Anamnezde üzerinde durulacak faktörler öksürüğün mevcudiyeti ve karakteri, bol balgam çıkarılması, ıslık sesi (whizing) ve ekzersiz toleransıdır. Solunum yetersizliğinin fizik muayene bulgusu ıslık sesinin mevcudiyeti veya ekspiriumun uzamasıdır. Akciğer filmi, elektrokardiografi, kan gazları ve bazı temel solunum fonksiyon testleri yapılmalıdır. Her ne kadar arteriel oksijen basıncının tayini büyük ölçüde yardımcı olursa da ameliyat öncesinde kan gazların alınmasının asıl sebebi bir C02 retansiyonunun mevcut olup olmadığının belirlenmesidir.Böyle bir durum ağır bir pulmoner fonsiyon bozukluğu olduğunu gösterir ve acil dışı ameliyat ihtiyacının yeniden değerlendirilmesini gerektirir.
Ameliyat mecburiyeti varsa ameliyattan sonra oksijen ihtiyatla kullanılmalıdır, çünkü bunun fazla verilmesi CO2 retansiyonunu artırır ve beraberindeki solunum asidozisini ağırlaştırır. En yararlı pulmoner fonksiyon testleri zorlamalı vital kapasite (forced v.c.) ve bir saniyede zorlu soluk verme volümüdür. (Forced EV ). Yaş ve boya göre olması lazım gelen değerlerin %50 sinden daha düşük hacimlerin bulunması komplikasyonlar bakımından yüksek riskli ve önemli bir solunum yolları hastalığı olduğunu gösterir.
Ameliyat öncesinde 48 saat gibi kısa bir süre akciğer hazırlığının postoperativ komplikasyonları önemli derecede azalttığı gösterilmiştir. Birkaç gün bile sigaranın bırakılması balgamı azaltır. Ağızdan veya inhalasyonla bronkodilatatör verilmesi, göğse günde iki kez fizik tedavi ve postural drenaj uygulanması solunum yollarındaki kurumuş salgının atılmasını kolaylaştırır. Ameliyattan önce hastaya nasıl öksüreceği, nasıl derin derin soluyacağı ve nasıl nefes alma çabasını artıracak olan spirometrik cihazı kullanacağı öğretilir. Aralıklı pozitiv basınçlı solunum (intermitten positive pressure breathing) şeklindeki tedavilerin tek başına uygulanmasının, bunlardan daha ucuz olan ve solunuma yardım edici spirometrelerin kullanılmasından daha etkili olmadığı görülmüştür.
Bazı ilaçlar konakçının müdafaa mekanizmasını bozmakla hastanın infeksiyonlara karşı olan direncini düşürürler. Kortikosteroidler, immünosüpressif maddeler, sitotoksik ilaçlar ve uzayan antibiyotik tedavisi mantarların ve genellikle infeksiyonlarda rastlanmayan diğer organizmaların invazyon sıklığını yükseltirler. Tecrübe olarak röntgen ışınlamasının kortikosteroid tedavisi ile birlikte yapılmasının öldürücü mantar infeksiyonlarına zemin hazırladığı görülmüştür. Röntgen ışınlaması ile kortikosteroidlerin sinerjistik kombinasyonu ve altta yatan ağır hastalık, mantar infeksiyonlarının klinik olarak meydana çıktığı devreyi başlatabilir.
Böbrek yetmezliğinde yara, akciğer infeksiyonları ve diğer infeksiyonların çok sık görülmesi muhtemelen konakçının direncinin düşmesinden ileri gelmektedir. Granulositlerin azalması ve lenfoma, lökemia ve hipogamaglobülinemia gibi bağışıklık eksikliği yaratabilen hastalıklarda sıklıkla septik komplikasyonlar bulunur. Kontrol altına alınamayan diyabetlilerin de kilinik olarak infeksiyonlara çok eğilim gösterdikleri müşahade edilmiştir