Doktorun, oligürinin extrinsik ve intrinsik nedenlerini ayırabilmesi için çeşitli basit testler vardır. Eğer sebeb intrinsikse (yani akut renal yetmezlik), idrar sedimente genellikle renal tubuler hücreler ve renal tubuler hücre silendiri ihtiva eder ve idrar sodyum konsantrasyonu genellikle 40 meq/L.yi aşar. İdrar sodyumu prerenal azotemili hastalarda 20 meq/L.altındadır. Prerenal azotemili hastaların çoğunda, 1 saatlik fenolsulfafitalein (PSP) atılım testi %5’i aşar, idrar/palazma kreatinin oranı 40:l’i aşar ve idrar/plazma ozraalar oranı 1,1:1’i geçer. Ek tanısal işlemler intravenöz mannitol (12,5 gr) veya furasemide (80 mg) cevabı ve sodyumun fraksiyonel atılımının hesaplanmasını içerir. İdrar hacminin iki saat içinde 40 ml/saat üzerine çıkması oligürinin ekstrinsik bir nedeni olduğunun kuvvetli bir delilidir. Yoğun araştırmalara rağmen, mannitol,furosemit veya dogominin oligiirik akut renal yetmezliği önlemedeki etkileri ispatlanamadan kalmıştır.
Akut renal yetmezlik bulunan bir hasta diyaliz için mümkün olduğunca çabuk hazırlanmalıdır. Bu da eğer hemodializ yapılacaksa vasküler yaklaşım için şant veya fistül hazırlanması veya eğer peritoneal diyaliz seçilirse peritoneal kanal yerleştirilmesini içerir. Peritoneal diyaliz ve hemodiyaliz arasındaki karar, akut renal yetmezlikte halen tam halledilememiştir, her işlemin kendine göre avantajları vardır. Peritoneal dialize karşı relatif kontrendikasyonlar abdominal vasküler prostetik grefti (yani aortik greft) ve sistemik hipotansiyonu (azalan peritoneal kan akımından dolayı) içerir ise, artmış kanama meyli de hemodiyalize rolatif kontrendikasyonu teşkil eder. Her ne kadar dializ akut renal yetmezlikli hastaların tedavisini belirgin şekilde değiştirirse de, doktor, enfeksiyonun tedavisi ve önlenmesi, sıvı ve elektrolit dengesinin idamesi ve uygun beslenmeyi içeren diğer temel tedavileri unutmamalıdır. Esansiyel amino asitler kullanılarak yapılan hiperalimantasyon, akut renal yetmezlikle sıklıkla birlikte olan negatif nitrojen dengesini geri çevirebilir ve yaşam süresini arttırabilir.
Geçen on yıldan beri diyaliz tedavisinin, akut renal yetmezliklilerin tedavisinde kullanılması yeniden değerlendirilmiştir. Bu hastalar daha önceleri sadece semptomların tedavisinde (hiperkalemi,perikardial effüzyon, ayrı azaltılma) diyalize alınıyorlardı, şimdiki eğilim semptomlara veya kan kimyası analizlerine bakmaksızın erken diyaliz yönündedir. İlaveten, kan kimyası testleri neticelerine bakmaksızın, diyaliz genellikle her 2-3 günde uygulanır. Böyle profilaktik diyalizin ölüm hızını ve komplikasyon oranını (yani gastrointestinal kanama, sepsis) azalttığı bulunmuştur.