Metabolizması ile ilişkilidir. Vücutta protein ve yağlar glükoza çevrilebildiği gibi, glükoz da protein ve yağlara dönüşebilir. Yağ molekülünün yaklaşık % 10 kadarı gliserol öğesi olup, sonuç olarak glükoza çevrilir. Arninoasitlerin ise yaklaşık % 58 i glükoz kaynaklıdır. Glükoz da yağ şeklinde depolanmak üzere gliserol ve yağ asitlerine çevrilebilir veya non esansiyel arninoasitlerin yapımında kullanılabilir.
Emilen glükozun bir kısmı beyin ve kalpte doğrudan oksidasyona uğrar. Büyük bölümü ise karaciğerde glikogene çevrilerek depo edilir (gli kogenez) ve organizmanın gereksinimine göre glikogenden glükoz serbestleştirilerek (glikogenoliz) düzenli şekilde kana verilir. Glikogenoliz ile glikogenez süreçleri arasında dengeleme sonucu glükoz, normal düzeyini korur. Bu denge hormonal denetim altındadır. Adrenalin, insülin
Ve glükagon bu süreçte rol oynayan başlıca hormonlardır. Glükozun barsaklardan emilimi sırasında kan şekerinin yükselmesi insülin hormonunun salgılanması için bir uyarıcıdır. Açlık durumunda ise kan şekerindeki düşme birçok hormonların salgısını uyarır ve bu etki ile glikoge noliz artarak kan şekeri düzeyi normale döner.
Barsak mukozasından emilerek dolaşıma , geçen glükoz beş ayrı şekilde kullanılır.
1) emilen glükozun büyük bölümü, organizmanın enerji gereksinimini karşılamak için, okside olur. Enerji için glükozun kullanılması bir seri reaksiyonu gerektirir. Glükoz hücrede metabolik yıkıma uğramadan önce, heksokinaz enzimi tarafından glükoz 6 fosfat (g 6 p) şeklinde fosforilize olur. Karaciğer ve böbrek dışındaki dokularda bu durum irreversibl bir olaydır ve g 6 p zorunlu olarak metabolik yıkımını sürdürür. Karaciğer ve böbrek dokusunda ise g 6 fosfataz enzimi bulunduğundan glükoz 6 fosfat tekrar glükoza dönüşebilir. Glükozun yıkımı anaerobik glikoliz (embden meyerhof yolu )ve aerobik (trikarboksilik asit krebs siklusu) olmak üzere iki ayrı metabolik evrede oluşmaktadır.
Anaerobik evrede glükoz yıkımı hücre sito plazmasmda gelişir ve 1 mol glükozdan 2 mol pirüvik asit ortaya çıkar (şekil 7.3.3).
Bu anaerobik yıkım on kimyasal reaksiyon kademesinden geçmektedir. Herbir kademe en az bir spesifik enzim tarafından katalize edilir.anaerobik evre sonunda pirüvik aside dönüşen her glükoz molü başına, 4 mol atp yapılmaktadır. Ancak glikolizin başlayabilmesi için ilk önce glükozun früktoz 1 6 difosfata dönüşmesi gerektiğinden ve bu sırada 2 mol atp harcandığından bütün glikolitik olay süresince her mol glükoza karşılık net atp kazancı 2 mol dür. Eğer ortamda anaerobik yıkım evresinden sonraki aerobik yolu devam ettirecek yeterli o2 yoksa o zaman pirüvik asidin, laktik asit (lak tat) şekline dönüştüğü bir başka yol ortaya çıkar. Laktik asit hücre dışına diffüze olur ve kandaki düzeyi yükselir. Bu durumda hücre içi h+ iyonu ve pirüvik asit konsantrasyonu düşük kalarak, anaerobik glikoliz ve hücreye bu yolla enerji sağlanması devam eder. Oksijen sağlanırsa oluşan laktik asit ya karaciğerde glükoza çevrilir ya doğrudan enerji için kullanılır ya da glikogene dönüşebilir.
Meydana gelen enerji açısından anaerobik glikoliz sonucu oluşan 2 mol atp yetersiz olmakla birlikte oksijenin yokluğunda kas aktivi tesi sırasında kullanılır ve hayat kurtarıcıdır._ keza kalp kası laktik asidi kullanma yeteneğine sahiptir, onu pirüvik aside çevirir, bu da krebs siklusu yoluyla enerji yapımı için kullanılır.
Glükozun anaerobik evreden sonraki ikinci yıkım evresi oksijensiz gerçekleşemez. ■ oksidas yon için pirüvik asit mitokondrium içine girer. İlk aşamada pirüvik asidin oksidatif dekarboksi lasyonu yoluyla c02 ve asetik asit ortaya çıkar. Az aktif şekildeki asetik, aktif mol olan ase til coa ya değişir. Pantotenik asit bu reaksiyonda rol oynar, ayrıca reaksiyon lipoik asit ve üç ayrı vitamine (tiamin, riboflavin ve niasin) gerek gösterir. Glükozun bundan sonraki yıkımı sitrik asit siklusu yoluyla olmaktadır. Bu siklus ta asetil co a mn, asetil kısmının c02 ve h+ atomlarına parçalanması ile sonlanan bir seri kimyasal reaksiyon meydana gelir (şekil 7.3.4).
Glükoz oksidasyonunun bu ikinci evresi sonunda c02 ve h20 ya parçalanan her molekül glükoza karşılık en az 38 atp mol meydana gelmektedir. Böylece atp şeklinde enerji depo edilmiş olur.
İkinci bir anaerobik glikoliz yolu da pentoz fosfat şant veya heksoz monofosfat şantıdır. Bu yolun üç ayrı yararlı özelliği vardır: 1) embden meyerhof yolundan farklı olarak atp ye gerek göstermez. 2) bu yol indirgenmiş nikotinamid adenin dinükleotid fosfat (hadp) meydana getiren birkaç reaksiyondan biridir. Nadp, yağ
- Dolaşıma geçen glükozun bir diğer kullanım yolu, karaciğer ve kas dokusunda gliko gen olarak depo edilmesidir.
- Üçüncü bir yol glükozun bir kısmının yağ asitlerine çevrilerek, yağ dokusunda, trigli seridler şeklinde birikmesidir.
- Dördüncü kullanım şekli, küçük miktarlarda glükozun riboz, glikozamin, dezoksiriboz, früktoz (spermatogenez için) ve galaktozamin gibi gerekli bazı karbonhidratlara çevrilmesidir.
- Glükozun vücutta beşinci bir kullanım yolu da nonesansiyel aminoasitlerin vücut tarafından sentezi için esas olan karbon iskeletini oluşturmasıdır.