Delirium Tremens

Prodromal devrede kişilik değişiklikleri, anksiyete ve titreme vardır. Sendrom tam yerleşince ajitasyon, hallusinasyonlar huzursuzluk, konfüzyon, aşırı hareketlilik ve bazan kasılmalar ve hiperterm görülür. Ani ve kaba davranışlar, taze laparotomi kesişinde ayrılmayı presipite edebilir. Diaforez ve dehidratasyon sık görülür ve bitkinlik ölümün habercisi olabilir.

Profılaksi, alkol alışkanlığını anamnezde tesbitle başlar. Hasta alkol bağımlılığını saklayabileceği için, sıklıkla bilgi kaynağı ailedir. Abstinens semptomları, hospitalizasyonun ilk iki haftası ufak miktarlarda alkol verilerek önlenebilir. Saat başı portakal suyunda 15 mi votka veya her 4-6 saatte bir şişe bira veya bir bardak şarap hasta uyanıkken yeterlidir. Eğer hasta içemiyorsa, %5 etanol,%5 dekstroz içinde (150 ml/saat) intravenöz olarak verilebilir. Kan alkol seviyeleri günlük takib edilmeli ve %2-10 mg arasında tutulmalıdır. Alkol verilmesini tercih etmeyen hekimler, 6 saatte bir klordiazepoksid tavsiye etmektedirler. B2 vitamini (thiamini) verilmelidir.

Tedavinin amaçları ajitasyonu ve anksiyeteyi en erken zamanda azaltmak ve diğer komplikasyonların gelişmesini (evisserasyon, aspirasyon pnömonisi vb) önlemektir. Genel tedbirler arasında vital bulguların sık sık takibi, beslenmenin düzeltilmesi, B vitamini verilmesi, elektrolit veya diğer metabolik bozuklukların düzeltilmesi ve yeterli hidrasyonun temini gelmektedir. Bazı santral sinir sistemi bulgularından sorumlu olabilen hipomagnezemiyi düzeltmek için magnezyum sülfat (%50’lik solüsyondan 1-2 mi. intramuskuler yoldan) faydalıdır. Ciddi davranış bozuklukları nedeniyle gerekli olmakla beraber, fizik hareketleri zorlu kısıtlamadan, sıklıkla hastaları bitkinliğe soktuğu ve ajitasyonu artırdığı için mümkün mertebe kaçınılmalıdır. İzolasyon patolojiyi daha derinleştirir, bu nedenle konuşma hastanın gerçekle temasını devam ettirir. Koğuşta, hasta yakınlarından birinin devamlı bulunması, hastanın oryantasyonunda faydalı olur.

Hipotansiyon veya solunum arresti yapabildikleri ve kasılma nöbetlerinin eşiğini düşürdüğü için sedatifler dikkatle verilmelidir. İlk tedavi klordiazepoksif 100 mg veya diazepam 20 mg oral veya i.m olup 6 saatte bir yanm dozla idameye geçilir. Bu ilaçlar anksiyete ve huzursuzluğu azaltır ama nöbeti kısaltmaz. Uygulaması zor olsa da paraldehit mükemmel bir sedatiftir. Konvülziyonlar için uzun etkili barbitüratlar faydalıdır. Klorpromazun ve haloperidol gibi antipsikotikler özel durumlarda kullanılmalıdır. Uygun tedaviyle hastaların çoğunluğu 72 saatte düzelir

Kardiyovasküler Hastalıklı Cerrahi Hastanın Ameliyat Öncesi Değerlendirilmesi

Ameliyat öncesi EKG’ler sıklıkla değerlidirler, ancak son zamanlardaki değişiklikler konusunda yorum yapmak güç olabilir. Daha önce bilinen myokard enfarktüslü bir hastanın EKG si normal olabilir; hatta daha önemli “unstable anginalı” bir hastanın da EKG’si normal olabilir. Aksine, belirgin anormal değişiklikler eski, iyileşmiş bir infarkta bağlı olabilirler ve bu nedenle elektif cerrahinin yapılıp yapılmamasına karar vermekte daha az önemli olabilirler. Ameliyat sonu değişiklikleri yorumlamak için daha önce bir EKG çekilmesi tavsiye edilir. Bir EKG, digitalis tedavisi, elektrolit bozuklukları, iletim bozuklukları veya aritmi varlığını da gösterebilir. Genellikle kardiak yetmezlik yokluğundaki veya angına pektoris örneğinde değişme olmadığı durumlardaki sabit EKG anormallikleri muhtemelen hastanın cerrahiyi normal bir birey kadar tolere edebileceğini gösterir. Daha önceden iyileşmiş myokard infarktüslü böyle bir hastada ilave risk %3-5 civarındadır.

Ekzersiz veya duvar hareketi anormallikleri ile oluşturulan geriye çevrilebilir talyum hipoperfüzyonu radyoanjiografi ile görülür ve karışıklığa neden olan göğüs ağrısı ve nonspesifik elektrokardiografık anormallikleri aydınlatır.

Klinik olarak belirgin olmayan ileri derecedeki fonksiyonel bozukluklar tanımak için bazı otörler ameliyattan önce sol ventriküler dolma basınçları, arteriovenöz oksijen farkı, oksijen basıncı ve pulmoner arteriel basınçları içeren çalışmaların yapılmasını önerirler (Del Guercio 1980). Biz Swan-Ganz katateri yerleştirilmesi gibi invazif işlemleri, ekstremitelerin vasküler hastalığının rekonstriksiyonu, pnömonektomi, gastrektomi vs. gibi majör cerrahi bir işlem geçirecek, şiddetli kardiak hastalığı bulunan ve güvenilmez durumda yedeği olan hastalara saklarız. Kardiak hastalığı bilinen hastalarda eğer sorunlar önceden tahmin edilirse, întraarteriel kan basıncı yazımları ve devamlı ossilloskopik elektrokardiografi kullanılabilir.

Elektif cerrahiye kontrendikasyon teşkil eden en önemli klinik durumlar yeni angına pektoris, son hafta veya aylarda angina pektoris örneğinde çoğalma şeklindeki değişiklik, unstabıl angina, akut myokart enfarktüsü, şiddetli aortik stenoz, yüksek derecede atrioventriküler blok, tedavi edilmemiş kardiak yetmezlik ve şiddetli hipertansiyondur.

Majör nonkardiak cerrahiyi takiben ilave riskleri tahmin etmekte faydalanılan kardiak riskleri daha önceden tayin için çeşitli hesaplarla çok faktörlü bir index kullanılabilir. Risk faktörleri yaşın 70’in üzerinde olması, son zamanlardaki myokart infarktüsü, yükselmiş venöz basınç, S, gallobu, çoğul prematür vurumlar, hipoksemı, hipokalemi, yükselmiş serum kreatini ve aortik stenozdur. Ağırlık indeksi de majör cerrahiyi gerektiren kardiak hasta tedavisi için bir rehber teşkil eder

ADRENAL YETMEZLİK

Kronik kortikosteroid tedavisi alan hastalar ciddi hipokalemi ve arasıra da ciddi hipertansiyonla gelebilirler, her iki durum da cerrahi öncesinde düzeltilmelidir. Addison hastaları için tanımlanan protokole göre bunlarda cerrahi süresince kortizolün stress dozları (yaklaşık 300 mg/gün) verilmelidir. Eğer hasta diyabetik ise cerrahi süresince kan glukoz düzeylerini kontrol etmek için yüksek dozlarda insülin (örneğin 3 ünite/sa) gerekebilir. Cerrahi sonrasında bu hastalarda yavaş yara iyileşmesi ve enfeksiyona yatkınlık beklenmelidir. Yine bu hastalarda enfeksiyonlar ateşsiz olabilmektedir.

Kardiak yetmezlik

Kardiak hipertrofisi olup kalp yetmezliği olmayan bir hastanın digitalizasyonu muhtemelen akılcı bir tutum değildir, zira aritmiler de dahil olmak üzere digitalis toksistesi tehlikesi vardır. Her ne kadar digitalis normal kalbe bile pozitif inotropik etki gösterirse de, hipertrofisi olup yetmezliği olmayan hastaya ilacın verilmesinin faydasının klinik delilleri gösterilememiştir. Kalb yetmezliğinin olup olmaması hakkında ameliyat öncesinde bir şüphe varsa, bir süre yatak istirahati ve diyet sodyumunun kısıtlanması uygun tedavi olabilir.