Hangi Bitki Hangi Hastalığa İyi Geliyor?

Doğru kullanıldığında şifa veren bitkiler, bilinçsizce tüketilirse çok ciddi sorunlara hatta ölümlere yol açabilirler. Bu yüzden bitkileri çok iyi tanımalı ve onları modern tıbbın alternatifleri olarak değil, destekleyicileri olarak görmelisiniz.

Bitkilerin faydasını sayarken A harfi ile başlayalım. Bakalım A harfi ile başlayan ne kadar yararlı bitki var.

Acı Marul (Cichorium Intybus)
bitkilerYol ve tarla kenarlarında, ekilmemiş arazide yetişir. Kuru ve sıkı toprağı sever. Temmuz ve ağustos aylarında mavi çiçekler açar,
Acı marulun kökünde ve gövdesinde bulunan süt, mide rahatsızlıklarına ve hazımsızlığa iyi gelir. Kurutulmuş acı marul yaprakları ve kökü “safra kesesinin faaliyetini hızlandırır, hazmı kolaylaştırır.

Taze yaprakları salata yapılarak yenilirse kanı temizler. Kökü kurutularak kavrulur, kahve gibi içilir veya kahveye ilave edilir.

Acı marul yapraklarından ve kökünden yapılan cay, karaciğer, dalak ve böbreklerin faaliyetini düzenler. Safrakesesi ifrazatını çoğaltır. Basurdan şikâyeti olanlara fayda sağlar.
Süt içinde kaynatılarak içilen acı marul suyu, pankreas ifrazatını çoğaltır.

Acı marul çiçekleri toplanır, bol şekerle iyice karıştırılır, güneşte kurutulur. Elde edilen bu lezzetli ilaç kalp hastalıklarına iyi gelir ve kalbi kuvvetlendirir. Bu ilaçtan günde 1-2 kahve kaşığı alınabilir.

Acı marulda idrar söktürme özelliği olduğu gibi, mide nezlesine de iyi gelir. Ayrıca kanamalarda iyi bir dinlendiricidir.

Önemli Not: Karaciğer hastaları, sarılık hastalığına yakalananlar, basuru olanlar, böbrek rahatsızlığı çekenler acı marulu mutlaka doktor tavsiyesiyle kullanmalıdırlar.

Ada Çayı (Salvia Officinalis)
Mayıs ve haziran aylarında çiçek açmadan evvel toplanır. Adaçayını toplamadan önce ve sonra ellerin sabunla yıkanması gerekir. Adaçayı iyi bir baharat ve antibiyotiktir. Bal ve sirke ile karıştırılarak ağız çalkalanırsa diş etleri kanamasını önler, bademcik şişmesine, ağız ve boğaz iltihaplarına iyi gelir.

Çay olarak bal ve sirke ilave edilerek içilirse, boğaz ağrılarına, soğuk algınlığına, sinir hastalıklarına, kramp, yorgunluk ve ishale iyi gelir. Gece terlemesini önler. Süt içinde kaynatıldığında grip ve boğmacaya karşı etkili olur.

Adaçayı iltihaplı yaraları ve çıbanları tedavi eder, yapraklarından elde edilen toz kanı düzeltir, mide suyunu tanzim eder, iştahsızlığı önler, kadınlarda regl düzensizliklerini ve sancılarını giderir, rahim iltihaplarını tedavi eder. Ayrıca depresyonlara, titremeye, sersemliğe ve sinir bozukluğuna çok iyi gelir.

Toz haline getirilen adaçayı yaprakları diş temizliğinde kullanılır. Dişleri sağlamlaştırır, bembeyaz yapar.

Adamotu (Panax Ginseng)
Anavatanı Çin olan bitkiye ülkemizde kökü insan vücuduna benzediği için Adamotu denir. Adamotu kökü B1 ve B 2 vitaminleri ihtiva eder. Ayrıca glikozid, eter, yağ ve alkalik aktif maddeler bakımından zengindir. Vücudu kuvvetlendirir, bıkkınlık, ümitsizlik, içe kapanıklık gihi ruhsal durumları ortadan kaldırır.

Ahlat – Yabani Armut (Pyrus Eleagrifolia)
Ormanlarda, tarla kenarlarında ve dağlık arazide yetişir. Gülgillerden yabani bir ağaçtır. Meyvesi birkaç ay bekletilip olgun hale getirildikten sonra yenir. Güzel kokuludur. Ahlat, kan deveranını düzenler, sinirleri teskin eder, idrar söktürür. Ahlat ağacının taze ve genç yaprakları kaynatılarak suyu içildiğinde idrarı dezenfekte eder ve söktürür. Mesane içinde mevcut olan taşları bakterilere dönüştürerek zamanla yok olmalarını sağlar. Pişirilerek yenildiğinde ishali önler.

Ahududu (Rubus İdaeus)
Tadı ve besin değeri açısından insanlar için hem iyi bir yiyecek, hem de iyi bir ilaçtır.

Ormanlarda, koruluklarda, fundalıklarda veya bayırlarda kendiliğinden yetiştiği gibi ekimi de yapılmaktadır. Mayıs ve haziran aylarında yaprakları, temmuz ve ağustos aylarında ise meyveleri toplanır. Ahududu organik asit ve bol miktarda da limon asidi ihtiva eder. C vitamini bakımından çok zengindir. Yaprakları ishal kesicidir. Ahududu şurubu ateşi düşürür, romatizmaya iyi gelir.

Ahududu yapraklarından yapılan çay gut hastalığına iyi gelir. Kadınlarda beyaz akıntıyı önler. Fazla miktarda gelen regl kanamasını düzenler.

Doğum sancılarını da hafifletir. Çiçeğini kaynatarak yapılan ılık su banyosu, göz nezlesi, diş eti ve bademcik iltihaplarına iyi gelir.

Akasya (Acacia Baileyana – Robiniapseudacacia)
Akasya Mimoza cinsinden bir ağaçtır. İki çeşidi vardır. Çiçekleri salkım şeklinde, yaprakları küçüktür. Ülkemizde de sıkça rastlanan ağaç, genellikle sıcak ve ılık iklimlerde yetişir. Akasya çiçeklerinden yapılan ilaçlar nefes darlığına karşı kullanılır. 2 çorba kaşığı kurutulmuş akasya çiçeği; l su bardağı kaynar su içinde 10 dakika bekletilir, günde üç su bardağı içilir.

Anason (Pimpinella Anisum – Anisum Volgare)
Anavatanının Akdeniz sahilleri olmasına karşın her iklimde yetişir. Temmuz ve ağustos aylarında toplanır. Anasondan elde edilen yağ hormonları düzenler, anne sütünü çoğaltır. Tohumlarından elde edilen anason yağı mide rahatsızlıklarına iyi gelir, iştahı açar, harareti söndürür.

Anason çayı hazmı kolaylaştırır, mide ve bağırsak gazlarını yok eder. Kaynar sütün içine atılan bir damla anason vücut ağrılarını dindirir.

Tohumları yakılarak dumanı solunursa baş ağrısını giderir.Tohumlarının yenmesi iştahı arttırır, uykusuzluğu giderir, mide ekşimesini önler. Toz haline getirilen anason tohumları üzüm şırasına karıştırılarak içildiğinde böbrek taşlarını düşürür. Anason tozu ayrıca gülyağı ile karıştırılarak kulak içine sürülürse kulak içi iltihaplarını önler, ağrıları giderir. Anason tohumlarını çiğnemek nefes darlığını ve kalp çarpıntısını giderir. Kaynatılmasıyla elde edilen sudan cilt bakımı için yararlanılır.

Andız Otu (Inula Helenium)
Çayırlarda, orman kenarlarında, çalılıklarda yetiştirildiği gibi bahçelerde de özel olarak yetiştirilir. Kökünden yapılan çay, başta soğuk algınlığı olmak üzere mide rahatsızlıklarına ve sarılık hastalığına çok iyi gelir.

Andız otu kökü mideyi kuvvetlendirir, balgam söktürür. Bu kökten elde edilen yağ idrar söktürücü ve safra ifrazatını arttırıcıdır.
Andız otu kökü ezilip balla karıştırılarak yenirse öksürüğü dindirir, balgamı söker. Astım ve akciğer kanamasına çok iyi gelir.

Üzüm şırasının içinde bir ay bekletilen andız otu, mide rahatsızlıklarına iyi gelir, mideyi kuvvetlendirir. Böbrek, mesane ve safra kesesi taşlarının oluşumunu önler. Akciğer rahatsızlıkları ve vereme iyi gelir. Ayrıca bu şıra felçli bölgelere sürülürse kan devaranının artmasını sağlar.

Andız otu iştah açıcı olma özelliğinin yanında basur ve tansiyon düşürme tedavisinde de etkilidir. Taze andız otu kökü ezmesi çıbanların üzerine sarılırsa çabuk iyileşmelerini sağlar.
Andız otundan yapılan merhemler egzamaya, kaşıntıya iyi gelir. Andız yaprakları veya kökünün hayvan ısırma ve sokmalarında enfeksiyon oluşumunu önleyici etkileri vardır. Çok miktarda andız otu mide bulantısına neden olur.

Ardıç (Juniperus Communis)
Ovalarda, yaylalarda, dağlık bölgelerde yetişir. Ardıç meyveleri iştahı arttırır, hazmı kolaylaştırır, idrar söktürür, idrar organlarını dezenfekte eder. Bağırsak gazlarını önler.

Dallarından yapılan merhem deri üzerine sürülerek ovulursa cilt hastalıklarına iyi gelir, saç dökülmesini önler.

Ardıç dallarının ezilmesi yolu ile elde edilen suyu çıbanları ve şişlikleri tedavi eder. Rendelenmiş meyveleri sirke içine konup bekletildikten sonra bir bezle alın üzerine sarılırsa baş ağrılarını giderir. Taze meyvelerinin ezilmesi ile elde edilen şurup öksürüğe çok iyi gelir.

Ardıç meyveleri ayrıca midede oluşan gazın neden olduğu ağız kokularını giderir.

Ardıç dumanı yılanları kaçırır. Kamp ateşinin içine bir miktar da ardıç atmak faydalıdır.

Armut (Pyrus Communis)
Armut, damarların içinde biriken tortuları eritip, idrarla dışarı atar. Bu özelliğiyle iyi bir yüksek tansiyon ilacıdır. Böbrekleri çalıştırır, romatizma, eklem kireçlenmesi olanlar için yararlıdır. Hamile kadınlarda kusmayı azaltır. Kansızlığı giderir. İçerdiği fosfor ve B vitaminiyle zihni yorgunluğu giderir, sinirleri teskin eder. Tükürük bezlerini çalıştırarak, hazmı kolaylaştırır. Hastalıklara karşı vücudun direncini arttırır, bağırsakları yumuşatır. Armut hazmı kolaylaştırır ama kendisinin hazmı kolay değildir. Midesi sorunlu olanlar elma gibi ısırarak yemek yerine suyunu tercih etmelidir. Armuttan en iyi şekilde yararlanmak isteyenler yemeklerden önce yemelidir.

Arpa (Hordeum Vulgare)
Dünyanın her tarafında yetiştirilir. Tanelerinde bol miktarda B1 ve E vitamini vardır.

Suda kaynatılarak elde edilen sıvı susuzluğu giderir, ateş düşürür, balgam söktürür, ishali önler. Böbrek ve safrakesesi taşlarının sebebiyet verdiği ağrılara, karaciğer ve dalak hastalıklarına, bronşit ve nezleye, cilt hastalıklarına, kansızlığa, raşitizm hastalığına iyi gelir. Kemik kireçlenmesini önlemesi en önemli özelliğidir.

Ateş yükselmesine karşı bir avuç arpa, bir litre suda, arpanın zarı patlayıncaya kadar kaynatılır. Sonra süzülür. Bir adet limon ve bir yemek kaşığı bal ilave edilerek yudum yudum içilir.

Çıban ve yaraları tedavi etmek için: Arpa hamuruna bir miktar incir ve bal ilave edilerek çıban ve yaraların üzeri sarılır.

Bağırsak gazlarını yok etmek için: Arpa unu hamur haline getirilir. Bir miktar keten tohumu ve üzerlik otu ilave edilerek karna sarılır.

Yüzdeki lekeleri yok etmek için: Hamur haline getirilen arpa unu yüze maske halinde sürülür. 2 saat bekletilir.

Bir litre suda bir avuç arpa bir avuç rezene tohumu kaynatılarak içildiğinde, anne sütünde artış görülür.

Asma (Vitis Vinifera)
Asma özellikle sıcak bölgelerde yetişir. Dünyada insanlar tarafından ilk yetiştirilen bitki olduğu sanılmaktadır. Üç binin üzerinde çeşidi vardır.

Meyvesi olan üzümde bol miktarda A, B1, B2 ve C vitamini bulunur. Vücut yağlanmasına, kalp ve böbrek rahatsızlıklarına karşı çok etkilidir. Asma çubuklarından çıkan sıvı egzamaya ve bağırsak kanamalarına karşı kullanılır. Bazı yerlerde bu sıvı göz damlası olarak da kullanılır.

Aşk Otu (Levisticum Officinale)
Ege bölgesindeki sık rastlanan aşk otunun ilkbaharda kökü, ekim ayında ise gövdesi ve tohumları kullanılır. Kökünden elde edilen yağ, sinir sistemi ve deri hastalıklarına karşı kullanılır. Gövdesi böbrek ve mesane rahatsızlıklarına iyi gelir. Vücudun çeşitli yerlerinin su toplamasıyla oluşan hastalıkların tedavisinde de kullanılır.

Aşk otu, gut hastalığı, romatizma, müzmin kalp rahatsızlıklar, öksürük ve boğaz iltihaplarına karşı etkilidir. Kökünden yapılan çay sarılığa iyi gelir, böbrekleri temizler. Anason ve raziyane ile karıştırılarak hazırlandığı zaman etkisi daha fazla olur. Kökü kaynatılarak elde edilen sıvı yüzdeki lekeleri yok eder. Kurutulmuş aşk otu kökü toz haline getirilir. 1 çay kaşığı 1 bardak sirkeye konularak içilir. Mide ve bağırsak gazlarını giderir. Banyo suyuna karıştırılırsa ciddi güzelleştirir. Ciltteki yaraları giderir.

Aşk otu tohumları bir bardak su içinde 6 saat bekletilerek içilir. Karaciğer, dalak, mesane ve böbreklerin çalışmasını düzenler.

Aşk otu tohumları bir bardak sirke içine konup 2 saat bekletilerek içilirse kalça ve bel ağrılarını hafifletir. Böbrek, mesane ve safrakesesi taşlarını düşürür.

Önemli not: Çok miktarda alınan aşk otu böbrekleri yorabilir. Böbrek rahatsızlığı çekenlerin aşk otundan yapılan ilaçları kullanmamaları tavsiye edilir.

Atkestanesi (Aesculus Hippocastanum)
Mayıs ve ağustos aylarında yapraklarından, eylül-ekim aylarında meyvelerinden, mart, eylül ve ekim aylarında ise kabuklarından yararlanılır.

Meyveleri olan kestaneler öğütülerek toz haline getirilir. Bir bardak suya bir kaşık konularak günde üç kere içilirse basur, ishal ve varis hastalıklarına iyi gelir. Nezle ve nefes darlığına karşı tatbik edilir. Bir kilo atkestanesi küçük parçalara doğranarak pişirilir ve suyu ile temizlenirse basuru önler.

Atkestanesi ağacının kabuğu kaynatılarak içilirse hazımsızlığa, kronik bağırsak nezlesine, soğuk algınlığına, yüksek ateşe iyi gelir.

Kavrulup öğütüldükten sonra kahve gibi pişirilerek içilirse nezleyi önler. Romatizmaya iyi gelir.

Taze atkestanesi çiçekleri alkol içinde ve güneşte birkaç hafta bekletildikten sonra romatizmalı uzuvlara ovularak sürülürse şifa verir.

Atkestanesinden iki şekilde yararlanabilirsiniz:
1. Bir yemek kaşığı ince kıyılmış at kestanesi kabuğu 2 bardak kaynar suya bırakılarak bir müddet bekletildikten sonra yudum, yudum içilir.

2. 1 kg. At kestanesi meyvesi ezilerek kaynatıldıktan sonra banyo suyuna ilave edilir.

Ayçiçeği (Helianthus Annuus)
Soğuk preslenmiş ayçiçeği yağı damar kireçlenmesine çok iyi gelir. Tohumlarından elde edilen merhem kurdeşen hastalığının tedavisinde kullanılır, yaraları tedavi eder.
Ayçiçek yağı içilmez ama gargara olarak kullanıldığında uykusuzluk, kronik baş ağrısı ve asabiyete iyi gelir. Ayrıa ağızdaki zararlı bakteri ve molekülleri yok eder. Vücudun zehirlerden temizlenmesine yardımcı olur.
Not: Soğuk presle elde edilen ayçiçeği yağını 10-15 dakika yani ağzınızda beyaz hale gelene kadar gargara yapmak gerekir.

Ayrık Otu (Agropyron Repens)

Yol kenarlarında, çayırlarda, bahçe ve tarlalarda bol miktarda bulunur. En çok kullanılan yeri toprak altında kalan gövdesidir.

Elli gram ayrık otu kökünün bir litre suda kaynatılması sonucunda elde edilen ilaç sarılık hastalığına iyi gelir. Böbrek taşlarını ve idrar yollarındaki kumu düşürür. Gut hastalığını ve romatizmaya karşı da kullanılır. Ter ve idrar söktürür, nezle ve boğaz hastalıklarına iyi gelir. Mide rahatsızlıklarına ve ishale karşı çok etkilidir. Dalak rahatsızlıklarına karşı da çok iyi geldiği son zamanlarda yapılan araştırmalar sonucu belirlenmiştir.

Ayva (Cydonia Ablonga)
Ayvada, şeker, tanen ve bol miktarda vitamin vardır. İshal kesicidir. Dizanteri ve karaciğer tembelliğine iyi gelir. Mide ve bağırsağı kuvvetlendirir. Çarpıntı, bronşit, öksürük ve verem hastalıklarına iyi gelir.

Kurutulmuş ayvanın suda bekletilmesi ile elde edilen şurupla gargara yapılırsa boğaz iltihaplarına iyi gelir.

Bitkisel ilaç cilt kanseri tümörlerini azalttı

Amerikan biyoteknoloji şirketi Genentech’in geliştirdiği ve ağızdan alınan “GDC-0449″ ilacı, kanser hücrelerinin çoğalmasında önemli etken olan “hedgehog” (kirpi) adı verilen proteini durdurdu.

“New England Journal of Medicine” dergisinin internet sitesinde yayımlanan araştırmada, bilim adamlarının “veratrum californicum” bitkisinden elde edilen siklopamin maddesinin genlerinde değişiklik yaparak ilacı geliştirdiği belirtildi.

bitkiselilaçKlinik deney çalışmalarında, cilt kanserine yakalanan ve bu tedavinin uygulandığı otuz hastadan onsekizinde kanser tümörlerinin azaldığı ya da belirtilerde iyileşme görülürken, onbir hastanın durumunun uzun süre “istikrarlı olduğu” gözlendi.

Yalnızca dört hastada kanser tümörleri büyümeye devam etti. İlacın ayrıca, beyin kanserinin en sık rastlanan türüne (medülloblastom) yakalanan bir hastada da etkili olduğu, tümörün büyük oranda küçüldüğü belirlendi.

Ciddi hiçbir yan etkiye rastlanmadığını belirten bilim adamları, şu an en sık rastlanan cilt kanseri türünün (bazoselüler epitelyoma) etkili tedavisinin bulunmaması sebebiyle bu sonuçların önemli olduğuna dikkati çektiler.

Bitkisel Ürünler İlaçlardan Daha Güvenli Değil

Uzmanlar bitkisel ürünlerin alımı ve tüketilmesi konusunda çok dikkatli olunması yönünde uyarıda bulunuyorlar.

Günümüze değin bilinçli bilinçsiz çok fazla tüketilen bitki çayları teknolojinin gelişimi ile tabletlere sığdırılarak gelişip büyüyen sektör oluşturuldu.

Bitkisel ürün pazarı hızla büyürken uzmanlar bu ürünlerin ilaçlardan daha güvenli olmadığı yönünde uyarılarda bulunuyor.

Halk arasında çok fazla tüketilen hatta ilaçlardan öncelikli olarak tercih edilen bitkisel ürünler doğru kullanıldığında faydası görülebilir.

bitkilerYalnız bitkisel ürünler faydalarının yanı sıra bazı kişilerde ciddi anlamda tehlikeli olabiliyor, hiç bir yan etkisi yoktur demenin gerçekliğinin olmadığına dikkat çekiliyor.

Satıcıların tamamen ticari anlayışı ile ürünlerinin doğal olduğunu söylemesi de kaçınılmazdır. Bu anlamda kesinlikle gözü kapalı bitkisel ürünleri kullanmadan önce doktora danışmakta yarar var deniliyor.

Üstelik bitkisel ürünler kullanılmadan önce test edilmediğinden uzmanlar güvenli olmadığı uyarısında bulunuyor.

Bitkisel ürünlerin bir kısmı toksik maddeler ve polen içerirken, bir kısmında arsenik, kurşun, civa ve peptisid gibi zehirli maddeler bulunuyor ve bir çok kişide türlü hastalıklara sebep olabiliyor. Bazılarında ise steroid ve östrojen bulunurken üzerindeki etikette belirtilmiyor.

HSV

İki herpes simpleks virus tipinden HSV-1 % 80 oranında oral, % 20 de genital lezyonlar; HSV-2 ise % 80 genital, % 20 oral lezyonlar yapar.

Klinik : Hastalığın iki evresi vardır :

Genellikle hafif, vakaların çoğunda asemptomatiktir. Deride lezyonların gelişebilmesi için deri bariyerinin bozulması gerekir. İştahsızlık ve kırgınlık gibi sistemik semptomlar görülebilir. Lokal semptomlar lezyonların yerine göre değişir. Orofaringeal lezyonlarda ağız ve boğaz ağrısı, genital lezyonlarda dizüri ve tenezmus, immün yetmezlikli hastalarda görülebilen dissemine yayılım varsa ensefalopati, başağrısı, öksürük, solunum sıkıntısı, sarılık gözlenebilir. Genellikle lezyonlar çıkmadan önce lezyonun çıkacağı bölgede yanma ve kaşıntı şeklinde prodromal semptomlar ortaya çıkar. Daha sonra eritematöz bir taban üzerinde ağrılı sert kabuklu veziküller ve ülserler görülür. Bu lezyonlar bir süre sonra birleşip, vezikül kümeleri haline gelirler. Komşu lenf bezleri büyük ve ağrılı olabilir. Ağız lezyonları gingivostomatit (gingiva, ağız boşluğu, tonsil ve farinkste ağrılı ülsere lezyonlar) veya herpes labialis (dudak ve çevresinde ağrılı veziküller ve ülserler) şeklindedir, birlikte submandibular lenfadenopati ve ateş bulunabilir. Genital herpeste de şankroid ve sifilizdekine benzer ağrılı veziküler ve ülseratif lezyonlar yanında inguinal lenfadenopati vardır. Keratokonjunktivit gelişirse, göz kapağında veziküller, korneal ülserler ve yarık lamba muayenesinde dendritik keratit saptanır. HSV-2 maternal – fetal geçişle yenidoğanda enfeksiyona neden olabilir. Bir çeşit meslek hastalığı olarak, çocuk bakımı ve sağlığı ile uğraşanlarda parmak ucunda veziküler döküntü şeklinde (herpetik whitlow) ve güreşçilerde herpes gladiatorum görülebilir.

2. Latent dönem ve rekürrens : HSV-1 genellikle tregeminal, HSV-2 ise sakral ganglionda latent olarak kallır. Virus ateş, fiziksel veya emosyonel stres, ultraviole ışınları ve aksonal hasar gibi uyarılarla reaktive olur. Rekürren enfeksiyonlar gelişen immünite nedeniyle, genellikle hafiftir. Özellikle HSV-2 sık rekürrens gösterir. Bir genital herpes atağı geçiren hastaların en az % 85’I bir kez, % 38’I 6 kez, % 20’si ise 10 kezden fazla rekürrens gösterir.

Komplikasyonlar : Ensefalit, neonatal enfeksiyon, konjenital enfeksiyon, immün yetmezlikli hastalarda dissemine hastalık (pnömoni, hepatitkardit, pankreatit…), akut üriner retansiyon.

Epidemiyoloji ve bulaşma : HSV-1 enfeksiyonları genellikle damlacık veya enfekte tükrük ile, HSV-2 ise cinsel temasla bulaşır. HSV-1 en sık 6 ay ile 3 yaş arasındaki çocuklarda, HSV-2 ise 18-25 yaş arasında görülür.

Tanı : Vakaların büyük çoğunluğunda klinik tanı yeterlidir. Şüpheli durumlarda Tzank testi (lezyondan alınan yaymaların Giemsa veya Wright ile boyanmasında multinukleer dev hücreler ve intranukleer inklüzyonlar), virus kültürü (daha sensitif), monoklonal antikor testi veya seroloji (sistemik tutulum varsa) kullanılabilir.

Ayırıcı tanı : Şankroid, enteroviral enfeksiyonlar (el-ayak-ağız sendromu), su çiçeği, sifiliz, molloskum kontagiozum, tonsillofarinjit.

Tedavi : İmmünitesi bozuk olmayan kişilerde orofaringeal herpesde ve herpes labialisde antiviral tedavi endikasyonu yoktur. Lokal ve sistemik ağrı kesiciler kullanılabilir. Tedavide kullanılan ilaçlar virus replikasyonunu inhibe ederler, ancak kür sağlamazlar. Bu nedenle rekürrens şansını azaltmazlar.

Acyclovir genital herpesin primer, rekürren ve supresif tedavisinde (yılda en az 6 atak varsa), immün yetmezlikli hastaların orofaringeal herpes enfeksiyonunda ve herpes ensefalitinde etkilidir. İlacın prodromal dönemde başlanılması etki şansını artırır. Döküntünün 48. saatinden sonra etkisi yok denecek kadar azdır. Genital herpesin ilk atağında 10 gün, p.o., günde 5×200 mg, ya da 3×400 mg; rekürren ataklarda 5 gün, p.o., günde 3×400 mg; supresif tedavide günde 2×400 mg kullanılır. İmmünosupresif hastaların mukokutenöz HSV enfeksiyonunda hafifse 10 gün, p.o., günde 5×200-400 mg; orta derecede ise 7-10 gün, i.v., 3×5 mg/kg veya 14-21 gün, p.o., 5×400 mg, ensefalitte 14-21 gün, i.v., 3×10 mg/kg, herpetik whitlow’da 10 gün, p.o., 3×400 mg, sık tekrarlayan herpes labialisde 4 ay, p.o., 2×400 mg dozunda kullanılır. Çocuk dozu oral kullanımda 4-5×250-600 mg/m2’dir, i.v. dozu yetişkin ile aynıdır. Hipersensitivite varsa kullanılmamalıdır, gebelikte güvenilirliği de kesin değildir. Bulantı, kusma, döküntü, nadiren böbrek yetmezliği ve santral sinir sistemi semptomlarına neden olabilir. Topikal acyclovir’in primer herpetik lezyonlarda etkisi minimaldir, rekürren enfeksiyonlarda ise etkisi yoktur.

Famciclovir esas olarak rekürren genital herpesde, 5 gün, p.o., günde 2-3×125-250 mg kullanılır. Çocuklarda kullanımı ile ilgili yeterli bilgi yoktur. Kontrendikasyonları ve yan etkileri acyclovir gibidir. Valacyclovir de rekürren genital herpesde kullanılır. Vücutta acyclovir’e çevrilir. Acyclovir’den daha pahalıdır, ancak kullanımı daha kolaydır. Dozu 5-10 gün, p.o., 2×500-1.000 mg’dır. Bu ilaın da henüz çocuklarda kullanımı konusunda yeterli bilgi yoktur. Kontrendikasyonları ve yan etkileri acyclovir’e benzerdir, ayrıca hemolitik üremik sendrom da bildirilmiştir.

Korunma : Temas izolasyonu ve immün yetmezlikli hastalarda hava yolu izolasyonu önerilir. Genital herpeste lezyonlar süresince cinsel ilişkiden kaçınılmalı, asemptomatik virus yayılması nedeniyle rutin prezerfatif kullanılması yönünde halk eğitimi yaygınlaştırılmalıdır. Hastalar ve temaslıları cinsel temasla geçen diğer hastalıklar yönünden de araştırılmalıdır. Sağlık personeli herpetik whitlow’dan korunmak için, lezyonlara ve sekresyonlara temas edileceği zaman eldiven kullanmalıdır. Doğum sırasında aktif lezyonlar varsa, neonatal herpesi önlemek için, doğumun sezaryen ile yaptırılması uygun olur. Aşı çalışmaları devam etmektedir. Henüz klinikte kullanılan etkin bir aşı yoktur.

Ardıç (Juniperus türleri)

Ardıç Hakkında
Yaprak dökmeyenler dünya üzerindeki her kültürde saflık ve temizlik için geleneksel bir kullanıma sahiptirler: fiziksel, duygusal ve ruhsal. Dürüstlüğü temsil ederler ve bin yıl için çürümeyi önlemek için kullanılırlar. Tüm zamanlar boyunca yaklaşık bütün kültürlerde hastalıktan korunmak ve tedavi için ter banyoları ve saunalarda kullanılmıştır. Yerli kültürler tarafından kullanımları yaygındır ve bilimsel çalışmaların çokluğu bu tarihsel kullanımı
desteklemektedir. Yemişlerden elde edilen esans yağı idrar ile atılır ve idrar yolları hastalıklarına neden olan antibiyotiğe dirençli bakterilere karşı etkilidir. Tüp deneyleri, özellikle Staphlococcus aureus olmak üzere, antibiyotiğe dirençli bakterilere karşı güçlü bir etkinliğe sahip olduğunu göstermektedir.

Hazırlama ve Dozaj
Yemişler idrar yolları hastalıklarını tedavi etmek amacı ile kullanılır. Yemişler veya iğneler üst solunum yolları hastalıkları, Salmonella, E. coli, Shigella’lar için kullanılır. Odun, kökler, kabuk, yemişler, veya iğneler deri enfeksiyonları ve bulaşıcı dizanteri için kullanılırlar. Esans yağı hava yolu ile bulaşan ve üst solunum yolları hastalıklarında kullanılır. Gıdalarda, çay olarak, yıkama, tentür, bütün halde, toz halinde,buhar olarak kullanılabilir.

Tentür Yemişler: 1:5 %75 alkol ile, günde 3 defaya kadar 5 ila 30 damla.
Çay: 1 çay kaşığı dövülmüş iğne 200 ml kaynak suda örtülü olarak 15 dakika demlenir. Üst solunum yolları hastalıkları veya besin zehirlenmesi için, gerektiği sıklıkta alın. Shigella için, içebildiğiniz kadar çay için.
Yıkama: Bitkilerin kuvvetli bir kaynatması pek çok kültürlerde içki yapım araçları mutfak gereçlerini, cerrahi aletleri, elleri, tezgahları vs. dezenfekte etmek için kullanılır. Çay enfeksiyonları önlemek ya da tedavi etmek için bir yıkama olarak yararlıdır. 30 gr bitkiyi 1 lt suya koyun, 30 dakika kaynatın, bir gece soğumaya bırakın.
Yemişler: M de Problemleri için: 2 hafta boyunca, günde 1 ila 5 yemiş yiyin.
Toz: Bitkinin herhangi bir kısmını varsa tozlarına ilave edin, veya yaralardaki enfeksiyonları önlemek veya tedavi etmek için tek başına kullanın.
Besin: Yemişler ve yeni gelişen iğneler pek çok yemeğe hem lezzet hem de besin kaynaklı bakterileri öldürmek için ilave edilebilirler. Yemişleri ufalayın veya yeni yetişen iğneleri doğrayın ve yemeğin içinde pişirin.
Buhar: Bitkinin herhangi bir kısmı ama genellikle iğneler veya yemişler. Ter kulübesi veya saunada kullanın veya 120 gr iğne yada ezilmiş yel tazesi daha 4 lt suda kaynatın ve buharını soluyun.
Esans Yağı: Sinüs veya üst solunum yolları enfeksiyonları için bir burun spreyi şişesi içinde 30 ml su ile 8 ila 10 damlasını birleştirin. Üst solunum yolları enfeksiyonlarını önleme ve tedavi etmek için püskürtücü bir şişe içinde kullanın. Üst solunum yolları enfeksiyonları için ılımlı dozlarda buhar solumak veya ter kulübesi şeklinde uygulamak da söz konusu olabilir.

Yan Etkiler ve Kullanılmayacağı Durumlar
Eğer akut böbrek rahatsızlığı, hamilelik veya mide rahatsızlığından şikayetiniz varsa kullanmayın. Yüksek dozlar veya uzun süreli kullanım böbrekleri tahriş edebilir.

Ardıcın Alternatifleri
Sırası ile herhangi bir yaprak dökmeyen, özellikle çam, perçem ağacı, sedir ve ladin. Çamın yapılan laboratuar çalışmalarında antibiyotiğe dirençli bakterilere karşı önemli bir antibakteriyel etkiye sahip olduğu gösterilmiştir, perçem ağacı da etkilidir ve daha az oranda ladin de etkilidir. Bu onların enfeksiyon hastalıkları için uzun süredir kullanılmalarını açıklama eğiliminde olan bir durumdur. Bütün yaprak dökmeyenler için dozlar karşılaştırılabilir. Ardıcın her türünün yemişleri benzer şekilde kullanılabilir.

Oldukça yeni olan keşiflerden biri de çam kabuğunun hastalık tedavi etmedeki gücüdür. Çam kabuğu, güçlü bir antioksidan ve C vitamini güçlendiricisi olan proantosiyanidin içeren üzüm çekirdeği hariç, bütün diğer bitkilerden daha güçlüdür. Kanser, Alzheimer hastalığı, Parkinson hastalığı, eklem iltihabı, katarakt, kalp hastalığı ve felç gibi hastalıklarda serbest radikal miktarlarının yükseldiği bilinmektedir. İnsan bağışıklık sistemi antioksidanları serbest radikalleri etkisiz hale getirmek ve vücudumuzdan atmak için kullanır. Çam kabuğundan elde edilen bu antioksidan bilinen en güçlülerden bir tanesidir. Daha da fazlası, çalışmalar onun çam iğnelerinde bulunan C vitaminini, bir C vitamini eksikliği olan iskorbit hastalığının güçlü tarihsel tedavisi, çok güçlü bir şekilde uyardığını göstermektedir. Diğer yaprak dökmeyenlerin de bu güçlü antioksidan etkinliğe sahip olduklarına dair belirtiler vardır.