Demir hemoglobin, myoglobülin, sitokrom lar gibi oksijen taşıma, depolama gibi işlevleri olan proteinlerin ve enzimlerin yapısında bulunur. Miadında doğan bebeklerin organizmasında yaklaşık 75 mg/kg demir bulunur. Erişkinlerde bu miktarlar daha düşüktür (erkeklerde 50 mg/kg, kadınlarda 35 mg/kg). Vücuttaki total
Demirin % 60 91 i hemoglobin ve myöglobin şeklinde, % 15 20 si depolanmış demir olarak (fer ritin, hemosiderin) karaciğer, dalak ve kemik iliği hücrelerinde bulunur. Demirin % 1 inden azı da demire bağımlı enzim sistemlerinde işlev görür. Besin maddeleri ile alman demir gastro intestinal sistemden emilir. Demirin başlıca emi lim yeri duodenumdur, daha az miktarlarda mide ve jejenumdan da emilebilir. İnorganik demir tuzları % 5 16 oranında, organik demir ise % 30 70 oranında emilir. C vitamini, kalsiyum ve asit ph, demir emilimini kolaylaştırır. Antiasitler, fitik asit, fosfatlar ve fitatlar ise emilimi azaltır. Ayrıca hayvansal besinlerdeki demir, bitkisel be sinlerdekinden daha kolay emilir.
Başlıca demir içeren besinler et, yumurta sarısı, karaciğer, böbrek, dalak, yeşil sebze ve meyvelerdir.
Demirin başlıca atılım yerleri barsak hücreleri, safra, dışkı, tırnaklar, saç ve idrardır. Erişkinlerde günlük kaybın erkekte 1 mg dan az, kadınlarda ise menstrüasyonla kaybedilen demirin eklenmesiyle daha fazla olduğu saptanmıştır.
Demir eksikliğinde halsizlik, iştahsızlık, so lukluk ile hipokrom, mikrositik bir anemi gelişir. Demir eksikliğine çocuklarda ve ergenlikte, gebe kadınlarda, yaşlılarda en sık rastlanır. Eksiklik, demirden fakir gıdalarla beslenenlerde, kanama durumlarında, malabsorpsiyön sendromlarmda ve uzun süren infeksiyonlarda görülür.
Günlük demir gereksinimi çocuklarda ilk 6 ayda günde 10 mg, ikinci 6 ayda 15 mg dır. Yaşa göre günlük demir gereksinimleri tablo 7.5.2 de gösterilmiştir.
İyod
Tiroksin ve triiyodotironin gibi aktif tiroid hormonlarının yapısında bulunan iyodun yetişkinde % 70 80’i tiroid bezinde, geri kalanı da kanda, deride ve diğer dokularda bulunur. Besinlerle alman iyodun % 100 e yakını absorbe olur. Esas atılım yolu idrarladır. İyod içeren ti^ roksin ve triiyodotironin, enerji metabolizmasını ve kolesterol sentezini düzenleyen hormonlardır. Ayrıca karotenin a vitaminine çevrilmesi, protein sentezi ve karbonhidratların barsaktan emilimi de tiroid hormonlarından etkilenir.
İyod eksikliğinde guatr, doğumsal veya edin sel hipotiroidi oluşur. İyod eksikliği, özellikle dağlık bölgelerde yaşayan kişilerde iyodla zen ginleştirilmemiş tuzların kullanılması sonucu görülür.
Günlük iyod gereksinimi, yaşamın ilk 6 ayında günde 40 mg iken ergenlikte 150 mg a kadar çıkar. Süt ve sütlü besinler ile deniz ürünleri iyod bakımından oldukça zengindir.
Çinko
Besinlerle alman çinkonun % 15 30 u du odenumdan emilir. Çinko emilimi, düşük molekül ağırlıklı çinko bağlayıcı ligand czbl) tarafından kolaylaştırılmaktadır. Çinko bağlayıcı ligandm tek bir madde olmayıp, polipeptid veya nnn trimethyl 1.2 etandiamin, prostaglandin e2, pikolinik asit ve sitrik asit gibi bileşikler şeklinde olabileceği ileri sürülmektedir. Çinko emilimini fitat, lifli besinler, fosfat, kalsiyum, oksalat, bakır, kadmiyum, inorganik demir, kalay, toprak ve kil azaltır. Protein, kazein, laktoz, şarap, d vitamini, d penisilamin gibi maddeler ise arttırır.
Çinko eksikliğinde büyüme gelişme geriliği, özellikle erkeklerde hipogonadizm, hepatospleno megali, parakeratoz, alopesi, yaralarda geç iyileşme görülür. Kongenital anomalilerin etiolojisinde çinko eksikliğinden sözedilmektedir. Gebe
Ligin geç dönemlerinde çinko eksikliği, intraute rin büyüme geriliğine neden olmaktadır. Ayrıca çinko eksikliğinde infeksiyonlara duyarlılık artmıştır. Antijen uyarısına hümoral yanıt azalır. Timüs, lenf bezleri ve dalak hipoplaziktir.
Çinko eksikliği büyümenin hızlı olduğu dönemlerde, gebe kadınlarda, preterm bebeklerde, alkolik sirozda, malabsorpsiyon sendromlarında ve uzun süre parenteral beslenme uygulananlarda görülebilir.
Günlük çinko gereksinimi yaşamın ilk 6 ayında 3 mg, 6 12 ay arası 5 mg dır. 1 10 yaş arası bu gereksinim günde 10 mg, erişkinde ise 15 mg dır. Besinlerde en yüksek çinko konsantrasyonu istiridyelerdedir. Daha sonra koyun, sığır, dana ve balık eti gelir. Genellikle sebze ve meyveler çok az çinko içerir.
Bakır
Metalloenzimlerin yapısında yer alan bakırın, metabolizmada biyokatalizör olarak pekçok işlevi vardır. Bilinen bakır metalloenzimlerinin başlıcaları, sitokrom c oksidaz, dopamin b hid roksilaz, ürat oksidaz, süperoksit dismutaz, ti rozinaz, lizil oksidaz, amin oksidaz ve askorbik asit oksidaz’dır. Bakırın demir emilimi ve hemoglobin sentezi için gerekli olduğu bilinmektedir. Depo şeklindeki ferro efe+ + ) iyonlarının, plazmada transferine bağlanabilmesi için ferrik (fe+ ++) şekle geçmesi gerekmektedir. Bakır taşıyan kuproproteinlerden seruloplazminin bu ok sidasyonu sağlayan ferroksidaz aktivitesine sahip olduğu gösterilmiştir. Bakır içeren enzim sistemleri büyüme, üreme, hematopoez, kemik sentezi, miyelinizasyon, bağ dokusu sentezi ve keratinizasyon işlevleri için gereklidir.
Oral yolla alman.bakır, mide ve barsaklarm üst kısmından emilir. Ortalama emilim oranı % 40 (% 30 60) dır. Bakırın bir kısmı aktif transportla, diğer bir kısmı ise hücre içinde proteinlere gevşek olarak bağlanarak barsağm se röz yüzünden kana taşınır. Ca, zn, cd, mo, askorbik asit ve fitik asit bakır emilimini azaltır, taze bitkiler ve aminoasitler ise arttırır. Bakırın başlıca ekskresyon yolu safra iledir. Günlük atılımın % 80’i bu yolla gerçekleşmektedir. Yalnızca iyon şeklinde veya aminoasitlere bağlı olan bakır idrarla atılabilmektedir.
Erişkin bir insan vücudunda 100 120 mg bakır bulunur. En yüksek konsantrasyon karaci
Ğer, beyin, kalp ve böbrektedir. En düşük değerler ise endokrin salgı bezleri, kaslar ve kemiklerdedir.
Bakır eksikliğinde hipokromi, mikrosıter anemi ve nötropeni olur. Ayrıca klinik olarak so lukluk, deri ve saçlarda rengin açılması, seboreik dermatite benzer değişiklikler, büyüme geriliği, hipotoni, verilerin genişlemesi, psiko motor gerilik ve görme bozuklukları saptamr. Sütçocuk larında apne nöbetleri bildirilmiştir. Dalak ve karaciğer büyümüştür. Bakır eksikliği preterm bebeklerde, malabsorpsiyon sendromlarında, uzun süre sütle beslenenlerde ve total parenteral beslenme uygulanan hastalarda görülebilir.
Menkes sendromu ve wilson hastalığı, nüt risyonel bakır eksikliğinin sözkonusu olmadığı kalıtsal bakır metabolizması bozukluklarıdır.
Sütçocukları ve küçük çocuklarda günlük bakır gereksinimi en az 50 [ig/kg, erişkinde ise 2 3 mg/gün kadardır. Besinlerden koyun ve dana karaciğeri, balık türleri, istiridye ve yeşil sebzeler bakırdan zengindir.
Krom
Kromun eser element olarak oynadığı role ilişkin bilgilerimizin başlangıcı farelerde yapılan deneysel gözlemlere dayanmaktadır. Torula mayası ile beslenen farelerde intravenöz glükoz tolerans testinin normal diyet ile beslenenlere oranla bozuk olduğu saptanmış ve diyetteki bu maddeye glükoz metabolizmasındaki önemi nedeniyle glükoz tolerans faktörü (gtfj adı verilmiştir. Daha sonra 3 değerli kromun, gtf nin aktif maddesi olduğu gösterilmiştir. Krom, organizmada normal glükoz metabolizmasının devamı için gereklidir. Yapılan çalışmalar kromun ancak insü lin varlığında karbonhidrat metabolizması üzerine etkili olduğunu ve bu elementin insülin etkisini başlatan bir ko faktör olduğunu göstermiştir. Kromun karbonhidrat metabolizmasından başka iipid ve protein metabolizması ile bazı enzimler üzerine de etkili olduğu bilinmektedir.
Organizmaya yenilen ve içilen besinlerle giren krom, gastrointestinal sistemden emilir. İnorganik krom tuzlarının emilimi % 0.1 1.2 oranındadır. Buna karşın biyolojik bakımdan aktif kromun cgtf) % 10.25 i emilmektedir. Demir, manganez, kalsiyum, titanyum ve fitatlar barsaktan krom emilimini azaltır, krom «chelate» lan ise kolaylaştırır. Emilen kromun bir bolü
Mü, bir betaglobülin olan transferine bağlanarak taşınır. Radyoaktif krom ile yapılan çalışmalar, kromun özellikle böbrek, dalak, testis, epidi dim ve kemiklerde toplandığını göstermiştir. Bira mayasından elde edilen krom tuzları özellikle karaciğerde toplanır. Vücutta krom havuzu (chro mium pool), karaciğerdedir. Kromun atılım yolu idrardır, çok az miktarda dışkı ile ve deri yoluyla da atılabilir.
İnsanlarda krom noksanlığı durumunda glü koz tolerans testi bozulur, hiperkolesterinemi, büyüme geriliği, tartı kaybı, periferik nöropati, negatif azot bilançosu, solunum oranında (rq) düşüklük, mental koıifüzyon gibi klinik ve meta bolik bozukluklar ortaya çıkar .
Uzun süre total parenteral beslenme uygulanan hastalarda, protein enerji malnütrisyonun da, yaşlılarda, gebe kadınlarda, diyabetiklerde, diyabetik aileden gelen kişilerde, erken koroner kalp hastalığı geçirenlerde ve bunların çocuklarında krom noksanlığı oluşabilir.
Günlük alınması önerilen krom miktarları tablo 7.5.3 de gösterilmiştir.
Biyolojik bakımdan aktif krom en fazla bira mayasında bulunur. Bundan sonra karabiber, kekik, karanfil gibi baharatlar gelir. Sebze ve meyvelerin krom miktarı düşüktür. Böbrek ve karaciğerin kromdan oldukça zengin olmasına karşın ette krom miktarı azdır.
Manganez
Manganez, mükopolisakkarid sentezinde esansiyel bir rol oynar. Ayrıca manganez hid rolaz, kinaz, dekarboksilaz, polisakkarid polime raz, galaktotransferaz, dna polimeraz ve rna polimeraz gibi birçok enzimin yapısına giren nonspesifik bir aktivatördür ve protein, karbonhidrat ve lipid metabolizmasında etkili olmaktadır. Manganez metalloenzimlerinden piruvat karboksilaz enzimi, piruvatm oksaloasetata dönüşmesini katalize ederek glükoneogenezde önemli rol oynar.
Erişkinlerde alman manganezin yaklaşık % 3 ü gastrointestinal sistemden emilir. Emilim mekanizması iyi bilinmemektedir. Yenidoğanlarda ve preterm bebeklerde manganezin emilimi ve vücutta birikimi artmıştır. Manganez ekskres yonu genel olarak safra ile olur, bir kısmı direkt olarak barsak yoluyla da atılabilir. İdrar ile atı
Lım çok azdır. Manganez homeostazı emilim ile değil, ekskresyon ile düzenlenir.
70 kg lık bir erişkinde total manganez miktarı 12 20 mg dır ve çeşitli dokulara dağılmıştır. Mitokondrilerden zengin olan dokular ile beyin ve retina gibi melaninden zengin dokularda manganez konsantrasyonu yüksektir. Karaciğer, pankreas, böbrek ve hipofizde manganez daha düşük konsantrasyonda ve 1 |xg/g kadardır. Kaş dokusunda ise 0.1 ıg/g manganez mevcuttur. Serum konsantrasyonu 1 ng/ml dir ve hemen hepsi transferine bağlanmış şekildedir.
İnsanda manganez eksikliğine ilişkin bilgilerimiz az olmakla birlikte eksiklik durumunda kilo kaybı, saç renginde açılma, geçici dermatit, bulantı ve kusma, saç ve sakal büyümesinde yavaşlama, kan kolesterol düzeyinde ve pıhtılaşmayı sağlayan proteinlerde düşme saptanmıştır. Gebeliğinde manganez eksikliği gösteren kadınların çocuklarında özellikle iskelet ve sinir sistemi anomalileri oluştuğu bildirilmiştir. Hayvanlarda manganez eksikliğinde iskelet değişiklikleri, iç kulağın embriyonal bozukluğuna bağlı ataksi, büyüme ve beyin fonksiyonlarında gerilik ve bozukluklar saptanmıştır. İnsanlar için gereksinim çok iyi bilinmemektedir. Alt ve üst sınırlar için yaklaşık değerler tablo 7.5.3 de verilmiştir.
Manganezin besinsel kaynakları badem, irmik, kurutulmuş tohumlar, karaciğer, böbrek, meyveler ve sebzelerdir. Diyetle alman manganez miktarı kişiyi noksanlık durumundan korur. Ancak diyette fazla miktarda süt, şeker ve rafine unlar kullanılırsa, özellikle gebelerde ve çocuklarda alman manganez miktarı yeterli olmaz.
Selenyum
Selenyum, oksidasyon ve redüksiyon süreç lerincle katalizör olan enzimlerin yapısında bulunur. Selenyum, glutation peroksidaz enziminin aktif kısmıdır.
Alman selenyumun % 35 85’i barsaktan emilir. Atılımın % 90 ı idrarla, % 10 u feçesledir. Vücutta testis, böbrek, sürrenal, dalak, karaciğer ve kalp dokularında bulunur. Plazma selenyum düzeyi 20 ıg/dl dir. Selenyum eksikliği olan hayvanlarda alkali hastalığı (büyüme geriliği, zayıflama, kılların dökülmesi, sağrıların çarpılması) görülür. İnsanlarda, selenyum eksikliği saptanan
Bir vakada kas ağrıları gözlenmiştir. Çinli çocuklarda tanımlanan ve başlıca bulgusu kardi yomyopati olan keshan hastalığında selenyum eksikliği saptanmıştır. Sütçocuklarının ani ölümlerinde de (beşik ölümü) selenyum .eksikliğinin rolü olduğunu bildiren yayınlar vardır.
Uzun süre total parenteral beslenme yapılanlarda ve selenyumdan fakir diyet ile beslenenlerde eksiklik görülebilir.
Erişkinler için günlük gereksinim 50 200 ıg dır. Özellikle deniz ürünlerinde, et, süt ve hububatta selenyum konsantrasyonu yüksektir.
Molibden
Molibden ksantin oksidaz ve aldehid oksidaz enzimlerinin esansiyel bir elementidir. Alman molibdenin % 40 100 ü idrar ile atılır. Organizmada karaciğerde depolanır. İnsanlarda noksanlığı bildirilmemiştir. Farelerde, eksiklik durumunda hepatik ve intestinal ksantin oksidaz aktivitesin de azalma görülür.
Erişkinler için günlük gereksinimin 0.15 0.5 mg dır. Baklagiller, hububat ve özellikle buğday molibdenden zengindir.
S
Kobalt
Kobalt b12 vitamini yapısına girer. Ayrıca nükleik asit sentezinde rolü vardır. İnsanlarda
Eksikliği bilinmemektedir. Günlük gereksinim erişkin için 15 mg kadardır.
Flüor
Flüor, dişlerde ve kemiklerde kalsiyum hid roksiapatitin yapısına girer. Alman flüorun % 75 90 ı emilir. Atılımı iolrarla olur. Kemikte depolamr. Dişlerin çürüklerden korunmasında yararlıdır. Erişkin için günlük gereksinim 1.5 4 mg dır. Flüor, deniz ürünlerinde, et, su ve çayda bulunur. İçme sularına milyonda bir oranında flüor ilave edilmesi önerilmektedir.
Nikel
Hayvanlarda nikelin karaciğer ve nükleik asit metabolizmasında rolü olduğu, noksanlığında piliçlerde dermatit, pigmentasyön bozukluğu, eklemlerde ve bacaklarda ödem oluştuğu gösterilmiştir.
Vanadyum
Vanadyum, in vitro deneylerde kolesterol sentezini inhibe eder. Eksikliğinde, piliçlerde kolesterol düzeyi düşer.
Silikon
Eser elementlerden silikonun kalsifikasyon sürecinde rolü olduğu bildirilmiştir.