Abdomen

CT scan’leri safra kesesini gösterebilir ancak ultrasonografı kadar faydalı değillerdir. Eğer CT kesitleri arasında iseler taşlar atlanabilirler.

Dalağın CT scanları önce intravenöz kontrast madde enjeksiyonu yapılmadan, sonra bu madde verilerek yapılır. Subkapsüler hematomalar, parankimal yırtılma, abseler, kistler ve neoplazmlar kolaylıkla tanınırlar.

Her ne kadar CT scanningin mekâna ait çözümü, bilinen ekskretuar ürografiye yaklaşmasa da kistler tümörlerden ayrılabilir. Kontrast madde enjeksiyonundan sonra, renal kaliksler açıkça görülürler, mamafih çözünme urografidekinden azdır. Bilinen radyografilerdeki nonopak renal taşlar, CT skende dense yapılar olarak kolayca görülürler.

CT scanning lenfomalar veya metastatik lezyonlar gibi retroperitoneal kitleleri gösterebilir. Bu nedenle CT scanlar radyoterapistler için büyük değer taşırlar. Kitlenin hudutları isodose eğrileri ile işaretlenebilir. Tüm lezyonu çevreleyen radyasyon tedavi sahaları doğru olarak işaretlenebilir. Vertebraların tümörle tutulumu ve aorta veya diğer büyük damarların yer değiştirimi kolaylıkla gösterilebilir. CT scanları normal adrenal bezleri belirleyebilir ve yüksek derecede bir doğrulukla adrenal hiperplazideki tümöre bağlı anormallikleri tayin edebilir.

CT scan, organın dış hatlarını değiştiremeyecek kadar küçük pankreatik tümörleri tayin edemez. Gene de kistler, pseudokistler, büyük tümörler ve pankreatitise bağlı flegmonlar kolaylıkla gösterilebilirler. Eğer dılue suda eriyebilir iod içeren kontrast madde verilirse, pankreas komşu bağırsaktan kolayca ayırtedilir. Pankreasın CT scanningi bu organla atılan bir kontrat madde geliştirilmesini stimüle etmiştir. Kompütür kuvvetlendirmesiyle, az konsantrasyonlarda bile ekzokrin sekresyondaki kontrast madde atılımı bir hızlı tanısal değere sahiptir. CT scan abdominal veya retroperitoneal organlann ince-iğne aspirasyon biyopsilerine ve abdominal abselere drenaj kateteri yerleştirilmesine kılavuzluk yapmakta da kullanılabilir.

SOL VENTRİKÜL ANEVRİZMASI

Göstergeleri: ventrikül sistolünde şüphelenilen anormal prelkördiyal pulsasyon, devamlı sebat eden ST segment elavasyonu ile myokard infarktüsünün EKG bulguları, göğüs filmlerinde veya fluoroscopy de izlenen lokalize sol ventrikül çıkıntısı ve sol ventrikülogramda lokalize dışa çıkıntının gösterilmesidir. Sineangiografik kriter ile sıklığı %20 civarındadır. Anevrizmaların çoğunluğu sol ventrikülün anteroseptal bölümünü tutar. %50 den fazlası mural trombüs ihtiva eder.

İlk klinik göstergesi, myokard hasarının yaygınlığı ve sol ventrikül kontraksiyonunun yeterliliğinin bozulmasının derecesi ile ilgili olan sol ventrikül yetmezliğidir.

Prognoz kötüdür. Ameliyat edilmeyen hastalann %20 den azı 5 yıl yaşarlar. Yaşama, sol ventrikül fonksiyonunun bozulmasının derecesi ve birlikteki koroner arter hastalığının önemi ile ilgilidir. Ölüm sol ventrikül yetmezliği veya tekrarlayan myokard infarktüsüne bağlı olarak sekonder gelişir. Rüptür nadirdir. Angına pectoris, ventriküler taşiaritmiler ve mural trombüsten oluşan sistemik emboliler diğer klinik sekellerdir.

Cerrahi için endikasyonlar intraktıbl konjestif kalp yetmezliği, angina pectoris, tekrarlayan ventriküler taşiaritmi ve nadiren sistemik tromboembolizmdir.

Anevrizmayı lokalize etmek ve rezidüol myokard fonksiyonunu değerlendirmek için sol ventrikülografi gereklidir. Cerrahi için esas kontrendikasyon yaygın myokard dislonksiyonudur. Muhtemel ilave bypass greftleme için koroner sirkülasyonu değerlendirmek üzere selektif koroner anjiografi yapılır.Cerrahi tedavi anevrizmanın eksizyonu ile uygun olduğu zaman koroner arter bypass‘ından ibarettir.

Operatif ölüm oranları %1 den 20 ye kadar değişir. Kurtulan hastaların yaklaşık %80 inde konjestif kalp yetmezliği semptomlarında düzelme görülür. Postoperatif çalışılan hastalann üçte ikisinde sol ventrikül fonksiyonunda objektif düzelme gösterilebilir. Göğüs ağrısı yakınması olan hastaların %90 mda mükemmel palyasyon elde edilir. Yaşamadaki artış dikkati çekicidir. Rapor edilen en geniş seride hastaların %76 sı postoperatif ‘4 ncü yılda hayattaydılar. Koroner arter baypassı ile kombine olarak yapılan ventriküler anevrizmektominin tek başına yapılan anevrizmek-tomiden daha iyi bir geç ölüm istatistiğiyle sonuçlandığı gösterilmiştir.

Sol ventrikül anevrizması olan bazı hastalarda tıbben dirençli ventriküler taşiaritmi mevcuttur. Bu hastaların yaklaşık olarak yarısı anevrizmektomi ve koroner bypass’a müsbet cevap verecektir. Sol ventrikülün endokardiyal yüzeyindeki aritmojenik foküsü belirlemek için, elektriksel monitoring probe’lar kullanarak, ameliyat sırasında, iletim sisteminin haritasını çıkarmak mümkün olmuştur. Bu anevrizmektomi yapılırken çıkarılmaması gereken ve çıkartılabilecek endokardium segmentlerinin belirlenmesini temin eder.

Akut subdurai kanama

Kronik subdurai kanama aşağıdaki özelliklere sahip­tir:

• Küçüklerde ve yaşlılarda daha sıktır.
• Genellikle minimal travma veya, subdurai boşluğun genişlemesi dolayısıyla köprüleşen venlerin ruptürüne yoi açacağı için, serebral atrofi (yaşlılarda) sonucu oluşur.
Kan tipik olarak günler, haftalar süren devrede yavaş yavaş birikir.
• Kişilik değişiklikleri, hafıza kaybı ve konfüzyonla gelir.

HAŞHAŞ BAŞI

Papaver somniferum L. (Papaveraceae) türünün, olgunlaşmadan az önce, toplanıp güneşte kurutulmuş ve tohumlan çıkartılmış kapsülüdür. Bu tür 30-100 cm yükseklikte, hemen hemen tüysüz, sütlü, bir yıllık ve otsu bir kültür bitkisidir (Resim: 65). Yapraklar dişli kenarlı. Çiçekler büyük, dalların ucunda tek başına, beyaz veya mor renkli. Mey-va küre veya fıçı biçiminde, çok tohumlu, stigma-nm altında delikler ile açılır (Açık haşhaş) veya açılmaz (K(jr haşhaş). Tohumlar küçük, böbrek biçiminde, üzeri ağımsı, deve tüylü veya mor renkli. Birçok alttür ve kültür formu bulunmaktadır. Memleketimizde afyon elde etmek için kör haşhaş ekimi yapılır (3). Eskiden haşhaş ekimi bütün Anadoluda yapılıyordu. Bugün yalnız Orta Anadoluda yetişti-

rilmektedir.

Toprak Mahsulleri Ofisi Kanuûtr (24 Haziran 1938, No. 3491)’nun 18. madddesi (18.8-1971 tarih ve 1470 sayı ile değişik) uyarınca Türkiyede haşhaş ekimi izne bağlıdır.

‘Tesbit ve ilân edilen yerler dışında tohum, süs bitkisi ve ham afyon üretimi maksadıyla haşhaş ekilmesi yasaktır. Bu yasaklara aykırı hareketlerin takibi, kontrolü ve kovuşturması mahalli idare âmir liklerincç ^yapılır”.

Dış görünüş: Küre veya fıçı biçiminde, soluk sarı renkli, 4-5 cm çapında, tepesinde 10-20 ışınlı (stigma) bir tabla bulunan bir kapsüldür. Kolaylıkla kırılır, hafiftir, içi bölmeli ve çok tohumludur. Taze iken özel bir kokusu ve tadı vardır. Kurutma ile özel kokusunu kaybeder.

Bileşim: Afyon alkaloitileri (morfin, kodein, narkotin, papaverin ve diğerleri) taşımaktadır. Olgun kapsüller (Fructus Papaveris maturi)’deki morfin miktarı % 0.20-0.40 arasında değişmektedir.

Etki ve kullanılış: Haşhaş başında hafif bir ağrı kesici ve uyutucu etki bulunmaktadır. Bu nedenle dekoksiyonu (% 2-5), gargara halinde, diş ağrılarına karşı ve diş çekildikten sonraki ağnian dindirmek için kullanılır.

Anadolunun bazı bölgelerinde haşhaş başından hazırlanan dekoksiyonlar çocukları uyutmak için kullanılmaktadır. Bu şekilde kullanılış, bilhassa küçük çocuklarda, çok tehlikelidir. Ölüm jle sonuçlanan zehirlenmeler yapabilir.

Aynı maksat için İstanbul aktarlarında, eskiden, afyon ile hazırlanmış bir macun “çocuk macunu” ismi altında satılırdı. Bu macun da haşhaş başı gibi ölümle sonuçlanan zehirlenmelere sebep olabilir (4).

Diğer isimler: Haşhaş kabuğu.

1  – Evliya Çelebi: Seyahatname (Türkçeleştiren : Z. Danışman) 8: 156, İstanbul (1970).

kitaplarda yazılı olup halk tarafından kullanılmamaktadır.

4 – Levy, N.: Relation de deux cas d’empoisonnement – Journa! de ia Societe de Pharmacie de Constantinople 1:311 (1879).