Sepsis, mikroorganizmaların ve bunların toksik ürünlerinin kan dolaşımına ve bu yolla da dokulara geçmesiyle oluşan akut sistemik bir hastalıktır. Batı ülkelerinde miadında doğan bebeklerde sepsis sıklığı 1:1000 olarak bildirilir. Preterm bebeklerde ise bu oran 1:40 dır. Neona
Tal sepsis vakalarında mortalite % 30 50 arasındadır. Yaşayanlarda sekeller sıktır. Neonatal sepsiste morbidite ve mortalitenin yüksek oluşunda tanı güçlükleri önemli rol oynar. Birçok vakada başlangıç sinsi, belirti ve bulgular spesifik değildir. Bu nedenle tam gecikir. Bazı vakalarda ise belirtiler ani başlar ve hastalık bir iki saat içinde ölümle sonlanır. Yenidoğanda bakteriyel sepsis % 12 40 oranında meningoanse falitle komplike olur ve tanı serebrospinal sıvının incelenmesiyle konulabilir.
Erken tam, uygun mikrobiyolojik araştırmalar ve spesifik antibiyotiklerin uygun dozda verilmesi ile ölüm ve sekel oranları azaltılabilir, neonatal sepsis düşünülen her yenidoğan, aksi kanıtlanana kadar mutlaka bakteriyel infeksiyon tedavisi görmelidir.
Neonatal sepsiste en sık olarak postnatal bir bulaşma sözkonusudur. Vakaların küçük bir bölümünde infeksiyon etkeni amnios sıvısı, doğum kanalı ya da annenin perinesinden çocuğa bulaşır. Amnios sıvısı steril, plasenta normal, doğum müdahalesiz ise doğumdan evvel bulaşma sözko nusu değildir, doğum süresinde bulaşma olasılığı da çok azdır.
İnfeksiyon etkeni doğum odasından veya havadan kontakt yoluyla yenidoğan çocuğa bulaşabilir. Canlandırma gereçleri, respiratörler, in kübatörler, göbek kateterleri de kontanıinasyon kaynağı olabilir. Doğum odasındaki portör kişiler de etkeni bulaştırabilirler. Yenidoğanlarda göbek yoluyla bulaşma etkenin vücuda en sık giriş yoludur. Deri yoluyla ve erken sünnetle de bulaşma olabilir. Yenidoğanda en sık rastlanan sepsis etkenleri gram negatif enterik basiller ve b grubu streptokoklardır (tablo 6.14.6).
Yenidoğanlardaki perinatal ve postnatal kökenli sepsise ait klinik bulgular daha büyük ço cuklardakilere benzemez. Miadında yenidoğanda ateş olabilir. Genellikle anne ve bakıcı tarafından ilk farkedilen belirtiler çocuğun bir gün öncesine kıyasla daha az hareketli, biraz soluk oluşu, memeyi iyi almaması, 1 2 kez kusmasıdır. Klinik belirtiler kısa sürede belirginleşir. Isı düzen279
Sizliği, letarji ve karın gerginliği en sık görülen semptomlardır. Genellikle emme güçlüğü, kusma, ishal, karında gerginlik, dispne, düzensiz solunum, apne ve siyanoz vardır. Periferik dolaşım bozukluğu sıklıkla gelişir. Periferik dolaşım bozukluğunun bir işareti de deriye hafif basınç yapıldığında beyazlaşan rengin çabuk düzelmemesidir. Mss’ne ait semptomlar arasında irritabilite, letarji, beslenmede güçlük, apne, konvülziyon ve ateş sayılabilir. Deride sarılık, selülit, impetigo,’ omfalit, apse, sklerem, peteşi ve bazen de toksik epidermoliz olabilir.
Yenidoğan sepsisinde infeksiyon birçok organ ve sistemlere yayılmış olabilir, buna karşın spesifik klinik bulgu saptanmayabilir. Bu nedenle pnömoni, menenjit, osteomiyelit, vb. Olasılıkları düşünülmeli ve araştırılmalıdır. Vakaların bir kısmında sepsisi izleyerek yaygın damariçi koagülopati ve böbrek yetersizliği gelişir. Tablo 6.14.7 de neonatal sepsis bulguları sıralanmıştır.
Yenidoğanda sepsise ilişkin klinik bulgular spesifik olmadığından sepsis yönünden riskli olanlar başta olmak üzere bütün hasta yenido ğanlar, aksi kanıtlanana kadar sepsis olarak ele alınmalıdır. Kesin tanı ancak kültürde etkenin üretilmesi ile konulabilir. Ancak kültür sonuçları en erken 24 saatte alınabileceğinden, sepsi sin erken tanısı için kültür dışında birçok tanı yöntemlerinden de yararlanılmaya çalışılmaktadır. Bu amaçla yapılabilecek incelemeler tablo 6.14.8 de sıralanmıştır.
Yayma ve kültürler . Yayma ve kültür için materyal alınacak vücut bölgesi (deri veya mukoza) kuru ise, ilk önce steril su veya kültür vasatı ile ıslak duruma getirilmelidir. Anne vagi na ve serviksinden, çocuğun mide aspiratmdan yapılan yayma ve kültürler özellikle doğumdan hemen sonra veya ilk saatlerde görülen sepsis şüpheli vakalarda önem taşır. Kan örnekleri için kan periferik bir venadan, deri tentürdiyot ile temizlendikten sonra alınmalı ve enjektörün iğnesi değiştirilerek 0.5 mi kan aerobik ve anaero bik kültür vasatlarına aseptik koşullarda aktarılmalıdır.
Özellikle kız bebeklerde kültür için alınacak idrar örneklerinin suprapubik aspirasyonla steril koşullarda alınması uygundur. İdrar plastik torbada toplanacaksa perinenin dikkatle temizlenmesi ve idrarın torbada bekletilmeden hemen kültür vasatına aktarılması önemlidir. İd
Biyoşimik incelemeler, üçüncüsü ise mikroskopik inceleme için olmak üzere üç ayrı şişeye alınır.
Bos sedimentinin boyanması ile bakteri saptanması menenjit tanısı koyduran ve antibiyotik seçiminde de yol gösterici olabilen bir bulgudur.
Sepsis vakalarında bos’da protein düzeyi artmıştır. Miadında yenidoğanlarda protein düzeyinin 2 g/l,, pretermlerde 3 g/l üzerinde olması patolojiktir. Protein düzeyi 6 g/l üzerinde bulunan vakalarda ölüm ve hidrosefali komplikas yonu olasılığı yüksektir.
Sepsis vakalarında bos şeker düzeyi sıklıkla azalmış bulunur. Bos’dan yapılan yayma gram boyası ile boyanarak bakteri yönünden incelenmelidir. Yaymada mikroorganizma sapta namıyorsa lateks aglütinasyon testi ile aranmalıdır.
Lökosit sayısı ve formül ■ yenidoğanda lökosit sayısı çok değişken olduğundan sepsis tanısı yönünden büyük değer taşımaz. Lökosit sayısının 4000/mm3 altında ya da 25.000/mm3 üzerinde olması sepsis lehinedir. Mutlak nötrofil sayısı daha iyi bir kriterdir. Sepsisli yenidoğanda genellikle ilk 48 saatte nötropeni (2500/mm3 den az), daha sonraki günlerde nötropeni ya da nöt rofili (8000/mm3 den fazla) saptanır.
İmmatür nötrofil oranının saptanması da sepsis tanısı yönünden önemlidir. Bu oran genç şekillerin toplam nötrofil sayısına bölünmesiyle hesaplanır. Bu oranın normal üst sınırı ilk 24 saatlik bebeklerde 0.16 dır. Bu oran giderek azalır ve 4. Günde yenidoğan dönemi için üst normal değer olan 0.12 ye düşer. Nötropeni ile birlikte immatür/total nötrofil oranının yüksek bulunması durumunda infeksiyon olasılığı çok yüksektir. Bu test kanama, konvülsiyon gibi durumlarda da anormal sonuç verebilir.
Lökositlerde toksik granülasyon varlığı da sepsis lehine bir bulgudur.
Trombosit sayısı : yenidoğanda açıklanamayan trombositopeni de sepsisi düşündürmelidir. Trombositopeni, sepsisin kısmen geç ve nonspe sifik bir belirtisidir ve genellikle dissemine’ int ravasküler koagülopati komplikasyonuna işaret eder. Viral kökenli birçok infeksiyonda da (ru bella, cmv, herpes) trombositopeni oluşur.
Eritrosit sedimentasyon hızı. Sedimentasyon hızının artmış olması sepsis tanısını destekler. Rh uyuşmazlığına bağlı hemolitik hastalık da sedimentasyon hızının artmasına neden olur. Çok ağır sepsis vakalarında ve dic’de sedimentasyon hızı normal veya düşük olabilir.
281
C reaktif protein . Akut faz reaksiyonu gösteren nonspesifik bir testtir. Pozitiflik genellikle belirtilerin başlangıcından 24 saat sonra oluşur. Şüpheli vakalarda sepsis olmadığını kanıtlamak yönünden yararlı bir testtir. İzlemede crp pozitiflik düzeyinin düşmesi tedavinin etkinliğini gösterir.
Alfa~l asid glikoprotein testi. Bu test de akut faz reaksiyonu ile ilişkilidir. Kullanılma in dikasyonu crp gibidir.
Lökosit enzim aktivitesi ; nitroblue tetrazo line (nbt) testi, yenidoğan bakteriyel infeksiyon larının tanısında yararlı bir yöntem olmakla birlikte sonuçlar değişkenlik gösterebilmektedir.
«buffy coat» testi . Santrifüje edilerek bekletilmiş kan örneğinde plazma ve eritrositler arasında beyazımtrak bir lökosit tabakası gözlenir. Bakteriler de bu tabakada yer alır. Bu tabakanın boyanarak incelenmesi ile yenidoğanda bak teriyemi tanısı çok çabuk olarak konulabilir,
Counterimmunoelectrophoresis (cîe): bu yöntem ile vücut sıvılarında (idrar, plazma, bos) bakteriyel antijen ve antikorlar saptanabilir ve streptococcus pneumoniae, b grubu streptokoklar, meningokok ve bazı e. Coli antijenlerinin varlığı gösterilebilir. Cıe etiolojik tanı yö: nünden spesifik ve çabuk sonuç veren bir yöntemdir.
Limulus uzat testi .* endotoksin varlığını saptayan bir testtir. Pozitif olması gram (—) mikroorganizmalar ile ınfeksiyonu kanıtlar.
Bos’da laktat düzeyi : bakteriyel infeksiyon larda beyin metabolizmasında oluşan değişiklikler sqnucu laktik asit yapımı artar.
Igm düzeyi : ıgm düzeyinde yükselme, yeni doğanın infeksiyonuna yanıtını, dolayısı ile infeksiyon varlığını gösteren bir bulgudur.
Sepsis tedavisi
Yenidoğan sepsisinde kullanılacak antibiyotiklerin 1) neonatal patojenlere karşı etkin ve bakterisid etkili olması, 2) mss ne yeterli düzeyde geçebilmesi, 3) toksisite yönünden güvenilir olması gereklidir.
Sepsis şüphesi olan yenidoğanda tedaviye süratle başlamak gerekir. Serebrospinal sıvı yaymasında veya «buffy coat» testi ile gram ( + ) organizmalar görülmesi b grubu streptokok infek
Siyonunu düşündürür. Gram (—) mikroorganizmalar görülmesi ise ampisillin ve gentamisin ile tedavi indikasyonunu koydurur. Bu testlerle mikroorganizma görülmez ise ampisillin veya kris talize penisillin ile bir aminoglikoside birlikte başlanarak kombine tedavi uygulanır. Özellikle listeria sözkonusu olduğunda bu kombine tedavi mutlaka gereklidir. Aminoglikosid grubundan gentamisin, tobramisin, amikasin ve netilmisin kullanılabilir. Yenidoğanlarda kullanılacak penisillin türü tercihan flüksasilin olmalıdır. Eğer yenidoğan ünitinde staphylococcus epidermidis infeksiyonu sözkonusu ise antibiyotik olarak vankomisin tercih edilmelidir. Tablo 6.14.9 da yenidoğan sepsisinde etkenlere göre yapılacak antibiyotik seçimi özetlenmiştir.
Ampisillin ve aminoglikosid’in birlikte verilmesi yenidoğan sepsisi tedavisinde sık kullanılan bir kombinasyondur. Ampisillin inisyal doz olarak 50 mg/kg damar yolu ile verilir, bunu izleyerek 100 200 mg/kg/24 saat 3 doza bölünerek yine damar yolu ile uygulanır. Ancak bu antibiyotik e. Coli üzerine az etkili olduğundan tedaviye bir aminoglikosid (kanamisin, gentamisin, tobramisin, amikasin) eklenmesi gereklidir. Kanamisin 20 mg/kg/24 saat ve 2 doza bölünerek, gentamisin 5 7.5 mg/kg/24 saat 2 3 doza bölü_ nerek damar içine uygulanır. Son yıllarda gram (—) etkenlere etkinliği nedeniyle amikasin 15 30 mg/kg/24 saat dozda ve 8 ile 12 saat ara ile damar içine verilmektedir. Psödomonas infeksi yonlarında aminoglikosidlere ek olarak tikarsi lin veya mezlosilin kullanılır. Tikarsilin 150 300 mg/kg/24 saat dozunda 12 saat veya daha büyüklerde 6 saat ara ile verilebilir. Mezlosilin 150 225 mg/kg/24 saat damardan 8 12 saat ara ile verilebilir. Mezlosilin özellikle enterokoklar ve l.monocytogenes üzerine etkilidir. Stafilokoksik bir infeksiyon düşünülüyorsa penisilinaza dirençli bir sentetik penisillin (metisilin) tercih edilir. Metisilin 100 200 mg/kg/24 saat, 2 3 doz şeklinde damardan verilir. Hastanede 7 günden fazla kalmış olan yenidoğanlarda s. Aureus ve s. Epidermidis etken olarak düşünülmeli ve metisilin ile aminoglikosid birlikte kullanılmalıdır. Metisiline dirençli stafilokoklarda vankomisin 30 45 mg/kg/24 saat dozunda 8 12 saat ara ile damardan verilir. Dirençli gram (—) çomaklarla gelişen sepsislerde amikasin tercih edilmelidir.
Son yıllarda yenidoğan sepsis ve menenjitlerinin tedavisinde 3. Jenerasyon sefalosporin ler denenmiş ve bu antibiyotiklerin özellikle
282
Gram (—) basillerle oluşan sepsis ve menenjitlerde etkin oldukları gözlenmiştir. Bu grup ilaçlardan moxalactam, yenidoğanlarda k vitamini düzeyini düşürerek kanamalara neden olabileceğinden kullanılması sakıncalıdır. Cefoperazo ne, cefotaxime, ceftriaxone ise etkinliklerinin yanısıra toksik olmayışları nedeniyle yenidoğan sepsis ve menenjitlerinin tedavisinde birçok yenidoğan merkezinde, başarı ile kullanılan antibiyotiklerdir. Cefoperazone ve cefotaxime 100 150 mg/kg/24 saat dozunda 8 12 saat ara ile damardan verilir. Ceftriaxone yarılanma ömrünün uzun oluşu ve serebrospinal sıvıya iyi geçiş gibi üstünlükleri olan bir antibiyotiktir. 50 70 mg/kg/24 saat dozunda ve damardan günde bir veya iki doz şeklinde uygulanabilmektedir.
Psödomonas infeksiyonlarmda carbenicillin 225 400 mg/kg/24 saat dozda, gentamisin ile birlikte, 8 12 saat ara ile damardan verilir. Son yıllarda ceftazidime’in tek başına veya âzlocil lin ve piperacillin’in gentamisin ile kombine kullanılmasıyla iyi sonuçlar bildirilmektedir. Ceftazidime 100 150 mg/kg/24 saat dozunda 8 12 saat ara ile damar içine verilir.
Yenidoğanm candida infeksiyonlarmda şayet durum ağır ise amphoterisin b ile birlikte flucy tosine kullanılmalıdır. Her iki ilacın yan etkileri yönünden hasta kan ve idrar elektrolit düzeyleri, ekg, kan sayımları ve karaciğer testleri ile sık aralarla izlenmelidir.
Yenidoğanm sistemik bakteriyel infeksiyonlarmda tedavi süresi en az 10 gündür. B grubu streptokoklarda tedaviye 14 gün, stafilokoklar ve gram c—) çomaklarla olan infeksiyonda ise 21
Gün devam etmek gerekir. Hasta komplikasyon lar yönünden dikkatle izlenmelidir. Menenjit, os teomiyelit, septik artrit, karın içi apseler (karaciğer, subfrenik), böbrek apsesi, beyin apsesi, perikardit, endokardit ve süpüratif tromboflebit, olası bakteriyel komplikasyonlardır. Olanaklar varsa, yenidoğanda antibiyotik tedavisinin kan düzeyleri izlenerek uygulanması çok yararlıdır. Bu şekilde, verilen dozun etkinliği kontrol edilmiş, ayrıca toksik düzeylerden kaçınılmış olur.
Yenidoğan sepsisinde etkene yönelik uygun antibiyotik tedavisinin yanısıra klinik izleme ve duruma göre uygulanacak semptomatik tedavi de büyük önem taşır. Klinik bulgular, vücut tartısı, vücut ısısı, kan basıncı, idrar yapımı sık aralıklarla kontrol edilmelidir. Kan sayımı, plazma elektrolit düzeyleri hergün tekrarlanmalıdır. De hidratasyon, şok ve asidoz düzeltilmelidir. Gerekiyorsa oksijen verilir. Solunuma yardım için respiratör gerekebilir. Kalsiyum, sodyum ve potasyum düzeyleri incelenerek eksiklikler yerine konur. Konvülziyon, yaygın damar içi pıhtılaşması ve böbrek yetersizliği gelişmişse tedavileri gerekir. Yardımcı tedavide taze kan transfüz yonlarmın önemli bir yeri vardır.
Yenidoğan bebekleri özellikle b grubu streptokok infeksiyonlarmda n korumak için riskli durumlarda önlem almak gerekir. Örneğin annenin bir önceki çocuğunda streptokok b iııfeksiyonu saptanmışsa anne rektum ve vaj masından kültür yapılır. Kültürde b grubu streptokok saptanırsa anne taşıyıcı olarak nitelendirilir ve tra vay başlangıcında anneye damar yolu ile 2 g am
283
Pisillin başlanır ve 4 saat ara ile 1 g dozda verilmeye devam edilir. Çocukta risk faktörü yok ise bir kan kültürü alınır ve 48 saat süre i] e yine damardan penisillin verilir. Risk faktörleri varlığında tedaviye daha uzun süre devam edilir. B grubu streptokok infeksiyonlu bir ikiz eşi de sep sjs yönünden gözlenmeli ve infeksiyon şüphesi varsa damardan penisillin uygulanmalıdır.
Neonatal menenjit
Yenidoğanda en korkulan bakteriyel infek siyondur. Miadında doğanlarda 0.5:1000, preterm lerde 3:1000 oranında bakteriyel menenjit görülebilmektedir. Yenidoğan menenjitinde nörolojik eekel oranı çok yüksektir. Menenjit, sıklıkla sep sis ile birliktedir.
Yenidoğan menenjitinin en önemli etkenleri e.coli ve b grubu streptokok (gbs) serotip 3 dür. Daha az sıklıkla listeria, klebsiella, entero bacter, proteus, parakolon, diğer streptokoklar (a, d, e, viridans), stafilokoklar (aureus, epider midis), salmonella, citrobacter de etken olabilirler. Yenidoğan döneminin sonunda ve küçük süt çocuklarmda h. İnfluenzae, pnömokok, ve me ningokok menenjiti görülebilir.
Ateş yükselmesi, irritabilite, hareketsizlik, solukluk ve beslenme güçlüğü ilk belirtilerdir. Gergin, kabarık ve bazen pülsasyon verebilen bir fontanel, ense sertliği, çığlık atma şeklinde ağlamalar ve nihayet konvülziyonlar daha geç ortaya çıkan ana belirtileri oluşturur. Tonus değişiklikleri hipotoni veya hipertoni şeklinde olabilmektedir. Fokal nörolojik bozuklukların varlığı genellikle merkezi sinir sisteminde harabiyet işaretidir. Her vakada başlangıçta ve aralıklarla baş çevresi ölçülmeli ve izlenmelidir.
Ventrikülit ve bunun yol açabileceği hidrosefali, beyinde kortikal atrofi, beyin apsesi, yeni ‘ doğan menenjitinde oluşabilecek komplikasyon lardır.
Tanı serebrospinal sıvının incelenmesi ile konulur (bak! Neonatal sepsis).
Hastanın günde iki defa baş çevresinin ölçülmesi ile izlenmesi serebral ödem, hidrosefali ve subdural efüzyon yönünden aydınlatıcı olur. Baş çevresinde artış saptanırsa serebral ultraso nografi ve bilgisayarlı tomografi ile ileri tetkikler yapılmalıdır. İrinli menenjit gösteren yenido ğanlarda iyileşme belirtileri gözlenene kadar her gün ponksiyon yapılmalı ve hücre sayısı, biyokimyasal özellikler ile etkenler yönünden bos incelenmelidir. Düzelme görüldükten sonra üç
Günde bir ponksiyon yapılarak kontrol edilmelidir.
Neonatal bakteriyel menenjitte kullanılacak antibiyotik dozları sepsis tedavisinde olduğu gibidir. B grubu steptokoklar için tercih edilecek antibiyotik penisillin g dir. 100.000 — 200.000 lü/kg/gün olmak üzere 0 7 günlük bebeklerde 2 doz, daha büyük bebeklerde 3 4 doz şeklinde damar içine uygulanır. Preterm çocuklarda doz daha düşük olabilir. Listeria menenjitlerinde ampisillin ve gentamisin