Çocuklarda Okul öncesi yaşlarda beslenme

Ederek öğrenirler. Anne, baba ve büyük kardeş­ler onlar için başlıca modellerdir. Yemek yeme adetleri aile sofrasında edinilir. Yemek atmos­feri ve yemeğin çekici görünümde olması da önemlidir. Çocuk aile sofrasını bir taraftan den­geli beslenme modeli olarak, diğer taraftan aile bireylerinin biraraya gelerek biribirleriyle ko­nuştukları, keyiflendikleri, sosyal içeriği olan bir olay olarak algılamalıdır.

Çocuğun yemek sırasındaki davranışları ve görgüsünde aşırı beklentiler, cezalandırma, ye­mek zamanını dayanılmaz kılabilir. Tartışmala­rın ve diğer duygusal streslerin negatif etkisi vardır. Acele yenen yemek veya yemeğe yeter­li zaman tanınmaması, yemek dökme gibi kaza­ların tepki ile karşılanması da yemek terbiyesi yönünden çocuğu olumsuz olarak etkiler.

Çalışan anne çocuklarının bir veya birden fazla öğünü yuvada veya bakım evinde yeme­leri gerekebilir. Bu durumda akşam yemekleri­nin çocuk için mutlu bir olay olmasına özen göstermelidir.

Çocuk sofraya rahat oturacak pozisyonda olmalıdır. Çocuğun tabağı, bardağı kırılmayan cinsten ve hemen devrilip dökülmeyecek şekil­de yeteri kadar ağır olmalıdır. Yemeğinin ta­bak yerine kâse içine konması çocuğun kaşıkla­masını kolaylaştırır. Kalın, kısa saplı kaşık ve çatallar daha rahatlık sağlar.

Yemek aşırı soğuk veya sıcak olmamalıdır. Bazen besinlerin kokusu da iştahı etkiler.. Birçok çocuk yemekte birbirine karışmış şeyleri redde­der ve tencereden, toprak tabaktan hoşlanmaz. Bu yaşta çocuklar yiyeceklerin lezzetli olup ol­madığını anlarlar. Çok pişirilmiş veya tadı bo­zuk yemekleri yemezler. Çocuklar aşırı yorgun veya uykulu oldukları zaman iştahları olmaz. Yemek saatleri buna göre düzenlenmelidir. Ye­mekten hemen önce sakin bir oyun veya istirahat yemeğin rahat ve keyifli bir şekilde yenmesini kolaylaştırır.

Okul öncesi dönemi, çocuğun aktivitesinin arttığı bir dönemdir. Enerji gereksiniminin kar­şılanmasına özen gösterilmelidir. Bu yaşlarda, televizyon seyretme veya oyun çocuk için çok çekici olabildiğinden besine ilgisizlik, sofraya oturmamak, yemeğini bitirmeden sofradan kalk­mak isteği sık karşılaşılan sorunlardır. Yine bu yaşlarda yemek seçme sıktır. Çocuğun haftalar ya da aylar boyu örneğin tereyağı, süt, peynir, ekmek, börek gibi yiyecekler dışında hiçbir şey yememesi ve yalnız makarna, sütten oluşan bir

Diyet alması nadir değildir. Bu tür sorunlara en fazla sorunlu ailelerde ve anne baba davranışı­nın hatalı olduğu durumlarda rastlanır.

Okul öncesi dönemde çocuğun çikolata, şe­ker, pasta, kokakola gibi besleyici niteliği olma­yan besinlere alışmamasına özen gösterilmelidir. Yemek saatleri düzenli olmalı ve yemek araların­da bu gibi besinlerin verilmesinden kaçınılma­lıdır.

Ergenlik döneminde beslenme

Jik değişikliklerin oluştuğu bir dönemdir. Bu değişikliklerin yanısıra çocukluktan erişkinliğe geçiş sürecinin ruhsal tepkileri 18 20 yaşlarına kadar devam eder ve bu tepkiler günlük beslen­meye de yansır. Örneğin çocuk bir bağımsızlık gösterisi olarak ailesinin diyet alışkanlıklarına uymamayı yeğler. Bir taraftan da bu yaşlarda çocuklarda fizik görünüm büyük önem kaza­nır. Zayıflama çabaları ile sağlığın bozulması özellikle kız çocuklarında nadir değildir ve bu durum anorexia nervosa derecesine varabilir.

Ergenlikte besin gereksinimleri artar, buna karşın çocuğun sosyal yaşantısı giderek yoğunluk kazanır ve beslenme ihmal edilir. Özellikle 12 13 yaşından büyük çocuklarda çocuğun arkadaş iliş­kileri çok artar, bazı çocuklarda spor ve atletik faaliyet aşırı olur. Ev ile ilişki azalır. Yemek saatlerinde çocuk genellikle evde olmaz, evde yediği öğünler de değişik saatlerde (gece yansı, sabah geç saatlerde) ve yalnız başına yenir. Çocuğun ev dışında yedikleri çoğu kez sandviç­ler, kokakola gibi içecekler, pasta, börek gibi yi­yeceklerden oluşur. Evde yenen seyrek öğünler­de de yine aynı tip yiyeceklerin seçilmesiyle, be­sin gereksinimleri hiç karşılanamaz olur. Bu dü­zensiz ve yetersiz beslenme biçimine en fazla bu yaşta çocuklann çok serbest bırakıldıkları top­lumlarda rastlanır. Geleneksel toplumlarda ise çocuk ev düzenine uymaya zorlandığından, bes­lenme alışkanlıkları, isyan duygulan ve ailesine tepkileri sonucu bozulabilir.

Ergenliğe erişme yaşı bir çocuktan diğerine çok farklı olabileceğinden, bu dönemde besin ge­reksinimleri kronolojik yaştan çok fizyolojik yaş ile ilişkilidir. Genellikle bu dönemde besin gereksinimleri pübertenin ilk evreleri (11 14 yaş) ve daha ileri evreleri (15 18 yaş) için ayrı ayrı be­lirtilir.

Besi gereksinimlerini gösteren tabloların kul­lanılmasında ve özellikle enerji gereksiniminin hesaplanmasında çocuğun püberte evresi, ayrı­ca fizik faaliyet derecesi dikkate alınmalıdır. Ergenlikteki büyüme hızlanmasının doruğunda olan bir çocuğun besin gereksinimi en fazla ola­caktır. Büyümenin en hızlı olduğu sürede vücu­dun ca, fe, zn, mg ve n gereksiniminin iki kat artabileceği gösterilmiştir.

Ergenlik yaşında çocukların birçoğunun ye­me alışkanlıklan, yetersiz diyet almalarına ne­den olmaktadır. Örneğin devamlı hamburger ye

Mekle folik asit yeterince alınamaz. Diyet çok zaman demir içeriği yönünden de yetersizdir. Bu mineral, menstrüasyonun başlamasıyla de­mir gereksinimi artan kızlarda önemli olduğu kadar, ergenlikte yağsız doku kütlesi ve kas do­kusunun belirgin olarak arttığı erkek çocuklar için de önemlidir. Birçok besin demir içermesine karşın bunların çoğu bu yaş grubunca yeterin­ce alınmaz. Et, mükemmel bir demir kaynağıdır. Midyede ve diğer kabuklu deniz hayvanlarında da demir bol miktarda bulunur.

Kalsiyum alımı da yetersiz olabilir. Bunun nedeni şekerli içeceklerin çok miktarda alınma­sı, buna karşın çok az süt içilmesidir. Okullarda süt satılması, süt ve  yoğurt, peynir gibi sütlü

Besinlerin alımının özendirilmesi kalsiyum eksik­liğinin oluşmasını önleyecek önlemlerdir. Çinko eksikliği, vejetaryen diyet alan ergenlerde d, b12 vitaminleri, ca, fe, zn eksikliği de bildirilmek­tedir.

Bu yaşlarda şişmanlık, nadir olmayan ve beslenme eksiklikleri gibi hemen daima psikolo­jik kökenli bir beslenme bozukluğudur.

Ergenlik döneminde çocuklarla ilgilenen öğ­retmen, psikolog, antrenör gibi büyüklerin bes­lenme ve sağlık konusunda bilgili ve çocuklara eğitim yapabilecek yetenekte olmaları beklenir. Bu büyüklerin çocuklarla kuracağı iletişim, bu yaşta çocukların beslenme sorunlarını önleme­de en etkin yöntemdir

Çocuklarda Boy uzunluğu

Değerlendirme

Yaşa göre vücut tartı

Bütün yaş gruplarında, beslenme durumu­nun değerlendirilmesinde tartı iyi bir kriterdir. Vücut tartısının yaşa göre normal değerin % 80 inin altında bulunması belirgin beslenme bo­zukluğuna işaret eden bir göstergedir.

Baş çevresi

Baş çevresi özellikle 0 4 yaş arası çocuklar­da intrauterin gelişmenin ve beslenme durumu­nun değerlendirilmesinde basit, ancak önemli bir indekstir.

Çocuklarda Serum transferin düzeyi

Biyofizik testler

Organizmada fonksiyonel bozukluklar, biyo şimik bozukluklardan kısa süre sonra ortaya çıkmaktadır. Beslenme durumunun değerlendi­rilmesinde biyofizik testlerin pek azı tek başı­na değer taşır. Hiçbirisi spesifik değildir, ancak diğer bulgularla beraber olduğunda önem ta­şımaktadır.

Histolojik incelemeler

Barsak mukozasına ait morfolojik değişik­likler (villusların genişlemesi, lamina propria’da hücre artışı) beslenme bozukluklarında saptan­mıştır. Saç, toplanması ve saklanması kolay bir doku olduğu için beslenme durumunun değer­lendirilmesinde saç analizleri de önem kazanmış­tır. Beslenme bozukluklarında, saçın bulbusu ile şaftında adi mikroskop veya elektron mikrosko­bu ile saptanabilen anatomik değişiklikler de olu­şabilir.