Kategori: Sağlık
Bebek Ve Göz
Normal yenidoğanda geçici olarak nistagmus gelişebilir. Horizontal nistagmus göz bozukluklarında (ambliyopi), vestibulum ve serebel-lum hastalıklarında, beyin sapı bozukluklarında; vertikal nistagmus ise hemen daima beyin sapı lezyonlarında görülür.
Batan güneş görünümü, kornea ve irisin aşağı doğru yönelmesi ile üstte fazla sklera görülmesi durumudur. Hidrosefalide ortaya çıkar. Pretermlerde ilk aylarda başın yüze göre daha büyük olması sonucu benzer bir görünüm vardır.
Hipertelorismus, Alport sendromu ve Crouzon sendromu (kraniofasiyal dizostoz) gibi sendromlarda rastlanan gözlerin birbirinden uzak olması durumudur. Gözlerin birbirine olan uzaklığı, ölçülerek değerlendirilmelidir. Bunun için iç kantuslar arası mesafe, dış kantuslar arası mesafe, pupillalar arası mesafe ya da orbitalarm dış kenarları arasındaki mesafe ölçülür.
İç kantuslar arası mesafe 5 yaşta ortalama 2.9 cm., 11 yaşta 3.2 cm dir. Hipertelorism değerlendirilmesinde kantus indeksi (100 x iç kantuslar arası mesafe / dış kantuslar arası mesafe) ve baş çevresi-interorbital indeks (100 x iç kantuslar arası mesafe / başçevresi) gibi formüller kullanılmaktadır. Normalde kantus indeksi değerleri erkeklerde 38, kızlarda 38.5 dur. Baş çevresi / interorbital indeks ise her iki cinste 6 dır.
Gözlerin gelişme defekti sonucu küçük ve çökük oluşuna mikroftalmi denir. Kongenital toksoplazmosiste rastlanabilir. Ağır dehidratas-yonda da gözler çöküktür. Ekzoftalmi (gözlerin fırlak oluşu) hipertiroidide görülür. Proptosis (göz küresinin öne itilmesi) optik glioma, heGöz kapağının kapanamaması Üagophthalmos), fasiyal sinirin periferik tipte paralizisinde görülür.
Hordeolum (arpacık), kirpik folikülünün sta-filokoksik iltihabıdır. Blefarit, kirpiklerin bulunduğu göz kapağı kenarlarının kronik infeksi-yonudur. Göz kapağı kenarının dışarıya kıvrılmasına ektropion denir. Gözler sürekli yaşarır ve konjunkdvit gelişir. Entropionda ise göz kapakları içe kıvnlmıştır. Kirpikler korneayı zedeler.Alt göz kapağının aşağı çekilerek, kapağın arka yüzünü örten mukozanın renginin değerlendirilmesi anemi hakkında bilgi verir. Sklera-lar sütçocuğunda hafif mavi olabilir. Belirgin mavi skleralar osteogenesis imperfecta’da görülür. Sanlık değerlendirilmesi özellikle sklera-larda yapılır.
Gözyaşı salgısı yenidoğanda yoktur. Yaklaşık 1. ayın sonunda başlar. Epiphora (gözyaşının artması); göze yabancı cisim kaçması sonucu, konjunktivit ve kornea iltihaplarında görülür. Bir gözün devamlı akması nazolakrimal kanalda tıkanıklık işaretidir.
Kornea iltihaplanması (keratit), çeşitli in-feksiyonlar sonucu oluşabilir. Kongenital sifiliste geç bir belirti olan Hutchinson triadının bir öğesidir. Korneanın yüzeysel iltihaplarından arr takalan yoğun” lekelere nefelyon, derin ülseras-yonlardan artakalanlara ise leukoma denir. Kornea ile iris arasındaki gözün ön kamarasında bulunan saydam sıvı içinde cerahat oluştuğunda, korneanın alt kısmında seviye gösteren bir yoğunluk gözlenir (hypopyon). VViison hastalığında, kornea çevresinde sarı-kahverengi bir halka belirir (Kayser-Fleischer halkası). Korneada opa-siteler iltihap sonucu, mukopolisakkaridoz, sisti-noz gibi metabolik hastalıklarda ve A hipovitaminozunda görülür. Kornea refleksine, bükülmüş bir pamuğu yandan korneaya hafifçe değdirerek bakılır. Göz kapaklarının kapanması, refleksin varlığını gösterir.
Sempatik uyarı gözbebeklerinin genişlemesine (mydriasis), parasempatik uyarı ise daralmasına (myosis) neden olur. Bir gözbebeğine ışık kaynağı yöneltildiğinde, uyarının optik sinir aracılığı ile diğer gözbebeğine iletilmesi sonucu, öteki pupilla da daralır. Akomodasyon sırasında myosis gelişir. Argyll-Robertson refleksi, ışığa karşı reaksiyonun kaybolması, buna karşın uyuma bağlı olan reaksiyonun bulunmasıdır. Nörosifiliste bulunur. Anizokori (iki pupillanm eşitsizliği) normal kişilerde de görülebilir. İritis, nö-rosifilis, tüberküloz, menenjit, sempatik sinir felci anizokori nedeni olabilir. İris doğumda genellikle gri-mavi renktedir, pigment oluşumu ile gözün-normal rengini kazanması daha ileri aylarda olur.
İris, mercek ve retinanın muayenesi oftalmoskop ile yapılır. Alet + 10 a ayar edilerek retinaya bakılır. Normalde göz merceği saydamdır. Rubella sendromunda, gaiaktozemide ve hipoparatiroidizmde katarakt görülür.
Yüksek konsantrasyonda oksijen tedavisi yapılan prematüre bebeklerde, lens arkasında opak bir kitle olarak görülen retrolental fibroplazi gelişebilir ve körlüğe yol açabilir.
Normal yenidoğan ve sütçocuğunda makulada düzensiz pigmentasyon ve retinada soluk bölgeler gözlenebilir. Oftalmoskopik muayene ile toxoplazmosis ve sitomegalik inklüzyon cisimciği hastalıklarında korioretinit; Tay Sachs ve Niemann Pick hastalıklarında kırmızı leke; kafa içi basıncı artması ya da retrobulber nevrit sonucu oluşabilen optik atrofi saptanabilir.
Yanığın Derinliği
Geleneksel olarak birinci, ikinci ve üçüncü derece olarak sınıflandırılır, fakat doğru olan yanığın iyileşmesi esasına göre; spontan olarak iyileşen parsiyel kalınlıktaki yanıklar ve deri greftini gerektiren tam kalınlıktaki (tüm tabakaları tutan) yanıklar olarak sınıflandırılmasıdır.
Birinci derece yanık sadece epidermisi tutar ve eritem, minör mikroskopik değişikliklerle karakterizedir; doku hasarı minimaldir, derinin koruyucu fonksiyonları yerindedir, ödem minimaldir ve sistemik etkiler nadirdir. Esas semptom olan ağrı genellikle 48-72 saatte kaybolur ve iyileşme tam olarak gerçekleşir. 5-10. günlerde hasar gören epitel küçük pullar halinde soyulur, hiçbir nedbe bırakmadan dökülür.
Birinci derece yanıkların en sık sebebi güneş ışınına fazlaca maruz kalma ve kaynar suda hafif haşlanmalardır.İkinci derece yanıklar daha derindir ve epidermisin tamamını, koryumda bir kısmını tutarlar. Yanığın sistemik ciddiyeti ve daha sonraki iyileşme kalitesi hasar görmemiş korum miktarı ile doğrudan ilişkilidir. Parsiyel kalınlıktaki yanıklar kırmızımsı görünüşe veya canlı kalan dokuya sıkıca yapışmış beyazımsı cansız dermiş tabakasına sahipken, yüzeyel yanıklar sıklıkla blister (su kabarcığı) oluşumu ile karakterlidir. Blister oluştuğu zaman içerisindeki ozmotik olarak aktif partikül bulunduran sıvısıyla su çekerek, yanık sonrası dönemde de büyümeye devam eder. Genellikle, infekte olmadıkça, minimal nedbe dokusu bırakarak 10-14. günlerde iyileşen yüzeyel ikinci derece yanıklarda komplikasyonlar nadirdir.
Derin yanıklar derinin hasar görmemiş rezidüel ter bezleri ve kıl folliküllerinin epitelinden doğan frajil bir epitel ile kaplanarak 25-35 günden daha fazla bir süre içerisinde iyileşir. Yoğun nedbeleşme bu yaralanmalarda sıktır ve eğer enfekte olursa sıklıkla üçüncü dereceye (tam kalınlık) döner. Derin deri yanıklarının metabolik etkileri ve sıvı kayıpları üçüncü derece yanıkla aynıdır.Tam kalınlıkta veya üçüncü derece yanıklar, kahverengi, koyu sarı, siyah, beyaz veya kırmızı olabilen sert, meşinimsi yüzeye sahiptir. Ağrı reseptörleri dahil derinin tüm hatları harap olduğundan hissizdir. Yanık eskarına basınç uygulanırsa yüzey solmaz ve tekrar eski haline gelmez. Çünkü kan damarları tamamıyla harap olmuştur veya trombozedir. Doku ölüdür.
Yenidoğan Çocuklar İçin Burun
Burun tıkanıklığının en sık nedeni nezle ve salgı birikmesidir. 2-3 haftalık bir yenidoğanda kanlı-cerahatli burun akıntısı kongenital sifilisi düşündürür. Daha büyük çocuklarda burunda yabancı cisim, burun difterisi aynı bulguya yol açabilir. 5-6 yaşından sonra burun tıkanıklığı sinüzite bağlı olabilir.
Epistaxis (burun kanaması), okul öncesi ve okul çağındaki çocuklarda çok sıktır. Genellikle adenoid vejetasyonu olan çocuklarda rastlanır.
Bebek Ağız Sağlığı Ve Hastalıkları
HalitosisHağızda fena koku); ağız hijyeninden yoksun çocuklarda, üst solunum yolu infeksiyonlarmda, özellikle adenoid vejetasyonlu çocuklarda görülür. Ketoasidozda ağız aseton kokar.Trismus; çene kaslarının kasılması sonucu ağzın açıklamamasıdır. En sık tetanosda görülür, ilk gelişen bulgudur ve en son kaybolur.
Dudaklar
Dudaklarda yarık (tavşan dudağı), damakta yarık (kurt ağzı) bazen kalıtsal, bazen de embriyonal dönemden kaynaklanan kongenital anomalilerdir.
Cheilosis (angüler stomatit); ağız köşelerinde derin ülserasyon, kabuklanma ve ‘çatlaklarla belirlenir. Aşırı salivasyonda ve riboflavin eksikliğinde rastlanır.
Ragadlar; dudaklardan ve özellikle ağız köşelerinden deriye uzanan çizgisel nedbelerdir. Lezyon mukozada da varsa sifilis düşünülmelidir.
Dil
Dilin tat duygusunu sağlayan sinirleri nervus fasiyalis, nervus glossopharyngeus ve nervus trigeminusun mandibülar dahdır. Bunlara özgü hastalıklarda tat duygusu bozulur. Koku alınamadığı durumlarda da tat duygusu bozulur.
Dilin büyük olması (makrogîossi); hinotiro-idide miksödem nedeniyle gelişir. Dil lenfanüomlarında, dil büyüklüğü yanısıra papillalar belirgindir ve çoğu kez boyunda kitleler ele gelir.
Anemide dil soluktur. Demir eksikliği anemisi ve pernisiöz anemide dil solukluğunun yanısıra papillalar atrofiktir. Üzerleri düzleşmiştir ve ağrılı olabilir.
Glossit, dil mukozasının iltihabıdır. Dil parlak kırmızı ve ağrılıdır. Antibiyotik kullanımı sonucu, B grubu avitaminozlarda, streptokok in-feksiyonlarında görülür. Kızılda dil ahududu görünümünde olur. Tifoda dilin orta kısmı siyaha çalan renkte ve paslı, kenarları kırmızıdır. Frenulum Cdil bağı) bazen dilin hareketlerini kısıtlayacak kadar kısa olabilir. Yemeyi ve konuşmayı engellemiyorsa önem taşımaz.
Ağız mukozası
Moler dişler hizasında etrafı kırmızı, toplu iğne başı büyüklüğünde beyaz kabarıklıklar, kızamığın patognomik belirtisi olan koplik lekeleridir. Kabakulakta, parotis bezinin Stenon kanalının ağzı, 2. üst azı dişi hizasında hafif kırmızı, topluiğne başı büyüklüğünde bir açıklık olarak görülür. Epstein incileri, yenidoğanda sert damakta müköz glandlarm obstrüksiyonu sonucu gelişen inklüzyon veya. retansiyon kistleridir. Spontan olarak kaybolurlar.
Yanak içinde, dil ve damakta süt parçacıkların andıran beyaz lezyonlara pamukçuk (müge) denir. Candida albicans (monilia) infeksi-yonuna işaret eder. Yenidoğanlarda sıktır. Uzun süre antibiyotik alanlarda, ağır hastalıklarda da görülebilir.
Ağız içinde beyaz etrafı kırmızı, ağrılı ülser plaklarına aft adı verilir.
Stomatit, ağız boşluğunun etiolojisi değişik iltihap, ülserasyon ve eksüdasyonudur. En sık aftlarla birlikte olur (stomatitis aphthosa). Antibiyotikler, mantar infeksiyonları, yakıcı sıvılar, vitamin eksiklikleri, agranülositoz, lösemiler ağız içi iltihabına yol açar. Yanakların ve dudakların iç yüzünde pigmentasyon Addison hastalığında ve Peutzjeghers sendromunda görülür. Lösemilerde, kanama diyatezlerinde peteşiler görülebilir. Ağız mukozasındaki döküntüler enantem adım alır.
Dişler
Dişlerin yaşa uygun olup olmadığı kontrol edilir. Dişlerin çıkmasmdaki aşırı gecikme hipotiroidiyi düşündürmelidir. Nadiren ailevi bir özellik olarak dişlerde eksiklik veya fazlalık görülür. Hiç diş çıkmaması kongenital ektodermal bir bozukluktur ve çoğu kez saç, tırnak ve ter bezlerinde değişiklikler ile birliktedir. Nadiren yenidoğanda natal diş görülebilir.
Tetrasiklin grubu ilaçlar ve demir preparatlan dişlerde sararma ve siyahlaşmaya yol açar. Ayrıca dişler deformasyon ve çürük açısından da değerlendirilmelidir.Üst kesicilerin kenarlarının çentikli veya kanca biçiminde oluşu kongenital sifilisi düşündürmelidir (Hutchinson dişleri).
Pyorrhoea alveolaris, diş eti ile diş arasına giren mikroorganizmaların oluşturduğu iltihabi bir durumdur. Diş etine bastırıldığında cerahat gelir. Kurşun zehirlenmelerinde diş etlerinin serbest kenarlarında mavi şerit (kurşun sülfür) görülür.
Farinkste hiperemi, postnazal akıntı, lenf bezlerinin belirgin oluşu gözlenebilir. Genellikle iki yaşından küçüklerde rastlanan retrofaringeal apsede, farinkste müküs birikimi, yutma güçlüğü, horlayarak soluma ve yüksek ateş vardır.
Tonsillalarm büyüklüğü, rengi, eksüda ve membran olup olmadığı incelenir. Streptokok anjininde tonsillalar koyu kırmızıdır. Üzerinde folliküler cerahat odakları vardır. Boyun lenf bezleri de büyümüştür. Difteride, tonsillalar üzerinde dil basacağı ile kaldırılmaya çalışılınca kanayan bir membran oluşur. İnfeksiyöz mononükleoz da membranlı tonsillite yol açar. Büyükçe çocuklarda görülen peritonsiller apsede iltihabi ödem nedeniyle boğaz iyi görülmez ve uvuîa karşı tarafa itilmiştir. Tonsillalar ve yumuşak damak üzerinde küçük ülserli lezyonlar herpangina adını alır. Coxsackie virüsü ile oluşabilir. Tek taraflı tonsilla büyümelerinde tümör düşünülmelidir.