Hiponatremi, serum sodyum düzeyinin 130 mEq/l altında olması olarak tanımlanır. Hipo-natremik dehidratasyon, ishalli çocuklarda genellikle ağız yolu ile fazla miktarda su ve çay gibi elektrolit içermeyen sıvıların verilmesiyle oluşur. Aşırı ADH salgılanması veya ADH ya aşırı duyarlık da hiponatremi nedeni olabilir. Renal, sürrenal tuz kaybı sendromları, malnütrisyon, yaygın tüberküloz, diabetes mellitus, kistik fibroz* akut infeksiyonlar ve ileostomi, ko-lostomi de hiponatremi oluşmasına neden olabilirler.
Hiperlipemi, hiperproteinemi, hiperglisemi veya hiperazotemiye bağlı yalancı bir hiponatremi değilse, serum Na+ konsantrasyonunun düşüklük derecesine ve bunun oluşma hızına bağlı olarak bazı klinik belirtileri ortaya çıkabilir. Serum sodyum düzeyi 120 mEq/l den düşük olduğunda başağrısı, kas kasılmaları ve zayıflığı, susuzluk, bulantı, ajitas-yon, anoreksi, oriantasyon bozukluğu, apati ve letarjiye neden olabilen hiponatremi, sodyum düzeyi 110 mEq/l nin altına düştüğünde koma ve konvülziyon nedeni olabilir ve acil tedavi gerektirir. Geç kalındığında ölüme yol açabilir.
Hiponatremi hipovolemik, normovolemik vej hipervolemik olmak üzere üç ana alt grupta inj celenebilir. Bunların tedavileri önemli farklılıkllar gösterir.
Hipovolemik hiponatremi
Genellikle gastrointestinal ve böbrek yolları ile a^şın sodyum kaybedilmesi ve kayıpların verilmesi gerekenden daha hipotonik sıvılarla kısmen yerine konması ile hipovolemik hiponatremi oluşur. Daha seyrek olarak transüda veya eksüda oluşumu ile ayrıca travmalarda dokularda ekstrasellüler sıvının sekestre olması ve bunun hipotonik sıvılarla yerine konması ile de hipovolemik hiponatremi oluşabilir. Dehidratasyona eşlik eden hiponatremilerde parenteral sıvı için hesaplanan elektrolit miktarına aşağıdaki formülde hesaplanan miktarda Na eklenerek serum sodyum düzeyi 130 mEq/l ye çıkarılmaya çalışılır: [istenen serum Na+ düzeyi (130) – hastanın Na+ düzeyi x 0.6 x vücut tartısı]
Hasta 10 kg ağırlığında ve serum sodyum düzeyi 120 mEq/l ise : (130-120) x 0.6 x 10 = 60 mEq Na verilecektir.
% 3 lük NaCl solüsyonunda Na konsantrasyonu 513 mEq/l dir. Bu solüsyonun 120 mi si yaklaşık 60 mEq/l sodyum içerir.
Hastada hiponatremik konvülziyon var veya hasta komada ise bu miktarın yarısı 1-2 saatte parenteral olarak verilir. Hastanın klinik durumu iyi ise % 3 lük HaCl solüsyonu için hesaplanan miktarın tamamı, idame tedavisi için hazırlanmış solüsyona eklenir.
Hipovolemik hiponatremide ESS nin hücreye de geçişi nedeniyle hipovolemi daha belirginleşir ve şok tablosu daha erken dönemde ve daha belirgin olarak görülür. Klinik tabloya su ze-1 hirlenmesi belirtileri de eklenir.
Böbrek dışı nedenlere bağlı hiponatremik-hi. povolemik hastaların idrarlarında sodyum konsantrasyonları 10 mmol/1 den az, böbrek kökenli olanlarda ise 20-30 mmol/1 den fazladır. Renal hiponatremilerde de hipovolemi böbrek perfüz-yonunu bozacak kadar ağır ise idrar sodyum konsantrasyonunun 10 mmol/1 den az olabileceği anımsanmalıdır.
Tedavide akut dehidratasyon tedavisi yanında sodyum defisitinin yukarıda belirtildiği şekilde hesaplanarak yerine konması gerekir.
Aşırı ADH salgılanması, glükokortikoid yetersizliği, ağır hipotiroidi, diüretik kullanılması ve aşırı hipotonik sıvı verilmesi sonucu oluşabilir. İdrarda sodyum konsantrasyonu 20 mmol/1 den fazladır. Ancak hipovolemi gelişirse idrar sodyumu
Hipervolemik hiponatremi
Genellikle ödem ile birliktedir. ESS artmış olmasına karşın etkin plazma volümü düşüktür. Böbrek kan akımı (BKA) ve glomerül filtrasyon hızı (GFH) azalmış, hormonal (aldosteron, ADH) ve böbrek içi kan akımına ilişkin nedenlere bağlı olarak su ve tuz tutulması artmıştır.
Kalp yetersizliği, oligürik akut ve kronik böbrek yetersizlikleri yanında nefrotik sendrom, karaciğer yetersizlikleri ve travmalar bu tür hi-ponatremilerin görüldüğü klinik durumlardır.
Tedavi öncelikle neden olan hastalıklara yönelik olmalıdır. Bu yeterli olmadığı zaman su ve tuz uygun şekilde kısıtlanmah ve gerekirse di-üretikler kullanılmalıdır.
Hiponatremi nedeni olarak «hasta hücre sendromu»na da kısaca değinmek gerekir. Hi-pokside, endotoksemide ve metabolik inhibitör-lerin kullanıldığı birçok ağır hastada oluşan bu hiponatremi sendromuhun patogenezi, ATP eksikliği sonucu hücre zarı geçirgenliğinin artması ve sodyumun hücre içine girişi şeklinde açıklanmaktadır. Aynı mekanizma ile bu hastalarda ESS de potasyum artması meydana gelir. Bu sendromda tedavide sodyum verilmesinin tehlikeli olduğu ve ilâve sodyumun, potasyumun hücre – dışına kaçışını hızlandırdığı vurgulanmaktadır.
Çok ağır hastalarda görülen «hasta hücre sendromu»nda tedavi ilkeleri olarak V sodyum verilmemesi, 2) tuzsuz «human albumin» perfuz-yonları ile dolaşımın yeterliliğinin sağlanması, 3.) glükoz + insülin + potasyum (plazma K+ değeri dikkate alınarak uygun miktarda) verilmesi, 4) magnezyum verilmesi önerilmektedir. Böbrek yetersizliği olan hastada diyaliz gerekebilir.
Özellikle hızlı gelişen hiponatremilerde etkin tedavi önemlidir. Hesaplanan sodyum defi-siti yalnızca bir yol göstericidir. Bu hastalar ancak serum sodyum değişiklikleri, alman ve çıkarılan sodyum miktarları ve tartı değişiklikleri çok yakından izlenerek en doğru şekilde tedavi edilebilir.