Yeni teşhis edilen tüberküloz olgularının %0,5’inde tüberküloz peritonite rastlamak olasıdır. Tüberküloz peritonit aktif pulmoner, instestinal, renal veya adneksiyel tutulumun saptanamadığı pirimer bir infeksiyondur. Uzak bir odaktan hematojen yolla gelerek peritona yerleşen dormant fokusun yeni bir aktivasyonu veya mezenterik lenf düğümlerinden saçılma sonrası oluştuğu kabul edilir. Bazı olgularda infeksiyonun ekstraabdominal sistemik belirtilerininde sert, beyazımsı tüberküllerin varlığı karakteristik bulgudur.Çekal tüberküloma, lenf düğümleri konglemerasyonu ve omental tutulmalarda genellikle kitle palpe edilir.
Hastalık genellikle gençlerde, özellikle kadınlarda dahaçok görülmektedir. Tüberkülozun endemik olduğu ülkerelde prevelansı yüksektir.
Klinik Bulgular
Hastalar bir haftayı aşkın süredir devam eden karın ağrısı, distansiyon, ateş, gece terlemeleri, kilo kaybı, dışkılama alışkanlıklarında değişiklikler şeklindeki kronik yakınmalarla hekime başvururlar. Hastalığı özellikle uzun süre devam eden olguların yarısında assit ve hastalığın primer belirtilerini de gözlemek mümkündür. Crohn hastalığı, karsinoma, hepatik siroz ve intestinal lenfomadan ayırıcı tanısı yapılmalıdır. Olguların dörtte irinde görülen akut semptomlar, intestinal obstrüksiyon, apendisitit, perfore ülser gibi nedenlere bağlanan peritoniti telkin edebilir.
Olguların yarısında saptanan karındışı tüberküloz en önemli tanısal ipucudur. Parasentez, laparoskopi, veya peritoneal biopsiye ancak assitli hastalarda başvurulabilir. Peritoneal sıvı protein içeriği 3gr/dL.nin üzerindedir, yaymada lenfositler hakimdir. Kültür ve direkt simir sonuçlan %80 oranında tanı koydurucu niteliktedir. Hematolojik ve biyokimyasal araştırmalar nadiren tanıya yardım eder. Birçok olguda sedimentasyon yüksek bulunur. CT de yüksek dansiteli asid ve yumuşak doku kitlesinin varlığı tanıyı destekler ve cerrahi girişim için de yol gösterici olabilir.
Tedavi
Kesin tanı konulan kronik olgularda cerrahi olmayan tedavi metodları tercih edilmelidir. Ancak hastaların çoğu akut semptomlarla başvururlar ve tanı çoğun laparotomide konur. Bu durumda eğer intestinal tıkanmalar yoksa peritoneal veya omental nödüllerden biyopsi alındıktan sonra karın kapatılmalıdır. Tüberküloz lezyonları daha çok distal ileumda ve çekumda obstrüksiyonlara yol açarlarsada barsak boyunca birden fazla segmentlerde de tıkanmalara sebep olabilirler. Lezyonların lokalize, kısa bir barsak segmentinde tıkanma yaptığı durumlarda rezeksiyon ve primer anastomoz tercih edilmelidir. Çok sayıda dar segmentler saptanmışsa yan yana kısa devre anastomozlar veya darlığı giderici plastiler yapılabilir.
Cerrahi tedaviye antitüberkülo kemoterapi kombine edilmelidir. İzoniazid ve rifampine en az bir yıl devam edilmelidir. Sonuç genellikle yüz güldürücüdür.