Meningovasküler Sifiliz

Bazı hastalarda primer infeksiyondan 5 ile 10 yıl sonra gelişen, endarteritis ve perivasküler inflamasyonla serebrovasküler trombozlara neden olan bir aseptik menenjit tablosu meydana gelebilir.

Bir grup hastada da meningeal sendrom, omurilik yan kordonlarında transvers myelit ve radikülit ile bir veya iki ekstremitede paralizilere neden olan bir meningomyelit şeklindedir.

Tabes Dorsalis: Primer infeksiyondan 20 ile 30 sene sonra meydana gelir. Erkeklerde kadınlara göre daha sıktır. Tipik vakalarda extremitelerde ağrılar, ataksi, Argyll-Robertson pupiller (Akomodasyon refleksi normal, ışık refleksi bozuk, bilateral küçük pupiller) bulunur. Derin tendon reflekslerinin kaybolması, vibrasyon ve pozisyon duyusunun bozulması gibi klinik bulgular vardır. Yavaş ilerleyen bir hastalıktır. Patoloji omurilik arka kordon ve köklerindedir. İleri vakalarda büyük eklemlerde dejeneratif değişiklikler (Charcot eklemi), idrar inkontinansı, impotans olabilir.

Tedavide penicillin’in yanısıra batıcı ağrılar için carbamazepine günde 400 ile 800 mg verilebilir.

INFEKTIF ENDOKARDIT

Ateş İE’nin değişmez bir bulgusudur. Ancak konjestif kalp yetersizliği, üremi, üeri yaş, daha önceden atıtibiotik kullanma gibi durumlarda ve tüm vakaların %5 kadarında görülmeyebilir (2,3). Akut İE’te ateş titremeyle birden çok yüksek değerlere ulaşabilir. Buna karşın subakut seyirli olanda başlangıçta iştahsızlık, halsizlik, kilo kaybı, gece terlemesi gibi nonspesifik belirtiler sıktır ve ateş akşamlan daha çok yükselir. Buna rağmen 39°C’ı geçen ateş nadirdir.

Hastalarda erken dönemde kas ve eklem ağrıları ortaya çıkabilir. Özellikle alt ekstremitelerde mono veya oligoartrit/ artralji görülebilir ve romatizmal hastalıklar da ayırıcı tanı gerekebilir (4).

Embolik olaylar akut İnfektif endokarditin önemli bulgulanndandır. Daha önceden bilinen kalp hastalığı olmayan genç bir erişkinde aniden ortaya çıkan emboli atağı, yüksek ateş ve diğer periferik bulguların saptanması halinde akut İE ön planda düşünülmelidir (5,6). Otopsi çalışmalarında en sık dalak (%44), böbrekler (%56), koroner arterler (%6O), beyin (%30) ve periferik arterlerde emboli saptanmıştır (6). Periferik arter embolileri daha çok fungal endokarditlerde görülür.

İE olgularının %85’inde kalpte üfürüm duyulması söz konusudur. Bu durumun istisnası sağ kalp endokarditidir. Klasik olarak bilinen, daha önceden varolan bir üfürümün karakterinde değişme (% 5-10) ya da yeni bir üfürümün duyulması (%3-5) nadir bulgulardan olup, daha çok akut stafilokokal endokarditte rastlanır [1). Yeni üfürümün saptandığı bu tip olguların %90’ından fazlasında takiben kalp yetmezliği ortaya çıkar. Kardiyak yetmezlik İE’te görülen mortalitenin başta gelen nedenidir (7). Korda tendinea veya papiller adale rüptürü, valvüler delinme ya da kopma, aorta-kardiyak fistül gibi komplikasyonlar akut İE’te nisbeten sık görülüp, ani kardiyak dekompansasyona yol açarken, bu bulgular subakut İE’te tedavi edilmemiş olsa bile son derece nadirdir (6). Özellikle S.aureus ile gelişen akut vakalarda intrakardiyak ve intraventriküler septal apseler %20″ye varan sıklıkta görülebilir (6). Bu durumda direkt bakteriyel invazyonla perikardit gelişebilir. Buna karşın subakut olgularda nadiren gelişen perikardit, immun komplekslerin perikarda oturması sonucu oluşan immünolojik bir reaksiyon olup, toplanan sıvı sterildir (8).

Vakaların üçte birinde İE’te ilişkin periferik bulgular saptanır (1,2): Peteşial döküntüler ağız mukozasında ve damakta, konjonk-tivalarda ve ekstremitelerde olmak üzere hem akut hem de subakut olgularda sık görülür. Üzerine basmakla solmayan bu lezyon-lar vaskülit veya mikroemboliler sonucu oluşur. El ve ayak parmaklarının tırnak yataklarında kıymık şeklinde görülen “splinter hemorajiler” de vasküler permeabilite artışı veya mikroemboliler sonucu gelişir. Olguların yaklaşık %15’inde saptanır. Ancak normalde %1O kişide de görülebilmesi nedeniyle non-spesifik bir bulgudur. Parmaklarda çomaklaşma uzun süreli hastalıkta ortaya çıkar. Akut İE’te hemen hiç görülmez. El-ayak parmaklarının uçlannda, avuç içi ve ayak tabanında, ağrılı, küçük, kırmızı nodüller olarak saptanan “Osler nodüllerTne subakut İE’te vakalarında %1O oranında rastlanr. İE dışında sistenıik lupus eritematosus, hemolitik anemi, gonokokal infeksiyon ve radyal artere kat-eter konulmuş ekstremitelerde de görülebildiğinden spesifik bir bulgu değildir (1). “Janeway lezyonlar”ı el ve ayak tabanlarında, nadiren ekstremite de ve kulaklarda görülebilen hemorajik, maküler, ağnsız lezyonlar olup, daha çok stafllokokal endokardite özgü embolik nitelikte oluşumlardır. Gözdibi incelemesinde optik diske yakın bölgede ortası beyaz, çevresi hemorajik “Roth lekeler”i % 5 civarında hastada görülür. Anemi, lösemi ya da sistemik lupus eritematozusda da rastlanabilirler. Splenomegali, hastalann % 20-60’ında hastalık süresinin uzunluğu ile orantılı ölçüde ve daha çok subakut vakalarda saptanır. Karında sol üst kadranda ağrı ya da dalak üzerinde frotman duyulması emboliye işaret edebilir.

Esas olarak embolik olaylara bağlı olmak üzere pleji dışında diğer nörolojik bulgular hastalann % 20-40’ında görülür. Bunlar arasında sensorial bozukluklar, ataksi, afazi, mental bozukluklar sayılabilir. Meydana gelen mikotik anevrizmalar nedeniyle subaraknoid kanama, konvulsiyon, şiddetli baş ağnsı ve kafa çifti paralizileri ortaya çıkabilir. Retinal arter embolisine bağlı ani körlük gelişebilir.

Hastalarda emboli veya immun kompleks glomerulonefriti sonucu renal yetmezlik ve üremi görülebilir (9,10,11). Bu durum gerek antibiotik tedavisi, gerekse infekte kapağın çıkartılması sonrasında süratle geriler.

. İntravenöz (iv) yolla uyuşturucu kullananlarda sağ kalp endo-karditi gelişebilir. Genellikle tutulan triküspit kapağı olup, en sık rastlanan etken S.aureus’tur. Saptanan klinik belirti ve bulgular diğer endokarditlerden pek farklı olmamakla birlikte, stafîlokokal endokarditin seyri ilaç bağımlılarında daha az gürültülü seyreder (12,13). Bu grup hastada septik pulmoner emboli sık rastlanan bir bulgudur.

Erkekler Göbeklerini Nasıl Eritebilir?

Yani uzman hekim bu karaciğer yağlanmasına yardımcı olacak çeşitli vitaminleri vermesi gerekmektedir. Bozulan metabolik durumu düzeltmesi gerekir .Karın içi yağlanma varsa mutlaka metabolik durum bozulmuştur.Kas üstü yağların eritilmesinde karın hareketleri önemlidir.

Bu üst karın için mekik şeklinde , alt karın için sırt üstü yatıldığında bacak hareketleri şeklinde. Bel için tivist hareketleri şeklinde yapılması gerekir. Bunlar ne kadar yapılmaslı; günde 2 kere öneriyoruz. Ve en az bir 15 dk bu karın hareketleri 15 dk sabah 15 dk akşam yapılırsa yetecektir.

gobekAma herşeyin ötesinde biz düzenli aktif bir yürüyüş öneriyoruz. Bu yürüyüş ilk başlarda yarım saat olabilir. Ama daha sonra 1 saate çıkartıyoruz. Tabi eklem problemleri , eklemlerinde artproz , kombromayez , kıkırdak erimesi olanlarda yürümeyi o kadar tercih ettirmiyoruz. Onlara farklı bir yöntem mesela; yüzme olabilir.

Dizlerinin üzerine çok basını vermeden yüzme hareketleri , yüzme sporları çok faydalı oluyor. Bu şekilde bir fizik aktiviteyi arttırmayı öneriyoruz .Karaciğer fonksiyonu bozulan hastalarda , karaciğer koruyucu bitkisel vitaminlerimiz var. Bunları bir şekilde destek tedavisi olarak veriyoruz.

Drenlerin bakımı

Yumuşak drenler, yerinde durmaları için dikişle tesbit edilir ve bunların karın boşluğuna kaçmalarına engel olmak üzere dışarıdaki kısımlarına çengelli iğne veya derinden de geçen bir dikiş konur. Drene olan sıvının miktarı ve niteliği kaydedilmeli ve bakteri bulaşması en aza düşürülmelidir. Eğer çok az bir drenaj oluyorsa drenler kapama ile örtülür ve bunlar, iyice ıslanmalarına meydan verilmeyecek sıklıkta veya günde en az bir defa değiştirilir. Drenler ,artık ihtiyaç kalmayınca ve akıntı yok ya da çok az miktarda ise tamamen çıkarılabilir veya kısaltılmak suretiyle birkaç günde alınırlar, Penroz drenler 14 günden fazla tutulmazlar. Çünkü o zaman dren mesiri sertleşir, yumuşak ve katlanabilen drenler bir tıkaç yerine geçerler. Eğer iki haftadan daha uzun bir süre dereneja ihtiyaç varsa yumuşak drenler belirli aralıklarla yıkanabilen lastik kateterlerle değiştirilir.

Deriden dar bir delikten sokulan sert bir kateterle kapalı drenaj yapmak mümkündür. Kapalı drenaj bakterilerin dış ortamdan retrograd olarak drene edilen alana yayılmasını asgariye düşürür. Tübdeki sıvının akışı aspirasyonla kolaylaştınlır. Fakat özel aspirasyon dreni kullanılmadıkça, drenaj mayii seröz sıvıdan daha yoğun olduğunda dren tıkanır.

Özel aspirasyon drenlerinin (sump drenlerin), içinden sıvı geçmediğinden lumeni açık tutan bir hava alım sistemi vardır. Bunlar aspiratöre bağlanırlar. Aspirasyon drenleri, bilhassa bol sıvı drene oluyorsa veya diğer tür drenlerin tıkanma ihtimali varsa faydalıdırlar. Bazı sump  drenlerinin tübün temiz tatulmasını sağlamak üzere, tuzlu eriyik infüzyonlarının yapılabileceği ayrı bir lümeni vardır.Bununla beraber eğer bir abse boşluğuna sık sık irrigasyon yapmak gerekiyorsa periyodik yıkamalar için sert bir kateter konması daha iyidir. îrrigasyon sıvısının boşluğa şırınga edilebilmesi için iri lumenli katater günde birkaç kez çıkarılır ve yerine ince bir katater sokulabilir. Drene edilen boşluk ancak böylece kırıntılar ve salgıdan temizlenir, îrrigasyondan sonra iri lumenli kateter tekrar yerine konur. İnfeksiyona hakim olunduktan ve akıntı irin vasfını kaybettikten sonra iri lumenli kataterin yerine tedricen ince kataterler konur ve boşluk kapanabilir.