Meme displazisi Tedavi

Daha önceki biyopsilerle meme displazisi tanısı konulmuşsa ve hasta anemnezi de klasik olduğunda, kist şüphelenilen kitleye aspirasyon yapılabilir. Kitle üzerindeki deri %1 lik prokain ile infiltre edilip 21 numara iğne ile kiste girilir. Kitle gerçekten kist ise sıvı (yeşil, gri sarımtırak veya kahverengi) çekilir ve kitle kaybolur. Bundan sonra hasta aralıklı kontrol edilir. Aspirasyonda sıvı alınmazsa veya sıvı alındığı halde kitle hala palpe ediliyorsa veya kontrollerde düzensiz kenarlı atipik kitle oluşmuşsa biyopsi yapılmalıdır.

Yaygın meme displazisiyle birlikte meme ağrısı en iyi gece ve gündüz takılan uygun sütyenle travmadan korunarak tedavi edilir. Tedavi etmediği gibi istenilmeyen yan etkileri de olduğundan bunların tedavisinde hormon kullanılmamalıdır. Son zamanlarda sentetik bir androjen olan damazon şiddetli ağrısı olanlarda kullanılmıştır. Bu ilaç hipofızden gonadotropin salgılanmasını süprese eder ve ağır vakalara saklanmalıdır.

Fibrokistik hastalık etyolojisi ve tedavisinde kahve içilmesinin rolü hakkındaki görüşler çelişiktir. Bazı çalışmalara göre diyetten kahvenin çıkarılması fibrokistik hastalığın klinik bulgularını ve semptomları geriletmektedir. Birçok hasta bu çalışmalardan haberdar olduklarından kahve, çikolata ve çayı bıraktıklarında rahatladıklarını bildirmektedirler. Bununla beraber bu gözlemler randomize geniş çalışmalarla desteklenmemiştir.

FİBROADONOMA

Tipik fibroadenoma 1-5 cm. çapında, hassas olmayan, oldukça hareketli, sert, yuvarlak tek tek tümörlerdir. Kitle ekseriyetle rastlantı sonucu bulunur. Genç hastalarda tanı oldukça kolaydır. Otuz yaş üstündeki kadınlarda meme kanseri ve kistik hastalık göz önüne alınmalıdır. Kist aspirasyonla teşhis edilebilir. Fibroadenomalar menapozdan sonra oluşmaz, fakat östrojen hormonları kullanılmışsa ortaya çıkabilir.

Tedavi lokal anestezi altında, ayaktan, çıkartıp parçanın histopatolojik tetkikinden ibarettir. Cystosarcoma Phyllodes (Sistosar-konma fillodes): Bu fibro adenomanın hücresel stromalı ve çok çabuk büyüyen bir tipidir. Çok büyük hacimlere ulaşabilir ve yetersiz çıkartıldığında nüksler ortaya çıkar. Lezyon nadiren maligndir. Tedavi kitlenin etrafında sağlam doku kılıfıyla çıkartılması ile yapılır.

MEME ABSELERİ

Emzikte olmayan genç kadınarda sübareolar abse gelişebilir. Bu infeksiyonlar, drenaj ve insizyonlara rağmen, ilgili duktus meme başı kaidesinden çıkarılmadıkça nüks ederler. Sübareolar tip müstesna memede infeksiyon laktasyon dönemi dışında nadirdir. Bu yüzden laktasyon dışı meme abselerinde drenaj ve etraftaki indüre dokudan biyopsi yapılmalıdır.

JİNEKOMASTİ

Karaciğer sirozu, hipertiroidizm, Addison hastalığı, testis tümörleri (özellikle kariokarsinoma), hipogonadizm (mesela Klinefelter sendromu), feminizan adrenal tümörleri, hepatomalar gibi bazı hastalıklarla beraber jinekomasti olabilir. Yetersiz beslenme veya uzun süreli hastalıktan iyileşenlerin çabuk kilo alanlarında jinekomasti görülebilir. Birçok ilaç da jinekomasti sebebidir, mesela östrojenler, androjenler, insan korionik gonadotropini, antihipertansif ajanlar (rezerpin, spironolakton metildopa gibi), digitalis, cimetidine, isoniazide phenothiazine, diazepam, tricyclic, antidepresanlar, amphetamine, ve birtakım anti kanser ilaçlar.

Memedeki lezyon hakında kesin karar verilememişse, kanser olasılığını dışlamak için biyopsi yapılabilir. Diğer taraftan jinekomasti tedavisi cerrahi olmamalıdır ancak hasta kozmetik açıdan cerrahide ısrar ederse uygulanır.

GÖĞÜS DUVARI VE PLEVRANIN ANATOMİSİ

Göğüs kafesinin ön duvarı en kısa ebatlısıdır. Bu supra sternal çentikten ksifoid kadar yaklaşık 18 cm’lik bir mesafede uzanır. Dikey olarak manibrium sternum, ksifoid ve ilk on kostanın eklemleri sıralanmıştır. Göğüs duvarının yanlarını, arka bağlarından öne ve aşağı doğru meyille gelen ilk 10 kot kaplar. Arka göğüs duvarı, 12 torasik vertebra, bunların transvers çıkıntıları ve 12 kostadan oluşmaktadır . Torasik kafesin üst ön kısmı klavikula ve subklavian damarlar, lateralde omuz ve aksiller, sinir ve damarlar; dorsalde skapula tarafından çevrilir.

Toraks girişi veya çıkışı (Toracic outler veya inlet olarak da adlandırılan toraks’ın superior açıklığı) 5-10 cm olup böbrek şeklindedir ki bunu ilk kosta eklemi ve kosta lateralden manibrium anteriordan ve vücudun ilk torasik vertebrası arkadan sınırlandırır. Toraksın inferior açıklığı, superior açıklığından daha geniştir ve diyafragma tarafından işgal edilmiştir. Göğüs duvarının kanlanması ve innervasyonu interkostal damarlar ve sinirler yolu iledir . Üst toraks ise damar ve sinirlerini servikal ve axiller bölgeden alır.

Paryetal plevra göğüs duvarının en iç tabakasıdır ve 4 bölüme ayrılmıştır: Servikal plevra (cupula), kostal plevra, mediastinal plevra ve diyafragmatik plevra. Visseral plevra seröz bir tabaka halinde akciğerleri sarar; paryetal plevra ile birlikte devam ederek akciğer hilusunda buna katılır. Potansiyel plevral boşluk bir kapiller aralıktır ki burası normalde yalnızca birkaç damla seröz mayii ihtiva eder. Bu boşluk herhangi bir nedenle genişleyebilir. Sıvıyla dolarsa hidrotoraks, kanla dolarsa hemotoraks, püyle dolarsa piyotoraks veya ampiyem ve hava ile dolarsa pnomotoraks gelişir.