İmmunoglobülinler hümoral bağışıklık mediatörleridir. Kanda, dokularda ve ekzokrin salgılarda bulunurlar. îmmunoglobülinler plazma hücreleri, lenfositler ve bazı retiküler hücreler tarafından yapılır.
Heterojenisite
Kağıt elektroforez yöntemi ile serum proteinlerinin albümin, alfa-1, alfa-2, beta ve gamma globülin olarak ayrıldığı uzun yıllardan beri bilinmektedir. Nişasta veya akrilamid jel elektroforez! gibi daha ileri yöntemlerin geliştirilmesi ile immunoglobülinlerin heteroj enliği daha iyi anlaşılmıştır.
İmmunoelektroforez yöntemi ile insan serumunda 25 den fazla protein fraksiyonu saptanmıştır. IgG, IgM ve IgA nm, proteinlerin gamma globülin ve beta globülin fraksiyonlarında bulunduğu gösterilmiştir. IgD beta zonunda bulunur. Ancak ne IgD, ne de IgE immunolektroforez yöntemiyle görülebilecek miktarlarda değildir.
Ultrasantrifüjle proteinler molekül ağırlıklarına göre ayrılırlar. IgM 1.000.000 molekül ağırlığında, diğer immunoglobülinlerin molekül ağırlıkları ise 150.000-200.000 arasındadır.
Nomenklatür
Bütün immunoglobülinler lg harfleriyle belirtilir. IgG, IgM, IgA, IgD ve IgE olmak üzere 5 grup immunoglobülin bilinmektedir. Hepsi de normal insan serumunda bulunur. Her lg molekülü 2 çift peptid zincirinden oluşur. Hafif zincir (Light: 1) bütün immunoglobülin gruplarında aynıdır. Hafif zincirlerin iki antijenik tipi vardır. Birisine kappa (k*), diğerine ise lambda (X) ismi verilir. İmmunoglobülin moleküllerinin ya 2 kappa veya 2 lambda zincirleri vardır. Ağır zincirler ise her immunoglobülin grubu için ayrıdır ve bu zincirler IgG için gamma (y), IgA için alfa (#), IgM için mü ((i), IgD için delta (8), IgE için de epsilon (e) gibi Yunanca harflerle belirlenir. Ağır ve hafif zincirlerin 10 ayrı kombinasyonu olabilir.
Alt gruplar
Ağır zincirdeki Fc fragmanmdaki antijenik farklılık ve primer yapısal değişikliklere göre immunoglobülinler alt gruplara ayrılmıştır. IgG nin 4 alt grubu IgGı, IgG2 IgG3, IgG4 den oluşur. Bunların ağır zincirleri de sıra ile gamm’aı, gamma-, gamma3 ve gamma* şeklinde isimlendirilmiştir.
Normal bir erişkin kanındaki IgG nin % 60-70 i IgGı, % 14-20 Sİ IgG2, % 4-8 i IgG3, % 2-6 Sİ IgG4 alt gruplarından oluşur.
Bunlardan yalnızca IgGı ve IgGa molekülleri komplemanı fikse ederler. IgG3 moleküllerinin yarılanma süresi 8 gündür. Diğer IgG lerinki ise yaklaşık 23 gündür.
IgM nin de IgMj ve IgM2 olarak isimlendirilen iki alt grubu vardır.
İmmunoglobülinlerin yapıları
İmmunoglobülinler ilk olarak papain ile parçalanmış ve IgG molekülü üçe ayrılabilmiştir. Elde edilen parçalardan ikisinin eş molekül ağırlığında ve aynı zamanda antijen bağlama yeteneğinde olduğu saptanmıştır. Bu parçalara Fab (antijen bağlayabilen fragman) ismi verilmiştir. Buna karşılık üçüncü parçanın kolaylıkla kristalize olabildiği görülmüş ve Fc (kristalize olabilen fragman) olarak isimlendirilmiştir.
Değişik proteolik enzimler kullanılarak immunoglobülinler daha ufak parçalara ayırılabi-lirler. Aminoasit zincirlerinden oluşan bu parçalarda değişken ve değişmez bölgeler vardır. Değişken bölgelerde aminoasit dizileri farklı olabilmektedir; değişmez bölgelerde ise aminoasit dizileri hep aynıdır. Değişken bölgelerde antikor birleşme kısımları vardır. Değişmez bölgeler ise immunoglobülinlere ilişkin tüm özellikleri taşırlar. Aminoasit dizisi immunoglobülinlerin değişik gruplarında ve alt gruplarında farklılık gösterir. Değişken bölgelerin dışında ve özellikle sistemin aminoasitlerin çevresinde yer alan büküle-bilir bölgeleri aracılığıyla immunoglobülinler kendi etrafında bükülerek spiral şeklinde yumaklar oluştururlar. Böylece fazla sayıda antijeni spesifik olarak bağlayabilirler. Bağladıkları antijenin yapısına göre de bu spiraller farklı şelerin çoğuna karşı oluşan antikorlar IgM grubun-dandır. Doğal izoaglütininler (A ve B), Wasser-mann ve heterofil antikorlar, gram negatif mikroorganizmalara karşı oluşan antikorlar da bu gruptandır.
Romatoid faktörler, soğuk aglütininler ve bazı diğer otoantikorlar da IgM grubunda bulunurlar. IgM plasenta yoluyla anneden çocuğa geçmez, bu nedenle yenidoğanlarm gram negatif mikroorganizmalara karşı dirençleri düşüktür.
IgM salgılarda salgısal parçaya bağlı olarak bulunur ve mukoza yüzeylerinde koruyucu işlev yapar.
IgD
IgD molekülü monomer şeklindedir. Molekül ağırlığı yaklaşık 180.000 (7-8S) dir. Normal serumda eser denilecek bir düzeydedir (total immunoglobülinin % 0.2 si). Proteolitik enzimlere ve ısıya karşı dayanıklı değildir. Bazı antijenlere (insülin, penisillin, süt proteinleri, difteri toksoidi, nükleer antijenler ve tiroid antijenleri) karşı antikor aktivitesi IgD tarafından sağlanır. Özellikle fetus ve yenidoğan B lenfositlerinin yüzeyinde IgM ile birlikte en fazla bulunan immu-noglobülindir. Kısa bir yarılanma süresi vardır ve hızlı, katabolizma gösterir. Plasenta yolu ile anneden çocuğa geçmez. Anne sütünde de IgD bulunmuştur. İmmun sistemin gelişmesinde IgD nin rolü olduğu düşünülmektedir.
igE
IgE antikorları «reagin» olarak da adlandırılır. Bu antikorların allerjik rinit, astım ve ana-filaksi gibi allerjik reaksiyonların oluşumunda önemli rolü vardır.
IgE nin moleküler ağırlığı yaklaşık 190.000 (8S) dir. Total serum immunoglobülinlerinin % 0.004 ü IgE dir. Normalde serumda eser denilecek bir düzeydedir ve ancak radioimmunoas-say ile saptanabilir. Solunum ve sindirim mukozası IgE yapan hücrelerden zengindir ve bu mukozaların dış salgılarında IgE antikorlar bulunur.
IgE antikorları «allergen» ismi verilen özgül antijenlerle birleşerek mast hücrelerinden farmakolojik mediatörlerin salgılanmasına neden olurlar. Bu da deride kızarma ve kabarmaya yol açmaktadır;
IgE antikorları allergenleri Fab parçası aracılığıyla bağlar. IgE antikorlarının doku hücrelerine bağlanmasında ise Fc parçası görev alır. IgG ve IgD gibi IgE de yalnızca monomerik şekilde bulunur. Allerjik durumlarda ve parazitozlar-da serumda IgE düzeyleri yükselir. IgE anneden plasenta aracılığı ile çocuğa geçmez. Annede al-lerjiye yol açan reaginler çocuk dolaşımında bulunmaz.
IgE nin doğal direnç mekanizmasında da rolü vardır. IgE den yoksun kişilerde solunum yolu infeksiyonları sık görülmektedir.