Çocuklarda Parazit İnfeksiyonları

Bir parazit konağa girdiği zaman ya ölür, ya konağa zarar vermeden yaşayabilir (infek­siyon), ya da konağa zarar vererek yaşayabilir (hastalık). Parazitlere bağlı infeksiyon, hastalı­ğından çok daha sıktır. Parazitler infeksiyon oluşturmak ve konakları ile simbiyotik ilişkiyi geliştirmek için çeşitli modifikasyonlarla orta­ma uyum yaparlar. Konağın immun veya koru­yucu reaksiyonlarına karşı istilacı mekanizma­lar geliştirirler. Konağın sağlık durumuna göre parazitler ya fiziksel varlıkları ile veya spesifik besinler için konakla yarışa girerek hastalığa neden olurlar. Hastalık paraziter ajanları yok etmek için konakta oluşan patolojik reaksiyon­lar sonucu da gelişebilir.

Çocuklarda Paraziter İnfeksiyonlarda Tanı ve Tedavi İlkeleri

Parazit infeksiyonları çoğu kez asemptomatik olarak veya hafif semptomlarla seyreder. Tanı helmint veya protozoonların, evrim süslü­sünün değişik basamaklarında konak ekskretalarmda, sıvılarında veya dokularında gösteril­mesi ile konur.

Parazitlerin konakta belirli bir evrim siklsu ve göç yolları vardır. Materyel toplanması ve uygun tanı yöntemlerinin uygulanabilmesi için ajanm yaşam siklusunun bilinmesi gerekir.

Paraziter infeksiyonlarm coğrafi dağılımı, vücuda giriş yolları ve bulaşma yollarının bi­linmesi de tanı ve tedavide yardımcı olur. Bir hastada aynı zamanda birden fazla parazit bu­lunabilir.

Hematolojik değişiklikler

Birçok parazit infeksiyonunda anemi görü­lür. Anemi, parazitin direkt etkisinden çok has­tanın genel beslenme durumunu yansıtan nonspesifik bir bulgudur. Çengelli kurt hastalı­ğında demir eksikliği anemisi, malaryada hemolitik anemi olur.

Eozinofili helmint infeksiyonunu gösteren ilk bulgu olabilir. Protozoonlar eozinofili oluş­turmaz. Amebiasis, malarya, toksoplasmosis ve­ya giardiasis’de eozinofili saptanması ilave hel­mint infeksiyonuna işaret eder. Genelde doku­da yaşayan helmintler belirgin eozinofili yapar, oysa barsak lumenindekiler eozinofiliye neden olmaz.

Çocuklarda Parazitlerin direkt identifikasyonu

Malaryada ince ve kalın damla kan yayma­ları ile plazmodiumlar eritrositlerin içinde gös­terilebilir.

Dışkının muayenesi ile helmint yumurtala­rı ve protozoon kistleri veya trofozoitleri göste­rilebilir. Canlı, hareketli formların belirlenebil­mesi için dışkı, yapıldıktan hemen sonra daha ılık iken incelenmelidir. Dışkıda kan ve müküs varsa dışkı örneği buradan alınır. Temiz iki lama kibrit başı büyüklüğünde dışkı parçaları konur. Bir Örnek 2 damla fizyolojik serum ile karıştırılır ve lamelle kapatılır. Diğer örneğe Lugol (iyot) solüsyonundan 2 damla ila­ve edilerek karıştırılır ve lamelle kapatılır. Bo­yanmamış örnek mikroskopta küçük ve büyük büyütme ile hareketli, canlı organizmaların (amip, trofozoit ve larvalar) varlığı yönünden incelenir. İyotla boyalı örnekte küçük büyütme ile helmint yumurtaları, büyük büyütme veya immersiyonla protozoon kistlerinin varlığı araş­tırılır. Örnekler eritrosit ve lökosit yönünden de incelenmelidir. Amipli kolitte dışkı örneğin­de eritrositler, bakteriyel infeksiyon veya infla-matuar barsak hastalığında lökositler gözlenir. Enterobius vermicularis yumurtaları dışkıda nadiren saptandığından bu parazitin aranması için sabah çocuk tuvalete gitmeden önce bir parça selloteyp perianal bölgeye hafif basınçla yapıştırılır. Bir lam üzerine 1 damla xylol ko­nur, perianal bölgeyle temas etmiş selloteyp bu­nun üzerine yapıştırılır ve mikroskopta E. ver. micularis yumurtaları aranır (şekil 10.10.1).

Dışkıda çok az sayıda organizma varsa pa­raziti saptamak güç olabilir. Bu durumda formol eter (veya benzin) konsantrasyon yöntemi uygulanabilir. Bu yöntemle helmint yumurta­ları ve protozoon kistleri gösterilebilir, ancak trofozoitler saptanamaz.

Bazı helmint infeksiyonlarında konaktaki parazit sayısının bilinmesi önemlidir. Stoll veya Kato kalın yayma yöntemi ile dışkıda parazit yumurtalarının miktarı saptanabilir.

Tedavi ilkeleri

Protozoon infeksiyonlarında sorumlu protözoonun saptanmasından sonra hemen tedavi­ye başlanır. Uygun terapötik ajan seçilmeli ve uygun dozda verilmelidir. Tedavi genellikle ağız yoluyla yapılır.

Helmint infeksiyonları ise her zaman tedavi edilmez. Tedaviye karar vermek için parazit yü­kü (dışkıda yumurta sayısı), parazitin yaşam süresi, komplikasyon olasılığı, terapötik ajanla­rın bulunması, bunların etkinliği, yan etkileri ve toksisite gibi faktörler dikkate alınmalıdır.

Tedavinin etkinliğini belirlemek için klinik ve laboratuar yöntemleri ile izleme gereklidir. Tedavi bitiminden birkaç hafta sonra dışkı muayene edilmelidir. Tedavi başarısız ise yeni­den ilaç verilir. Genelde tedavi aynı ilaçla tek­rarlanır.

Parazit infeksiyonlarının tekrarlamasını ön­lemek için tedavinin yanısıra aileye eğitim ya­pılması ve çevre koşullarına dikkat çekilmesi de önemlidir.

Tablo 10.10.1 de çocuklarda sık görülen hel­mint ve protozoon infeksiyonlarının bazı özellik­leri verilmiştir. Tablo 10.10.2 de helmint infeksi­yonlarında tedavi özetlenmiştir.

Çocuklarda Strongyloidiasis

İnfekte kişilerin dışkıları ile atılan larvalar, nemli toprakta erişkin veya infektif filariform larva formuna dönüşür. Filariform larvalar de­riye penetre olarak kan dolaşımına, oradan da akciğerlere geçer. Daha sonra ince barsağm üst kısmına yerleşerek yumurtlamaya başlarlar. S.stercoraiis yumurtaları hızla küçük larva şek­line dönüşerek dışkı ile atılırlar. Bu infektif fi­lariform şekle dönüşüm genellikle nemli toprak­ta olur. Bazen de bu olgunlaşma infekte kişile­rin barsağmda olabilir ve bu durumda larvalar barsak duvarına veya perianal deriye penetre olarak otoinfeksiyona neden olabilir.

İnsan S.stercoraiis için primer konaktır. İn­feksiyonun taşınması ve yayılması toprak, iklim ve sanitasyon koşulları ile ilişkilidir. Geri zekâ­lı çocukların barındırıldığı kurumlarda infeksi­yon daha sıktır. Hiperinfeksiyonda Cotoinfeksiyon) beslenme, bağışıklık durumu gibi konak faktörleri rol oynar.

Klinik bulgular: Strongyloidiasiste bulgu ve belirtiler infekte kişilerin küçük bir oranın­da görülür. Akciğer semptomları ve deri lezyonları larva invazyonuna bağlıdır, genellikle hafiftir ve gözden kaçabilir. Deride inokülasyon yerinde papüler eritematöz döküntü ile kaşıntı olabilir. Larvaların tekrarlayan deri invazyonları, kenarları geniş eritematöz ürtikeriyel lezyonlara neden olabilir. Bu lezyonlar genellikle anüsün çevresinde oluşur. Strongyloidiasiste tipik belirtiler intestinal fazda ortaya çıkar. Epigastrium bölgesinde ağrı, yanma, dolgunluk hissi, kusma, ishal ve konstipasyon episodları olabilir. Kronik strongyloidiasis protein kaybı enteropatisi sendromuna benzer malabsörpsiyona ve tar­tı kaybına neden olabilir. Nematodlar arasında yalnız strongyloidiasis’de barsak evresinde eozinofili olur,

Malnütrisyon ve immun yetersizlik durum­larında dissemine strongyloidiasis gelişerek ge­niş doku harabiyeti ve yaygın karın ağrısı, distansiyon, ateş ve şok gibi ağır hastalık belirti­leri oluşabilir.

Tanı: Dışkıda veya duodenum sıvısında ti­pik larvaların gösterilmesi ile tanı konur. Dışkı örnekleri birçok kez direkt yayma veya konsant­rasyon yöntemleri ile incelenmelidir. Hiperinfek-siyon sendromunda larva balgamda, mide su­yunda, nadiren de duodenum biyopsisinde bu­lunabilir.

Tedavi ve horunma : Strongyloidiasiste et­kili tek ilaç thiabendazole’dur. Thiabendazole 25 mg/kg PO günde 2 kez olmak üzere 2 gün verilir. Tedaviden sonra dışkı incelemesi tek­rarlanmalıdır. Hijyen kurallarına uyulması bu­laşmayı önleyen en önemli faktördür.