Kategori: Sağlık
Çocuklarda Protein enerji malnütrisyönu
Kronik enerji (kalori) eksikliği, gelişmekte olan ülkelerde ve gelişmiş ülkelerin fakir kesimlerinde yaygındır. Bu durumdan en fazla zarar gören yaş grubu sütçocukları ve küçük çocuklardır. Gebelikte enerji eksikliği de fetoplasen ter gelişmeyi etkileyerek çocuğun düşük doğum tartılı doğmasına neden olabilir. Süt veren annede enerji eksikliği sonucu laktasyon yetersizliği görülebilir.
Kronik protein eksikliği her yaşta kas kütlesinin, immun proteinlerin, transport proteinlerinin azalmasına yol açar. Büyüyen bir organizmada protein eksikliği büyümeyi baskılar.
Diğer besin maddelerinin eksikliği (demir eksikliği, d vitamini eksikliği gibi) spesifik eksiklik tablolarına yol açar.
Genellikle bir esansiyel besin maddesinin eksik olduğu diyet, başka besin maddelerinden de yoksundur. Örneğin pellagralı hastalarda ni kotinik asit yetersizliği yanında, b kompleks grubundan diğer vitaminlerin eksikliği de vardır. Protein eksikliği çok zaman enerji eksikliği ile birliktedir.
İyi bir beslenme düzeyinin devamı için diyetin hem nitelik, hem nicelik açısından yeterli olması gerekir. Beslenme yetersizliği sendromları diyetin bileşiminin uygun olduğu durumlarda da alman miktarın çok az olması ile oluşabilir. Bu kantitatif eksiklik durumunda ön planda kalori eksikliği görülür. Ancak beslenme bozukluğu daha fazla kalori sağlanarak düzeltilemez. Du^ rumun düzeltilmesi için diyetin bütün besi elementleri ile birlikte dengeli bir şekilde arttırılması gereklidir.
Protein ve enerji eksikliği çok zaman birlikte görülür. Çocuğun yaşma, diyette enerjiye oranLa proteinin miktar ve niteliğine, eksikliğin süresine ve derecesine göre biribirinden farklı klinik tablolar ortaya çıkar. Büyüme gelişmenin hızlı olması nedeniyle gereksinimin arttığı dönemlerde, infeksiyon episodlan ile kayıpların arttığı durumlarda protein enerji eksikliğine eğilim artar.
Protein ve enerji eksikliği, birlikte bulunan diğer besin elementlerinin eksikliklerini modifi ye edebilir. Örneğin pem varlığında büyüme süreci baskılanacağmdan d vitamini eksikliğinin klinik belirtileri belirgin olarak ortaya çıkmayabilir (rahitis sine rahitis).
Besin alımının kısıtlı olduğu, infeksiyona yol açan kötü çevre şartlarının var olduğu, opti mal çocuk beslenmesinin ihmal edildiği, sosyoekonomik koşulların iyi olmadığı toplumlarda pem in majör nütrisyonel bir problem olması beklenir.
Sütçocukları ve küçük çocuklar kendi kendilerini besleyenlediklerinden, eve giren besin miktarının az olduğu durumlarda, çocuklar aile bireylerine kıyasla besin eksikliğinden daha fazla zarar görürler. Az gelişmiş toplumlarda infek siyonlarm, ishallerin sık görülmesi, bunların yol açtığı iştahsızlık, ayrıca hasta çocuğun aç bırakılması inancı gibi geleneksel yanlışlıklar, çocuklarda beslenme bozukluklarının yaygın oluşunun nedenleridir. Pretermlik ve fetal malnüt risyon da pem için hazırlayıcı nedenlerdir. Sürekli büyüme ve gelişme durumunda bulunduklarından çocukların, esansiyel besilere gereksinimleri erişkinlerden fazladır. Bu nedenle çocuklar, iyi olmayan çevre şartlarından erişkinlerden daha fazla zarar görürler. Erişkinlerde pem nadirdir ve daha hafif seyreder. Bununla birlikte malafosorpsiyon vakalarında ve sindirim sisteminde cerrahi rezeksiyonlardan sonra erişkinlerde de tipik kwashiorkor bulguları gelişebilir.
Protein ve kalori eksikliğinin yol açtığı bozukluklar, besi eksikliği hastalıkları içinde en sık görülen sendromları oluştururlar.
Öûnya sağlık örgütünün raporlarına göre halen gelişen ülkelerde 300 500 milyon kişi yeterli besi alamamakta, 1.5 milyar insan da dengeli beslenmeden yoksun bulunmaktadır.
Dünya sağlık örgütü’ne göre pem «herbi rinin besideki eksiklik derecelen değişebilmekle birlikte gerek proteinden, gerekse kaloriden fakir bir beslenme biçimi sonucu oluşan, en fazla sütçocukları ile küçük çocuklarda rastlanan, sık olarak infeksiyonlarm da eşlik ettiği bir patolojik sendromlar grubu» şeklinde tanımlanır. Pem’in ağır şekilleri marasmus, kvvashiorkor ve maras mik kwashiorkordur. Bunların yanısıra sayısı çok daha fazla olan ve fizik mental gelişmede duraklamanın başlıca özelliği oluşturduğu hafif ve orta pem vakaları vardır. Ağır pem vakalarını tanımak oldukça kolaydır. Asıl güç olan ve toplum sağlığı açısından önem taşıyan şekiller hafif ve orta pem vakalarıdır.
Etioloji
Hastalığın etiolojisinde rol oynayan faktörler bölgeden bölgeye farklılıklar göstermektedir. Pem in oluşumunda önemli olan değişik nedenler tablo 7.9.1 de özetlenmiştir.
Çocuklarda Adenovirus İnfeksiyonları
Çocuklarda akut solunum yolu hastalıkla, rmın önemli bir bölümü (% 55-60) adenovirus infeksiyonudur. Bu viruslar faringokonjunktival ateş, folliküler konjunktivit, epidemik konjunktivite neden olur. Ayrıca pnömoni, merkezi sinir sistemi infeksiyonu, hemorajik sistit ve yenidoğanda sepsise de neden olabilirler.
Faringokonjunktival ateş; Etiolojide özellikle Tip 3 adenovirus rol oynar. Boğaz ağrısı, farenjit, konjunktivit, servikal adenopati ve rinit vardır. % 90 vakada 4-5 gün süren yüksek ateş görülür. Konjunktivit tek veya çift taraflı olabilir. Adenopati daha çok posterior boyun lenf bezlerini ilgilendirir. Ateş düştükten sonra konjunktivit bir süre daha, lenf adenopati, halsizlik, kırıklık ise birkaç hafta daha devam eder.
Farenjit: Tip 1, 2, 3 ve 5 adenoviruslar farenjit yapabilir. Farenjit ateşli veya ateşsiz basit bir infeksiyon şeklinde seyreder. Bazen eksüdatif bir tonsillit görülebilir.
Konjunktivit: Epidemik keratokonjunktivit çocuklarda nadirdir. Akut folliküler konjunktivit çocuklarda da görülür.
Pnömoni: Sütçocuğu ve küçük çocuk pnömonilerinin % 7-10 undan adenoviruslar sorumludur. Sütçocuklannda hastalık ölümle sonlanabilir.
İshal: Adenoviruslar sporadik ishal nedeni olabilir. İshal yapan adenoviruslarm RNA özelliklerinin, solunum yolu infeksiyonuna yol açan viruslardan farklı olduğu sanılmaktadır.
İnvajinasyon, mezenterik lenfadenopati: Adenovirus infeksiyonunun mezenter lenf bezlerinde büyümeye yol açarak sütçocukları ve küçük çocuklarda barsak invajinasyonu vakalarının etiolojisinde rol oynayabildiği bildirilmektedir.
Adenoviruslar boğmacaya benzer öksürük ve hemorajik sistit de yapabilir.
Adenoviruslar boğaz veya dışkı kültüründen saptanırlar. Serumda kompleman bağlayıcı antikor ölçülebilir.
Adenovirus hastalığının tedavisi yoktur. Askeri kışlalarda tip 4 ve tip 7 ye karşı canlı aşı uygulaması başarılı olmuştur.
Süt neden bazılarına gaz yapmıyor?
“PLoS Computational Biology” dergisinde yayımlanan araştırmada araştırmacılar, çocukların anne sütü almasına son verildiğinde, vücudun, laktozu parçalayan enzimin (laktaz) üretilmesini durdurduğunu, bunun da sütün sindirilememesine ve yetişkin yaşta içilen sütün rahatsızlık vermesine yol açtığını belirtti.
Araştırmacılar, yaklaşık yedi bin yıl önce ise insanın vücudunda bazı değişikliklerin oluştuğunu, değişikliklerin enzimin yetişkin yaşta da “ayakta kalmasını” sağladığını ve bu özelliğin bazı toplumlarda yayıldığını açıkladı.
Günümüzde Kuzey Avrupalı yetişkinlerin yüzde seksenbeşinin laktozu sindirebildiğini ancak dünyanın geri kalan kısmında çocukluktan sonra bunu başarma oranının daha az olduğunu belirten araştırmacılar, daha önce doğal seleksiyonun D vitaminine daha çok ihtiyaç duydukları için kuzeydekilerin sütü nispeten rahat içebilmesini sağladığının düşünüldüğünü açıkladılar.
Bilim adamları, laktazın kalıcı olma yaygınlığını bilgisayar ortamında, genetik ve arkeolojik verileri temel alarak değerlendirdi.
Profesör Mark Thomas, araştırmanın “laktazın ayakta kalabilme” özelliğinin yaklaşık 7 bin 500 yıl önce Balkanlar ve Orta Avrupa’da başladığını ve sanılanın aksine D vitamini ihtiyacının “sütün rahat içilebilirliğini” açıklamada yeterli olmadığını bildiriyor.
Çocuklarda Solunum Sistemi
KALP-DAMAR Miyokardit Perikardit
SİNİR SİSTEMİ Ensefalit Aseptik menenjit Myelit Guillain-Barre sendromu
KAS VE İSKELET SİSTEMİ
Miyozit (myoglobinüri ile birlikte) Artrit
GENEL
Reye sendromu
tibiyotik tedavisi önerilmez. Akciğer infeksiyonu oluştuğu zaman balgamdan ve boğaz salgılarından kültür yapılarak etkenin saptanması gereklidir. Sekonder bakteriyel etkenin saptana-madığı durumlarda pnömokok ve stafilokok için uygun antibiyotik verilir.
İnfluenza virusları üzerine invitro etkili çeşitli ajanlar bulunmasına karşın yalnızca amantadin HC1 ve onun türevi rimantadin HC1 insanlarda kullanılabilen antiviral ilaçlardır. Çocuklarda doz 4-6 mg/kg/gündür. Yan etkileri doza bağımlıdır ve genellikle santral sinir sistemi üzerinedir. Amantadin ile birlikte antihis-taminiklerin kullanılması bu yan etkilerin görülme oranını arttırır. Amantadin gerek profi-laksi gerekse tedavi amacıyla kullanılır. Tedaviye hastalığın erken evresinde başlanarak (ilk 48 saatte) 5 gün süre ile devam edilir.
Koruyucu önlemler
İnfluenzaya karşı ya virüsün tamamından veya antijenlerinden hazırlanmış inaktif aşılar mevcuttur. Daha etkili olabilecek ve intranazal yolla daha yaygın olarak uygulanabilecek canlı aşılar geliştirilme aşamasındadır. Bugün için çocuklarda normal aşı takviminde influenza
aşısının yeri yoktur. Ancak romatizmal kardit, kronik akciğer hastalığı veya diyabet gibi riskli grupların aşılanması önerilmektedir. İnaktive influenza aşılarının ateş, aşının yapıldığı yerde ağrı, eritem ve nadiren Guillain-Barre sendro-mu gibi yan etkileri görülebilir.