Doğumdan sonra bebek 1 2 dakika süreyle plasenta ile aynı düzeyde ya da en fazla 30 40 cm aşağıda tutulduktan sonra göbek kordonu klampe edilir. Asfiktik bebekte anneden çocuğa daha fazla kan geçişini sağlamak için kordonun daha geç klampe edilmesi önerilmekle birlikte bu konu henüz tam açıklık kazanmamıştır. Kordon göbekten 5 6 cm uzaktan iki yerden bağlanır ve aseptik koşullarda kesilir. Çocuk tarafında kalan göbek kordonu tek arter gibi anomaliler yönünden incelenmelidir. Göbek kordonu yarası mikroorganizmalar için bir giriş kapısı olduğundan tentürdiyot ve alkol uygulandıktan sonra steril gazlı bezle kapatılmalıdır. Ağız boşluğu steril bir petle temizlenmelidir. Amnios sıvısında mekonyum varlığı, makatla geliş ve se zaryan doğumları gibi özel durumlar dışında ağız ve farinksin aspirasyonuna gerek yoktur. Mukoza zedelenmesine neden olabilecek bu uygulama belirli bir gerekçe olmadıkça yakılmamalıdır.
Sezaryanla doğanlarda, normal vaginal doğan bebeklere oranla mide içeriğinin fazla olduğu saptanmıştır. Bu bulgu, sezaryan doğumlarında vaginal doğumlarda olduğu gibi bebeğin basıya uğramaması nedeniyle üst solunum yollarına aspire^edilmiş amnios sıvısının ve vaginal sekresyonlarm yeterince atılamaması şeklinde açıklanmaktadır. Bu nedenle sezaryanla doğan bebeklerin hemen doğar doğmaz mide sıvılarının nazogastrik tüple aspire edilmesi ve böylece as pirasyon tehlikesinin önlenmesi uygundur.
Yenidoğana uygulanacak tedavi ve bakım doğumdan sonra 1. Ve 5. Dakikalarda uygulanan apgar değerlendirilmesi sonuçlarına göre yönlendirilir. 1. Dakikadaki apgar puanı asfiksi varlığı ve ventilasyon indikasyonu yönlerinden iyi bir indekstir. 5. Dakikadaki apgar puanı ise prognoz için iyi bir göstergedir, mortalite ve nörolojik sekel olasılığını belirtir. Doğumu izleyen bu işlemler kısa sürede tamamlanmalı, bu sırada çocuğu üşütmemeye ve çocuğu olabildiğince trendelenburg pozisyonunda tutmaya özen gösterilmelidir. 1. Dakika apgar puanı düşük olan çocuklar zaman kaybedilmeden acil tedaviye alınmalıdır.
Normal bir yenidoğan bebek doğumdan sonraki dakikalarda ilk uygulamalar (göbek kordonunun bağlanıp kesilmesi, klinik değerlendirme, ağız ve yüz temizliği, k vitamini uygulanması, vücut tartısı ölçümü) tamamlanır tamamlanmaz hemen kurulanmalı, giydirilerek annenin yanına verilmelidir. Kurulama işlemi ile ıslak yenidoğanın vücudundan evaporasyonla ısı kaybı önlenmiş olacaktır.
Normal vücut ısısının sağlanması
Yenidoğanda vücut ağırlığına oranla vücut yüzeyi, erişkine kıyasla üç kez daha fazladır. Düşük doğum tartılı bebeklerde daha belirgin olmak üzere tüm yenidoğanlarda derialtı yağ dokusu azdır. Uygun koşullardaki bir doğum odasında (20 25°c) vücut ısısında 0.1°c lik/dak düzeyinde bir azalma olur. Doğumu izleyen saatlerde toplam 2 3°c lik bir ısı kaybı olduğu ve bunun da ortalama 200 kal/kg lık bir enerji kaybına eşdeğer olduğu hesaplanmıştır.
Deriden ısı kaybı radiant, konveksiyon, kon düksiyon ve evaporasyon yolu ile olmaktadır. Radiant ısı kaybı, cilt yüzeyine yayılan elektromagnetik dalgaların yenidoğanm bulunduğu ortama (inkübatör veya giysileri) transferi ile olur. Kon veksiyon yolu ile ısı kaybı bebeğin cildi ile çevre havası arasındaki ısı değişimi sonucu oluşur. Kondüksiyonla ısı kaybı da bebeğin cildinin temas ettiği solid materyel ile ısı değişimi nedeniyle ortaya çıkar. Evaporasyonla ısı kaybı ise su moleküllerinin ciltten ayrılması sonucu gelişir. Yaklaşık radiant ısı kaybı 17 32 v7rn2, kon veksiyonla ısı kaybı 17 27 w/m2, evaporasyonla ısı kaybı 8 w/m2 (9 cal/kg/dak) kadardır. Böylece total vücut ısı kaybının yaklaşık % 25 i evaporasyonla kaybedilirken yanlızca % 3 5 i kon düksiyon yolu ile kaybedilmektedir.
Cilt kan akımının düzeni ile buna bağlı olarak cilt ısısı, bebeğin pozisyonu, ayrıca çevre ısısı ve hava akımı vücuttan kaybolan ısı miktarını etkileyen faktörlerdir. Amnios sıvısının evapo rasyonu ve yenidoğanm doğumdan sonra ıslak havlu ile kurulanması evaporasyon yolu ile ısı kaybını arttırır. Özellikle yenidoğanm başı da önemli bir ısı kaybı yüzeyi oluşturur. Bu nedenle izole edici bir başlık giydirilerek ısı kaybının önlenmesi önerilmektedir. Yine ısı kaybını önlemek amacıyla doğumdan sonra vernix caseosa yerinde bırakılmalı ve ilk banyo doğumdan 18 24 saat sonra yapılmalıdır.
Vücut ısısını devam ettirmede en az enerji kullanımı gerektiren optimal çevre ısısı «nötral termal ısı» olarak tanımlanır. Yaşamın ilk 3 gününde çıplak durumda bir yenidoğan için çevre ısısı 32 33°c olmalıdır. Miadında doğmuş ve sağlıklı yenidoğanlarda, elbise ve örtüler bu yüksek çevre ısısını sağlayabilmektedir. Miadında sağlıklı yenidoğan giyimli olduğunda oda ısısının 21 24°c olması yeterlidir. İlk hafta boyunca vücut ısısı rektal veya deriden ölçülerek kaydedilmeli, gerektiğinde çocuk ısıtılarak hipotermiden korunmalıdır. Isıtma için en iyi yöntem radiant bir ısı kaynağından (lamba gibi) yararlanmaktır. Kontrol olanağı olmayan elektrikli battaniye, termofor veya sıcak su şişelerini kullanmaktan kaçınılmalıdır. Çocuğun hastaneden eve nakli gibi durumlarda da soğuktan korunmasına dikkat edilmelidir. Yenidoğan olabildiğince ısısı az değişen bir çevrede tutulmalı, bir odadan diğerine sık taşınmamalidir.
Soğuk ortamda kalan yenidoğan bebekte vücutta ısı üretimi büyük ölçüde «titremesiz ter mogenez» (nonshivering thermogenesis) mekanizması ile olmaktadır. Bu kompleks olay iyi bilinmemekle birlikte vücutta norepinefrin salgısındaki artma ile ilişkili olduğu ve tüm memelilerde yenidoğanlarm vücudunda bulunan bol miktardaki kahverengi yağ dokusunun hidrolizi sonucu ısının üretildiği düşünülmektedir. Bu mekanizma ile ısı kaybının karşılanamadığı durumlarda hipoterîfli ve buna bağlı olarak metabolik asidoz, hipoglisemi, hipoksi, su ve solid maddelerin idrarla atılımının artması gibi olaylar gelişir.
Neonatal soğuk hasarı