Çocuklarda Herpetik infeksiyon (herpesvirus hominis)

Neonatal herpes vakalarının % 80 90 mda etken herpes simplex virüs tip ıı dir. Herpes simplex virüs tip ı labial herpes’in etkenidir.

Gerek intranatal, gerekse postnatal bulaşan
yenidoğan herpes infeksiyonunda 1) lokalize
hastalık, 2) lokalize merkezi sinir sistemi hasta­
lığı, 3) yaygın hastalık olmak üzere üç değişik
minik tablo oluşabilir.                                   .

Lokalize hastalıkta doğumdan 1 2 hafta son­ra deride veziküllü bir döküntü ve konjunktiva da infeksiyon gözlenir. Bazen ağız içinde de ve Ziküller oluşabilir. Lokalize merkezi sinir sistemi hastalığı menenjit bulguları ile seyreder.

Vakaların 2/3 ünde hastalık yaygın (disse mine) tiptedir. Klinik tabloda sistemik ya da nö­rolojik belirtiler ön plandadır. Sistemik bulgular olarak hipotansiyon, periferik vazokonstriksiyon, böbrek yetersizliği, sarılık, hepatosplenomegali, yaygın kanama ve peteşilerle birlikte giden da­mar içi pıhtılaşma bozukluğu, apne, pnömoni oluşabilir. Merkezi sinir sistemi patolojisi olan vakalarda konvülziyon ve koma görülür. Ağır vakalarda pseudomonas infeksiyonu da birlikte olabilir. Mortalite yüksektir.

Tanı, deri ve mukoza lezyonlarmdan alman materyelde virüs saptanması ile kesinleşir. Her pes’e karşı antikorlar infeksiyon belirtilerinden 5 6 gün sonra belirmeye başlar ve titre giderek yükselir.

Tedavide idoxuridine, cytosine arabinoside ve adenine arabinoside kullanılmıştır, ancak bunlar toksik ilaçlardır. Son yıllarda acyclovir ile olumlu sonuçlar alındığı bildirilmektedir. Yenidoğanda acyclovir ile 14 gün süreli bir teda­vi uygulanır.

Yenidoğanı herpes infeksiyonundan koru­mak için vaginal herpes infeksiyonu olan anne­lerde doğum başladıktan sonra zarların açılma­sını izleyen 4 saat içinde sezaryan yapılması uy­gundur. Bu annelerden doğan çocuklarda profi laktik olarak gerek parenteral ve gerekse topi kal acyclovir uygulanmalıdır. Annelere el yıka­ma yöntemlerinin öğretilmesi de bebeği postna tal infeksiyondan korumak yönünden önemlidir

Yenidoğanda resüsitasyon

Perinatal resüsitasyon kavramında, doğum­dan sonra karşı karşıya kalman durumlarda re süsitasyona başvurmak yerine, yüksek riskli be­bek doğurabilecek hamile kadınların doğumdan önce saptanması ilkesi yer almaktadır. Böyle bir uygulama ile doğum zamanı ve şekline (vaginal, sezaryan), aynı zamanda anne ve çocuk için hangi düzeyde bir bakım gerekeceğine karar ve­rilebilmekte, buna göre de doğumun yapılacağı yer seçilebilmektedir. Bunların yapılabilmesi için antenatal kontrollerle değerlendirme ve bu ara­da fetusun gestasyon yaşı ve olgunluk derecesi­nin (matüritesinin)  saptanması gerekir.

Fetusa olumsuz şekilde yansıyabilecek deği­şiklikler açısından özellikle gebeliğin son trimes terindeki antenatal kontrollerde annenin kan ba­sıncı ölçülmeli, gerektiğinde annede ve fetusta asit baz durumu ve tokokardiografi ile intraute rin basınç değişiklikleri, fetusun kalp sesleri de­ğerlendirilmelidir. Hamileliğin son dönemlerinde uterus arterlerinin ileri derecede dilate olmaları nedeni ile bu dönemde annede oluşacak hipotan­siyon hecmelerinin fetusta yaratacağı hipoksi önlenemez. Bu nedenle de annede hipotansiyo­nun gelişmesi dikkatle izlenmeli ve titizlikle ön­lenmelidir. Annede hipotansiyona neden olabile­cek antihipertansiflerin uygulanmasından kaçı­nılmalı, hipertansiyonun tedavisi yerine annede hipertansiyon gelişmesinin önlenmesine öncelik verilmelidir. Anneye gerektiğinde serum fizyolo­jik veya kolloidler verilerek hipotansiyon önlenir veya düzeltilir. Vena cava basıncının ve kalbe kan dönüşünün azalmasını önlemek için hipotansi yonlu anne yan yatırılır. «fetal distres» belirtile­rinin varlığında anneye hemen oksijen    verilir.

Çocuklarda Asfiksi

Yenidoğanda resüsitasyon, oral ventilasyon, intübasyon ve endotrakeal tüp ile ventilasyon, eksternal kardiak    masaj ve parenteral tedavi

Terminal apne

Doğum

Şekil 6.16.1 : primer apne. Bu şekilde kta, so­lunum ve mss nin durumu şematize edilmiştir. Görüldüğü gibi cilde yapılan kısa süreli uyarı spontan solunumu başlatmak için yeterli olmak­ta ve mss de herhangi bir fonksiyonel bozukluk olmamaktadır.

Uygulamalarından oluşur. Resüsitasyon yöntem­leri kademeli olarak uygulanır.

I — oral ventilasyon

Ağız ağıza ventilasyon veya tercihan ambu ve maske ile ventilasyon şeklinde uygulanır.

Ağız ağıza ventilasyon : bebeğin başı elle çeneden tutularak hafif ekstansiyon pozisyonu­na getirilir. Ağız hava ile doldurularak bu hava 40 50/dak hafif ekspirium yapılarak bebeğin ağız ve burun boşluğuna verilir. Bu uygulamada in feksiyon riski sözkonusudur.

Ambu ve maske ile ventilasyon ,  yenidoğan bebek, başı biraz aşağıda olacak şekilde resüsi­tasyon masasına yatırılır ve çene elle biraz yu­karı kaldırılarak baş hafif ekstansiyon durumu­na getirilir (şekil 6.16.3).

Uygulamada çok çabuk hareket edilmelidir. Anaerobik metabolizma hızla asidoz gelişmesine (ph düşüşü 0.04/dak) neden olur. Ambu ve mas­ke ile ventilasyonda uygun pozisyon sağlandık­tan sonra aşağıda belirtilen uygulama ve izleme dikkatle yapılmalıdır.

Şekli 6.16.2 : terminal apne. Etkin şekilde ya­pılan ventilasyon görüldüğü üzere kta sayısını arttırmakta ve oksijenlenmeyi de arttırarak dü­zenli solunumun başlamasına neden olmaktadır. Asfiksi şiddetli ise mss fonksiyonları reversibl olarak deprese olmaktadır.

  1. Oksijen verilmesi sağlanmalıdır.
  2. Yüz maskesi burun ve ağzı içine alacak şekilde kapatılmalı ve hava çıkışma olanak ver­memelidir. I
  3. Ambuya bası ckompresyon) sıklığı 60 bası/dak olmalıdır.
  4. Midede oluşabilecek fazla gaz birikimi için dikkatli olunmalı ve gerekirse nazogastrik tüp uygulanmalıdır.
  5. Yardımcı kimse bir stetoskopla kta’nı izlemeli ve uygulamayı yapan kişiye parmak işareti ile bildirmelidir. Ambu ve maske ile ven­tilasyon kta 100/dak üstüne çıkıncaya ve siya noz kaybolup solunum hareketleri düzene girin­ceye kadar devam ettirilmelidir.

Ambu ve maske ile yapılan uygun ventilas­yon ile yanıt almamıyorsa intübasyon gerekir. Bu durumda olan yenidoğan genellikle hipotonik ve larinks de gevşek durumda olduğundan bebe­ğe endotrakeal tüp uygulaması daha büyük ço

Cuklara göre nisbeten kolaydır. Intübasyon için bebeğin başı hafifçe ekstansiyona getirilip sol el­le laringoskopun ucu vallekulaya (epiglot kökü­ne) sokulur. Bu sırada epiglot öne doğru itilerek vokal kordlar görülür. Yardımcı bir kişi veya intübasyonu yapan hekim lafingoskopu tuttuğu elinin 5. Parmağı ile krikoid kıkırdağa hafifçe bastırırsa larinks daha iyi görülebilir. Önce me konyum gibi yabancı maddeler aspire edilir, sonra endotrakeal tüp takılıp ventile edici sis­teme bağlanır. Gözlem ve oskültasyonla her iki akciğerin solunuma eşit olarak iştirak edip et­mediği saptanır. Bir eşitsizlik veya bozukluk var­sa düzeltilmesi gereken bir durum söz konu­sudur.

Kullanılan endotrakeal tüpler 3.0 veya 3.5 mm çaplı olmalıdır. 3.0 mm çaplı olanlar bütün bebeklere uygulanabildikleri gibi, özellikle küçük pretermlerde tercih edilirler. 3.5 mm çaplı olan­lar ise miadmdaki çocuklarda kullanılır.

Akciğerler 30 cm su basınçla, 40 60/dak ven­tile edilmelidir. Ventilasyonda, teorik olarak % 80 oksijenli gazın uygulanmasının ideal olmasına karşın pratikte % 100 oksijen kullanılır. Erken başlayan solunum güçlüğü sendromu, mekon yum aspirasyonu, diyafragmatik herni gibi ciddi akciğer problemi olan yenidoğanlarda daha yük­sek basınçla ventilasyon gerekebilir.

Uygulamada zorlukla karşılaşılırsa ambu ve maske ile ventilasyona devam edilir ve kısa süre sonra uygulama tekrarlanır.

Çocuklara Eksternal kardiak masaj

Iv — parenteral tedavi

M resüsitasyon uygulanan yenidoğana ilaç ve

Sıvılar umbilikal arter ya da ven kateteri ile ve­rilebilir.

Naloxone .  .yenidoğanda anneye doğum ön­cesi 3 saat içinde morphin veya meperidine ve­rilmesine bağlı solunum depresyonu düşünülü­yorsa naloxone (0.01 mg/kg kas içine veya da­mara) verilebilir.

Asidoz tedavisi .  Devam eden ventilasyon ve eksternal kardiak masaja karşın solunum dep­resyonu,  bradikardi,  siyanoz ve  hipotoni ısrar ederse sodyum bikarbonat ile asidozun düzeltil­mesi gerekir. Bunun için .% 8.4 lük sodyum bi­karbonat solüsyonu, % 10 glükoz ile yarı yarıya sulandırılarak çok yavaş olarak 2 3 meq/kg ve­rilir. Bunu izleyerek 5 10 mi % 10 luk glükoz yine yavaş olarak verilir. Damar yolunu açık tutmak için % 5 lik glükoz perfüzyonuna başlanır.

Epinephrine .  Eksternal kardiak masaj ve ye­terli ventilasyona karşın bradikardi devam eder­se epinephrine 0.5 2 mg damardan ya da endo trakeal yol ile verilir.

Yenidoğanda şok belirtileri varsa 0 rh (—) kan ile 10 20 mi transfüzyon uygulanabilir.