Lösemi, miyeloma ve makroglobülinemide kemik iliğinin hücreler ile infiltre olması sonucu normal fonksiyonu bozulur. Agranülositoz ve aplastik anemide kan elementlerinin yapımının eksikliği konak savunmasının ileri derecede bozulmasına neden olur. Lenfomalarda lenfosit fonksiyonlarının bozulmasının yanısıra kemotaktik bozukluklar da tanımlanmıştır. Retiküloendotelyal sistemin en önemli organı olan dalağın antikor sentezinde önemli rolü vardır. Dalak spesifik (antikor) ve nonspesifik (kompleman) immun mekanizmalar ile vücudu mikroorganizmalardan arındırma işlevini yapar. Orak hücreli anemili hastalarda veya splenektomi yapılan kişilerde dalağın savunma sistemi ile ilgili işlevlerinin ortadan kalkmasıyla hayatı tehdit eden ciddi infeksiyon riski oluşur.
İnflamatuar barsak hastalığı, intestinal len-fanjiyektazi, glüten enteropatisi gibi protein kaybına yol açan enteropatilerde ve nefrotik send-romda hipogammaglobülinemi bildirilmiş, ancak bunlardan yalnızca nefrotik sendromda infeksiyonlara duyarlılık gözlenmiştir. Malnütris-yonda en sık gözlenen immünolojik bozukluk hücresel immunitenin bozulmasıdır. Karaciğer hastalığında ise kompleman yapımının karaciğerde olması nedeni ile kompleman düzeyleri çok düşüktür. Diyabetik ve bazı üremik hastalarda kemotaksis, fagositoz ve nötroıil bakterisidal aktivitede bozukluk bildirilmiştir. Son yıllardax yapılan çalışmalarla hücresel immunitenin yaşlılıktan da etkilendiği gösterilmiştir.
Yanıklar ve immunosüpresif ajanlar sekonder yetersizliğin önemli nedenleridir. Yanık hastalarında septisemi sık görülen bir komplikas-yondur. Yanıkta savunma sistemini bozan en önemli etken derinin bütünlüğünün bozulmasıdır. Bunun dışında fagositozun bozulduğu ve serum immunoglobülin veya kompleman düzeylerinin de azaldığı bildirilmiştir. İmmunosüpresif ajanların immun sistemin üzerine etkisi çok yönlüdür.
Viral infeksiyona bağlı sekonder immun yetersizliğin en çarpıcı örneği AİDS hastalığıdır. Ölümle sonuçlanan bu sekonder immun yetersizlik sendromu, bugün için ABD, batı Avrupa ülkeleri ve Afrika’da yaygınlaşmaktadır ve tüm ülkeler için bir tehlike oluşturmaktadır.