Amerikan Kanser Derneğinin Hizmet Komitesi, “Reach for Rocovery” diye anılan postmastektomi hastalarının rehabilitasyonu programını desteklemekte ve istek üzerine çok yararlı yayınları da temin etmektedir. Daha önce mastektomi geçirmişler ameliyat öncesi ve sonrası çok iyi yardımcılar olabilirler. Hastahaneden çıkmadan önce sutyenlerine yerleştirilen rahat protezlerle geçici düzeltmeler hastaların morallerini yükseltir. Hastalara ayrıca daha devamlı gereci nereden temin edebilecğine dair bilgi verilir.
B.Takip: Primer tedaviden sonra meme kanseri hastaları iki nedenle hayat boyunca takip edilmelidir. Nüksleri ortaya çıkarmak ve karşı memede meme kanseri oluşmasını kontrol etmek için takip edilirler. Lokal nüksler ve uzak metastazlar çoğunlukla ilk üç sene içinde ortaya çıkmaktadırlar. Bu dönem içerisinde hastalar her 3-4 ayda bir muayene edilmelidir. Bundan sonra ilk beş yıl içerisinde 6 ayda bir daha sonra ise 6-12 aylık aralıklarla kontrol edilmelidir. İkinci primer meme kanseri riski artmış olduğundan karşı taraf memeye özel dikkat gösterilmelidir. Hasta da her ay kendi kendine muayeneyi uygulamalı ve senede bir kez de mamografi yapılmalıdır. Bazı vakalarda metastazlar uykudadırlar (dormant) ve primer tümörün çıkartılmasından 10-15 yıl sonra gelişirler.
1.Lokal nüksler: Radikal mastektomiden sonra ameliyat alanında nüks kanser ortaya çıkması tümörün tam çıkarılamayışmdan metastazlı lenf nodüllerinin tümden çıkarılmaması, infiltre lenfatiklerin kesilmesi yara yerine tümörden hücre dökülmesi veya kan yoluyla gelen hücrelerin ameliyat alanına implantasyonu gibi nedenlere bağlıdır. Lokal nüks sıklığı tümör büyüklüğüne histolojik tipine koltuk altı lenf nodülü metastazı ve bunların sayısına, deride ödeme ve deri veya fasya yapışıklığına bağlı olarak artar. Total mastektomi artı koltuk altı disseksiyonu yapılmış hastaların takriben %15 inde lokal nüks gelişir. Koltuk altı lenf nodülü negatif olanlarda bu oran %5 dir, fakat pozitif olanlarda %25 e yükselir. Bazen farklılık küçük ve büyük tümörler arasında da gözlenir. Lokal nüks koltuk altı disseksiyonu veya total mastektomi yapılmamış ameliyatlardan sonra daha sıktır.
Göğüs duvarı nüksleri, tepe noktasının ikinci yılda olmasıyla genellikle ilk iki yıl içerisinde görülür. Bununla beraber radikal mastektomiden 15 yıl sonra dahi görüldüğü vakidir. Şüpheli nodülden biyopsi yapılmalıdır. Tek bir nodul ise lokal eksizyon veya radyoterapi uygulanabilir. Lezyonlar çok sayıdaysa veya mamaria interna veya supraklaviküler bölge gibi bölgesel bir yayılım varsa bunlar en iyisi supra klaviküler, mamaria interna koltuk altını da içerisine alan göğüs duvarının ışınlanmasıyla tedavi edilmelidir.
Genelde lokal nüks uzak metastazın varlığına işarettir ve uzak metastazların araştırılması için karaciğer ve kemik scan’leriyle ön/arka ve yan akciğer grafileri çekilmelidir. Göğüs duvarı ve bölge nodülleri dışında metastaz gösterilemezse şifa için radikal radioterapi veya tüm lokal eksizyon yapılmalıdır.
2.Kolda ödem: Radikal mastektomiden sonra hastaların %10-30 unda kolda belirgin ödem vardır. Ameliyat sonrası erken dönemde görülmüşse bu koltuk altındaki enfeksiyon nedeniyle lenfatik tıkanıklıktan ileri gelmiştir. Postoperatif koltuk altı ışınlanması ödem sıklığını artırır. İkincil veya geç kol ödemi radikal mastektomiden yıllarca sonra gelişebilir ve koltuk altı nüksü veya eldeki infeksiyonla lenf kanallarının tıkanması sonuacu ortaya çıkar. Radikal mastektomiden sonra kolun lenf drenajı önemli ölçüde kısıtlandığından ekstremite küçük travmalardan sonra infeksiyona normalden daha yatkındır. Hastaları bu duruma karşı ikaz etmeli ve infeksiyon tesbit edilince antibiotik, kolun yukarı kaldırılması, sıcak ve istirahatle hemen tedavi etmelidir. Hastalara, radikal mastektomi geçirenlerin ameliyatlı taraf el veya kolunda en ufak deri çiziğinden korunmaları ve derilerinde yüzeyel yaralanmaları neden olabilecek girişimlerden kaçınmaları gerektiği iyice öğretilmelidir. Damar içi enjeksiyonları, aşılamalar, deri altı uygulamaları o ekstremiteden yapılmalıdır. Kronik kol ödemi eksterimetinin yukarı kaldırılması ve içi yumuşak materyalle doldurulmuş ve elden omuza kadar uzanana kolluk giyilmesiyle tedavi edilebilir. Ağır vakalarda bütün kola kesik kesik baskı yapan özel bir kolluk yararlı olabilir.
3.Meme rekonstrüksiyonu: Genellikle birçok cerrahi girişimi ve protez implantasyonunu içeren meme rekonstrüksiyonu standart veya modifiye mastektomiden sonra mümkündür. İyileşmeyi etkileyen psikolojik nokta olabileceğinden meme rekonstrüksiyonu hastalarda mastektomiden önce konuşulmalıdır. Fakat hastaların çoğu başlangıçta bununla ilgilendikleri halde sonradan böyle bir girişimi arzu etmediklerini bildirmektedirler. Rekonstrüksiyonun nükslerin ortaya çıkarılmasını engellemediği görülmektedir ve bu yüzden de ilgilenen hastalar cesaretlendirilmelidir.
4.Gebeliğin riskleri: Tedavi edilebilir boyutlardaki meme kanseri gebelik esnasında tesbit edilince, gebeliğin sonlandınlması ve kesin meme kanseri tedavisinin yapılmasının prognoza etkisi tam olarak tayin edilmiş değildir. Teorik olarak gebeliğin ilerlemesiyle plasentada yapılan östrojenin artması, östrojene bağımlı tümörlerde gizli metastazlara kötü etki yapacağı düşünülür. Daha da kötüsü koltuk altı lenf metastazı olanlarda gizli metastazlar bulunacağından adjuvant kemoterapi yapılması zorunlu ğu fetüse kötü etki yapacaktır. Bu koşullarda gebelik erken dönemdeyse sonlandırılması mantiki görülmektedir. Buna karşılık gebeliğin sonlarına doğru ise böyle bir uygulama daha az mantıkidir. Bununla beraber gebeliğin sonlandırılması daha başka faktörlere de bağlıdır. Örneğin hasta şiddetle bebek sahibi olmayı istiyorsa veya koltuk altı lenf nodülleri yaygın olarak tutulup kötü prognoz düşünülüyorsa.
Önemli olan ve problem yaratan durum ise doğurganlık döneminde bulunan ve mastektomiyle tedavi edilmiş veya başka bir yöntemle kesin tedavisi yapılmışlarda gebe kalmamalarının, eğer gebelik olursa sonlandırılmasının tavsiye edilmesidir. Tedaviden sonra gebeliğin gizli metastazları varsa kötü etki yapacağının kabul edilmesi gerekir. Koltuk altı metastazı olması kötü prognoz işaretidir ve bunlarda on yıl içersinde ve hatta daha uzun süre sonra nüks görülebilir. Bu yüzden bu grup hastalarda hiç değilse tümör nükssüz beş sene geçmedikçe gebeliğe izin verilmemelidir. Evre I hastalarında tedaviden sonra 3-5 sene içinde nüks yoksa, bunlarda gebeliğin daha az zararlı olabileceği düşünülür. Prensip itibariyle, hastalığın patolojik tipi ve evresinin erkenliği nisbetinde gebeliğin gizli metastazların kötü etkisi azalır. Hastalara yapılacak tavsiyeler kişiye ve durumuna göre değiştirilecektir. Kontrollü klinik çalışmalardan elde edilen bulgulardan çok, teorik düşünceyle arada oluşan gebeliğin meme kanserli hastada ters etki yapacağı kabul edilmelidir.
İnoperabl veya metastazlı meme kanserlerinde gebeliğin sonlandırılması radyoterapi, kemoterapi veya hormon tedavisinin fetüs üzerine çok zararlı etkileri göz önüne alınarak tavsiye edilmektedir.