Kronik gastrit ve duodenal ülser ayni kanama eğilimini gösterir, fakat kronik | gastrit daha ciddi kanamalara neden olur. Ülser kanaması 0 kan gruplu şahıslarda daha sıktır, fakat bunun nedeni bilinmemektedir. Bu durumda kanayan ülserler ekseriya duodenunumun arka yüzünde (duvarında) lokalize olan ülserlerdir. Ülser penetre olunca, gastroduodenal arter açıkta kalıp aşınabilir. Duodenumun ön duvarında ( ön yüzünde) büyük kan damarları olmadığından, bu yüzdeki ülserlerin kanamaya eğilimleri yoktur. Kanama ve perforasyonu birlikte olduğu hastalarda ekseriye iki ülser vardır. Kanayan bir arka yüz ülseri ve perforasyon olmuş bir ön yüz ülseri birlikte vardır. Postlublere ülserler (duodenumun 2’nci kıtasında bulunan ülserlerdir). Sıklıkla kanarlar, fakat bu bölgedeki ülserler prepylorik i ülserlere göre çok daha az sıklıkta bulunurlar.
Bir kısım hastalarda kanama ani ve massif olarak hematemez ve şokla ortaya çıkar. Diğerlerinde ise, yavaş kanamaya bağlı olarak kronik anemi, halsizlik zayıflık bulguları vardır. Teşhis ekseriya tipik ülser ağrısı hikayesi ile konur. Gerçekte, bazı hastalarda hasta kanamadan önce kronik bir ülserin varlığı ortaya konmuştur. Mamafih ülser semptomları önceden bulunmayabilir. Bununla beraber kanın muayenesinde epigastrik hassasiyet bulunabilir. Fakat bu bulguların çok fazla tanısal değeri yoktur.
Peptik ülser kanamaları bir çok hastada (%75) yalnız tıbbi tedavi ile başarılı olarak tedavi edilebilir. Yapılan ilk tedaviler genellikle kanamayı durdurur. Bu durumda her saat antiasid verilmektedir. Bununla birlikte bazı doktorlar Nazo-gastrik tüp aracılığı ile mideye damla infizyonu şeklinde verilmesini tercih etmektedir. Kontrollü çalışmalarda ülser kanamalı hastalarda Cimetidine tedavisine erken başlanması sonuçları değiştirmemiştir. Ülserlerden kanamanın durdurulmasında; elektrokoterizasyon ve Laser Fotokoagülasyonu araştırılmaktadır.
Bu teknikler, yavaş olarak kanayan lezyonların kontrolünde etkili ve emin olmuşlardır. Bu yöntemler ne ameliyat gereksinimi ne de ölüm oranını azaltmamıştır. Kanamanın kesin olarak durmasından 12-24 saat geçtikten sonra, eğer hasta açlık hissederse, sık aralıklarla beslenecektir. Günde 2 defa tesbit edilecek şekilde hematokrit değerlerine bakılmalıdır, ancak bu şekilde yavaş fakat devamlı kanamalar kontrol edilebilir. Feçes gizli kan için her gün muayene edilmelidir. Kanama durduktan birkaç gün sonra dahi gaitada kan pozitif olarak kalacaktır. Hastahanede tekrar kanamanın ortalama %30 civarında ölüm oranı olduğu saptanmıştır. Tekrar kanayanlar için erken cerrahi girişim uygulanması halinde daha iyi sonuçlar elde edilir.
Hematemezisi olan ve hemoglobini 8 g/dl’nin altındaki hastalarda tekrar kanama riski yüksektir. Gastrik ülserli birçok hastada yeniden kanama (%30) duodenum ülserli hastalardan 3 defa daha fazladır. Eğer kanamadan sorumlu damar görülebilirse (endoskopist tarafından görülebilir) tekrar kanama şansı ortalama %50 dir. Bazı gözlemciler tekrar kanayan hastaların hepsinde görülebilir bir damar bulmuşlardır. Bu konuda daha çok bilgi gereklidir. Çünkü görünür bir damarın tamamı endoskopistler arasında büyük oranda farklıdır. Vak’aların çoğunda tekrar kanama ilk kanama epizodu durduktan sonraki iki gün içinde meydana gelir. Bir çalışmada vak’aların sadece %3’ü kanama iki gün durduktan sonra yeniden kanamışlardır.
Acil Cerrahî
Peptik ülserden kanaması olan hastaların ortalama %25’i acil cerrahi girişim gerektirir. Cerrahi girişimden sonra, tıbbi tedaviye göre daha fazla yaşama şansı olanlardan seçimi kan kaybının hızına ve diğer zayıf prognoz ile ilgili faktörlere bağlıdır. Kanayan ülser için yapılan gastrektomilerden sonra ölüm oranı vagotomi-Piloroplastilerden daha yüksektir. Tekrar kanama diğer yöntemlerden sonrada aşağı yukarı eşit sıklıkta meydana gelir. Laparotomi sırasında tanı eğer kanayan bir duodenum ülseri ise, ilk iş bir piloroplasti insizyonu yapmaktır. Eğer bir duodenum ülseri varsa, kanayan damar dikişli bağlama ile bağlanmalı ve duodenum ile antrum başka ülserler için araştırılmalıdır. Daha sonra piloroplasti enzisyonu kapatılıp turunkalvagotomi yapılmalıdır. Eğer duodenumun arka duvarını tahrip eden dev bir ülser varsa mide rezeksiyonu Billroth-II-tipinde Gastro-jejunostomi tercih edilmelidir. Eğer duodenumun mide ile ilişkisi devam ederse ülserin tekrar kanama ihtimali yüksek olacaktır. Gastrik ülserlere hem gastrektomi hem de vagotomi piloroplasti yapılabilir. Ameliyat sırasında ikinci bir ülser veya kanamanın diğer sebepleri iyi bir şekilde araştırılmalıdır.