Büyük Marmara depreminin üzerinden tam 16 yıl geçti. Büyük depremin ardından yıllarca çok şey konuşuldu, çok şey vadedildi. Ancak her an beklenen büyük İstanbul depremine rağmen verilen sözlerin çoğu havada kaldı. Depremlerde ölümleri üç katına çıkaran “su yalıtımsız binalar” gerçeğinin varlığı, büyük depremden ders çıkarılmadığını gösteriyor.
Su yalıtımlı binalar can kaybını önlüyor
Canpa Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Üyesi Murat Özcan, 1999 Marmara depreminde yıkılan binaların yüzde 64’ünün, yetersiz su yalıtımı nedeniyle taşıyıcı betonun içindeki demirin paslanıp çürümesine bağlı olarak çöktüğünün araştırmalarla saptandığına dikkati çekti. Yalıtımsız binanın 10 yılda taşıma kapasitesini kaybettiğini vurgulayan Özcan, binalarda su yalıtımı yapılarak, depremde can kayıplarının önemli oranda önlenebileceği söyledi.
Murat Özcan, deprem riski bulunan gelişmiş ülkelerde su yalıtımının yasal zorunluluk olduğunu, ancak yüzölçümünün yüzde 92’si deprem kuşağında olan Türkiye’de böyle bir zorunluluğun bulunmamasının afetlerde yıkım riskini artırdığını ifade etti ve şu öneride bulundu: “Depremden korkmadan evlerinde konforlu yaşamak isteyenler, öncelikle binalarında su yalıtımı olup olmadığına baktırmalı.”
Kentsel dönüşümün önemi
Murat Özcan, eskimiş, yıpranmış, temelleri çürümüş konut stokunun yenilenmesi için kentsel dönüşümün çok önemli olduğuna işaret ederken, devletin bu konuda attığı adımların güvenli ve konforlu kentler hedefine ulaşıncaya kadar devam etmesi gerektiğini ifade ederken, “Kentsel dönüşümün önemli amaçlarından biri de su yalıtımı olmayan binaları yenilemek ve ölümleri engellemek” dedi.
Kaynak: http://blog.zingat.com/depreme-karsi-nasil-onlem-almali/