Tıbbi hataların sigorta edilmesinin zorluğundan kaynaklanan sigorta krizi, tıbbi mesuliyet sigortasının kârlılığının azalması sebebiyle ortaya çıkmıştır. Çünkü sigorta şirketleri bu konuya yaptıkları yatırımlardan zarar etmişlerdir. Ayrıca, ilk sigortanın mükerrer olarak sigorta edilmesindeki büyük masraf artışları, hata davalarının sayısının tahmin edilebilir bir durumda olmayışı ve sigortalama işlemine en küçük çaplı doktordan başlanması esası gibi hususlar, sigorta şirketlerinin başka alanlardaki kârlarını hızla eritmiştir. Bu problemi çözmek için ileri sürülen çaralerin bazıları ülke çapında uygulama alanı bulmuştur.
Evvela, yapılan sigorta tipinde “oluşma” kavramından “yapılan beyan” kavramına bir geçiş oldu. Oluşma poliçesi kısaca, olayın vukua geldiği yıldaki iddialar için temel oluşturan olayları kapsar. Halbuki yapılan beyan poliçesi ise, şikayet konusu olan olayın ne zaman oluştuğuna bakmaksızın, sadece sigortacıya belli bir beyanın yapıldığı seneyi kapsar. Oluşma poliçesinden yapılan beyan poliçesine geçişin pratik neticesi şudur; doktor, ancak aralık vermeksizin her sene sigortayı ödemeye devam ederse sigorta emniyetine haiz olur. Bu yüzden, yapılan beyan poliçesinde doktorla sigortacının imzaladığı akit, doktorun sigorta kapsamının yan neticelerini satın almasına dair bir müsaadeyi de ihtiva etmelidir. Diğer bir ifade ile, doktorun emekli olmasından sonraki senelerde veya doğrudan hastayla ilgili bir uygulamadan doğrudan hastaya yönelik olmayan bir uygulamaya geçtiği dönemlerde de doğabilecek olan mesuliyetleri sigorta kapsamına alınmalıdır. Ayrıca, yapılan beyan poliçesinde bir beyanın “takdimi” hususu da iyice belirgin olarak tanımlanmalıdır. Çünkü bazı akitler takdimin doktor tarafından (davacı veya avukat) yapılmasına müsaade eder. Ayrıca, sigorta kapsamından hariç tutulan hususlara da (bazı poliçeler yüksek bir riske sahip olan ameliyatları kapsamayabilirler) özel önem verilmelidir.
Tıbbi mesuliyet sigortasının amaçları, bir davayı savunmak için yapılan masrafların alınması (genellikle 15.000 dolar) ve aleyhte hükümlerin ödenmesidir. Sigorta yaptırmaksızın meslek hayatına devam eden bir doktor, bu masrafların potansiyel tesirlerini göz önüne almalıdır. “Çok zor elde edilen hakim kararma tabi değil” statüsünün elde edilmesi (yani dava tehdidinden evvel mal veya para varlığının başka bir şahsa geri çevrilemez bir şekilde aktarılması), sadece hakim hükmüne karşı ödeme yapılmaması imkanını temin eder. Mahkeme masraflarından da kaçınmanın tek yolu “verilecek hükme” teslim olmaktır. Bu sebeple sigortasız olarak meslek hayatına devam edilmesinin tehlikeleri, sigorta masraflarını daha cazip hale getirmektedir.
1970 yılllarının ortalarında ABD’de gözlenen tıbbi mesuliyet sigorta krizini takibeden dönemlerde, kayıtlara geçen tıbbi hata davalarının sayısı 1976-1978 yılları arasında dengeli bir duruma geçti. Fakat, 1979’da kayıtlara geçen vaka sayısında tekrar artış oldu ve bu artış düzenli olarak devam etmektedir. Bu artışın en büyük sebebi, sahibi doktorlar olan sigorta şirketlerinin sayısının artmasıdır. Sigorta şirketi bulamamak gibi bir durum söz konusu değildir. Esas problem, sigortayı yürütebilme problemi olup gün geçtikçe de kötüye gitmektedir. Dava sayılarının artmaması ve uzun dönemde ek sigorta kapsamlarının çıkıp çıkmayacağındaki belirsizlik dolayısıyla mesuliyet sigortasının masraflarının yüksek olması, yeni diploma almış doktorların yüksek riskli ameliyatlar ihtiva eden uzmanlık dallarına yönelmesini fiilen engelleyebilir. Bazı bölgelerde bu meseleye iyi bir çözüm bulunmuştur; belirli bir miktarı aşan (mesela 250.000 dolar) tazminatları kapsayan ve eyaletlerce yürütülen mükerrer sigorta kuruluşları.
Diğer çözüm, eyaletçe idare edilen ve doktorlarca desteklenen hasta tazmin fonları kurulması ve mahkemelerce verilen tazminatların kanunla belirlenen belli bir sınırın yukarısının bu fonlarca ödenmesidir.