Şayet açlık glukoz düzeyi 250-300 mg/dL’nin üzerinde veya hasta küçük dozlarda insülin alıyor fakat ketoasidozu önlemek için insüline gerek duymuyorsa bu durumda 100 ml/sa de verilen %5 glukoz solüsyonunun her bir litresine 5 ünite insülin eklenmelidir. Eğer ameliyat uzun sürecekse yeterli glukoz kontrolü sağlamak için 3 saatte bir kan glukoz düzeyleri ölçülmelidir. Hedef glukoz düzeyini 100-200 mg/dL oranında tutmaktır ancak 250 mg/dL’ ye kadar yükselmesi de çok fazla zararlı değildir.
Kategori: Sağlık
KESTANE YAPRAĞI
Casîanea sativa Miller (Syn: C. vulgaris Lam.) (Fagaceae) türünün gölgede kurutulmuş yaprağıdır. Bu tür 25-30 m kadar boylanabilen, basit yapraklı bir ağaçtır. Kuzey Anadolunun dağ ormanlarında bulunur ve meyvası için yetiştirilir (Bursa). Tedavi alanında yaprak ve dal kabukları kullanılmaktadır.
Yaprak ve kabukta gallik tanen (kabukta % 7-8) bulunmaktadır.
Yaprak ve kabuktan hazırlanan infusyon (% 5) kabız ve tansiyon düşürücü olarak, günde 2-3 bardak, içilir.
Meyvaları gıda olarak kullanılır. Yabani ağaçlardan elde edilen meyvalar küçük olup “Kuzu kestanesi” ismini alır. Bu meyvalar, ipe dizilerek, Kuzey Anadolu kasabalarının pazarlarında satılmaktadır.
Kestane adı muhtemelen Kastamonu şehrinin isminden gelmektedir (1).
Anesteziyoloji
Anestezi teorik bilgisi veya özel eğitimi olmayan kişi tarafından kolayca verilebilir. Ven içine iğnenin sokulması ve buna bağlanan barbitüratla dolu injektörün pistonunun itilmesi anestezi cihazının kontrol düğmesinin döndürülmesi veya kloroform ile ıslatılmış kompresin hastanın yüzüne kapatılması ile anestezi sağlanır. Aynen hastanın başına ağır bir cisimle vurularak yapılabileceği gibi. Bu işlemler anestezi öncesi duruma emin olarak dönebilmek veya yaşamın devamı için yeterli değildir. İyi bir anestezi uygulaması kontrol edilebilir, reversibl ve riskin en az olduğu bir olaydır. Bütün anestetikler irreversibl olabilen zararlı etkilere sahiptirler. Anestetistin hüneri anestezi derinliğini yeterli düzeyde tutarak hastayı korumalı ve destekleyici önlemler almaktır. Bu önlemler farmakolojik (antagonist ilaçlar, vasopressörler, kalp irritabilitesini deprese edenler gibi) veya fiziksel (hava yolunun açıklığı, kontrollü ve yardımlı solunum ve postür gibi) dirler.
KOLPOSKOPİ (tcolposcopie)
Artık dünyanm bütün modern jinekoloji kliniklerinde collum kanserinin erken teşhisi .için kullanılan vasıtalar arasında kolkos-kopi büyük ve ehemmiyetli bir yer işgal etmeğe başlamıştır. Kadın genital organlarına ait kanserlerin % 85 inin uterus kanseri olduğu v© bunun ‘% 90 nisbetinde colum’da husule geldiği düşünülecek olursa collum kanserinin erken teşhisinin değeri kendiliğinden anlaşılmış olur.
Tecrübeler, collum kanserinin prinıer olarak hemen hemen daima orificium axterrium civarında başladığını göstermiştir. Bu bakımından optik aletlerle, tecrübeli ellerde bu civarda başlıyan kanserin erken teşhisi imkân dahilindedir.
İlk defa HİNSELMANN 1924 senesinde uygun bir büyültme v© ışık tertibatı ile, collum kanserinin oldukça erken bir gelişme devresinde teşhis edilebileceğine dikkat çekmiştir. Bu düşünce tarzından hareket edilerek yapılan kolppskop (colposcop) (Resim: 164) ile 1925 senesinden itibaren collum kanserinin erken teşhisi ile ilgili çalışma ve araştırmalar başlamıştır. Bu gün muhtelif firmalar tarafından modern kolposkopiar imal edilmiş bulunmaktadır (Resim : 165). Son zamanlarda (fotoğraf makinesi monte edilmiş kol-poskoplar (kolpofotograf) (Resim: 166), hatta mikroskopik tabloları tesbit eden kolpomikroskoplar imal edilmiştir.
Yumurtalık Kistleri
Farklı kist türleri, farklı hücre türlerinden kaynaklanır. Korpus luteum kisüeri olarak bilinen sık rastlanan kistler, her ay bir yumurtanın boşluğa bırakılmasını hazırlayan yumurtalıktaki foliküllerden kaynaklanır. Kistlerin yaygın bir nedeni de endometriyozdur.
Az görülenler, teratomlar olarak bilinen, dişleri, saçları veya kistin içindeki yağlan büyüten özel embriyonik hücrelerin geliştirdiği dermoid kistlerdir. Kistadenomların içi sıvı ve dokuyla doludur.
SEMPTOMLAR
Çoğu yumurtalık kistinin hiçbir belirtisi yoktur. Büyük kistler hafif veya şiddetli karın ağrılarına neden olurlar. Foliküllerin oluşturduğu kistler, adet döngüsü belirtileriyle aynı zamanda ortaya çıkmaya eğilimlidir. Kistler aynı zamanda, düzensiz adet kanamalarına ya da cinsel ilişki sırasında ağrıya da neden olabilirler.
TEDAVİ SEÇENEKLERİ
Doktomnuz pelvik muayene sırasında bir yumurtalığın normalden daha büyük olduğundan şüphelenebilir. Bu durumda, ultrason yapılması, kisti, pelvik inflamatuar hastalık, dış gebelik veya yumurtalık kanseri gibi potansiyel olarak ciddi rahatsızlıklardan ayırt edebilir.
Yapılacak testler arasında, enfeksiyonu ve CA-125’in (kanser hücreleri tarafından yayılabilen bir protein) varlığını saptamak için bir kan testi ya da hamilelik için bir idrar testi yer alır. Ultrasonun verdiği bilgilere dayanarak, kisti doğrudan görmek, biyopsi almak veya kisti çıkarmak için laparoskopi gerekebilir. Katı bir kist daima çıkarılır ve kanser hücrelerinin bulunup bulunmadığını görmek için incelenir.
Kist, tolere edilemeyecek belirtileri göstermedikçe ya da çatla¬maya eğilimli görünmedikçe, tedavi gerekli değildir, Doğum kontrol hapları, bazı kistlerin büyümesini kontrol altına alır; bu da belirtileri arttır ve yeni kistlerin oluşumunu önler.
Foliküllerden kaynaklanan yumurtalık kistleri kadının adet gördüğü yıllarda çok yaygın görülür. Bu nedenle, adet gören kadınlara genellikle, yalnızca tamamlayıcı bir muayene ya da çoğunlukla kistin daha küçük olduğunu veya tamamen yok olmuş olduğunu gösteren bir ultrason yapılması gerekir.
Menopozdan sonra oluşan her kistin kanser incelemesi yapmak için çıkarılması gerekir. Eğer kist büyükse, yumurtalığın tümünün alınması gerekir.