Anne sütünün immünolojik ve antibakteriyel özellikleri

Nen bebeklerin dışkılarında saptanabilir. Bu im munoglobülinin barsak mukozasını mikrop etki­sinden koruyucu etkisi vardır. Solunum yolla­rında da etkili olduğu sanılmaktadır. Annenin ve çocuğunun aynı ortamda bulunmaları, eş mikrop­larla karşılaşmaları nedeniyle annede oluşan ve sütüne geçen ıga antikorlar çocuğun barsağmda bulunan mikroorganizmalar üzerine etkindir. Sütte spesifik antikor varlığının sensitize lenfo­sitlerin anne barsak mukozasından süte trans portu ile gerçekleştiği bir hipotez olarak ileri sü­rülmektedir. Anne sütünde viruslara, bakterilere ve toksinlerine karşı birçok antikor varlığı bildirilmiş, ancak bunların çocuğu infeksiyondan koruyucu etkileri kesin olarak tanımlanamamış­tır.

Kadın sütü, inek sütüne kıyasla çok fazla li zozim içerir. Antimikrobial bir faktör olarak ka? Bul edilen lizozim, in vitro deneylerde ıga ile birlikte e.coli’leri peroksidaz ve askorbik asit ile birlikte e.coli ve salmonellaları «lysis» yoluy­la parçalar. Anne sütünde bulunan demir bağ­layıcı protein laktoferrin’in de serbest demiri or­tamdan kaldırarak bakteri üremesini engelledi­ği saptanmıştır. Lizozimin, laktoferrinin, b 12 vi­tamininin, folatın ve anne sütünde saptanmış olan interferon, antienterotoksin faktör ve anti vlral faktör gibi diğer infeksiyonlardan  koruyucu Niteliği olan maddelerin in vivo  etkileri henüz araştırma evresindedir.

Çocuklarda Vitamin, hormon ve enzimler

A vitamini malnütrisyonlu annelerin sütünde nisbeten düşük konsantrasyonda bulunmakla birlikte a vitamini eksikliği genellikle sütçocuk luğu döneminden sonra ortaya çıkan’ bir sorun­dur.

Henüz beslenmeye başlayan yenidoğan be­bekte barsak florası oluşmamıştır. Bu nedenle barsakta k vitamini sentezi de yapılmadığından, ayrıca kolostromun k vitamini içeriği düşük ol­duğundan ilk günlerde çocuğu bu vitaminin ek­sikliğinden korumak amacıyla doğar doğmaz k vitamini verilmesi uygundur.

Anne sütünde d vitamini miktarı çok düşük düzeylerdedir. Anne sütünde ayrıca bulunan eri­yebilir d vitamininin de hemen hiç antiraşitik aktivitesi yoktur. Bu nedenle anne sütü ile bes­lenmede 3 4 haftalıktan başlayarak d vitaminin ayrıca verilmesi gereklidir.

E vitamini gereksinimi diyetteki doymamış yağ asitleri ile ilişkilidir. Anne sütündeki e vita­mini/doymamış yağ asitleri oranı miadında do­ğan bebekler için yeterlidir. Kolostrumun e vita­mini içeriği yüksektir ve tokoferol/linoleik asit oranı 6.2 dir. Olgun sütte bu oran 0.8 dir.

Anne sütünde birçok hormonun varlığı saptanmış, ancak bunların çocuk organizmasın­da etkin olup olmadıkları bilinmemektedir.

Anne sütünde bulunan lipaz, duodenumda safra tuzları ile aktif hale geçer ve yağların sin­diriminde önemli rol oynar. Anne sütü ile bes­lenen bebeklerde yağ emiliminin inek sütü ile beslenenlere kıyasla daha iyi olmasında bu en­zimin rolü önemlidir. Anne sütünde alfa amilaz, alkali fosfataz ve proteaz enzimleri de saptan­mış, ancak bunların sindirimi kolaylaştırıcı etki­leri gösterilememiştir.

Tablo 7.6.9 da anne sütü, inek sütü ve formül sütlerinin bileşimleri verilmiştir. Formül sütleri, bileşimleri anne sütüne benzer endüstriyel süt­lerdir. Bu sütler için «adapte sütler» terimi de kullanılmaktadır.

Anne sütü ile beslenme uygulaması

Gelişmekte olan birçok toplumda, doğumu izleyen ilk günlerde çocuğun günde 10 20 kez emzirilmesi yaygın ve laktasyon başarısını arttı­ran bir gelenektir. Son yıllarda yapılan araştır­malar ile emzirmenin doğumdan hemen sonra başlatılmasının ve sık aralarla sürdürülmesi­nin prolaktin salgısı için çok etkin bir uyarı oluşturduğu gösterilmiştir. Bu gözlemlere daya­nılarak son yıllarda çağdaş doğum hastaneleri çocuğun sık emzirilmesine, aynı zamanda anne çocuk ilişkisinin kurulmasına olanak sağlayan «rooming in» (anne çocuk aynı odada) sistemi­ne göre düzenlenmektedir. Bu sistemde doğum hastanesinin bebek odası yalnızca sorunlu be­bekler için ya da anneyi dinlendirmek amacıyla kullanılmakta, bunun dışında tüm bebekler an­nelerinin yanında kalmakta ve öğün saatleri ço­cuğun isteğine göre ayarlanabilmektedir. İlk gün­lerde bebek 1 4 saat arasında değişen aralarla emmek ister.

Bir öğünde bebeğin ara vermeden sürekli emdiği durumlarda, ara ara kesilerek yapılan emzirmeye kıyasla prolaktin düzeyleri belirgin olarak yüksek bulunmuştur. Düşük doğum tar­tılı bebeklerde laktasyonun daha az başarılı ol­masının bir nedeni bu çocuklarda emme gücü­nün az olması ve çabuk yorularak emmeye ara vermeleri ile açıklanır.

Sık aralarla beslenme çocuğu zorlayarak de­ğil, öğün aralarının çocuğun isteğine göre uyar­lanması ile gerçekleştirilir. Bu nedenle sağlıklı sütçocuğunun beslenmesinde önemli bir ilke, bes­lenme programının özellikle ilk 3 4 ayda, çocu­ğun isteğine göre düzenlenmesidir. Öğün süre­sinin uzun tutulmasının anne memesini tahriş ettiği düşüncesi de kanıtlanamamıştır. Son görüş­lere göre emzirme süresi de çocuğa bırakılma­lıdır. Bu süre çoğunlukla 5 20 dakika arasın­da değişir. Hasta çocuklarda ve preterm bebek­lerde ise öğün saatlerinin ve süresinin  hekim

Tarafından belirlenmesi gerekebilir. Bebeğe an­ne sütü dışında su veya herhangi bir besin ve­rilmesi açlık ve susuzluk hissini azaltacağından çocuğun emme gücünü, dolayısıyla laktasyonu etkiler. Bu nedenle anne sütü ile beslenen be­beklere ilk aylarda hiçbir ek sıvı besin verilme­melidir. Ek besinler ancak anne sütünün yeter­siz olduğu durumlarda verilir.

Özellikle ilk günlerde emzirme yöntemi açı­sından anneye yardım gerekebilir. Bebek, alt çe­nesi anne memesine dayanacak şekilde uygun po­zisyonda tutulmalı, hem meme ucu hem de areola kısmı bebeğin ağzına girmelidir. Bu şekil­de bebeğin emme hareketlerinin süt kanalları üzerine baskısı ile iyi süt akımı sağlanır.

Sağlıklı kadınlarda salgılanan süt miktarı ve anne sütünün protein, laktoz, yağ, kalsiyum içeriği ile annenin diyeti arasında bir ilişki sap^ tanmaz. Buna karşın anne sütünün yağ asitle­ri bileşimi, a vitamini ve suda eriyebilen vita­min düzeyleri, anne diyeti ile ilişkilidir. Genellik­le emziren kadınlarda iştah iyi olduğundan ye­terli et, meyve ve sebze içeren bir diyetin alın­ması ile emziren kadınlar için gerekli ek kalori, protein ve suda eriyen vitamin gereksinimleri karşılanır. Bu dö­nemde annelerin özellikle yeterli miktarda kalsi­yum, demir, folat ve d vitamini almalarına özen gösterilmelidir. Ek kalsiyum gereksinimi, günde 400 500 g süt veya yoğurt ile rahatça karşılanır. Demir ve d vitamini ayrıca verilmelidir.

Emziren anne ağır işler yüklenmemeli, eşin­den ve çevresinden ilgi ve şefkat görmelidir. Süt veren annenin huzurlu ve mutlu olması sağlan­malıdır. Çünkü, anne sütünün devamlılığı ço­cuğun emme gücü kadar, annenin uygun psiko­lojide olmasına bağlıdır.

Nadir de olsa anne diyetinde bulunan bir protein çocukta allerjiye neden olabilir. Anne­nin içtiği kahvedeki kafein miktarının yaklaşık % 1 i süte geçer. Alkol alan annelerde sütün al­kol konsantrasyonu, plazmanmkine eştir. Bira­nın prolaktin salgısını uyarıcı etkisi bildirilmek­tedir. Aşırı sigara içme süt salgısını azaltır. Yağ­da eriyen poliklorinli bifenil bileşikleri, kuru te­mizlemede kullanılan bileşikler, ddt gibi insek tisidler ile temas eden kadınlarda bu maddeler vücut yağ dokusunda birikir ve yağın mobili zasyonu ile süte geçebilir. Bu tür kontaminan maddelerin süte geçmesini önlemek yönünden emziren kadınlar aydınlatılmalıdır.

Annenin aldığı ilaçların bazıları süte geçer. Genelde, sütteki konsantrasyon anne plazmasın­daki konsantrasyona eştir ve çocuğa geçen total doz, anne dozunun % 1 i veya daha azdır. Ancak bu oranların opium türevleri, propylthiouracil, ı131gibi bazı ilaçlar için daha yüksek olduğu bilinmelidir. Radioaktif maddeler, yan etki ola­rak agranülositoza veya kanama eğilimine yol açabilen ilaçlar, yenidoğanm metabolize ede­mediği kloramfenikol, indometasin, diazepam, rezerpin, litium gibi ilaçlar ve kanser tedavisin­de kullanılan ilaçlar emziren kadınlar için kontr endikedir.

Anne sütü alan bebeklerde nadir olarak do­ğumdan sonra 4 6 ncı günlerde anne sütüne bağ­lı sarılık görülebilir. Zararsız bir durumdur. An­ne sütünde bulunan 3 alfa 20 beta pregnandiol’ ün bilirubin konjügasyonunu inhibe edici etkisi ile oluştuğu düşünülmektedir. Anne sütünün ke­silmesi gerekmez. Sarılık 3 4 hafta içinde spon tan olarak düzelir.

Bebeğin emmesini güçleştiren önemli bir ne­den burun tıkanıklığıdır. Küçük bebekleri nezle­den koruyacak tek önlem, çok kişi ile özellikle hasta kişilerle temas etmemelerini sağlamaktır. Öğünlerden önce burun deliklerine 2 3 damla steril fizyolojik serum damlatılması tıkanıklığı hafifletir.

  • Emzirmeye başlamadan önce anne ellerini sabunlu suyla yıkamalıdır.
  • Emzirmeden önce meme başlarının etrafı kaynamış ılık suya batırılmış temiz bir tül­bentle silinmelidir.
  • Bebek hem anne, hem de bebek için en ra­hat . Pozisyonda tutularak emzirilmelidir. Anne için en uygun pozisyon annenin sır­tını dayayabileceği arkalıklı alçak bir kol­tuk veya sandalyede oturarak emzirmektir.
  • Emzirirken meme ucu ve etrafındaki kah­verengi halka çocuğun ağzını tamamiyle kapatacak şekilde ağıza girmeli ve damağa da dokunmasına dikkat edilmelidir.
  • Emzirme süresinde bebeğin altı temiz ol­malıdır. Giysileri oda ısısına uygun olmalı ve çocuğu sıkmamahdır.
  • Emzirme sonunda bebek dik olarak yüzü omuza gelecek biçimde tutulmalı ve sırtına hafif masaj yapılmalıdır. Bu şekilde gaz çıkarmasına yardım edilir.
  • Emzirmeden sonra bebek yüzükoyun yata­ğına yatırılmalıdır.
  • Emzirmeden sonra anne göğsünü hafifçe sıkarak geri kalan sütü boşaltmalıdır. Son­ra göğüs tekrar silinir ve tülbentle kapatı­lır.

İlk günler her iki memeden 5 er dakika ver­mek yeterlidir. Daha sonra beslenme süresi ço­cuğun isteğine göre 20 dakikaya çıkarılabilir. Bebek açlığını uykudan uyanarak ağlaması ile belli eder. Öğün araları ilk ayda 1 1,5 saat kadar sık, 4 5 saat kadar aralıklı olabilir. Yenidoğan döneminde günlük öğün sayısı 6 10 dur. 3 6 ncı haftadan sonra 5 6 ya, 3 5 aylıkta 4 5 e iner. Bir­çok bebek yaklaşık 2 nci ayda geceleri beslenme­den 7 10 saat sürekli uyur.

Doğal beslenen bebekte dışkılar genellikle
yumuşak kıvamdadır. Dışkılama sık olabilir.
Günde 8 10 kez dışkı yapan normal bebekler
vardır. Rengin sarı ve dışkının bir miktarının
forme olması bu durumun normal olduğunu
gösterir. Anne sütü alan bazı bebeklerde kabızlı­
ğa eğilim ve 2 3 günde bir dışkılama da nadir de­
ğildir,                                                                     i

4 6 aylıktan sonra beslenme

Bebek büyüdükçe ve genellikle 4 6 ncı aylar arasında kalori gereksiniminin karşılanmasında 700 800 mi anne sütü yetersiz kalır. Bu nedenle daha konsantre besinlere başlamak gerekir. Ay­rıca 6 ncı aydan sonra demir, çinko ve c vitami­ni gibi gereksinimlerin karşılanmasında ne anne sütü, ne de formül sütü tek başına yeterli ol­maz. Bu aylarda ek besinlere başlanmasının di­ğer bir nedeni de bebeği çeşitli besinlerin tadına ve karışık beslenme düzenine alıştırmaktır. Ek besinlere, bebeğin tartı alma durumuna göre 4 6. Aylar arasında başlanır. Anne sütü, ek besinler­le birlikte bebek 1 yaşma gelene kadar verilebi­lir.

Ek besinlerin kaşık ve bardak ile verilmesi uygundur. Diyete ilk olarak eklenecek besinler düşük allerjenik özellikte olmalıdır. Herhangi bir

Besine intoleransı gözleyebilmek için besinlere teker teker ve ufak miktarlarda (1 2 çay kaşığı) başlanır ve miktar hergün arttırılır. Yeni bir ek besin birkaç gün ara ile eklenir. Verilecek mik­tarlar anneye yaklaşık olarak önerilir, kesin mik­tar çocuğun isteğine bırakılır.

Elma veya şeftali suyu ve püresi, pirinçunu ile hazırlanmış muhallebi veya pirinçunlu hazır mamalar ilk başlanacak ek besinlerdir. Muhalle­bi, formül sütler veya inek sütü ile hazırlanır. Muhallebi yerine bebekler için özel hazırlanmış endüstriyel pirinçunlu mamalar da kullanılabi­lir. Bunlar aynı zamanda demir ve b kompleks vitaminleri içeren ve iyi tolere edilen mamalar­dır. Süt veya yalnız su ilâvesi ile hazırlanan türleri vardır.

Bu ilk ek besinleri izleyerek diyete sebzeler, ayrıca portakal suyu, muz püresi gibi meyveler, yoğurt, yumurta, etler ve daha ileri aylarda başka besinler eklenir.

Sebze mamaları taze olarak pişirilip hazır­lanır, genellikle içine yağ ve irmik de ilâve edi­lerek tat ve kalori yönünden zenginleştirilir. Is­panak, pancar, şalgam nitrat içerdiklerinden ve bekletilmekle nitrat oranı artacağından piştik­ten sonra bekletilmeden verilmelidir.,bakla nadir olmakla birlikte favizme yol açabileceğinden, patlıcan hemen hiç mineral ve vitamin içerme­diğinden erken bebeklikte seçilecek uygun seb­zeler değildir. Evde pişirilen taze sebze mama­ları yerine endüstriyel sebze mamaları da ve­rilebilir. Sebze mamaları ile bebek ilk kez tuzlu besinlerle karşılaşır. Kolay alışabilmesi yönün­den bu mamalara çok gecikmeden, ilk ek besin

Lere başladıktan 1 2 hafta sonra başlanılması uy­gundur.

Sebzelerden hemen sonra yoğurt da diyete girer. Yumurta ve nişastan besinler genellikle yaşamın ikinci, 6. Ayında diyete katılır. Yumur­ta proteini yüksek biyolojik değere sahip olmak­la birlikte allerjen özelliği yüksek bir besindir. Önce yumurtanın sarısı ile başlanır.ve tercihan katı pişirilerek verilir. Tüm yeni başlanan besin­ler gibi başlangıçta ufak bir parça olarak verilir ve giderek arttırılıp bir bütün yumurta sarısı­na çıkılır. Yumurta başlangıçta sebze püresi ile birlikte verilir.

Aşağıda doğal beslenen bebeklerde genel hat­larıyla beslenme şeması özetlenmiş ve 6.5 7 ay­lık bir bebekte günlük beslenme programı ör­neği verilmiştir.

  • İlk 4 6 ay: yalmz anne sütü + d vitamini
  • 4 6 aylık (anne sütüne ek olarak) :
  • Elma, şeftali, muz veya portakal suyu veya püresi (günde 1 2 kez, öğün arala­rında)
  • Pirinçunlu muhallebi veya endüstriyel unlu mama (akşamları günde 1 öğün)
  • Karışık sebze maması (taze hazırlanmış veya endüstriyel mama, öğle öğünü)
  • Yoğurt (günde 1 kez, meyve ile birlikte)

•   6 aylıktan sonra  (yukarıdakilere ek olarak) :

  • Yumurta
  • Beyaz peynir, reçel, ekmek
    • Etler (karaciğer, köfte, tavuk, balık et­leri)
    • Bisküvi, kraker

Ek besinlerin hazırlanması

Meyveler

Elma: elma yıkanır, kaynar sudan geçirilir, soyulur. Cam rendede veya makinede püre hali­ne getirilir. Çift kat tülbentten suyu sıkılır. Su veya püre olarak yedirilir.

Şeftali: şeftali yıkanır, kaynar sudan geçi­rilir, kabuğu soyulur, dilimlere ayrılır, çatalla veya makinede püre şekline getirilir. Tülbentten suyu sıkılır. Su veya püre olarak yedirilir.

Portakal: suyu sıkılarak verilir.

Muz: çatalla veya makinede püre şekline getirilir. İsteniyorsa portakal veya elma suyu ile biraz sulandırılabilir.

Sebzeler

Karışık sebze maması: başlangıçta koyu çor­ba, ilk haftadan sonra koyu püre şeklinde hazır­lanır.

  1. 1. Hafta»v 3 fincan su, bir tutam tuz, 2 orta boy havuç, 1 orta boy patates, 45 50 dakika ağzı kapalı kapta pişirilir. Düdüklü tencere kullanılı­yorsa 1 fincan su ile 10 15 dakika pişirilmesi ye­terlidir. Tel süzgeçten aktarılarak hiç ezmeden sebzelerin suyu bir kaba alınır. 1 çay kaşığı irmik ilave edilerek 5 dakika kaynatılır.
  2. 2. Hafta : yukarıdaki gibi pişirilir. Tel süz­geçten veya makineden havuçlar ve patatesler tamamiyle ezilerek püre şekline getirilerek geçi­rilir. Bu pürenin içine yine irmik katılarak yu­karıdaki şekilde mamanın hazırlanması tamam­lanır.
  3. Hafta : 3 çay fincanı su, bir tutam tuz, 2 orta boy havuç, 1 orta boy patatese ek olarak 1 çay kaşığı pirinç ve hergün bir yenisi ilave edil­mek üzere mevsimlik sebzeler (örneğin; ilk gün 3 4 yaprak maydanoz, ertesi gün maydanoz + birkaç yaprak ıspanak, ertesi gün bunlara ek olarak 1/4 enginar, ertesi gün 1/4 domates v.b) eklenir. Tel süzgeçten veya makineden geçirile­rek elde edilen püreye yine 1 çay kaşığı irmik ilave edilerek 5 dakika daha pişirilir.
  4. 4. Hafta : yukardaki şekilde hazırlanan pü­reye 1 çay kaşığı margarin yağı veya pastörize tereyağ katılır  (tam sebze püresi).

Muhallebi

Muhallebi inek sütü veya formül sütler ile endüstriyel unlu besinler tarifelerine göre süt veya su ilâvesi ile hazırlanır.

İnek sütü muhallebisi .  250 mi süt, 3 büyük çay kaşığı şeker, 3 büyük çay kaşığı pirinçunu 15 ‘dakika kadar pişirilir.

Formül sütler ile muhallebi : 250 mi su, 3 büyük çay kaşığı pirinçunu, 2 büyük çay kaşığı toz şeker karıştırılarak pişirilir. Ateşten indiril­dikten sonra 6 ölçek formül sütü  tozu katılır. Ge­rekirse tel süzgeçten geçirilir.

Yumurta

Yumurta katı olana kadar haşlanır. Sarısın­dan ilk gün 1/2 küçük kahve kaşığı olarak baş­lanır. Gün aşırı ve her defasında miktar arttın

İarak 8 10 gün sonunda sarısının tamamı verilir. Başlangıçta sebze öğününde, daha sonra sabah kahvaltısında verilir.

Karaciğer püresi

Dana veya kuzu karaciğeri yıkanır. Üzerin­deki zarı çıkarıldıktan sonra yağsız tavada ve­ya haşlanarak pişirilir. Rendelenerek veya maki­nede püre haline getirilir. Sebze püresine karış­tırılarak verilir. İlk 5 günde 1 çay kaşığı (5 g) başlanarak 5 çay kaşığına çıkılır.

Köfte

Yağsız, sinirsiz dana veya sığır kıymasından çok az ekmek ufağı ve tuz ilavesiyle hazırlanır. Yağsız tavada veya ızgarada pişirilir. İçinin de iyice pişmesine dikkat edilir ve sebze püresi ile birlikte verilir.

Balık, tavuk

6 aylıktan sonra haşlanmış veya ızgarada pişirilmiş beyaz etli balıklar verilebilir. Tavuk eti makineden geçirilerek hazırlanır. Kılçıklı balık­ların iyi ayıklanması gerekir. Allerji yönünden dikkatli olunmalıdır.

Beyin

Kuzu beyni suda haşlanır. Tuz, limon, salat yağı ilâve edilerek 3 5 çay kaşığı verilir. Ayda 2 3 kez yedirilmesi yeterlidir.

Sütten kesme

Sütten kesmede en önemli ilke, zorunlu bir neden olmadıkça bu işlemin kademeli olarak ya­pılmasıdır. Hastalık, seyahat gibi çocuğun normal düzenini bozan bir durum varsa emzirme bir sü­re daha devam ettirilmelidir.

Doğal beslenmede 4 6 ncı aylarda ek besin­lere başlanması sütten kesmenin ilk aşamasıdır. Bebek giderek katı besinlere ve kaşık ile beslen­meye alışır. Anne sütü daha az miktarlarda ve daha seyrek aralıklarla emilir, bu nedenle salgı da giderek azalır. 12 nci ayda anne sütü tamamiy le kesilebilir. Annenin önemli bir hastalığı ne­deniyle emzirmenin birden kesilmesi zorunlu ise göğüsleri bandajla sıkmak, annenin sıvı alımı­nı kısıtlamak ve 1 2 gün küçük dozlarda estrojen uygulanması sütün çabuk kesilmesinde yardım­cı olur.

İşyerinizde Egzersiz

– Elektronik postayı kullanmayın

İş arkadaşlarınızla birebir konuşmak varken neden klavyeyi kullanıyorsunuz. Bir iş arkadaşınıza bir şey söylemeniz gerekiyorsa mail göndermek yerine, mesajınızı kendiniz götürün. Masadan kalkıp her attığınız adım vücudunuz için bir kazanç olacaktır, bunu kesinlikle unutmamalısınız. Hem sorunlarınızı daha etkili şekilde çözersiniz, hem de yağ yakmış olursunuz.

egzersiz– Dik oturun

Dik oturduğunuzda daha profesyonel bir görüntü oluşturursunuz, böylelikle ideal bir sırt hareketi de yapmış olursunuz. Dik durmayı sağlayan kas grupları karın ve alt sırt kaslarıdır, yani her dik oturuşunuzda onlar da çalışmış oluyor. Artık iki büklüm oturmaktan vazgeçmelisiniz!

– Her boş anı değerlendirin

Bilgisayarın düğmesine basıp açılmasını mı bekliyorsunuz ya da faks sinyali verip sayfanın elinize geçmesini mi? Öyleyse bu boş anları kendi yararınıza değerlendirebilirsiniz. Bacaklarınızı gergin tutun, sonra parmak ucunuzda kalkın. Bu iniş kalkışları birkaç kez tekrarlayın.

– Fıkır fıkır olun

Araştırmalara göre hareketli yerinde duramayan kişiler durgun hareketsiz kişilere göre günde 4200 kilojul daha fazla harcarlar. Ayaklarınızı sallayın, ellerinizle masaya vurup ritm tutun, sakız çiğneyin. Unutmayın, vücudunuzun çalışmasını sağlayan en ufak bir hareket sizin için bir kazançtır, hem de efor harcamadan.

– Ofis koşusu yapın

Kahvenizi ofisin mutfağından mı alıyorsunuz, öyleyse bir değişiklik yapın mesafeyi uzatın ve caddenin karşısındaki pastaneden getirin. Günde üç kez dışarı çıkıp kahvenizi getirmek 420 kilojul ekstra enerji harcamanızı sağlar. Hem yürüyüş yapmış olacaksınız, hem de açık havanın beyninize olan olumlu etkilerini almış olacaksınız.

– Merdiven kullanma alışkanlığı kazanın

– Telefondayken kalça egzersizi yapın

– Ayakta durun

Not alırken, telefonla konuşurken, otobüs beklerken ayakta durursanız, yüzde 5 daha fazla enerji harcamış olursunuz.

Çocuklarda İlk yaştan sonra beslenme

Süt çağındaki bir bebek, bakımı ve beslene­bilmesi için tamamiyle annesine veya bakıcısı­na bağımlıdır. İlk yaştan sonra bu bağımlılık aza­lır ve genellikle 10 11 yaşlarında bir çocuk ne yiyeceğine kendisi karar verir. Çocuğun bu aşa­maya istenilen olgunlukta erişebilmesi için kü­çük yaştan başlayarak uygun ve dengeli bir beslenme rejimine alışması, iyi beslenme alış­kanlıkları edinmesi, okul döneminde verilecek eğitimle beslenme ve sağlık kavramlarının yer­leşmiş olması gereklidir.

1 2 yaş  arası çocuklarda beslenme

İlk yaştan sonra çocuk giderek bağımsızlığı­nı kazanır, kendi kendine yemek yemeyi öğre­nir. 9 12 ay arasında herşeyi ağzına götüren ço­cuk, yiyecekleri diğer eşyadan ayırt etmeye başlar. Ekmek, elma dilimi gibi yiyecekle­ri eline vermek, kaşık ve bardağı kendi­si tutarak ağzına götürmesine yardımcı ol­mak, çocuğun erken yaşta yemeğini kendisi ye­mesi becerisini kazanmasını kolaylaştırır. 1 2 yaş arası çocuklarda yemek seçme, psikolojik neden­lerle yemeği reddetme gibi davranışlara sık rast­lanır. Anne ve babanın yedirme için ısrarları, ödüllendirme, ceza verme gibi yemek yeme sü­recini vurgulayan tutumları çocuğun yeme alış­kanlıklarım olumsuz yönde etkiler. Çocuğun bar zı günler az, diğer günler fazla yemesi bu yaşın özelliğidir ve üzerinde durulmamalıdır. Bunun­la birlikte yemeklerini belirli saatlerde vermek, öğünler dışında yemesine izin vermemek gibi önlemlerle çocuğu düzenli bir beslenme prog­ramına alıştırmaya çalışılmalıdır. Yine bu dö­nemde çocuk zorlanmadan değişik yemek çeşitle­rine alıştırılmalı, bu şekilde ileri yaşlara uzanan yemek seçme alışkanlığı edinmemesi için çaba

Gösterilmelidir. Çocuğun bir tek besin türüne bağımlı kalmamasına dikkat edilmelidir. Bu du­rumun en sık rastlanan örneği bazı çocukların aşırı miktarda süt içmeleri ve bu nedenle bir­çok besini reddetmeleridir.

Yemek terbiyesi ve uygun «yeme alışkanlığı» eğitimi küçük yaşta başlatılırsa etkin olur. 1 2 yaş arasında çocuk, mama iskemlesine oturtula­rak arada aile sofrasına katılabilir. Yemek zama­nının ailenin biraraya geldiği, kavgasız gürültü­süz, neşeli, sosyal bir olay olduğunu, yemeğin belirli bir düzen içinde sunulduğunu, dağıtıldı­ğını ve yendiğini çocuk görerek öğrenmelidir. Bü­yüklerin yemek seçmesi, yemeği beğenmemesi gibi davranışları çocuğa olumsuz etki yapar. Faz­la tuzlu alışkanlığı bu yaşta yerleşebilir. Sofra­da anne ve babasının yemeklere tuz kattığını gören çocuk bunu taklit eder. Şeker yemek ve kokakola, şeker ilaveli meyve suları içmek gibi alışkanlıkların da genellikle bu yaşta ve büyük­lerin özendirmesi ile edinildiği unutulmamalıdır.

1 2 yaş arası çocuklara verilecek besinler ko­lay çiğneyebileceği ve yutabileceği türden ol­malıdır. Sosis, fıstık, üzüm, küçük şeker gibi besin maddeleri ile aspirasyon ve ölüm vakaları bildirilmiştir. Çocuğa yiyeceği çiğnemeden yut­mamak, çok aç olduğu zaman bile telaşlı ye­memek adetleri sabırla öğretilmelidir. Bu yaş­ta da daha büyük yaşlarda olduğu gibi çocuğun 1) et, balık, tavuk, yumurta, 2) süt ve sütlüler, peynir, yoğurt, muhallebi, vb., 3) meyve ve seb­zeler, 4) unlular, patates, pirinçten oluşan dört ana besin türünü içeren karışık bir diyet alma­sına özen gösterilmelidir. Total enerji alımının % 60 ı karbonhidrat, % 25 30 u yağ ve % 10 15 i protein şeklinde olmalıdır.

1 2 yaş arasında çocukların günde üç öğün yemeleri yeterlidir. Günde iki kez de öğün ara­larında meyve veya meyve suyu, bisküvi, yoğurt gibi besinler verilebilir.

Çocuğa yiyecekler küçük porsiyonlar şeklin­de verilmelidir. Bu şekilde çocuk yemeğini bitir

Me alışkanlığı edinir. Şişmanlığa eğilimli ço­cuklar dışında çocuğun yiyeceği miktar isteğine bırakılır.

1 2 yaş arası çocukların günlük beslenme programına bir örnek tablo 7.7.1 de verilmiştir. Öğün saatleri çocuğun uyku düzenine göre bi­raz ileriye veya geriye kaydırılır. Uykusu gel­miş, yorgun bir çocuk huzursuz olur ve yemeği reddeder.