Vücut ısısıyla menstruel siklusun alâkası çok eskiden beri, tetkik konusu olmuştur. Nihayet TOMPKİNS (1945) ve NİEBURG’un (1946) çalışmaları ile bazal temperatür grafiklerinin ovulasyon manın tayininde kullanılabileceği kafi olarak ortaya konmuştufy Bazal temperatür ayrıca bize normal ve patoıojıic şikiusiarm tanın-masında, sterilite tedavisinde ve tatbik edilmiş olan hormon tedavisinin kontrolunda kıymetli faydalar sağlar, över ve piancenta’nın hormon durumunu aksettirir. Esası, endometrium’un proliferasyon safhasında yani öştrojen hâkimiyetinin n3^vgMdiy_etinde 36 – 36,5 C° seviyesinde kendisini gösteren hipotermi, feekresyon sanıasmdaf ise, yani progesteron hâkimiyetinin olduğu devrlcte 36° 8 – 37 C° seviyesinde hipertermi ve bu iki faz arasında bazan bir gün, bazan birkaç gün devam eden bir temperatür düşüşü ile karakterizedir. Bu devre ise ovulasyon zamanını gösterir. Östrojen hormonu ısıyı alçak! seviyede, progesteroin ise yüksek seviyede tutar.