P.falciparum ve P.vivax en yaygın olarak rastlanan malarya parazitleridir.
Ülkemizde malarya önemli bir sağlık sorunu olmuş ve 1945 de Sıtma Savaş Yasasının yürürlüğe girmesi ile sıtmalı sayısı belirgin olarak azalmıştır. Son yıllarda tarımsal sulamanın artması, sivrisineklerin insektisidlere direnç kazanması sonucu malaryalı hasta sayısında yeniden artış gözlenmiştir.
Malarya insandan insana vektör görevi yapan bir dişi anofel ile nakledilir. Vektör olarak çeşitli anofel türleri saptanmıştır. Türkiye’de vektör olarak en önemli anofel türleri anopheles sacharovi ve anopheles superpictus’dur. Parazit içeren kan ürünlerinin alınması ile direkt bulaşma da olabilir. Bu durumda parazitin evrimindeki seksüel üreme ve eksoeritrositer şizogoni evreleri atlanmış olur. Plasenta yolu ile bulaşma olabilmekle birlikte nadirdir.
Patogenez ve klinik bulgular
Malaryada kuluçka dönemi parazitin insan vücuduna girmesinden genellikle ilk klinik belirti olan ateşin yükselmesine kadar geçen süre olarak kabul edilir. Ateşin patogenezi, eritrositer şizontlarm olgunlaşması ve parçalanması sonucu eritrositlerin erimesiyle serbest kalan maddelere karşı vücudun bir tepkisi olarak açıklanır. Yeni eritrositlerin merozoitlerle infekte olarak siklusun tekrarlaması ile karakteris. tik ateş ve titreme nöbetleri oluşur. Çeşitli plaz-modium türleri arasında şizogoni süresi farklı olduğundan nöbetler arası aralıklar da farklıdır. Nöbetler P.vivax, P.ovale ve P.falciparumda 48 saatte bir (tertian malaria), P.malaria’da 72 saatte bir (quartan malaria) gözlenir. Hastalığın başlangıcında eritrositer şizogoni henüz düzensiz olduğundan her gün nöbet görülebilir.
Öeğişik plazmodium türleri eritrositleri farklı olgunlaşma evresinde infekte ederler. Plasmodium vivax yalnızca retikülositleri, P.ma-lariae olgun eritrositleri, P.falciparum ise hem retikülositleri hem de olgun eritrositleri infekte eder.
Ağır hastalıkta parazit sayısı ve infekte olan eritrosit sayısı yüksek orandadır. P.falciparum hem retikülositleri, hem de olgun eritrositleri infekte edebildiğinden bu parazitin neden olduğu sıtma daha ağır bir gidiş gösterir.
Malaryada tipik nöbet 10-60 dakika süren titreme ile başlar. Bunu kusma, bulantı ve taşikardi izler. Ateş 40°-41°C ye yükselir. Başağrısı ve deliryum gözlenebilir. Ateş düştükten sonra hasta uyur ve uyandığında kendisini daha iyi hisseder. Bu tipik nöbetlere P.vivax ve P.ovale infeksiyonlarmda P.falciparum ve P.malariae’dan daha sık rastlanır. 5 yaştan küçüklerde nöbetler düzensiz olabilir.
Nöbetler sırasında eritrositlerin parçalanması ile anemi oluşur. Parçalanan eritrositlerden serbest kalan pigmentler fagositoz yolu ile RES hücrelerinde depolanır. Splenomegali vardır, İnfekte eritrositlerin kapiller endotele yapışması ile kapiller dolaşımın yavaşlaması sonucu trombuslar ve doku nekrozu oluşabilir. Bu özellik P.falciparum infeksiyonunda çok belirgindir. Malaryada hepatosplenomegali, sarılık ve karaciğer hasarı da oluşabilir.
Malaryanın geç döneminde bulgular konağın infeksiyona immünolojik yanıtı ile ilişkilidir. Parazitin antijenlerine karşı bazı antikorlar ve otoantikorlar saptanabilir. IgG ve IgM düzeyleri yüksektir, romatoid faktöre benzer antiglobülinler, antinükieer antikorlar, heterofil antikorlar ve eritrositlere karşı antikorlara sık rastlanır. Bu immun yanıt anemiye, hepatosplenomegaliye ve glomerulonefrit, nefrotik sendrom gibi renal patolojiye neden olabilir.
Tanı
Parazitin türünü tanımlamada periferik kan yaymalarından yararlanılır. Yaymada plazmodiumların- eritrositer şizogoni evresindeki morfolojik özellikleri saptanarak tür belirlenir.
P.ovalenin eritrositer evresi P.vivax’a benzer. Eritrosit şekli ovalleşebilir. Shüffner tanecikleri daha koyu boyanır ve olgun şizont P.vi-vax’dan daha az sayıda merozoit içerir.
P.falciparum her yaşta eritrositi infekte ettiğinden normal renk ve büyüklükte eritrositte de bulunur. Bu parazit eritrosit içinde küçük halkalar oluşturur. Shüffner taneciği bulunmaz. Şizogoni esnasında parazitli eritrositler periferik dolaşımdan sekestre olduklarından ağır infeksiyon dışında bu parazitler periferik yaymada nadir görülürler. Şizontlarda 8-30 merozoit bulunur. P.falciparum’un en karakteristik özelliği sosis şeklinde görülen gametositlerdir.
P.malariae olgun eritrositleri infekte eder ve Shüffner taneciği bulunmaz. Trofozoit bazen eritrositte band şeklinde gözükür. Olgun şizontta 6-12 merozoit bulunur. Bunlar simetrik dizilerek «papatya» veya rozet şeklinde gözükürler. P.malariae şizont ve trofozoitlerinin görünümü dışında olgun gametositin yuvarlak oluşu ile de P.falciparium’dan ayrılır (şekil 10.10.3).
Tedavi
Malarya tedavisinde ve malaryanın ende-mik olduğu bölgelere giderken uygulanacak ke-moprofilakside 1) kinin, klorokin, amodiakin, nıeflokin grubu, 2) pirimetamin, proguanil, 3) sulfonamidler, 4) primakin ve 5) bazı antibiyotikler olmak üzere 5 grup ilaç kullanılmaktadır.
Komplikasyonsuz hastalığın tedavisinde klorokin fosfat ilk seçilecek ilaçtır. 6 aylıktan büyük çocuklarda, anemisi veya G6PD eksikliği olmayan hastalarda primakin de kullanılabilir.
P.falciparum’un etken olduğu klorokine dirençli vakalarda kinin sülfat ve pirimetamin verilir. Pirimetamin yerine sulfadiazin de kullanılabilir. Tablo 10.10.3 de sıtma tedavisinde kullanılan ilaçlar ve dozları görülmektedir.
Ağır hastalarda parenteral olarak kinin hidroklorür kullanılır. Doz 25 mg/kg/gün dür. Bu dozun yarısı ilk 1 saatte perfüzyon sıvısı içinde verilir; diğer yarısı 6-8 saat sonra oral tedaviye geçilemezse yine perfüzyonla verilir.
Rölaps tedavisinde en seçkin ilaç primakindir. Primakin 14 gün süre ile 1-3 yaşta 2.5 mg/gün, 4-6 yaşta 5 mg/gün ve 6 yaştan büyüklerde 15 mg/gün olarak verilir.
Korunma
Dünya Sağlık Örgütü kemoprafilaksi için proguanil, klorokin fosfat, amodiakin veya pirimetamin kullanılmasını önermektedir. İlk seçilecek ilaç klorokin fosfattır. Bu ilaç 5 mgbaz/kg olarak haftada bir verilir. Kemoprofilaksi endemik bölgelere gitmeden 1 hafta önce başlatılır ve 6 hafta süre ile verilir.
Klorokine dirençli olgularda Pirimetamin + Sulfadoksin yine 6 hafta boyunca verilir.
Ülkemizde profilakside pirimetamin kullanılmaktadır. Bu ilaç haftada bir olmak üzere 1 yasaldan küçüklere 6.25 mg, 1-4 yaşları arasında 6.25-12.5 mg, 5-8 yaşları arasında 12.5 mg, 9-12 yaşları arasında 12.5-25 mg verilir.
Korunmada kemoprofilaksi dışında anofellerle savaş önemlidir. Anofeller yumurtalarını durgun sulara ve bataklıklara bıraktıklarından bunların larva döneminde yok edilmesi için durgun sular mazot, motorin veya mala-riol ile ilaçlanır. Yurdumuzdaki anofeller çeşitli insektisidlere dirençlidir. Bu nedenle anofelleri yok etmede Malathion adlı insektisit kullanılmaktadır.
Anofellerin evlere girmesi kapı ve pencerelere tel takılması ile önlenebilir. Anofeller gece ısırdıklarından yataklara cibinlik konulması da iyi bir korunma önlemidir.
Malaryaya karşı bazı aşılar geliştirilme evresindedir. Aşı konusundaki çalışmalar özellikle sporozoitlere karşıdır. Sporozoit yüzeyini kaplayan proteine karşı tcircumsporozoit) bir aşı da geliştirilmeye çalışılmaktadır.