Hastaların bir bölümü tanı konulmadan öldüğü için gerçek sıklık bilinmemekle birlikte otosomal resesif forma canlı doğumlarda 2:106 ile 1:105 sıklıkta bildirilmektedir. İzole toplumlarda (ABD’de kızılderililer) ise sıklık 1:2500 kadar yüksek olabilmektedir. X~e bağlı resesif form, canlı doğan erkek çocuklarda 1:106 olarak saptanmıştır.
Patogenez
Hastalığın nedeni bilinmemekle birlikte kök hücrelerden (stem cells) T ve B-hücre diferansiyasyonunda bir bozukluk sonucu oluştuğu düşünülmektedir. Kemik iliği transplantasyonu ile düzelme görülmesi bu görüşü desteklemektedir. Hastalığın, timus ve bursa ekivalanlarının gelişmesinde bir bozukluk sonucu geliştiği de ileri sürülmüştür. Diğer bir görüş ise timusla ilgili hı~ trensek bir defektin hastalığa yol açmasıdır.
Klinik bulgular
Bir yaşın altındaki çocuklarda ağır infeksiyonlar görülür. Ortaya çıkan ilk bulgular büyüme geriliği, kronik diyare, oral kandidiasis, pnömoni, kronik otitis media, sepsistir. Ağır kombine immun yetersizliği olan çocuklar özellikle kandida, sitomegalovirus ve pneumocystis carinii in. feksiyonlarma eğilimlidirler. Tanının konulmadığı dönemde aşılanan çocuklarda çiçek aşısından ve canlı polio aşısından sonra ağır aşı reaksiyonları görülmüş, bu vakalar ölümle sonuçlanmıştır.
Anneden çocuğuna IgG nin pasif olarak geçişi nedeniyle bu hastalarda ilk aylarda bakte-riyel infeksiyonlar sık değildir. Anneden geçen IgG grubu antikorlar her 3-4 haftada bir yarı lanarak azaldıkları için zamanla gram pozitif ve gram negatif bakterilerle infeksiyonlar gelişir.
Bu çocuklarda T-hücre immunitesi yetersizdir. Bu nedenle gestasyonel dönemde veya doğumda maternal hücrelerin çocuk dolaşımına geçişi nedeniyle, doğumdan sonra ise tedavi amacıyla kullanılan ve T-hücre içeren canlı hücrelerin verilmesi sonucu GVH Cgraft versus hoşt) hastalığı oluşur. Akut veya kronik GVH reaksiyonu hastalığın tanısını güçleştirir.
Fizik bulgular mevcut infeksiyonun tipi ve derecesi ile ilgilidir. Ağır kombine immuri yetersizlik GVH ile komplike değilse lenfadenopati ve hepatosplenomegali görülmez.
Laboratuar bulguları
T-hücre immunitesini gösteren bütün testler bozuktur. Grafide timus gölgesi yoktur. Genel olarak lenfopeni saptanır. T-hücre rozeti büyük ölçüde azalmıştır. Periferik lenfositlerin fito-hemaglütinine ve allogeneik hücrelere yanıtı yoktur. Tanıda gecikmiş aşın duyarlılık testleri yol gösterici değildir. Bunun nedeni normal bir süt-çocuğunda bile duyarlılaşma için zaman geçmesi gereğidir.
Humoral immunitenin değerlendirilmesi için immunoglobülinlerin niceliği ve işlevleri incelenir. İlk 5-6 ay anneden çocuğa geçen maternal IgG, tanıyı güçleştirir. Spesifik antikor yanıtına bakmak için çocuğu immunize ederek antikor yanıtının araştırılması gerekir. Bu amaçla ölü veya toksoid aşılar kullanılır. Bu hastaların büyük bir bölümünde B-hücreleri yoktur veya belirgin derecede azalmıştır. Hastaların bir bölümünde ise B^hücreleri artmıştır. Adenozin de-aminaz aktivitesi normaldir.
Akciğer bulguları (hızlı solunum, düşük P02) olan ve antibiyotik tedavisine yanıt vermeyen çocuklarda Pneumocystis carinii infeksi-yonu düşünülmelidir. Erken tanı ve tedavi prog-nozu büyük ölçüde etkiler. Bu nedenle tanmm kesin olmadığı durumlarda akciğer biyopsisi in-dikasyonu vardır.
İmmünolojik tanı
Bu hastalarda T ve B hücre incelemeleri tümüyle patolojik sonuç verir. T hücrelerinin sayısı azalmıştır. Bu hücrelerin antijenlere yanıtı bozuktur. Gecikmiş aşırı duyarlılık deri testleri negatiftir. B-hücrelerinin de sayısı azalmıştır. Hi-pogammaglobülinemi saptanır. Antijenik stimü-lasyona antikor yanıtı alınmaz.
Ayırıcı tanı
Kombine immun yetersizlik pürin metabolizmasında rol oynayan ve bazılarına göre lenfositleri pürin toksisitesinden koruyan adenozin deaminaz tADAJ isimli enzimin yetersizliği ile birlikte olabilmektedir. AuA eksikliği ve Kombine immun yetersizliğin birlikte olduğu hastaların % 10 unda klinik daha hafif seyretmektedir. Bu çocuklardan 3-4 yaşma kadar yaşayanlara rastlanmaktadır. ADA eksikliği olan çocuklarda kemik bozuklukları da görülmektedir. Bu bulgular kaburgaların kostokondral birleşim yerlerinde kadehleşme ve genişleme gibi rahitise benzer bulgular ile pelvis displazisidir. Eritrosit, lenfosit ve fibroblastlarda ADA düzeyi ölçülerek tanıya gidilebilir. İntrauterin dönemde amnios sıvısı hücre kültürlerinden veya fetus kanından da ADA ölçümleri yapılabilir.
Ağır kombine immun yetersizliğin lökopenik tiplerinden de sözedilmiştir. Lökopeni ile birlikte giden hastalık daha ağır seyretmekte ve ağır bakteriyel infeksiy onlar nedeniyle çocuklar ilk birkaç haftada kaybedilmektedir.
Tedavi
Kronik infeksiyonun nedeni bulunarak etkili tedaviye geçilmelidir. Pneumocystis carinii in-feksiyonu düşünüldüğünde tanı için açık akciğer biyopsisinden çekinilmemelidir. Pneumocystis carinii tedavisinde pentamidin veya trimetdprim-sulfanıetoksazol kullanılır. Yüzeyel kandida in-feksiyonunda İV ketoconazole veya aınfoterisin-B tedavisi uygulanır. Bu tip hastalara kan ürünleri verilirken canlı lenfositlerden kaçınmak için bu maddeler 3000-6000 R ile ışmlanmalıdır. Başlangıçtaki değerlendirme döneminde 0.2-0.4 ml/kg gammaglobülin 3-4 haftada bir verilir. En iyi tedavi HLA ve MLC tipleri uygun olan kemik iliği naklidir. Kemik iliği periton içi veya damara uygulanır. Verilecek doz 1000 çekirdekli hücre/kg dır. Tedavi olarak fetal karaciğer ve fetal timus nakli de uygulanmaktadır. Büyük fetus karaciğeri ve timusu kullanıldığında bu dokular immunokompetan hücreler içerdiği için
fatal GVH reaksiyonu oluşabilir. Bu nedenle transplante edilen karaciğer 8 haftalıktan küçük, timus 14 haftalıktan küçük fetuslardan alınmalıdır.