Dolaşım uyumu: Plasenta, fetal hayatta gaz değişimini sağlayan organdır. Fetal dolaşım, plasental perfüzyonu sağlayacak ve aynı zamanda kalp ile beyine en yüksek oksijen içerikli; buna karşın vücudun alt kısımlarına ve plasentaya daha düşük oksijenli fetal arteriyel kan gönderecek şekilde düzenlenmiştir. Plasentadan dönen umbilikal venöz kan, ductus venosus yoluyla vena cava inferior’a geçer. İntrauterin hayatta kan foramen ovale ve ductus arteriosus yoluyla, akciğerlere uğramadan sağdan-sola geçer. Sol ventrikülden aortaya geçen kan başa ve beyine dağılır. Baştan dönen kan ise üst vena cava yolu ile sağ atriumdan sağ ventriküle geçer, pulmoner arter ve ductus arteriosus yoluyla inen aortaya, buradan da umbilikal arterler yolu ile plasentaya geçer (şekil 6.1.1). Doğumda akciğer solunumunun başlamasıyla pulmoner kan akımı birden aşın derecede artar. Pulmoner venalardan sol atriuma dönen kanın artması ile sol atriai basınçta bir artış olur ve yaprak şeklindeki kapakçık foramen ovale üzerine fonksiyonel olarak kapanır. Ductus arteriosusun konstriksiyonu ise artmış arteriel nin damar duvarı üzerine direkt etkisiyle oluşur. Ductus arteriosus’da hemen doğumu izleyerek önce hızlı bir daralma ve konstriksiyon olur; “bunu hayatın ilk günlerinde yavaş olarak oluşan bir kapanma izler.
Dolaşımın ekstrauterin yaşama uyumu doğumdan hemen sonra tamamlanan bir olay değildir. Tamamlanması saatler, hatta günler alabilen dinamik bir olaydır. Yenidoğanda kalp ve solunum bozuklukları genellikle hipoksi ve asi-doz ile birliktedir. Hipoksi ve asîdoz, pulmoner arterlerde vazokonstriksiyona, bunun sonucu olarak da pulmoner kan akımının azalmasına yol açar. Pulmoner kan akımında azalma, yenidoğanda pulmoner dolaşımın fetal özelliğine yeniden dönmesi gibi ekstrauterin hayata hiç de uygun olmayan, yenidoğanda sağ-sol şanta, si-yanoz ve solunum güçlüklerine neden olan bir durum yaratır (persistan fetal dolaşım).
Solunum uyumu: Fetal hayatta akciğerler sıvıyla doludur. Akciğerlerdeki sıvının içerdiği önemli bir biyokimyasal madde de yüzey-aktif özellikleri olan lesitindir (sürfaktan). Doğumda akciğerlere hava girince alveollerin duvarı sürfaktan içeren bir hava/sıvı yüzeyi ile örtülür. Bu madde yüzey geriliminin etkisini azaltarak ve alveoler genişlemeyi kolaylaştırarak, küçük alveollerin kollabe olmalarını önler.
Doğumdan sonra normal akciğer solunumunu başlatan mekanizma, taktil (dokunma duyusu) ve ısısal uyarılardır. İlave olarak fetal ve ye-nidoğan dönemlerinde kimyasal duyu mekanizmalarının etkin oldukları gösterilmiştir. İlk solunum hareketi ile akciğerlere 30-40 mi hacminde hava girer ve 80 cm H20 ya varan bir negatif intratorasik basınç oluşur. Yaşamın ilk saatlerinde akciğer esnekliği artar ve miadında çocuklarda 5 cm H20 luk negatif intratorasik basınç gerektiren” 20-30 mi lik bir tidal hacim oluşur. Fetal akciğer sıvısının ağız yoluyla atılması bu olayı kolaylaştırır. Doğumdan sonra ilk saatlerde akciğer sıvısı pulmoner lenfatikler yoluyla da emilir. Akciğer sıvısının boşalmasında gecikme ilk 6 ila 48 saatte geçici taşipneye neden olabilir.
Doğumdan hemen sonra normal solunumun sağlanmaması doğum asfiksisi diye adlandırılan ve hipoksemi, hiperkapni, asîdoz gibi biyokimyasal değişiklikler ile birlikte görülen duruma neden olur. Doğumda asfiksinin başlıca nedenleri 1) doğum travaymın uzaması, 2) doğum sırasında anneye verilen analjezik veya sedatif ilaçlar, 3) doğumda mekonyum aspirasyonu, 4) serebral travma (ödem, kanama veya beyin sapı fi tıklanması), 4) hava yollarında obstrüksi-yon, 6) diyafragmatik herni, koanal atrezi gibi kongenital malformasyonlar olarak sıralanabilir. Doğum asfiksisinin ağırlık derecesi, doğumdan sonraki 1. ve 5. dakikalarda yapılan Apgar puanlaması ile değerlendirilir. Doğum asfiksisinin tedavisinde asfiksi olayının fizyopatolojisi dikkate- alınmalıdır. Asfiksi olayının başlamasından hemen sonra hiperventilasyon veya sık iç çekmeler oluşur. Bir dakika kadar süren bu durumu primer apne, onu da birkaç dakika süren derin yavaş iç çekmeler izler. Bunlar giderek azalır, yüzeyelleşir ve yaklaşık 8 dakika sonra terminal £,pne gelişir. Asfiktik bebeklerin çoğu aralıklı fetal asfiksi ve genellikle de primer apne döneminde doğarlar. Primer apnede kalp hızı lOO/dak altındadır ve giderek yavaşlar. Aynı zamanda gövde beyaz, ekstremiteler gevşektir ve uyarıya hiçbir refleks yanıtı yoktur.
Asfiktik bebeğin canlandırılması deri uyarısı, nazofarinkste çok sıvı varsa nazofaringeal aspirasyon ile -başlatılır. Maske ve ambu yardımıyla aralıklı pozitif basınçlı oksijen verilerek genellikle akciğerlerin ilk genişlemesi sağlanır, böylece de solunum refleksi başlar. İki dakikada hiçbir etki görülmezse entübasyon yapılır. Bu olgularda bikarbonat infüzyonu da gerekebilir. Canlandırma sırasında bebeğin ısı kaybetmemesine dikkat edilmeli, kalp atım hızı izlenmelidir.
İsı uyumu: Fetusun vücut ısısı annesininkin-den l°C kadar daha yüksektir. Plasentanın bir görevi de fetusun ısısını düzenlemektir. Doğumda bebek, vücut ısısını kahverengi yağ dokusunu metabolize ederek, titremesiz termogenez ile sağlamak zorundadır. Kahverengi yağ dokusu yeni-o.oğanda total vücut ağırlığının % 2 ila 6 sim oluşturur. Bir bebekte nötral ısı sınırları, minimal oksijen kullanımı ile normal vücut ısısını sağlayan çevre ısısının alt ve üst sınırları olarak tanımlanır. Nötral ısı sınırları, bebeğin çıplak veya giyimli, kuru veya ıslak, düşük doğum tartılı veya miadında olması gibi koşullara göre farklılıklar gösterir. Örneğin yenidoğmüş, çıplak 3 kg lık bir yenidoğanda nötral ısı sınırları 32.0-34.0°C, aynı bebek giyimli ise 23.0-29.0°C arasındadır. Çevre ısısı nötral ısı sınırlarının altında ise yeni-doğan bebek ısı yapımını ve oksijen kullanımını arttırır. Soğuk stresi, hipoksi ve asidoza yol açarak özellikle asfiktik ve preterm çocuklarda prognozu ağırlaştırır.
Doğumda bebek çıplak ve ıslaktır. Doğum odasındaki anne, ebe ve doktor için uygun olan ısı, bebek için “çbk soğuk olabilir. Bebek doğar doğmaz hemen kurulanarak ısı kaybı minimale indirilebilir. Eğer durumu kuvöz içinde yakın izlemeyi gerektirmiyorsa bebek hemen giydirilmelidir. Klinik muayene, röntgen, cerrahi girişimler, banyo hazırlığı, bir yerden başka yere nakil ve kuvözün temizlenmesi gibi işlemler süresinde de bebeğin çıplak ve düşük çevre ısısında olacağı anımsanmalı ve önlem alınmalıdır. Yenidoğan için optimal ısıda bir çevre, ancak bebeğin bakımından sorumlu kişiler tarafından sağlanabilir. Gerek preterm ve gerekse miadında doğan sağlıklı veya hasta yenidoğanlar için optimal ısı ortamı sağlanması çok Önemlidir.
Yenidoğamn ilk bakımında dikkat edilecek noktalar aşağıda sıralanmıştır.
A. Bebeğin sıcak tutulması,
B. Hava yollarının açık tutulması,
D. Anne ve babaya çocukları hakkında bil
gi vermek,