HASTANE PERSONELİ İMTİYAZLARI

Darling vakası ve bunu takip eden diğer vakalar, şu anda ABD’de çoğunluk durumuna gelen aksi bir görüşe yol açmıştır. Bu görüşe göre, hastane personeli statüsüne dahil olan bir doktorun kabiliyeti hastane tarafından tespit edilmelidir ve hastanede verilen tıbbi bakımın kalitesinin yeterliliğini sağlayamamaktan dolayı hastane aleyhine bir dava açılabilir.

Bu karardan sonra, Hastaneler Ortak Komitesi, arzulanan standartta sağlık hizmeti verilmesini sağlamak amacıyla, hastane personeli statüsünün doktorların kabiliyetine göre sınırlandırılması yolunda hastanelere baskı yapmaya başladı. Aynca, tıbbi hata sigortası yapan kuruluşlar yüksek riskli ameliyatlarda tazminata maruz kalmamak için, sigorta yaptıran doktorda hastane personeli statüsünün bulunup bulunmadığına önem vermeye başladılar. Hiç şüphesiz, bu faktörler hastanelerin yeni hastane personeli statüsü tanımalarında ve eskiden tanınan statülerin uzatılmasında daha dikkatli davranmalanna yol açmıştır. Statü verildiğinde ise, eskiden olduğu gibi sadece “okul eğitimi, pratik eğitim ve tecrübe” unsurları göz önüne alınmayıp, daha sıkı kriterler kullanılacaktır. Ayrıca hastanelerde dışarıdan doktorların kullanmasına izin verilmeyen hemodiyaliz veya kalp yoğun bakım merkezi gibi kısımların görülmesi de mümkün olacaktır.

Hastane personeli statüsünden yararlanmak için yaptığı başvuru geri çevrilen veya kısıtlanan bir doktor, hastanenin nispeten bağımsız olan hukuk kuruluna başvurma hakkına sahiptir. Konuyla ilgili olarak doktorun, red veya kısıtlama kararının delillerini duyması, şahitleri dinlemesi ve vakayla ilgili belgeleri incelemesi böylece sağlanmış olur. Böyle bir işlem, ABD. Anayasasının 14.cü kısmına göre doktorun sahip olduğu şahsi ve mülki haklarına yapılabilecek usulsüz bir tecavüzü engelleyen minimum bir adli işlemdir. Doktorun bu statüden yararlanmasını reddeden veya kısıtlayan hastane, bu kararma hastanenin çalışmasıyla yakından ilgili ve kabul edilebilir bir temel bulmak zorundadır. Bu, hastanenin uymakla yükümlü olduğu minimum standarttır. Geçerli bir sebebe dayanmayan, zanni olan veya kaprislerle alınmış olan bu tip bir kararın mahkemelerde geri çevrilmesi mümkündür.