İltihabi bağırsak hastalığı

Ülseratif kolitte, iltihaplanma ve ülserleşme kolonun çeperini ve rektumu etkiler. Kron hastalığında ise iltihaplanma sindirim yolunun herhangi bir bölgesinde etkili olabilir.

Ama en çok yoğunlaştığı bölge kalın ya da ince bağırsağın son kısımlarıdır (ülser geliştirir ve ardından da enfeksiyonla devam eder).İltihabi bağırsak hastalığı, daha yaygın ve daha basit bir hastalık olan hassas bağırsak sendromuna benzeyebilir. İltihaplı bağırsak hastalığının aksine, hassas bağırsak sendromunun belli bir anatomik hasara veya enfeksiyona yol açmadığı bilinmektedir.

Yapılan araştırmalara rağmen, iltihabi bağırsak hastalığına neyin sebep olduğu bilinmemektedir. Çevresel uyaranlar yani virüslerle bakterilerin bu hastalığın oluşumunda bir rol oynadığı tahmin edilmektedir. Genetik olarak savunmasız insanlarda (iltihabi bağırsak hastalığının kalıtımsal olduğu tahmin edilmektedir) bağırsak çeperinde parçalanmalara rastlanabilir ve enfeksiyonel bir reaksiyon harekete geçebilir.

SEMPTOMLAR

Ülseratif kolit, kanlı ishale, mukuslu ve iltihaplı dışkıya sebep olur. Karınsal ağrılara ve ateşe maruz kalabilirsiniz. Ülseratif kolit dönemleri her ay ortaya çıkabilir. Ama bazı insanlarda her zaman ya da nadiren ortaya çıkar.

Kron hastalığı karın ağrısına, kanlı ishale ve iştahsızlığa sebep olabilir. Kötü emilim anemiye ve kilo kaybına sebep olabilir. Diğer bireylerde; rektal kanamalar, rektal apseler, rektal çatlamalar ve çıbanlar meydana gelebilir. Hastalığın ilerlemiş vakalarında, bağırsaklarda tıkanma meydana gelebilir. Vücudun diğer bölümleri de aynı şekilde etkilenir; kireçlenme, cilt hastalıkları ve göz enfeksiyonlar ortaya çıkabilir.

TEDAVİ SEÇENEKLERİ
İltihabi bağırsak hastalığı, anemi belirten laboratuvar testleri, yükselmiş beyaz kan hücresi sayımı ve dışkıdaki kanla teşhis edilir. Bakteriyel enfeksiyonlar aynı belirtileri yarattığı için, beri, dışkı örneklerindeki testler bu hastalıklı mikroplan belirleyebilir. Hekiminiz sigmoidoskopi, kolonoskopi ya da röntgen talep edebilir.

Aminosalicylate veya kortikosteroid ilaç içeren fitiller veya lavmanlar, yalnızca rektumda ya da kalın bağırsakta oluşan iltihaplanmaların tedavisinde kullanılabilir. Bununla birlikte, hastalıklı doku anal boşluğun uzağında genişliyorsa, ağızdan ilaç kullanımına ihtiyaç duyulabilir. İlk tedavi seçeneği sulfasalazindir. Bunun yanı sıra, iştahsızlık, baş ağrısı ve mide bulantısı çeken insanlar, ihtiyaç duyduklannda bu ilacı kullanabilirler. Birbirleriyle bağlantılı ilaç grupları, aminosaliklatlar, yan etki yaratmaya yatkındırlar.

Mesalamine, bu grupta en çok reçetelendirilen ilaçtır. Bu ilaçlara cevap vermeyen insanlar için, kortikoste-roidler bazı hafiflemeler yaratabilir. Ama aynı zamanda birçok yan etki üretirler ve uzun süre kullanımlar tercih edilmez. Budesonide (yeni bir kortikosteroid) lavman olarak verilir ve ortaya çıkarttığı daha az sayıda yan etkisiyle kortikosteroid haplardan daha etkilidir.

Diğer bir tedavi yöntemi, nikotin parçalarının ülseratif kolit için araştırılmış olmasıdır ve sigara kullananlarda daha az sıklıkta alınması, kanserin engellenmesi için önerilecek en iyi yöntemdir.Kolon kanseri bulunmayan bireylerde, hekimler kolonu alır ve dışkılar için ince bağırsakta bir torba yaratılır.

Müdahaleden sonra, günde 6 kez sıvı dışkı atarsınız. Az sayıda bireyin karın duvarında bir ağız yaratılır ve dıştan bir çantaya bağlanarak atıkları toplaması sağlanır.Kolon alındığında ülseratif kolit tedavi edilmiş olur. Ama ince bağırsaktan yaratılan torbada kanserle karşılaşma riski bulunur.

Besin düzeniyle ilgili ayarlamalar yardımcı olabilir. İshale sebep olan besinlerden uzak durarak hafif belirtilerin ortaya çıkmasını önleyebilirsiniz. Özel sıvı rejimleri Kron hastalığının belirtilerini azaltabilir. Balık yağı haplarının, Kron hastalığında belirtileri hafiflettiğine dair kanıtlar bulunmaktadır. Ama bu sonuçların doğrulanması için geniş çaplı araştırmalara ihtiyaç vardır.

Hodgkin Hastalığı

Hodgkin hastalığı, tedavi ve hastalık seyrini belirlemek için tiplerine göre sınıflandırılır ve evrelere ayrılır. Biyopsi örneğinin mikroskop altında nasıl göründüğüne göre sınıflandırılan dört tip Hodgkin hastalığı vardır.

Nodüler skleroz (tip) Hodgkin hastalarının %80’i kadarında bu tip görülür ve genellikle genç kadınları etkiler. En sıklıkla boyun ve göğüs alanını (kalbin yanında akciğerler arasındaki bölgede bulunan timus (özden), lenf bezleri ve bağ dokuları kapsar) etkiler. Prognoz, genellikle oldukça iyidir.

Lenfositten zengin (tip) Biyopsi örneğinde görülen hücrelerin çoğunluğu, normal görünümlü lenfositlerdir. En ender görülen fakat prognozu en iyi olan tiptir.

Karma (mixt) sellüler (tip)
Çoğunlukla erkeklerde gelişen yaygın bir lenfomadır ve Hodgkin hastalığının üçüncü en yaygın tipidir. Prognoz, iyicedir.

Lenfositten fakir (tip) Bu nadir tip, bezde normal beyaz kan hücrelerinin eksikliği ve birçok anormal hücrenin varlığı ile karakterizedir. Prognozun en kötü olduğu tiptir. Teşhis sırasında hastalık genellikle yayılmıştır.

SEMPTOMLAR
Hodgkin hastalığının seyri genellikle erken teşhis ve tedavi ile büyük oranda iyileşir (düzelir). Aşağıdaki semptomlardan birini yaşarsanız, hemen doktorunuzu görünüz:

Koltuk altı, boyun ya da kasıkta ağrısız, şiş bezler; raş (döküntü) olmaksızın sürekli kaşıntı yapan cilt; diyet (perhiz) yapmadan kilo kaybı ya da sürekli halsizlik. Doktorunuz, başka testlere gerek olup olmadığını değerlendirecektir.

EVRELER
Size Hodgkin hastalığı teşhisi konulduğunda, hematologunuz röntgen ve bilgisayarlı tomografi taramalarınızı inceleyecek ve genellikle, kanser hücreleri içeren lenf bezlerini belirleyen ve galyum taraması olarak adlandırılan bir test isteyecektir.

Bazı vakalarda, abdominal (karın bölgesinde bulunan) lenf bezlerinde ve dalakta kar.ser hücrelerinin olup olmadığını belirlemek için cerrahi gerekir. Bu bilgi; uygulanacak olan tedavi türünü, farklı kemoterapi kombinasyonlarını ve radyoterapiye gerek olup olmadığını gösteren hastalık evresinin belirlenmesi için önemlidir. Bu testler, tedavinizin gidişatını değerlendirmek için periyodik olarak tekrarlanır.

Evre I Kanser, tek lenf nodu (düğümü) bölgesiyle sınırlıdır. Evre II Diyaframın (göğsü karından ayıran kas yumağı) aynı tarafında iki ya da daha fazla lenf nodu (düğümü) bölgesinde kanser gelişir.

Evre HL Kanser, diyaframın her iki tarafındaki lenf nodu (düğümü) bölgelerine, göğüs ve karındakiler gibi, yayılmıştır ve dalağa yayılmış ya da yayılmamış olabilir. Evre IV Kanser, kemik iliği ya da karaciğer gibi lenfatik sistem dışındaki organlara yayılmıştır ve yakındaki lenf bezlerine de yayılmış olabilir ya da olmayabilir.

Göreceğiniz tedavi türü, sizin durumunuza göre özel olarak düzenlenecektir. Hematologlar, hastalığın evresini belirleme konusunda çok dikkatli davranmakta; bazen evreyi en doğru şekilde belirlemek için cerrahi kullanmaktadırlar.

Evre I ya da II aşamasında teşhis ve tedavi edilen Hodgkin hastalığına yakalanmış olan kişilerin %80 O a %90’ı tamamen iyileşir. İlerlemiş kanser hastası olan kişilerin bile S iyi prognozu vardır. Tedaviden 10 yıl sonra, iyileşmiş (hastalıktan kurtulmuş) olan kişilerin °/650 ila %80’ı sağlıklı kalır (bu hastalığa tekrar yakalanmaz).

Radyasyon terapisi; hastalığın erken, az ilerlemiş evrelerinde ya da kanser üst bedeni etkilendiğinde yalnız başına uygulanabilir. Kemoterapi yalnız başına ya da radyasyon terapisi ile birlikte kullanılabilir. Kemoterapi genellikle, kanserin vücudun birçok bölgesine yayılmış olduğu daha ileri vakalarda reçete edilir.

Her iki tedavi türünden sonra da başka bir kemoterapi türü ile tedavi edilebilen yinelemeler (nüksler) meydana gelebilir. Bu işe yaramazsa, bir kemik iliği nakli ya da kök hücre nakli yapılabilir.

Hodgkin Olmayan (Dışı) Lenfomalar

Farklı Hodgkin olmayan (dışı) lenfoma türleri; düşük, orta ve yüksek gradiı olmak üzere anormal hücrelerin boyutuna, tipine ve yapısına (paternine) göre sınıflandırılır. Bunlar, mikroskop altında ve hücrelerin yüzeyindeki kimyasalları belirleyip boyayan testler ile gözlemlenebilir.

Düşük gradiı Hodgkin olmayan (dışı) lenfomanın, yüksek gradlı Hodgkin olmayan (dışı) lenfomanınkinden daha yüksek bir hayatta kalma oranı (insanların %75’i düşük gradiı Hodgkin olmayan (dışı) lenfoma tanısından sonra 5 yıl yaşar) vardır. Düşük gradiı tip yavaş gelişir ve semptomlara neden olmayabilir. Doktorunuz başlangıçta sizi periyodik olarak kontrol (muayene) eder fakat semptomlar görülünceye kadar tedavi uygulamaz.

Orta Hodgkin olmayan (dışı) lenfoma, en yaygın türdür ve tüm vakalann %65’ini oluşturur. Tüm yaş gruplarını etkiler; görülme sıklığı, büyük ölçüde immunodefisiter akiz sendromlu (AİDS) kişilerde yaygın olduğundan hızla artmaktadır.

Orta Hodgkin olmayan (dışı) lenfoması olan kişilerin hemen hemen yarısı, tedavi olmaksızın iyileştirilebilir. Ancak, tedavi tam bir remisyon (duraksama) yaratmazsa, ortalama hayatta kalma süresi 18 aydan kısa bir süreye düşer.

Yüksek gradiı Hodgkin olmayan (dışı) lenfoma nadirdir (bu hastalığa yakalanmış olan kişilerin %5’in daha azını etkiler) ve genellikle çocuklar ile genç yetişkinleri etkiler. Üç alt türü; genellikle genç erkekleri hedef alan lenfoblastik lenfomayı, her iki cinsiyetten genç yetişkinleri etkileyen Burkitt lenfomayı ve AIDS’ li kişilerde daha yaygın olan bir yüksek gradiı Hodgkin olmayan (dışı) lenfoma türünü kapsar.

Hodgkin olmayan (dışı) lenfoma, Hodgkin hastalığından daha yaygın ve daha ciddidir. (Onlu yaşlarında olan) gençlerin ve genç yetişkinlerin bazı nadir Hodgkin olmayan (dışı) lenfoma türlerine daha eğilimli olmasına rağmen, bu kanser 45 yaşın üzerinde en yaygındır ve bu hastalığa yakalanma olasılığı ilerleyen yaşlarda artmaktadır.

Hodgkin olmayan (dışı) lenfoma riski, bir organ naklini takiben immunosüpresif ilaçlar kullanan kişilerde ve insan immun yetmezlik virüsü (HIV) olan kişilerde olduğu gibi bağışıklığı düşmüş (azalmış) kişilerde de hatırı sayılır derecede artmaktadır.

SEMPTOMLAR
Kalıcı (sürekli), ağrısız şişmiş bezlere (genellikle koltuk altı, boyun ya da kasıkta) ek olarak, Hodgkin olmayan (dışı) lenfomalı kişilerde enfeksiyon olmaksızın gelişen açıklanamayan ateş, sini sıklam eden (aşırı) gece terlemeleri, diyet (perhiz) yapmadan meydana gelen kayda değer kilo kaybı ya da gastrointestinal rahatsızlığı içeren genel semptomlar da gelişebilir. Bu semptomlardan herhangi birini yaşarsanız, doktorunuzu görünüz. İleri Hodgkin olmayan (dışı) lenfomalı bazı kişiler kendilerini iyi hissederler.

TEDAVİ SEÇENEKLERİ

Doktorunuz ya da hematologunuz, detaylı bir muayene gerçekleştirecektir. Hodgkin olmayan (dışı) lenfomadan şüphelenirse, bir sonraki adım; bulunan habis hücreler hakkında olabildiğince çok bilgi elde etmek için bir lenf bezi örneği almaktır.

Ayrıca radyoloji testleri, hangi lenf bezlerinin etkilendiğini ortaya koyacaktır.Patolojistin yaptığı iş, büyük önem taşımaktadır. Hastalığın seyri, kanser hücrelerinin boyutunu ve tipini bir mikroskop aracılığıyla inceleyerek ve bir lenf bezinin normal yapısını ne ölçüde değiştirmiş oldukları belirlenerek önceden kestirilebilir.

Hücreler küçük olduğunda ve bezin iç yapıları bozulmamış olduğunda hastalık seyri, hücrelerin büyük ve yok edilmiş normal sınırlan olduğundakinden genellikle daha iyidir.

Kanseröz (kanserleşmiş) lenfositler küçük olduğunda, kanser genellikle yavaş gelişir ve hastalık, 15 yıldan fazla bir sürede bir görünüp bir kaybolan belirtilerle artıp azalabilir.Lenfositler büyük olduğunda, kanser daha agresiftir ve tedavi başarılı olmazsa insanlar genellikle birkaç yıl içinde ölürler.

Etkilenen lenf bezi sayısı, hastalığın şiddetini gösteren güvenilir bir işaret değildir. Lenf bezleri tek bir organ sistemi oluşturduğundan, hastalık, karaciğer, deri ya da akciğerler ‘ gibi diğer yapılara yayıldığında daha ciddi bir hal alır.Genel sağlığınız ve direnciniz, tedavi seçimini etkiler. Fiziksel kondisyonu iyi olan yaşlı bir kişi, tedavinin zorluklarına katlanabilir.

Bu yaklaşım işe yaramazsa, ya da hastalık yinelenirse (nüksederse), kemoterapinin dozu ya da tipi arttırılabilir. Düşük gradlı Hodgkin olmayan (dışı) lenfomalı bir kişi, teşhisten sonra ortalama 6 ila 8 yıl yaşar.Çelişkili (paradoksikal) bir şekilde, erken ölüme yol açabilmesine rağmen agresif orta lenfomanın tamamen iyileştirilme olasılığı, daha az agresif olan bazı lenfomalarınkinden daha yüksektir. Bir kemik iliği nakli yapılabilir.

Kronik İshal

Seyahat Edenlerin İshali
Seyahat ishali, dışkıyla kirlenmiş (bakteri, parazit, virüs) su veya besinlerin tüketilmesi ile oluşan bağırsak iltihaplanmasıdır. İshaldeki su oranı yüksek olursa, su kaybı problemiyle karşılaşabilir siniz. Çocuklar ve ihtiyar insanlar bu hastalığa karşı hassastırlar. Ama su kaybı her yaşta etkili olabilir. Seyahat grubunuzun bir üyesinde ciddi ishal vakası varsa tıbbi yardım alınız. Doktor, su kaybı ciddiyse damardan sıvı vermeye gerek görebilir.

Seyahat esnasına ishalinizin olduğu durumlarda, ihtiyaç halinde yudumlamak üzere, ticari olarak hazırlanmış, su kaybını önleyici sıvı solüsyonların bulundurulması da iyi bir fikirdir. 1 litre kaynatılmış şişe suyuna % çay kaşığı tuz ve 4 çay kaşığı şeker ilave etmek suretiyle de kendi solüsyonunuzu hazırlayabilirsiniz. Karışım soğuşun, buna bir fincan portakal suyu ilave edin ve ishal durana kadar, her gün yaklaşık olarak 1.5 litre yudumlayın.

Seyahat ishalini, seyahate çıkmadan 2 gün önce başlayarak ve seyahat boyunca, günde 4 defa iki çay kaşığı bizmut preparatı alarak da önleyebilirsiniz. Bu, ishal riskini yüzde elli oranında azaltabilir. Bu tedavi, dışkınızın ve dilinizin renginin geçici olarak koyulaşmasına sebep olabilir.

Doxycyclin, önleme amacıyla kullanılmaktadır. Ama, cildinizin güneşe karşı hassaslaşmasına sebep olabilir ki bu durum, onu, daha az tercih edilir kılmaktadır.

Her gün belli antibiyotikleri kullanmak da enfeksiyon şansını azaltır. Ama bizmut tercih edilir; çünkü, eşit derecede etkilidir ve ayrıca, antibiyotik kullanmak, antibiyotiklere dirençli bakteri gelişimini arttırır.

Kolostomi Ve İlyostomi

Kalıcı veya geçici olarak uygulanan kolostomide, kolonun bir parçası alınır ve kalan kısım karnın yüzeyine dikişlenir. İlyostomide, genellikle bütün kolon ve rektum alınır ve ince bağırsağın alt ucu, karında açılan bir çıkışa tutturulur. Bu işlem kalıcıdır.

Cerrahi müdaheleden önce, antibiyotik kullanılarak vücuttaki bakteri seviyesi düşürülür. Genel anestezi kullanılarak uygulanan işlem sırasında, hekim karında bir kesik açarak bağırsağın hasar görmüş kısmını alır. Müdahaleden sonra birkaç gün damardan beslenirsiniz ve katı dışkıların geçişini kolaylaştıracak katı besin diyeti uygularsınız.

Müdahaleden sonra doktorunuz size, gaz üreten ve kokuya neden olan besinlerin kısıtlandığı bir diyet önerebilir. Bir hemşire sizi, göstermeniz gereken özen, stomanın hijyeni, torbanın temizlenmesi ve boşaltılması konusunda bilgilendirecektir. Birçok insan stomanın üstünde bir de ped takmaya ihtiyaç duyar.İlyostomi yaptıran hastalar genelde torbayı boşaltmak dışında çıkartamazlar. Bazı vakalarda, hekimler karın duvarının üstünde dışkıların toplanması için bir depo oluştururlar. Bu depo gün içinde periyodik olarak boşaltılabilir.

İlyostomi ve kolostomi gibi müdahelelere adapte olmak iyi bir şeydir. Ama fiziksel ve ruhsal adaptasyon açısından bazı önlemler almak, süreci daha da kolaylaştırabilir.