Digitalis preperatları özel ilgiyi hak ederler, zira bunlar cerrahi girişim gerekli yaşlı hastalarda çok sıklıkla kullanılırlar. Her ne kadar bu ilaçlar sıklıkla proteine bağlıysalar da, atılımları (digitoxin hariç tutularak), böbrekler vasıtasıyladır ve dozları renal yetmezlikli hastalarda ayarlanmalıdır. Hastanın kreatinin klirensi ve vücut ağırlığı esas alınarak doz değişiklikleri için birkaç teknik geliştirilmiştir. Normal renal fonksiyonda vücut digoxin depolarının yaklaşık %20’si her gün kaybolur, ancak renal fonksiyonda % 50 azalma ile kayıp günde sadece %10’dur. Böylece idame digoxin dozu GFR deki azalmayla uyumlu olarak azaltılmalıdır. Digitoxin, digoxinin aksine böbrekle aşikar şekilde atılmaz..
Hıçkırık için Ev Reçeteleri
■ Nefesinizi tutun.
■ Dilinizi dışarı çıkarın.
■ Kuru ekmek çiğneyin ve yutun.
■ Suyla gargara yapın.
■ Acılı sürülmüş limon emin.
■ Bir çay kaşığı toz şekeri dilinizin arkasında tutun ve sonra ağzınızın tavanına bastırın.
■ Başınızı arkaya eyip su için.
■ Dikkatinizi başka yere odaklayın.
Yenidoğan yoğun bakım ünitesi
YYBÜ de bir izolasyon odasına da gereksinim vardır. Bu oda bebeği diğerlerinden ayırmakla birlikte, cam bölmeli ve göz önünde olmalıdır. El yıkama, depo gibi kullanım alanlarının da bulunması gerekir.
YYBÜ planlamasında önemli bir nokta bebeğin etrafındaki alandır. Bu alan çalışma bölgesidir. Bebeklerin bakımı ve gerekiyorsa yerinde müdahale için inkübatörler biribirlerinden 160-190 cm lik aralarla yerleştirilmiş olmalıdır. Ayrıca odada santral bir boş alan bulunmalıdır.
Bazı yenidoğan yoğun bakım merkezlerinde ağır barsak anomalisi, kalp, akciğer bozuklukları gibi yoğun bakım gerektirebilen riskli bebeklerin 1 yaşma kadar bakımı için ayrı bir bölüm vardır.
YYBÜ sinde infeksiyon yönünden en başta gelen * önlem temizlik ve el yıkamadır. Muslukların hastaya “‘oranı 1:4 ve en az 1:6 olmalıdır. Ellerin sabunla yıkanması ile kontaminasyonun önleneceği kavramı çok sayıda çalışmalarla kanıtlanmıştır. Bunun için serviste yeterli musluk sayısının bulunması gereklidir. Muslukların, annelerin musluğa gitmesi için 8 adımdan fazla yürümemesini sağlayacak biçimde yerleştirilmesi önerilmektedir. Duvara monte edilen bir musluğun duvara bitişik bölümü devamlı ıslak olabileceğinden bu bölüm bakteri üremesi için iyi bir ortam oluşturur. Ba nedenle musluk eğer duvara monte edilecekse, musluk ve duvar arasında önceden yapılma, silinebilir bir yüzey olması gereklidir.
Odaların düzenlenmesinde oksijen ve elektrik dağıtımı sistemli bir şekilde düzenlenmelidir. Bunun için tahta veya başka malzemeden yapılmış iki rafın belirli bir yükseklikte duvara boydan boya tesbit edilmesi önerilir. Üstteki raf, monitörleri göz hizasında tutar. Alttaki raf oksijen, vakum, basınçlı hava ve çeşitli elektrik çıkışları için kullanılır. Gerektiği zaman yerleri değiştirilemiyeceğinden duvardan doğrudan çıkışlar iyi değildir. Genel kural her hasta için üç çıkış (oksijen, hava, aspirasyon), ayrıca birkaç elektrik prizi sağlamaktır. YYBÜ de tek bir çocuk için çok sayıda elektrik prizine gereksinim olabilir. En azından ünitedeki birkaç yatak için 10-12 elektrik çıkışı düşünülmelidir.
Fazla ışık ve ses, küçük bebeklerin fizyolojik fonksiyonlarını etkileyebilir. YYBÜ lerinin ışıklandırılması için doktor ve hemşirenin hizmet görmelerini sağlayacak düşük vatlı bir fluoresan ışık kaynağı yeterlidir. Işık kaynağı inkübatörleri yandan ve indirekt ışıklandıracak şekilde yerleştirilmelidir.
Yumuşak yüzeyler, iyi bir tavan malzemesi ve duvar ses izolasyonu kullanılarak ünitenin oldukça gürültüsüz olması sağlanabilir. Cihazların olabildiğince ses geçirmez nitelikte olmaları ve devamlı alarm sesi yerine, ara ara alarm veren tiplerinin seçilmesi uygundur.
Isı ve nem kontrolü, binanın yapısal vibrasyonu, röntgen ışınlarını geçirgenliği, hava filtrasyonu ve hava akımı, ısı kaybı veya kazancı gibi etmenler de YYBÜ düzenlenmesinde dikkate alınmalıdır.
Yenidoğan yoğun bakını ünitesinin ve tüm yenidoğan servislerinin düzeninde ve işleyişinde aşağıda sayılı temel ilkeler geçerlidir:
- Yerleşim belirli standart ölçülere uygun olmalıdır. .
- Çalışan doktor, hemşire ve personel özel eğitimden geçmiş olmalıdır.
- Servise girişte boks gömleği ve galoş giyilmelidir. Yenidoğan ünitelerinde kan değişimi sırasında ve hastayla çok yakın temas gerektiren durumlar dışında mutlaka maske kullanılması gerekli değildir. Tartısı 1000 g altında olan yüksek riskli pretermlerin bakımında maske uygulanması yerinde olur.
- Her serviste gözlem odası olmalıdır. Membran rüptür zamanı 24 saati geçmiş annelerin çocukları, amnios sıvısının renk ve kokusu infeksiyon kuşkusu uyandıran, annesi gebeliğin son döneminde ateşli hastalık geçirmiş veya evde doğum yapan annelerin çocukları infeksiyon yönünden riskli çocuklardır. Bu bebekler, 24 saat gözlem odasında boğaz, dışkı ve idrar kültürleri alınarak izlenmeli, bu süre sonunda klinik bulgular ve kültür negatif ise üniteye alınmalıdır.
- Ünitede devamlı soğuk, mümkünse sıcak su bulunmalı ve muslukların hasta sayısına oranı 1:4 veya en az 1:6 olmalıdır.
- Servis personelinden belirli aralarla (ortalama ayda bir) boğaz ve dışkı kültürleri alınarak portörlüfiPaçısından kontrol edilmelidir.
- Her bebeğin muayenesinden önce eller mutlaka sabunla yıkanmalıdır. Bu uygulama basit, ancak infeksiyonu önlemede kesin sonuç veren bir önlemdir.
- a) Nedeni açıklanamayan ateş, b) solunum yolları infeksiyonu, c) gastro-enterit ve d) deri lezyonu olan tıbbi personel ve hasta ailesi yenidoğan bebeklerle temas ettirilmemelidir.
- Aspiratör tüpleri her uygulamadan sonra temizlenmeli ve sterilize edilmelidir. Aynı işlem oksijen başlıkları için de geçerlidir.
- Her hasta çıkışında inkübatörlerin temizliği titizlikle yapılmalıdır.
- Anne sütü almayan bebeklerin sütleri aseptik koşullarda hazırlanmalıdır.
- Ünitede anne sütlerinin sağılarak toplandığı bir süt bankası varsa, bu bölümdeki tüm araç, gereç ve cam eşyanın mikropsuz koşullarda tutulması gerekir.
Retinopati
Normal retina, gestasyonun 4. Ayına kadar kan damarı içermez. Va^skülarizasyon optik diskte başlar ve periferik retinaya yayılır. Gestasyonun 8. Ayında nazal retina tam vaskülarize olur, temporal retinanın vaskülarizasyonu ise miada kadar tamamlanmaz. Pretermliğin herhangi bir aşamasında temporal retina, retino patiye daha eğilimlidir. Bu durum 02 tedavisi almadan retinopati gelişen bazı pretermlerdeki olayın nedenini açıklayabilir.
02 nin primer etkisi inkomplet vaskülarize olan retinada vasokonstriksiyondur. Bunu izleyerek yine 02 etkisi ile kapiller endotelinde ha rabiyet ve sonunda vasküler yatağın immatür kısımlarında tam kapanma olur. 02 etkisi kalkınca, retina kapiller harabiyet bölgesinde yeni damarlar oluşur ve bunlar vitreusa doğru çoğalarak retina yüzeyinden dışarı doğru çıkarlar.
Klinik sınıflama . İlk belirtiler vazokonstrik siyon ve vasküler kapanmadır. Çocuk yüksek konsantrasyonda q2aldığı sürece bu devam eder. Patoloji beş evrede gelişir.
Evre 1 : erken periferik vazoproliferasyon oluşur. Vasküler ve avasküler retina arasmda demarkasyon çizgisi meydana gelir.
Evre 2 : demarkasyon çizgisi daha belirgin olur. Sekonder dilatasyon, arka kutupta damarların bükülmesi görülür.
Evre 3 : vitreusa doğru retinal vazoproliferasyon ve retina traksiyonu ya da vitreus kanaması gelişir. S.
Evre 4 : lokalize retinal ayrışma ile birlikte ileri proliferasyon vardır.
Evre 5 : total retina ayrışması.
Evre 1 ve 2 de % 80 oranında spontan gerileme olur. Kalıcı sekel minimaldir. Daha ileri evrelerin geliştiği vakalarda regresyon olabilir. Ancak nedbeleşme sonucu bazı kalıcı değişiklikler beklenir.
Retinopatinin gelişmesinde gestasyon yaşı, 02 ile resüssitasyon gerektiren apne, sepsis, kan transfüzyonu, intraventriküler kanama ve mekanik ventilasyon risk faktörleridir.
Tanı: ilk vazokonstriksiyonu saptamak güçtür. Preterm bebeklerde ve özellikle risk faktörleri olanlarda 4 8′ haftalıkta indirekt oftalmoskopi ile kontrol yapılmalıdır. 36 haftadan veya tartısı 2000 g dan küçük yenidoğanlara 02 tedavisi uy gulanmışsa, bu çocuklar taburcu olurken ve ayrıca 3 6 inci aylarda retinopati yönünden kontrol edilmelidir. Muayenede temporal periferik bölge güç görülüyorsa muayene birkaç hafta sonra tekrarlanmalıdır.
Tedavi : evre 3. Retinopatinin laser veya kri yoterapi ile tedavisi denenmiştir. Akut dönemde ise retina ayrışma ameliyatı denenmiştir. Hastalık sıklıkla asimetrik olup ilerlemesi herhangi bir evrede durabilir. Bu nedenle akut devrede tedavinin etkinliğinin değerlendirilmesi güçtür. Henüz kontrollü bir çalışma yoktur. İleri evreler gösterenlerde vitrektomi uygulanmış, ancak başarısız olmuştur. Son yıllarda evre 5 e ilerlemiş 4 8 aylık vakalarda silier cisimlerden yaklaşarak vitrektomi denenmekte ve başarılı sonuçlar bildirilmektedir.
NORMAL DOKU REAKSİYONLARI ve TAHRİBİ
Işınlamadan birkaç gün sonra meydana gelen ve hızla düzeltilebilen reaksiyonlar ile, geç olarak ortaya çıkan progressif ve kalıcı olan reaksiyonları birbirinden ayırt etmek gerekir. Radyasyonun geç etkileri destek dokularında ortaya çıkan destrüksiyon sonucu daha ağır bir görünüm kazanabilir. Vasküler ve konnektif dokular üzerine olan bu etki yıllar sonra dahi görülebilir.
Hücresel değişimlerin hızlı olduğu deri ve gastroentestinal sistem epitelinde bu destrüksiyon 1 gün gibi kısa bir sürede ortaya çıkabilir. Eğer kullanılan doz çok aşırı değil ise iyileşme de aynı ölçüde çabuk olur. Beyin gibi dokularda ise hücrelerin yeniden oluşturulması yavaş olduğundan, destrüksiyonun sonuçları da aylar ya da yıllar sonra ortaya çıkabilir. Kemik dokusunda ışınlama ile osteosit yapımının süprese edilmesi kırık iyileşmesinin gecikmesine yol açar. Tükürüğün yapısında oluşan kimyasal değişimler yer yer diş destrüksiyonları ile sonlanır.
Işınlama alanının dışında da kalsa, devitalize kemik dokularının bulunduğu yerlerde kolayca enfeksiyonlar oluşur. Bu geç reaksiyonlar radyoterapinin tamamlanmasından çok uzun bir süre sonra meydana geldiklerinden, tedavinin sonuçları değerlendirilirken, olumsuz bir kriter olarak değerlendirilmemelidir. Tedavi planlanması sırasında bu tür etkilerin sıklığı, ne koşullar altında ve hangi şiddetle ortaya çıktığının bilinmesi, radyoterapistin gerekli önlemleri alabilmesi için esastır.
Merkezi sinir sesteminde geç reaksiyonlar fokal beyin nekrozuna ya da radyasyon miyelitine ve medulla transseksiyonuna neden olabilir. Torakstaki geç değişimler arasında perikardit ve radyasyon pnömonitisi sayılabilir. Abdominal ışınlamalardan sonra radyasyon nefritisi gelişebilir. Bu geç reaksiyonlara yol açabilecek total doz ışınlanan organa göre değişmektedir. Genel olarak klinik açıdan aşikar geç reaksiyon gösteren en duyarlı organlar, böbrekler, karaciğer, akciğerler, ve göz mercekleridir. Nisbeten daha az duyarlı olan organlar ise bağırsak, medulla spinalis, beyin, perikard, kornea ve retinadır.
Belirli bir geç reaksiyon oluşturmayan dokular arasında da iskelet kasları, subkutan bağ dokusu ve kemik de dahil olmak üzere diğer bağ dokusu türevleri sayılabilir. Eğeı haftada her defada 200 Rad verilmek suret: ile 5 kez ışınlama yapılacak olursa, böbrek ve akciğerler için 2000, karaciğer için 250( medulla spinalis gibi orta dereceli duyarlılığı olan dokular içinde 4500 Rad toplam doz kullanılabilir. Diğer dokular için bu limit genellikle 6000 Rad ve üstüdür. Eğer küçük bir ışınlama alanı ve daha küçük fraksiyone dozlar kullanılırsa, bu toplam doz arttırılabilinir.