İLERLEMİŞ MEME KANSERİ TEDAVİSİ

Radyoterapi

Lokal ilerlemiş meme kanserlerinde radyoterapi palyatif olarak ülserasyon ve ağrı yapılır. Radikal radyoterapi ise memeye, supraklaviküler, mamaria interna ve koltuk altı lenf nodülleriyle göğüs duvarına uzak metastazı olmayan lokal ilerlemiş meme kanserlerinde yapılır. İleri derecede koltuk altı lenf nodülü ve meme tutulması olmasına rağmen az sayıdaki böyle hastalarda şifa temin edilebilir. Bu hastalarda adjuvant kemoterapi de ele alınmalıdır.

Palyatif radyoterapi ayrıca kemik ve yumuşak doku metastazlarında ağrıyı gidermek ve patolojik kırıklardan kaçınmakta yararladır. Radyoterapi tek tek bulunan kemik metastazlarında özellikle faydalıdır.

Hormon Tedavisi

Yaygın hastalık uzun süreli hormon verilmesine, över, böbrek üstü ve hipofiz ablasyonlanna, hormon reseptörlerini bloke eden ilaçlara (antiöstrojenler gibi) veya hormon sentezini durduranlara (aminoglütemid gibi) iyi cevap verebilir. Hormon manüplasyonları özellikle postmenapozal hastalarda etkilidir. Tedavide primer tümörde veya metastazlarında östrojen reseptörü pozitif olan tümörlerde %60 iyi cevap alınırken negatif olanlarda bu cevap %5-10 dur. Bu yüzden östrojen reseptör negatif olanlarda çok özel durum olmadıkça hormonal tedavi tavsiye edilmemelidir.

Hormonal tedaviye iyi cevap başkaca şu gruplarda ümid edilebilir:

(1) Yavaş gelişen tümörler yani ilk tedavi ile metastaz ortaya çıkışı arasında uzun zaman olanlar

(2) kemik, plevra ve yumuşak doku metastazı olanlar karaciğer akciğer gibi organ metastazı olanlardan daha iyi cevap verirler

(3) çok yaşlı hastalar

(4) daha önceki hormonal tedavilere iyi cevap vermiş olanlar. Bununla beraber en iyi gösterge tümörde veya metastazlarında hormon reseptörünün bulunmasıdır. Hormonal tedaviyle elde edilen remisyon süresince yaşam kalitesinin kemoterapiyle elde edilenden çok daha iyi olduğundan östrojen reseptör durumu bilinmeyen hastalarda önce hormonal tedavi denenmesi daha iyi olur. Buna karşılık östrojen reseptör durumu bilinmiyor ve hastalıkta hızlı ilerliyerek iç organları tutuyorsa endokrin tedavi nadiren başarılıdır ve bu yüzden de uygulanmaya başlanması çok kıymetli zamanın harcanmasına sebep olur.

Başka bir tedavi yapılırken eritici kemik lezyonu ortaya çıktığında radyoterapi yapılması dışında hastalara bir süre içerisinde yalnız bir tip sistemik tedavi uygulanmış olmalıdır. Hastalık aşikar ilerleme gösteriyorsa bir tedavi rejimi değiştirilir fakat tedavi süresince stabil kalmışsa değiştirilmez. Bu özellikle destrüktif kemik lezyonları için geçerlidir zira bunlardaki küçük değişiklikler radyolojik olarak kolay tesbit edilemez. Toksisiteyi azaltmağa ve yararı da en üst düzeyde tutmağa yönelik tedavi planına genellikle en iyi hormonal manüplasyonlarla ulaşılır.

A.Premenapozal Hastalar:

Premenapozal kadınlarda oopherectomy’ye alternatif olarak tamoxifen (antiöstrojen) son zamanlarda kullanılmaktadır. Kısıtlı klinik çalışmalarda tamoxifene’e cevabın oopherectomy’le eşdeğerde olduğu gösterilmiştir. Bazı yazarlar östrojen reseptörleri pozitif olan premenapozal kadınlarda metastazlar bulunduğunda ilk tedavi olarak tamoxifen almıştır ve bunların günlük dozları da standart değildir. Günde 40-120 mgr. tamoxifen verilerek yapılan bir çalışmada serum östron ve östradiol seviyelerinin, artan hipofiz gonadotropin salgısı nedeniyle, yükseldiği tesbit edilmiştir. Onbir kadından beşinde iyi cevap alınması tamoxifen’in iyi ayarlanmasını veya oopherectomy, adrenelektomiy artı tamoxifen verilmesinin ihtiyaç olduğunu düşündürür.

Premenapozal kadınlarda tamoxifen belki tercih edilecek ilk tedavidir fakat oopherectomy’ye tercih ettirecek yeterli klinik tecrübeden yoksunuz. Fakat bu oopherectomy, adrenelektomi veya hipofizektomi gibi uzun süreli endokrin disfonksiyona sebeb olmaz. Opherectomy henüz tam olarak terk edilmiyecektir. Halen sürdürülmekte olan klinik çalışmalar opherectomy ile tamoxifen’i karşılaştırarak durumu aydınlatacaktır.

2.Sekonder veya tersiyer hormonal tedaviler: Opherectomiye cevap vermeyen hastalarda sitotoksik ilaç tedavisine başlanıldığı halde, cevap verip de sonradan nüks edenler başka tip hormonal tedaviye cevap verirler. İkinci hormonal tedavi tipinin seçimi değişiktir.

Opherectomy yapılıp da cevap veren fakat nüks gösteren hastalarda tamoxifen kullanılmalıdır. Eğer bu da yetersiz kalırsa biz aminoglutemide ile medikal adrenelektomiyi tercih ediyoruz (Cytadren). Addison krizlerini önlemek için hidrokortizon ve flurocortison ile birlikte verilir. Bu ilaç %30 hastada remisyon sağlar ve cerrahi adrenelektomiden daha az morbidite yapar. Asıl üstünlüğü hastalık iyileşince tedavi kesildiğinde cerrahi adrenelektomi gibi hypoadrenalism yapmaz ve kemoterapiye daha kolaylıkla geçilir.