aralıklı olarak izlenmelidir. Son yıllarda transkütane elektrodlar kullanılarak p0 düzeyinin deri üzerinden saptanması da uygulanmaya başlamıştır. Arteriyel p02 düzeyi 50 70 mmhg arasında tutulmalıdır.
Doğumda spontan solunum yoksa canlandırma denenir. Ventilasyon yeterli değilse ve p0 50 mmhg üzerine çakmıyorsa çocuk respi ratöre konur. Solunum güçlüğünün doğumdan sonra giderek geliştiği vakalarda oksijen tedavisine karşın siyanozun devamı ve p02 nin 50 mmhg altında olması endotrakeal intübasyon ve devamlı negatif basınç (cnap, ya da devamlı pozitif basınç ccpap) uygulaması için indikas yondur. Cpap hyalin membran hastalığında bugün için önemli tedavi yöntemlerinden birisidir. Cpap, frc (fonksiyonel residüel kapasite) yi arttırarak alveoler koilapsı önler, oksijenlenme yi arttırır, sürfaktan konsantrasyonunun artmasına ve kollabe alveollerin ekspansiyonuna yardımcı olur.