Çocuklarda Krom Eksikliği

Krom eksikliği, glükoz tolerans faktör (GTF) olarak da bilinen biyolojik bakımdan aktif kro­mun yeterince alınmaması sonucu gelişir. Ha­len kullanılan analiz yöntemleri, biyolojik aktif kromu saptamaya yeterli olmadığından, krom yetersizliklerinin tanısı glükoz tolerans testi gibi indirekt yöntemler kullanılarak veya idrar, saç, kan ve doku örneklerinde krom düzeyleri ta­yiniyle belirlenmeye çalışılmaktadır. Hafif krom eksikliği, diyette protein kısıtlanması veya fazla miktarda karbonhidrat bulunması, sıcak, soğuk ve şok gibi fizik stresler, radiasyon, hormonal değişiklikler ve tekrarlayan gebeliklerle belir­ginleşir. Bugünkü bilgilerimize göre, hafif (mar-ginal) krom eksikliği gerek gelişmiş, gerekse gelişmekte olan ülkelerde oldukça yaygındır ve önemli bir beslenme sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Kromsuz yemlerle beslenen hay­vanlarda glükozüri, açlık hiperglisemisi, glükoz tolerans testinde bozukluk, glikogen depoları­nın azalması, hiperkolesterinemi, aortada skle-rotik plaklann oluşumu, aminoasit metabolizma­sında bozukluklar, korneada opasite ve neovas-külarizasyon, büyüme geriliği ve ölüm oranın­da artma görülmektedir. Krom noksanlığı olan hayvanların streslere dayanma gücü, krom veri­lenlere oranla çok daha düşüktür.

İnsanlarda krom noksanlığı durumlarında da, glükoz tolerans testinde bozukluk, büyüme geriliği, tartı kaybı, periferik nöropati, negatif azot bilançosu, respiratuar oranda (R/Q) düşük­lük, mental konfüzyon gibi klinik ve metabolik bozukluklar ortaya çıkar. Uzun süre total parenteral beslenen hastalarda, yaşlılarda, diyabetiklerde, gebe kadınlarda, protein-enerji malnütrisyonunda, diyabetik ailelerden gelen kişilerde, er­ken yaşta koroner kalp hastalığı geçirenlerde ve bunların çocuklarında krom eksikliği saptanabilmektedir.

İnsanlarda krom eksikliğinin tanısında di­rekt ve indirekt yöntemler kullanılır. Kan, idrar, saç ve doku gibi biyolojik materyellerde krom miktarlannın saptanması direkt yöntemdir. İn­direkt yöntemde ise krom noksanlığı sonucu bo­zulmuş olan glükoz metabolizmasının, krom ve­rildikten sonra düzelmesi kriter olarak ele alınır.

Gerek plazma açlık krom konsantrasyonu, gerekse Cr” ile yapılan ölçümler kromla beslen­me durumunu saptamada yeterli değildir. Buna karşılık glükoz ve/veya insülin testlerinden son­ra kan krom düzeyindeki değişiklikler, krom bes­lenme durumunun değerlendirilmesinde önemli bir kriter olarak kabul edilmektedir. Deney hay-vanlan ve insanlarda yapılan çalışmalar, glükoz verildikten sonra kan krom düzeyindeki art­manın insülin salgısı ile ilişkili olduğunu ve bu artışın da ancak organizmada yeterli krom depolanılın bulunması ile olasılık kazanabilece­ğini göstermiştir. Krom eksikliği durumlannda glükoz tolerans testinden sonra kan krom düze­yinde bir artma olmadığı gösterilmiştir.

İdrarla çıkanlan krom, glükoz tolerans fak­tör (GTF) içeren dializabl kromdur. İdrar krom düzeyinin saptanması, organizmanın krom bes­lenme durumunu yansıtabilir. Ancak idrarda krom miktarının çok düşük olması ve volatil or­ganik krom tuzlannın bulunması, metodolojide büyük güçlüklere neden olmaktadır.

Saç örneklerinde krom tayini, krom beslen­me durumunun saptanmasında kullanılabilecek direkt yöntemlerden bir diğeridir. Saçın büyüme hızının normal olduğu durumlarda, saçta 200 ng/g üzerindeki bir krom düzeyi normal kabul edilmektedir.

Doku krom konsantrasyonlan üzerinde yapı­lan araştırmalar, doku kromunun coğrafi böl­gelere göre bazı farklılıklar gösterdiğini ortaya koymuştur. İnsanlarda, doku krom konsantras­yonlarının yaşla azaldığı bildirilmiştir. Bazı has­talık durumlannda da doku krom konsantras­yonlarında değişiklikler saptanmıştır.

Krom eksikliğinin tedavisi, GTF den zen­gin diyet ve/veya krom tuzlannın verilmesi ile olur. Üç değerli krom tuzlarından CrCl3.6H20 oral olarak verilir. Bu tuz, 180 ıg Cr/gün dozda aylarca kullanılabilir. Parenteral beslenme yapı­lan erişkinlerde 3-5 ^g/kg/gün IV krom verilme­si ile ağır krom eksikliği düzelir.

KROM TOKSİSİTESİ

Oral olarak verilen 3 değerli kromun tok­sik etkisi bildirilmemiştir. Ancak 6 değerli krom tuzlan toksik etkiye sahiptir. Kromat tuzlan akut ve kronik solunum sistemi hastalıklanna, bronş kanserine, deride ülserasyon ve kontakt dermatite neden olur.